• İmza blokları için mesajlar

    • Bir şeyi çok isterseniz tüm evren size onu vermek için harekete geçer! (Simyacı-Coelho)
    • Canlı ya da cansız, her şeyin bir canı var; yeter ki can’ı sıkıştığı dar anlamdan kurtarın
    • “inekler süt için neyse biz de büyük-veri için oyuz! (Niall Ferguson)”
    • “Özgürlük, tüm yükümlülüklerin askıya alınabileceği bir an boyunca deneyimlenebilen; kolektif bilinçle etkileşim sağlayan durumun adıdır”
    • “Tahminlerinizi askıya alınız; konuşup yazamayabilirsiniz”
    • “Biz İyi İnsanlarız: insanı, hayvanı, bitkiyi, ağacı, otu birbirinden ayrı görmeyiz”
    • Korkmama Özgürlüğü: Daha değerli ne olabilir?”
    • “Doğanın -şimdilik- bildiğimiz sürdürülebilirlik yasası, düzenine uyum göster(e)meyenlerin verdikleri zararı bütün varlıklardan mutlaka tazmin etmesidir ”
    • “Sosyal Tohum, tek kişinin bile çevresinde küçük bir olumlu ve kalıcı bir değişim yaratabileceği bir girişimdir. Viral yolla yayılımı becerilebilirse bir toplumu dönüştürme aracı olarak kullanılabilir”
    • “I know that you believe you understand what you think I said, but I’m not sure you realize that what you heard is not what I meant.”
    • “Söylediğimi anladığınıza inandığınızı biliyorum, ancak duyduğunuz şeyin benim kastettiğim şey olmadığının farkında olduğunuzdan emin değilim.”
    • “Bildiğimiz ve henüz varlığından haberdar olmadığımız tüm canlı ve cansızlar, bir bağlantılı bütün olarak, o bütüne uyum göster(e)meyenleri içinden atıp yenilerini üreterek yeni dengeler oluşturur. Bu süreçte, bütünün herhangi bir öğesinin görmezden gelinebilecek her hakkı, o varlıkla etkileşim halindeki diğerlerince yeni bir denge kurulana kadar diğer varlıklardan -orantısız da olabilecek ölçülerde- tazmin edilir.”
    • “Zenginlik, onu koruyabilecek Sorun Çözme Kabiliyeti’ne sahip ve/ya o yolda birleşik bir akıl üretmeye çaba harcayan toplumların hakkıdır”
    • “Toplum sorunlarının hangisinin en önemlisi olduğu değil, aralarındaki etkileşimler sonunda ortaya çıkabilecek “yoğunlaşma noktaları” ve kendini azdıran “kendi üzerine kapalı döngüler” önemlidir”
    • “Hiçlik, yalnız bir şeylerin olmadığı değil, aynı zamanda herhangi bir şeyin olabilmesine engel olabilecek hiçbir şeyin de olmadığı, dolayısıyla her şeyin mümkün olabileceği durumdur da.”
    • “Suyu kuşun evine götürmek! Bu kısa ifade, birdenbire dışımızda ne büyük bir dünya ve kimlerin nelerin sıkıntısını çektiklerini anlatıyor.”  Getting Water to Places Birds Need Most!
    • “Maddeler  nasıl ki kimyasal elementlerin birleşip ayrışmasının yasalarına uymak zorundaysa, sorunlar da kendi aralarındaki bir kimyanın (sorun Kimyası) kanunlarına uymak zorundalar. Arzularımız, vizyonlarımız o kuralları değiştiremez.”
    • “Varmak istediğimiz sonuçlar yolunda harcadığımız çabalar kendi başına bile değerlidir; ama bir o kadar da yeni arayışların önündeki en güçlü engellerdir. tinaztitiz.com/3652”  
    • “İmân kuşkunun yok olması değil, kuşkunun anlama arayışını sürekli tahrikiyle daha yüksek kavrayışlara erişme çabasıdır; emin oldukça iman azalır”  
    • “Cahil,  bilmeyen değil bildiklerinin kesinliğinden kuşkusu olmayandır.”  
    • “Depremde öldüren, binaların hangi yıl yapıldığı değil; inşa sürecine katılmış bilgisizlik, bilinçsizlik ve ahlaksızlıktır. Çaresi de yıkıp benzer şekilde yeniden yapmak değil, temiz bilim ve temiz ahlakla güçlendirmektir.”  
    • “Tehlike (yani sorun) ne kadar büyük (yani karmaşık) ise, o kadar çok O2 (yani akıl) gerekir”
    • “Kanı beynine sıçramak evrimin bir hediyesidir; bir tehlike anında derhal beynimize pompalanan kanın taşıdığı bol oksijen yardımıyla daha akıllı düşünmeyi anlatıyor”
    • Akıl Daraltıcıları’nı inceleyen herkes kendi akıllarını daraltan tek şeyin, onların doğruluklarına olan inançlarından başka bir şey olmadığını görecektir. Bilimsel gelişmenin anahtarı yanlışlanabilirlik ilkesi, aslında “nasıl bu denli emin olabiliyorsun?” sorusu değil midir?”
    • “İçinde bulunduğumuz sorunlar bulamacı halen harekete geçirebildiğimiz akıl düzeyi ile çözülmek bir yana anlaşılamaz durumdadır. Bu, daha yetkin akıllar üretmeyi zorunlu kılıyor; bunun için de kolektif kibrin yerini alabilecek, “anlayamıyorum o halde…” diyebilen bir kolektif alçakgönüllülük, sabır ve şans gerekiyor”
    • “Cumhuriyet”imizi korumak mı istiyoruz? Çocuklarımızın okul ödevlerini yapmaktan vazgeçerek başlayabiliriz”
    • “Batılı’ların “kar küreyici ebeveyn” deyiminin, o amaca yönelik bir karşılığı dilimizde niçin yok, düşündünüz mü?
    • “Çocuğunun okul ödevini yapmak ceza kanununa girmeyebilir; ama teklif edilmesi çok farkındalık yaratır”
    • “Kopya çekmeyi “bizim çocuk biraz zekidir” diye tevil eden, intihal yapan akademisyene niçin kızıyor?”
    • İnsan, hayvanlar dünyasına saygı duymayı ve iletişim kurmayı öğrenmedikçe, bu dünyadaki gerçek rolünü asla bilemeyecektir” Tıklayınız
    • “Kendi türünün yenilenebilirliğini sağlayan her şey bir annedir.”  
    • “Mutlak doğru yoktur (galiba).”  
    • “Yaşam(lar), çeşitli (ilk neden)ler çevresinde tanımlanmış yorum platformları üzerinde oynanan zevkli bir oyundur.”  
    • “Görevimiz… şefkat çemberimizi tüm canlıları ve tüm doğayı güzelliğiyle kucaklayacak şekilde genişleterek kendimizi özgürleştirmek olmalıdır. A. Einstein”
    • “İnsanoğlu ‘evren’ dediğimiz ‘bütünün’ zaman ve uzay ile sınırlanmış bir parçasıdır. Kendi düşünce ve duygularını sanki bütünün geri kalanından ayrışmış gibi yaşar-bu bilincinin ona oynadığı bir çeşit illüzyondur. A.Einstein”
    • Gerçeğin manipüle edilmesinin temel aracı kelimelerin manipüle edilmesidir. Kelimelerin anlamını kontrol edebilirseniz, onları kullanmak zorunda olan insanları da kontrol edebilirsiniz. Philip K. Dick”
    • İnsanlık, Porsche otomobil kullanmak için çokuluslu şirketlerden ve devletten değil, okyanuslardan yetki belgesi alma uygarlığına eriştiği zaman kurtulur. Eyüp Yüksel”
    • İçinde yaşadığı gezegeni belediye sınırları ve karayollarından ibaret sanan geniş insan topluluklarına neyi, nasıl, nereye kadar ve neye mal olduğunu bilerek kullanabileceklerini göstermek çok zihin açıcı olur. Eyüp Yüksel”
    • “Kelimeler önemlidir ve en çok da doğru kelimeler önemlidir. John Birmingham”
    • “Herhangi bir konudaki çözüm önerilerimiz öngörü ve sezgilerimizden oluşur; sonra da zamanın eleyici süzgecinden geçerek “sağlam öngörüler”e dönüşür. Zamanın aşındırıcılık testinden geçmemiş öngörüler ise fal olarak düşünülmelidir.
    • “Kavram ve terimlerin anlam, kök ve kökenlerini, etimolojilerini öğrendikçe dilimizi daha çok seviyorum. Dilimiz varsa biz varız, dilimiz giderse bizden geriye bir şey kalmaz! Ali Can Polat”
    • Her insan ayrı birer evrendir. Yanılgı, dış benzerliklerinin onların yeni fikirleri kolayca benimseyecekleri algısı yaratmasından gelir. Halbuki her yeni fikir için yeni anlatım yolları gerekir.
    • YZ, insan uygarlığının işletim sistemini hackledi. Tarihte her insan kültürünün işletim sistemi her zaman dil olmuştur. YZ, dili manipüle etme ve üretme yeteneği kazanıyor. Yuval Noah Harari
    • Yapay Zekadan Korkmuyorum. Doğal Aptallıktan Korkuyorum. Guillermo del Toro”
    • Çöp Ev psikolojisi araştırmaları, bunun bir temizlik-pislik problemi olmadığını; zan, kaba tahmin, duyum, dedikodu, propaganda ve akıl kibri ile örüntü yapmış, kişiye eksiksiz bir evren tasavvuru gibi görünen zihinsel kirlilik, yani çöp zihin’den kaynaklandığını gösteriyor.
    • “Sonumuzun nereye varacağını tahmin etmek, oraya nasıl varacağımızı tahmin etmekten çok daha kolaydır. Sonunda varacağımız yer, bizden çok daha zeki bir şeyin bizi etrafta istememesidir. Yoshua Bengio, bilgisayar bilimleri profesörü, Montreal Üniv.; bilimsel direktör, Mila – Quebec YZ Enstitüsü”
    • “Bilişsel, duygusal ya da sezgisel bir öğreti açısından iman, bildiklerinden kuşku duymama değildir. Aksine “soruların önünün açıklığı; kesinlik tuzaklarına düşmeksizin bir spiral boyunca sürekli farkına varma döngüsü”dür. İç ya da dış kaynaklı her kuşku, farkındalığı daha bütünleşik bir noktaya taşır ki bilim de zaten böyle gelişiyor.”
    • YZ öğrenerek gittikçe zekileşiyor; çoğu problemi çözebilir hale geliyor. Fakat insanlar da -özellikle bir bölümü- YZ’nın da yardımıyla öyle sorunlar üretiyor ki makas giderek açılıyor
    • “Devletin en temelde tek görevi vardır: Halkının korkmama özgürlüğünü sağlamak. Bu yolda ancak ve yalnız korku ve endişe yaratma dışındaki araçları kullanabilir.”
    • “Karar verebilecek yaştakilerin kararlarının olumlu veya olumsuz sonuçlarını yaşamalarına izin verilmelidir. Değerli deneyimler ancak yaşayarak edinilebilir. Çocuklar bu değerli kazanımlardan -kendi çıkarlarımız uğruna- mahrum edilmemelidir. Anonim”
    • “Toplumun ~%90’ı kendini inançlı olarak tanımlıyor ve en azından bazı dini kurallara uyma sorumluluğu duyuyor. O halde, mesela “yalandan sakınma” gibi somut bir tohum ekimiyle bir dalga oluşturulamaz mı?”
    • “İster seküler ister dinsel olsun bebeklik ve çocukluk çağlarında karşılaşılan kavramlar ilerisi  açısından belirleyicidir. Toplu cevaplar ve soruların önünü kesen tüm doğrular her zaman için hem bireyler hem toplumlar için birer risktir. Toplum sorunlarıyla başa çıkmak isteyenler, toplumu toplu cevaplardan koruyacak rotalar çizebilmek için bu kavramı bir “tohum fikri”olarak kullanılabilirler.
    • Hayat bir mücadeledir ve başarısızlık potansiyeli her zaman mevcuttur, ancak başarısızlık, zorluk ya da utanç korkusuyla yaşayanlar asla potansiyellerine ulaşamazlar. Sınırlarınızı zorlamadan, ara sıra ipten aşağı kaymadan, büyük cesaret göstermeden, hayatınızda gerçekten neyin mümkün olduğunu asla bilemezsiniz.” – William H. McRaven
    • Arılar zekâlarını birleştirerek, tamamen öngörülemez ve olağandışı durumlarda bile galip gelmeyi başarırlar.” Pyotr Kropotkin
    • Bir eylem ne kadar az affedilebilir ise o kadar çok affedilmelidir. Kişi ne kadar az sevilmişse onu o kadar çok sevmenin yolunu bulmalısınız” Rahibe Helen Prejean
    • “Sorular insanları birleştirir. İnsanları ayıran yanıtlardır.” Elie Wiesel- Nobel ödüllü yazar. Doğru sorular birleştirir; insanları ayıran ise kısır sorular ve onların cevaplarıdır” Mustafa T., Yazar
    • “İnsanlık ‘evren’ dediğimiz ‘bütünün’ zaman ve uzay ile sınırlanmış bir parçasıdır. Kendi düşünce ve duygularını sanki bütünün geri kalanından ayrışmış gibi yaşar; bu, bilincinin ona oynadığı bir çeşit yanılsamadır” Albert Einstein
    • Zamanın akış hızı öylesine üssel bir hızda artıyor ki, gün gelecek, her hangi bir yolla zaman kaybına yol açmak öldürme suçu olarak kabul edilecek”. Anonim
    • “Anlamadığın şeyi yapma. George Gurdjieff”
    • “Yalnızca bir tane desteklenmemiş varsayımla dahi kanıtlanamayacak hiçbir şey yoktur.”
    • “Her bilinç düzeyindeki canlının yaşam hakları, daha bilinçli canlıların sorumluluğunu oluşturur.”
    • “Kişi ve kurumların bir numaralı önceliği (anlamak) olmalı. Ama çoğu kişi ve kurum zaten anladıklarına kendilerini inandırmış, bunun aksini aşağılama kabul edecek durumdadırlar”
    • “Çeşitli sınavlarda yıllardır başımızda bekleyen gözetmenler sessizce hep şu mesajı verdi: Gözetleyen varsa dürüst olun, yok ise … Ve başardılar (ne yazık ki!)”
    • “Laiklik inanç / inançsızlığı ret etmiyor; sadece dünyevi yaşam kurallarının farklı inanç sahiplerin bu özgürlüklerine saygılı olmasını istiyor; yani inanma hakkını savunuyor.”
    • Gerçekçi olmayan beklentilerin rahatlatıcılığı, giderek büyüyecek çözümsüzlüklerin yaratıcısıdır
    • Akıldan geçen düşünceler” ile “o düşüncelerden süzülebilecek, her kelimesi birer yol gösterici (teknik ifadeyle değer)” arasında siyah ve beyaz kadar fark vardır.
    • Öğrenmenin en iyi -belki de biricik- yolu, kişinin öğrenilmesi istenen konuyu da içeren bir sorun ortamının içinde bulunması; daha da iyisi o sorunlu durumdan çıkma yolunu bizzat bulmaya istekli, hattâ zorunlu olmasıdır. Bunun dışındaki yöntemler ancak öğrenme taklidi ile son bulur..”
    • “Nasıl bir yol bulunacak da “her sorunun önce anlaşılması sonra da çözülebilmesi ihtimali, o sorunun karmaşıklık düzeyi ile doğru orantılı yetkinlikte bir aklın üretimine bağlıdır” ilkesinin, yerçekiminden bile daha katı bir kural olduğu anlaşılabilecektir?”
    • Ne kadar önemsediğini gösterene kadar kimse ne kadar bildiğini umursamıyor
    • “Yetkin Akıl, bir grubun sorun çözme kapasitesinde bir sıçrama sağlamak üzere, tüm bilişsel eylemlerini yönlendiren akıllar içine halen sahip olunandan daha fazla kavrama gücü katılmasıdır.”
    • Eğer toplum ortalama niteliğini yükseltemezseniz, ortam yüksek nitelikliler için çekilmez olabilir.”
    • Nerede bir kâr varsa orada bir vicdan eksiği vardır
    • Özgürlük, başka hiç kimseye zarar vermeyen her şeyi yapabilme özgürlüğünden ibarettir
    • Bir zararın önlenmesi bin yarar doğurabilir; bin yarar ise bir zararı önleyemeyebilir.
    • Apartman YKlarından, yerel yönetimlere ve merkezi idareye kadar tüm yönetim birimlerinin tartışmasız ortak görevi “bu birimler içindeki dirlik ve düzeni sağlamak yoluyla, o çevredeki insanların, eksik ve/ya yanlış karar ve uygulamalar nedeniyle bir zarara uğrama korkusundan uzak tutmak”tır.
    • Yöneticinin tek varlık nedeni, korkusuzluk ortamı sağlamaktır. Korku ile yönetim insanlık suçudur.”
    • Bilgilerimizin her zaman geçici ve eksik olduğunun ve yeni kanıtlar ışığında gözden geçirilmesi gerekebileceğinin farkında olmalıyız” Erik Angner
    • Bir şey size karışık geliyor, üstelik çok kişi de aynı fikirdeyse gerçekten de öyle olması ihtimali güçlüdür. Peki, ya öyle değilse?

    Doğrulama Okuryazarlığı için mesajlar: https://ggle.io/3XCL adresindeki doğrulama ilkelerine uyulmuştur.

    • Yanlış bilgi ne kadar tekrarlanırsa doğru o kadar uzaklaşır.
    • Doğru bilgiye akıl ve şüphe rehberliğinde ulaşılır.
    • Kandırılabilen insanlar genellikle kesin yargılı olanlarsa bu rastlantı mıdır?
    • Çabuk kananlar kandırmaya en istekli olanlardır.
    • “Anlamadığın şeyi yapma. George Gurdjieff”
    • “Unvan ile hitap, fikrinin daha değerli olarak algılanması için duyulan arzudan kaynaklanan peşin rüşvettir”
    • Paylaşmadan önce dikkat edilecekler: Kimden geliyor, kim yazmış? / Bilginin kaynağı ne? / Nereden geliyor? / Niçin paylaşmak istiyorsun? / Ne zaman yayımlanmış?

    8 Mayıs 2025

     

  • Rubik Küp

    En basiti (gibi görünen) 3x3lük Rubik Küp (RK), 26 küçük ve her yüzü farklı renkte küpten oluşuyor. İstenilen, RK’ün 6 yüzünden her birinin ayrı ayrı ama her yüzün kendi içinde aynı renkte olmasıdır.

    Bu genel bilgiden sonra, RK ile toplum sorunları arasında benzerlik kurulabilir. RK 26 Küçük Küp’ten (KK diyelim) oluştuğuna göre, 26 KK’ün her birinin 6şar yüzeyine 6 toplum sorunundan biri,  -her KK’ün her yüzeyinde farklı bir sorun olmak şartıyla- yazılabilir.

    Böylece hazırlanan RK’ler, bunu çözme konusunda istekli insanlara dağıtılır ve istek de açıkça anlatılır: RK’ün 6 yüzünün her birindeki 9ar yüzünde aynı toplum sorunu yer alsın ve bu iş mesela en çok 15 dakika içinde tamamlansın. Örneğin bir yüzünde tamamen (yüksek enflasyon), birinde (TÜİK), birinde (5 ten az çocuk) vb şeklinde.

    Normal bir toplumda 15 dakikanın sonunda beklenebilecek tablo, yarışmacılardan az sayıdakinin görevi tam olarak yerine getirmesi, geri kalanların ise başaramayışları olmak üzere 2 kümenin ortaya çıkmasıdır. Böyle bir yarışmanın bizim toplumuzda yapılması halindeki tablo ise muhtemelen 3 küme şeklinde oluşur:
    • Küme 1: Görevi tam olarak yerine getirenler,
    • Küme 2: Görevi başaramayan ve harekete geçirebileceği aklın bu süre içinde çözüm bulamadığını, daha yetkin bir akıl ihtiyacı olduğunu kabul edenler,
    • Küme 3: Görevi başaramayan ve:
      • Zamanın yetersiz olduğu nedenle kendilerine haksızlık edildiği yolunda arıza çıkaran birkaç kişi,
      • Görev tanımının yanlış olduğunu, doğru tanımın “RK’ün sadece 1 yüzünün en önemli ve odaklanılması gereken  X sorunundan ibaret olması gerektiğini; aksi halde mevcut kaynakların dağılıp hiçbir yüzde tek sorun yer almasının mümkün olamayacağını” savunan en kalabalık alt küme.
    Yani: Günümüz dünyasının karmaşık yapısı ve iletişim devrimi ile bireyler ve toplumlar arası etkileşimin son derece hızlandığı dikkate alınarak, Türkiye sorunlarının 32×32’lik bir RK kadar zor anlaşılır hale geldiği kabul edilirse, sınırlı “tek kişilik algılarımız”ın yanıltıcılığı anlaşılabilir. Bu durumda tek akıllardan oluşan kolektif akılların Yapay Zeka ile güçlendirilmiş hibrit hallerine ihtiyaç olduğunun idrakinin yaşamsal önemi fark edilebilir. 32lik RK ile boyuna oynayarak çözüm bulamayacağımızı fark etmek ya da etmemek, işte bütün mesele budur!. 7 Mayıs 2025 
  • Bilim Ne işe Yarar?

    İlk bakışta anlamsız, kaba, hattâ “bir işe yaramaz” imâlı olsa da verilebilecek cevabın yol açıcı niteliğinin yüksek olacağı gibi bir sezgim var.

    Lakonyalı’lar gibi kanonik ifade[1] yoluyla bir cevap verilecekse şöyle olabilir: Bilim, evrende olup biten olayların nedenlerini ve nasıl gerçekleştiğini anlamaya çalışır. Bu anlayış sayesinde, gelecekte neler olabileceğine ilişkin tahminler yürütmek mümkün olur.

    Bu ifadeyi fazla kurcalamadan hemen çıkarılabilecek bir sonuç, insanların esas isteklerinin olayları “anlamak”tan da öncelikli olarak, içinde bulunduğu andan sonraki zamanlarda neler olacağını / olmayacağını ve de mümkünse bunun nedenlerini bilme arzusu olduğudur. Anlama ihtiyacı bu arzunun tatmini için bir araç olarak biraz daha geride görünüyor.

    İlkel çağlarda -adı bilim olmasa da- yine aynı arzunun dürtüsüyle oluşmuş geniş bir “falcı ve büyücüler kesimi” bu ihtiyacı “direkt (doğrudan bilme) metotları” yoluyla karşılamaya çalışmışlar; günümüze kadarki süre içinde ise, bu kesimin içinden süzülen çok az sayıda kişi, öncüllerinin geliştirdikleri anlama ve tahmin yöntemlerini bir yandan geliştirmeyi sürdürüp, bir yandan da olan biteni anlayıp gelecek için güvenilir tahminler üretmişlerdir.

    Bu sürecin paralel bir parçası, her nerede -değinilen bu az sayıda insan gibi- bir nedret ürünü varsa orada, bu değerli ürünün -sanki dengelemeye çalışır gibi- sahtelerini üretmeleri, hem de büyük bir üretkenlikle bunu yapabilmeleri olgusudur[2].

    Hangi alanda olursa olsun sahte ürünlerin altın kuralı denilebilecek bir özellik nedeniyle, bilim kesiminde gerçek ve sahte nedret ürünlerini ayırt etmek imkânsız değilse de güçtür. Sahtekârlığın Altın Kuralı şöyle: Gerçek sanat[3] sahiplerinin yüzeysel niteliklerini (dış görünüş, konuşma, giyim-kuşam, tavır ve jestler, yaşam biçimi, unvan vs ) aynen, hatta daha da abartılı olarak taklit etmeleri.

    Buna göre sahte ürünleri ayırt etmede sözü edilen yüzeysel nitelikleri karşılaştırmak işe yaramaz. Sağlam ayırt edici ölçü, “ilgi alanlarındaki geleceği ne isabet ve kararlılıkta tahmin edebilmeleri”dir. Bu iki özelliğe sahip olan ürünün sahte olmadığından  emin olabiliriz. İsabet’ten kasıt açıktır; tutarlılık ile kast edilen ise isabetli tahminlerinin tekrarlanabilirliği’dir.

    Bu yaklaşımın ışığı altında 23 Nisan 2025 Silivri merkezli 6.2 depremi konusunda tahmin yürütenlerin isabetve kararlılıklarını dikkate almayan değerlendirmelere güvenilemeyeceği açıktır.

    26 Nisan 2025


    [1] Tıklayınız: https://kavrammutfagi.com/kavram/lakonik–kanonik-ifade

    [2] Tıklayınız: https://tinaztitiz.com/sahte-sanatlar-toplumu/

    [3] Toplum yaşamının çeşitli boyutlarına birer “sanat” denebilir. Nitekim, yabancı dilde güzel sanatlara “fine arts”, mühendislik vb alanlara da “useful arts” (faydalı sanatlar) deniliyor.

  • Zarar Vermeyen Dünya Vatandaşı (ZVDV) – I

    Göç sorunu hemen hemen tüm ülkeleri sardı. Özellikle iki yönüyle, ülke yönetimlerini sınırlarına duvarlar örmeye; uçaklara doldurup başka topraklara -bir mal gibi boşaltmaya-  kadar götüren ilkel önlemler alınıyor:

    • Genellikle fakir (ve özgür olmayan) toplumlardan daha zengin (ve özgür) toplumlara doğru göçler, zenginlik ve istihdam kaynaklarının  paylaşılmasına karşı olanlarca istenmiyor.
    • Göçmenlerin bir bölümü, kimi yadırgatıcı alışkanlıklarını (cinsiyet eşitsizliği, dini hoşgörüsüzlük, şiddet gibi) gittikleri ülkede devam ettirerek uyum süreçlerini reddetmeleri nedeniyle toplumsal hoşnutsuzluk yaratıyorlar.

    Madalyonun öbür yüzünde ise, kimi zengin toplumların bu zenginliklerinin kaynaklarındaki, sınırlarına bugün göçmen olarak dayanmış bulunan insanların sömürülmeleri olgusu var. Bu o denli belirgin bir gerçeklik ki, “olanlar geçmişte kaldı” ile geçiştirilebilecek gibi değil. Hattâ günümüz A.B.D. Başkanı’nın Ukrayna devlet başkanından nadir mineralleri alenen talep etmesi, bağımsız Kanada’yı topraklarına katmayı teklif (ve tehdit) etmesi gibi örnekler halen sürüyor.

    Bütün bu tablo yeni bir dünya düzeni arayışlarının iki kesimini oluşturuyor: Sömürgen alışkanlıklarını devlet olmanın verdiği güçle tahkim etmiş “statükoyu korumaya direnenler” ile sömürü düzeninin sembolü durumuna gelmiş sınırları ortadan kaldırmaya çalışan göçmenler. (Tabii ki her kaostan kendine pay çıkarmak isteyenler gibi göç olgusunu da bir sömürü aracı haline getirip kullanmak isteyenler de mevcut).

    Bu kaos ortamında, “Zarar vermeyen[1] ve zararı önlemek için çaba harcayan dünya vatandaşları“ndan oluşan bir toplum tasarımlamak gibi bir amaç yolunda şöyle bir soru sorulsa:

    Zarar vermeme ilkesini ise şöyle tanımlasak: “Zarar vermemek, insan ve insan dışı varlıkların oluşturduğu bütünün sürdürülebilirliği ve yenilenebilirliği açısından bakıldığında, gereksiz entropi artışına yol açan tüm eylemlerden kaçınmak ve söz konusu bütüne yönelik herhangi bir zararı önlemeye çalışmak anlamına gelir. Bu yaklaşımda, yarar sağlamak kavramı, zarardan bağımsız biçimde ele alınamaz. Yarar, ancak zarar vermemek veya var olan zararı azaltmak şeklinde gerçekleşebilir.”

    Bu tanıma göre ZVDV unvanı verilecek bir kişinin, hiçbir vize süzgecine takılmadan (H1B vizesi gibi özel bir vizeyle) istediği ülkeye girebilmesi, orada istediği kadar kalabilmesi, dilediği işi yapabilmesi, hatta emekli ise yeterli bir gelirle desteklenmesi için somut, denetlenebilir az sayıda nitelik ve koşul neler olabilir?

    Bu soruya -YZ uygulamalarından da yardımlar alarak-  şöyle cevaplar verilebilir:

    Zarar Vermeyen Dünya Vatandaşı (ZVDV) unvanının bu kadar geniş bir özgürlük ve ayrıcalıkla ilişkilendirilmesi için, nesnel ve evrensel ölçülebilir kriterler gereklidir. Aşağıda, bu unvanın “küresel serbest dolaşım ve yaşam hakkı” sağlaması için minimum sayıda, denetlenebilir somut koşul öneriliyor:

    Temel Nitelikler ve Koşullar

    • Negatif Karbon Ayakizi
      • Kriter: Bireyin yıllık karbon ayak izi, bilimsel olarak hesaplanmış küresel ortalama kişisel sürdürülebilir limitin (ör. 2 ton CO₂/yıl) altında olmalı ve telafi mekanizmalarıyla (ağaç dikme, karbon yakalama teknolojilerine finansal destek) nötrlenmeli.
      • Denetim: Uluslararası sertifikalı kuruluşlarca (Gold Standard, IPCC metodolojisi[2]) onaylanmış veriler.
    • Net Katma Değer[3] Üretimi: Bu katkı 3 alt başlıkta değerlendiriliyor:
      • Kriter 1: Sürekli öğrenebilirlik (Yaşam Boyu Öğrenme[4]). Özellikle de YZ’nın üssel hızdaki gelişimine ayak uydurabilecek şekilde Dijital Okuryazarlık[5] kast ediliyor.
        • Denetim: Dijital Okuryazarlık kavramının tanımındaki dört ayrı ölçekten herhangi birisi kullanılarak denetlenebilir.
      • Kriter 2: Bilim-Teknoloji-Kültür-Sanat alanlarındaki çalışmalarıyla ürettiği mal ve/ya hizmet ürünleri açısından net değer üreticisi3 olması.
        • Denetim: DZVZ satüsü verilenler öz-değerlendirme[6] yoluyla kendilerini denetler ve bu denetimde yapabildikleri ölçüde objektif olacaklarını ve aksi varit olduğunda DZVZ statüsünü kaybetmeyi taahhüt etmiş sayılırlar. Bu amaçla rastgele gözlemler yapmak ve değerlendirmek üzere DZVZ Topluluğu kendi içinde bir sistem kurar.
      • Kriter 3: Fiili çalışma yaşını (70 varsayılıyor) aşmış kişilerde, birikimlerini -bilgelik birikimleri denilebilir- paylaşmaları beklenir.
        • Denetim: Öz-değerlendirme.
    • Net-Pozitif Ekoloji Katkısı
      • Kriter: Birey, yaşadığı/ziyaret ettiği ekosistemde biyoçeşitliliği artırıcı (ör. yerel tohum bankaları, yaban hayatı koruma) veya kirliliği azaltıcı (plastik toplama, su arıtma projeleri) somut projeler yürütmeli.
      • Denetim: Yerel STK’lar veya BM Çevre Programı (UNEP) tarafından doğrulanmış faaliyet raporları.
    • Şiddetsiz Varlık
      • Kriter:
        • Hiçbir şiddet suçu (fiziksel, psikolojik, ekonomik sömürü) kaydı olmamalı.
        • Pasif değil aktif barışçıllık: Çatışma bölgelerinde arabuluculuk, insani yardım gibi kayıtlı faaliyetler.
      • Denetim: Başlangıçta İnterpol ve yerel adli kayıtlar + en az iki uluslararası STK referansı; üyeliğe kabul sonrası öz-değerlendirme.
    • Ekonomik Şeffaflık ve Adil Katılım
      • Kriter:
        • Gelirinin en az %10’unu zarar önleyici projelere (iklim adaleti, açlıkla mücadele) aktarmış olmalı.
        • Hiçbir vergi cennetiyle bağlantısı olmamalı; tüm finansal hareketleri şeffaf (ör. açık blockchain kaydı).
      • Denetim: Uluslararası vergi veritabanları (CRS) ve bağımsız denetçiler.
    • Küresel Dayanışma Taahhüdü
      • Kriter:
        • Yılda en az 1.000 saat ZVDV topluluğunun küresel projelerinde (iklim grevleri, eğitim kampları) gönüllü çalışma.
        • Dil engeli aşma: En az 2 dilde (biri yerel olmayan) temel iletişim becerisi.
      • Denetim: Topluluk platformlarında kayıtlı faaliyet logları.

    Ödül ve Ayrıcalıkların Koşulları

    • Vizesiz Geçiş: ZVDV pasaportu, ülkelerin “zarar vermeyen bireylere kapılarını açma” anlaşmasına dayanır.
    • Çalışma İzni: İşveren, ZVDV etik kurallarına uygun bir iş teklif etmek zorunda (örneğin, fosil yakıt şirketleri hariç).
    • Emekli Desteği: Küresel ZVDV Fonu tarafından asgari gelir sağlanır (kaynak: topluluk üyelerinin %10’luk katkıları ve karbon vergileri).

    Eleştiriye Açık Nokta (lar)

    • ZVDV modeli devasa -henüz küçük bir bölümü harekete geçmiş- göç olgusu karşısında çözüm olur mu?

    Çözüm: Eğer halen varlığını bildiğimiz 2 milyon ve tahmin ettiğimiz 8.7 milyon tür içindeki biri (1) olarak varlığımızı devam ettirebilecek isek -ki ettirememe ihtimalimiz de var[7] ve son 12 bin yılda, yılda ortalama 1000  ila 10 bin türün yok olduğu düşünülmektedir[8]– bu ancak tüm canlı ve cansız türler bütününün haklarına zarar vermeme kuralına uyulabilmesine bağlıdır.

    Verdiğimiz her zararın Tazmin Yasası[9] uyarınca “bütün”ün tüm türlerine tazmin ettirildiği ise pazarlığa kapalı bir olgudur.

    Kısacası insan türü olarak bekamız Zarar Vermeme ile eş anlamlıdır. Bu anlayışı ne hızda gerçekleştirme iradesini harekete geçirebileceğimiz ise tamamen teknik bir ayrıntıdır.

    • “Kim denetleyecek?”

    Çözüm: DAO (Decentralised Autonomous Organisation- Merkeziyetsiz Otonom Organizasyon) yapısı; tüm ZVDV’ler birbirini denetler, blockchain kayıtlarıyla şeffaflık.

    • ZYDV ilkelerine uyan insan sayısı nasıl artırılacak?

    Çözüm: Bu ancak çocukluk evresinden başlanarak uygulanabilecek bir eğitimle sağlanabilir. Burada açıklanan sıkı standartlara ancak erişkinlik çağında rastlayan ancak az sayıda insan ZVDV statüsü alabilir. O halde bütüncül bir eğitim kılavuzuna ihtiyaç vardır.

    Böyle bir kılavuzun ana hatları için bakınız[10].

    Bu sistem, “zarar vermemenin küresel vatandaşlık hakkı doğurduğu” bir dünyanın prototipidir.

    29 Mart 2025


    [1] Zarar vermeme konusu  https://tinaztitiz.com/bir-ortak-ahlak-kurali-zarar-verme-onerisi-uzerine-2/ adresli makalede açıklanmaktadır.

    [2] IPCC: Intergovernmental Panel on Climate Change. Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC), iklim değişikliğiyle ilgili bilimsel, teknik ve sosyo-ekonomik bilgileri değerlendiren ve karar vericilere yol gösteren bir kuruluştur. IPCC metodolojisi, sera gazı emisyonlarının hesaplanması, iklim değişikliği senaryolarının oluşturulması ve karbon azaltma stratejilerinin geliştirilmesini içerir.

    [3] Net Katma Değer: Kişinin yaşam sürecinde ürettiği Brüt Katma Değer’den (Bkz. https://en.wikipedia.org/wiki/Gross_value_added) doğrudan veya dolaylı tükettiği değerler çıktıktan sonra geriye kalan değerin ölçüsüdür. Kimi insanlar bir yandan değer üretirken, sebep olduğu zararlar nedeniyle net değer tüketicisi olabilirler.

    [4] https://tr.wikipedia.org/wiki/Ya%C5%9Fam_boyu_%C3%B6%C4%9Frenme

    [5] https://kavrammutfagi.com/kavram/dijital-okuryazarlik

    [6] Öz-değerlendirme, böylesi bir sistem için zayıf halka sayılabilir. Ancak, -şimdilik- nadir sayılabilecek kişiler için bu yöntem yadırganmayabilir. Bir örnek öz-değerlendirme formu için bkz. https://tinaztitiz.com/dosyalar/Sorun_Cozme_Kabiliyeti/3.5.2_yasam_alani_360derecetesti.xls

    [7] Önümüzdeki altı yüzyıl boyunca %30’luk bir risk öngörülmüştür. Oxford Üniversitesi’nden Nick Bostrom, yakın vadede yok olma olasılığının %25’ten az olduğunu varsaymanın yanlış yönlendirici olabileceğini savunmaktadır. Bkz. https://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0nsan_neslinin_t%C3%BCkenmesi

    [8] Bkz. https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/1167246

    [9] Tazmin Yasası: “Bildiğimiz ve henüz varlığından haberdar olmadığımız tüm canlı ve cansızlar bir bağlantılı bütün olarak, o bütüne uyum göster(e)meyenleri içinden atıp yenilerini üreterek yeni dengeler oluşturur. Bu süreçte, bütünün herhangi bir öğesinin görmezden gelinebilecek her hakkı, o varlıkla etkileşim halindeki diğerlerince yeni bir denge kurulana kadar  diğer varlıklardan orantısız da olabilecek ölçülerde tazmin edilir.”

    [10] Yaşam Kılavuzu için Bkz. https://bit.ly/43qPucx

  • Bir Strateji: “Alanı b.k ile Doldurmak” (Flood The Zone with Shit)

    Bir süre önce bu sütunlarda yayımlanan “Bilinir Kılma (aleniyet)” başlıklı yazımda1, dış dünyada olup biten hemen tüm plânlı melânetlerin ortak yanının, bunları plânlayıp uygulayanların, başkalarından olabildiğince saklı yapmaya özen göstermeleri olduğunu ileri sürmüştüm.

    Bu özen iki türlü gerçekleştiriliyor: Gizleyerek ya da buna pek imkân yoksa (İsrail’in Gazze operasyonları gibi)  -hırsızlık masası polislerinin (tantanacılık2) adını verdiği yolla- başka bir melâneti hemen devreye sokup, olaya tepki veya müdahale olasılığı olanların dikkatlerinin yeni bir odak noktasına ve giderek yeni odaklara çekmek şeklinde.

    Bu benzetme gündelik olaylar seline uygulandığında hemen anlaşılabileceği üzere, halkımız da her gün yeni bir olay karşısında, önlerine darı atılan aç kuşların telaş içinde rastgele noktaları gagalayarak karınlarını doyurmaya çalışmaları gibi, hiçbir noktaya uzun süreli odaklanamadan darı serpicinin arzusu yönünde birbirlerini çiğneyerek “neyin niçin olduğundan haberdar olmaya” çalışıyor. Bunun beyhude bir uğraş olduğu ancak bu karmaşa dışına -en azından zihinsel olarak- çıkarak anlaşılabilecek gibi görünüyor.

    Bu sürecin uygulayıcı tarafında bulunanlar da, melânetlerinin aleniyet yoluyla etkisizleştirilebilme olasılığına karşı tantana yöntemiyle dikkat dağıtmaya, bunun için de olaya müdahil olma  durumunda olmayanları bile taraf haline getirip kümeyi genişletmeye çalışıyor.

    Düne kadar bu konudaki sezgilerim, ABD menşeli vox.com/policy-and-politics ve Sirkten Notlar adlı iki sitede yayımlanan yazılara3 rastlayınca daha bir ete kemiğe büründü.

    Yazılarda, Trump yönetiminin amaçlarını (her ne ise) gerçekleştirmede önündeki engelin Demokratlardan çok medya olduğu ve onu etkisizleştirmek için de alanı (medya alanı kastediliyor) “b.k ile doldurmak4” stratejisini benimsediği ve başarıyla da(!) uyguladığı anlatılıyor.

    İlginç olan, bu stratejinin esas yaratıcının Putin’in propaganda stratejisi hakkında bir kitap yazan Sovyet doğumlu reality TV yapımcısı akademisyen Peter Pomerantsev olduğu, stratejinin hem Rusya hem de ABD’de başarılı olduğunu anlatmasıdır.

    Biri müseccel iki otoriter liderin aynı yönteme sarılması, “otoriterler arasında bir karşılıklı öğrenme ve yenileşim (inovasyon) ağı bulunduğu” görüşünü ileri sürenlerin bir gerçeği dile getirdikleri görülüyor.

    Bu anlatıdan çıkarılabilecek sonuçlardan biri Türkiyedeki muhalif kesimlerin de aynen ABD’deki Demokratlar gibi  benzer tantanacılığa kapılmış olmasıdır. Medyası, siyasi partileri, partili-partisiz fikir sahipleri, bu tantananın neyi gizlemeye çalıştığını merak etmeyip; kamuoyunun siyasi magazin merakını tatminden -dolayısıyla da reytingten- başkaca bir şey önemsemeyişleri dikkat çekicidir..

    Biraz özenle tantananın gizlemeye çalıştığı şeyin ne olduğunun tam resmini çıkarıp, her gün önlerine  konulan ve giderek de neyin ne olduğu konusunda derin bir kafa karışıklığı yaratan tantanaya göz ve kulaklarını kapatarak o resmin bazı kareleri üzerinde hiç kopmadan durabilseler acaba nasıl olur? Meselâ bir veya iki “doğru soru5” belirleyip kopmadan bunlara cevap istemek gibi. 

    Bu düşüncemi oradaki dostlarıma ileteceğim.

    13 Şubat 2025

    (1)  Bkz. https://tinaztitiz.com/yaygin-bilinirlik-aleniyet-etkili-bir-sorun-cozme-araci/ 

    (2)  Bkz. https://eksisozluk.com/tantanacilik–733709

    (3) Bkz. https://gogl.to/3MoI

    (4) Burada b.k sözcüğü ile kastedilen, tek tek b.k olmasa da bir araya geldiğinde işe yarar anlamlı bir sonuç olmayan bir çeşit kakafonidir. Böylelikle, olaylara bütün olarak bakabilenler dışındakiler, boğazlarına kadar battıkları b.kun farkında olmayıp hattâ büyük zevk almakta; dahası, böylece oluşan popüler kültür, sorunları anlamayı da ona uygun çözüm akılları üretmeyi de imkânsız kılmaktadır.

    (5)Bkz. https://tinaztitiz.com/dogru-sorularisorabilmek/ 

  • Uzun Lifli Akıl Üretimi-2

    Bundan evvelki (Geri dönüşümlü kâğıtlar, lif kısalması ve kullanım yerleri!) başlıklı yazıda1, birkaç kere geri dönüşüme uğrayarak selüloz lifleri iyice kısalmış kağıtlara benzer “kısa lifli (KL) düşünce ürünleri” üzerinde durulmuştu.

    Bu defa ise uzun lifli (UL) düşünceler ve onları üreten UL akıllar (Yetkin Akıl da denilebilir) üzerinde düşünmek istiyorum.

    KL düşüncenin belirleyici özellikleri için kısa sürede üretim, kısa sürede uygulama ve kısa sürede etki gösterme denilebilir. Bir örnek vermek gerekirse “alkollü sürücülerin yol açtığı kazalar” sorunu ele alınabilir. Bu soruna çare arayanların genellikle akıllarına “sıkı denetim”, “ağır cezalandırma” ve “halkın bilinçlendirilmesi” önlemleri gelir. Gerçekten de sadece bu tür nispeten basit önlemlerle kazaların önemli ölçüde azalabildiği görülmüştür2.

    Diğer yandan, UL düşüncenin karakteristikleri:

    1. Sıradışılık da denilebilecek genel kabûl görmüş paradigmanın dışındalık geliyor. Biri çok yakın diğeri ise birkaç on yıl öncesinden iki örnek verilebilir: Birkaç hafta öncesine kullanıma giren DeepSeek YZ uygulaması sadece üretim maliyeti ile değil, ambargolu işlemcileri daha az kullanarak, daha ileri makine öğrenmesi ve açık kaynak kodu ile sergilediği ahlâki tutumla cari paradigmanın dışına çıktı. Birkaç on yıl öncesinden örnek ise, ABD İstihbarat Topluluğu’nun (IC) dev kadro ve bütçesine3 meydan okuyan Good Judgement Program4 – İyi Tahmin Programı adlı girişimdir ve o da yürürlükteki istihbarat paradigması dışındadır.
    1. KL akılların bireysel ya da uzlaşı temelli (demokratik) oluşunun aksine, UL akıllar büyük oranda, farklı kültürden, farklı akıl daraltıcılı5 insanlardan oluşan küme aklı6 ile YZ modellerinin bir araya gelerek Hibrit Akıllar7 oluşturmasına dayanıyor; ayrıca uzlaşıdan çok, “daha iyinin seçimine” (bir çeşit Likit Demokrasi8) dayanıyor.
    2. Bu iki özelliğin kaçınılmaz bir sonucu olarak da orta-uzun vadede üretilebilme, uygulanabilme ve etkileri  duruma bağlı olarak kısa ve uzun arasında bir vadede görülebilme gibi özellikler ortaya çıkıyor.  Bu aynı zamanda, gündelik yaşam içinde üretilen KL düşüncelerin niçin -bağımlılığa yol açacak kadar- çok; UL düşüncelerin de niçin seyrek olduğunu açıklıyor.

    UL ya da Yetkin Akıl üretimine somut örnekler

    Bu tür sıradışı akıl üretimi için, çok geniş bir veri kümesinden, her akıl düzeyindeki kişi(ler)in tek tek ya da gruplar halinde çıkarabilecekleri sonuçları hayal etmek iyi bir zihinsel egzersiz olabilir. Örneğin 100 çocuğa ilişkin her tür veriyi içeren dev bir veri kümesinden basitten başlayarak çıkarılabilecek sonuçlar irdelenmiştir9. Veri kümesini “aritmetik ortalama”dan başlayıp “sistem dinamikleri modeli”ne kadar artan güçteki tekniklerle inceleyerek, tek kişilerin akıllarına gelmeyebilecek ve/ya kapasitelerinin dışına çıkabilecek sonuçlar elde edilebilir. Hattâ daha da ileri basamaklara çıkılıp YZ uygulamalarından; hayvan dostlarımızın hayatta kalmak için geliştirdikleri savunma tekniklerinden öğrenilebilecek tekniklerden de yararlanılabilir. Bütün bu basamakların tanımladığı akıl UL ya da Yetkin Akıl’dır.

    UL aklın daha bir ortalama karmaşıklık sayılabilecek “kadına şiddet” sorununa uygulanmasında, sahip olunabilecek sorun çözme araçlarının gücü “hiç ya da yok” düzeyinden başladığında sonuç da “şiddete katlanma” ile başlayacaktır. Daha etkili araçlar kullanılarak, şiddet gösteren eşin terapiye razı olup şiddetin barışçıl biçimde sonlanacağı noktaya kadar ilerlenebilecektir10.

    Toplumsal düzeydeki sorunların çözümünde UL

    Bu tür sorunların anlaşılması da çözüm ipuçları da üretimi de neredeyse kategorik olarak UL akılların oluşturulmasına bağlı. Son yıllarda Çin’in gösterdiği hızlı gelişme içinde UL aklın ne ölçüde yer aldığına ilişkin bir sorgulama11 içinde bu ilişki görülebiliyor.

    Kısa ve uzun lifli akıl konusundaki ilk yazının son paragrafı ile benzer mesajla kapatmak gerekirse denilebilecek olan şudur: Gündelik yaşamın sonsuz çeşitlilikteki sorunları için geliştirdiğimiz KL akıllar, karmaşıklık düzeyi yüksek sorunlar karşısında işe yaramazlar. Yaramak bir yana, ısrarla -ve toplu olarak- uygulamaya çalıştıkça da hem vakit kaybettiriyor (o süre içinde sorun değişip daha çetrefil hale geliyor), hem özgüven aşındırıyor, hem de etkili araç üretimi için en gerekli malzeme olan dayanışmayı (hangi KL akıl aracının kullanılması gerektiği konusundaki anlaşmazlıklar nedeniyle) aşındırıyor.

    Bu kendini bitirme süreci nasıl durdurulup UL sürecine geçilebilir?

    Bilmiyorum.

    11 Şubat 2025

    [1]  Bkz. https://tinaztitiz.com/geri-donusumlu-kagitlar-lif-kisalmasi-ve-kullanim-yerleri/

    [2] MADD (Mothers Against Drunk DriversSarhoş Sürücülere karşı Anneler) adlı örgüt (https://bitl.to/3vXh) bu tür yöntemlerle can kaybını %40 oranında azalttığını belirtiyor.

    [3] Intelligence Community, ~100,000 kişilik kadrosu, ~50 milyar dolar yıllık bütçesine meydan okuyan iki analist, cari paradigmanın dışında küçük bir ekiple Good Judgement Project adlı yaklaşımla -aynen DeepSeek’te olduğu gibi- IC ile yarışabilir sonuçlar elde etti (Bkz. Süper Tahmin. https://bitl.to/3va0)

    [4] Bkz. https://goodjudgment.com/

    [5] Bkz. Akıl Daraltıcılar, https://bit.ly/3A4bv0C  

    [6] İnsan kümesi aklı deyimi, arı kolonilerinin (swarm) yeni koloni yeri belirlerken veya karınca ya da termitlerin dayanışmalı çalışmaları sırasında harekete geçirebilecekleri küme aklına benzetilerek üretilmiştir. Bkz. https://youtu.be/LHgVR0lzFJc?si=c6go6GRY48D5H0we 

    [7] Buna HHSI (Hibrit Human Swarm Intelligence – İnsan Kümesi temelli Hibrit Akıl) adını verdik.

    [8] Likit Demokrasi için bkz. https://tinaztitiz.com/ortak-kullanim-trajedisi-ve-likit-demokrasi/

    [9] Bkz. https://bit.ly/3C4KtuS

    [10] Bkz. Adım Adım Yetkin Akıl Üretimi örneği, https://gogl.to/3JXJ

    [11] Bkz. https://gogl.to/3Lsi

  • Geri dönüşümlü kâğıtlar, lif kısalması ve kullanım yerleri!

    Lütfen başlığa bakıp “benim geri dönüşümle işim olmaz” demeyiniz, anlatacağım konu kâğıtlarla ilgili değil; herkesin her gün uğraştığı “sorun çözme” çabalarıyla ilgili, hattâ daha da ileri giderek toplumumuzun bekası ile ilgili. Ama iyi örnekleyebilmek için geri dönüşümlü kâğıt örneğini kullanacağım. 

    İnternette yaptığım araştırmaya göre, “4-7 kez geri dönüştürülmüş kağıtlar, selüloz liflerinin kısalması nedeniyle yüksek dayanım gerektirmeyen ürünlerde (ambalâj, yumurta taşıma vbg işlerde) kullanılır ve lifler 4-7 geri dönüşüm sonrası ~0.5 mm nin altına düştüğü için yapısal bütünlüğünü koruyamazmış”. 

    Kâğıtlar ve geri dönüşümle ilgili konu bu kadar.

    Gelelim gerçek yaşama ve sorun çözme çabalarımıza!

    Geri dönüşüm örneğinde giderek kısalan “kâğıdın sağlamlığını temin eden selüloz lifleri”nin gerçek yaşamdaki karşılığı olduğu düşünülen kavram, “sorunların anlaşılması ve sonra da çözüm üretilmesi için harekete geçirilmesi gereken akıl düzeyi”dir. Buna göre; kâğıdın kullanım amacına göre sahip olması gereken lif uzunluğu ile, bir düşüncenin bir sorunu anlamak ve çözüm ipuçları1 üretmek için sahip olması gereken akıl düzeyi birbirine benzetilebilir. Kısaca lif uzunluğu ≈ harekete geçirilebilmiş akıl düzeyi denilebilir.

    Yaşamımızdaki sorunların karmaşıklığı basitten (örn. hava yağacak gibi, şemsiye alayım mı almayayım mı?) düzeyinden ileri karmaşıklık düzeylerine (örn. Cumhuriyete yönelik yıkım girişimleri nasıl durdurulup geri döndürülebilir?) kadar geniş bir alana yayılmıştır. Tabii ki bunların dağılımı sola çarpık şekilde, büyük çoğunluğu basit tarafındadır.

    Bu dağılım böylece, Sorun Çözme Araçları dağarcığımızdaki çeşitli akıl liflerinin de uzunluklarını belirler. Birçok sorun çözme aracının akıl lifleri, aynen 4-7 geri dönüşüm geçirmiş selüloz lifleri gibi iyice kısalmış, ezbere bellenen2şipşak kullanıma hazır” ezber kalıplarına3 dönüşmüştür.

    Bu olgunun dilimizdeki akıllı / akılsız deyimleriyle hiç ilgisi yoktur. Sadece sık rastlanan sorunlar çoğunlukta olduğu için kısa lifli akıl araçları da duruma uyum göstermiştir. Bu durum sanılanın aksine bir zekâ göstergesidir.

    Fakat bir sorun var: Kısa lifli akıl araçları ile karmaşık sorun çözmek!

    Gündelik sorunlarımızın dağılımları konusunda bir tahmine4 göre sorunların %90 kadarı basit sayılabilecek düzeyde iken, %10 kadarı da karmaşık seviyededir. İleri karmaşık düzeyinde olanlar ise %1-2 dolayındadır. İşte sorunun başladığı yer de, bu “ileri karmaşıklık düzeyindeki sorunların, alışkın olunan kısa lifli akıl araçları ile çözme girişimlerinden” kaynaklanıyor.

    Ne var bunda, biz de daha ileri araçlara geçiveririz!

    Bu çözüm önerisine sarılmadan önce, basit sorunlara karşı uzun yıllar (hatta nesiller) boyunca geliştirdiğimiz kısa lifli akıl araçlarının yarattığı bağımlılığın doğasına daha yakın plândan bakmak gerekiyor. Yani daha açık ifadeyle, “bağımlılık yaratan nedir?”

    Soru’nun cevabı, %90 lık basit sorunların bir bölümünü oluşturan “yüreklerimizde irili ufaklı sıcaklıklar yaratan hınç alma isteklerinin soğutulması”nda yatıyor. Tartıştığımız bir kişiye içten hak versek de halâ haklı çıkmaya çalışırken oluşan kızgınlıklarımızdan tutun da, karşı koyma gücümüzün olmadığı bir alanda gözümüze baka baka yüreğimizi yakan haksızlıklara varana kadar tümünün yol açtığı yürek soğutma arzusunun yıllar içinde yol açtığı bağımlılık.

    Bu bağımlılık ve kısa lifli akıl araçlarının yarattığı yürek soğutucu çareler bir çaresizlik yaratır. Kısa lifli araçların yetersizlikleri giderek ses yükseltmeye, alkışlanabilir ama imkansız5 temennilere dönüşür. (TVlerde avazı çıktığı kadar tek çarenin kendisi olduğunu bağıranları mı hatırlatıyor?)

    O halde yüreğimizi susturup uzun lifli akıl üretmeyi öğreneceğiz!

    Yürek soğutucu kısa lifli akıl araçları bireyseldir. Kısa sürede uygulanabilir, kullananı rahatlatır, gevşetir. Uzun lifli akıl araçları ise toplumsaldır; durum liderliği6, dayanışma, doğrularından vazgeçme, aklın emrine girme, kendini değiştirme, yeni yetkinlikler edinme ya da var olanları daha iyi kullanma, başarısızlıklardan medet ummadan tekrar başlama, hattâ sahip olduklarından vazgeçme gibi her biri yürek sıcaklığını artırıcı tercihleri yapabilmeyi öğreneceğiz.

    9 Şubat 2025

     

    [1]  Bkz. https://tinaztitiz.com/wp-content/uploads/2012/05/Yuksek_katmadegerli_Dusunce.ppsx 

    [2] “Ezber” ve “belleme” sözcükleri genelde birbirinin yerine kullanılsa da, ezber ≈ sorgulamaya kapalılık anlamında; belleme ise sorgulamaya açık olabilecek şekilde bellekte tutma anlamındadır. Bu farkı vurgulamak için “ezbere bellemek” deyimi kullanılmıştır.

    [3] Bkz. http://www.ezberkaliplarinisorgula.com/

    [4] Bkz. https://gogl.to/3MGL

    [5] Bkz. https://tinaztitiz.com/alkislanabilir-ama-imkansiz/

    [6] Bkz. https://tinaztitiz.com/genclere-yeni-rol-durumliderligi-ya-da-durum-girisimciligi/

     

  • Siyasetin Finansmanı: Oyun değiştirebilir hamle!

    Özellikle 31 Mart seçimleri sonrası daha çok konuşulmaya başlanan konuların başında “CHP’nin halka, ülkeyi yönetebileceği hakkında güven verici, neyi nasıl yapacağını -hamaset yapmadan- anlaşılır biçimde ortaya koyacağı bir yol haritası ilanı” geliyor. Gerçekten de halkın kolektif aklı neyin önemli olduğunu doğru saptamış.

    Fakat -adetimiz olduğu üzere- derhal bu soruyu bir kenara itip, iki belediye başkanından hangisinin adaylığının açıklanacağı konusu en mühim konu olarak baş sıraya yerleşti.

    Bu açmazı kırıp1 konuyu tekrar doğru yere oturtmak için sorulabilecek soru şu olabilir: Bu topraklarda yaşayan insanlarımızın mal ve hizmet olarak ürettikleri değerlerin iç ve dış paydaşların işbirlikleriyle kaybolmasına (sömürü, transfer2) yol açan en önemli deliklerden birisi olan “siyasetin finansmanı” probleminin çözümüne gidecek ilk somut adım nedir?

    Sıkışıp kalınan “hangi aday” açmazını da kırabilecek olan bu stratejik sorudur.  Bu soru, halkın cebinden siyaset alanına akmakta olan değerlerin, tekrar halkın refah ve mutluluğu için kullanımına dönecektir.

    Sorunun cevabı “halkın ürettiği tekrar halka” ya da “güneş doğacak tüm yolsuzluklar bizimle bitecek” gibi ezber sloganların avaz avaz bağırılması olamaz. Cevap bir aritmetik problemi kadar soğuk olmalıdır. 

    Bu cevabı halka onaylatabilen parti ya da aday, aranan parti ve adaydır.

    5 Şubat 2025

    [1] Açmaz Kırma kavramı için bkz. https://bit.ly/4grpmkI 

    [2] Değer Transferi kavramı için bkz. https://kavrammutfagi.com/kavram/deger-transferi

  • Otobiyografi kesiti-16: İki Trajedi, iki Kavram

    Yazının başlığında geçen iki olaydan birisi 1965 yılında, Ereğli Kömürleri İşletmesi (EKİ) Zonguldak-Karadon Bölgesinde bir genç elektrik mühendisi ve bir teknikerin, bir devre kesicinin patlaması sonucu, içindeki kızgın yağla yanarak ölmesidir. İkinci olay ise geçen hafta Bolu Kartalkaya’da çıkan otel yangınında 78 kişinin yanarak ölmesi.

    Birbirinden zaman ve mekân açısından uzak iki olayı bağlayan ve somut ders çıkarılması gereken ise, her iki olayın da dilimizde bulunmayan kavramlar nedeniyle meydana gelmiş, ama bambaşka nedenlerle açıklanıyor oluşudur. Alınacak dersi ise yazımın sonunda söyleyeceğim.

    Birinci olay: Karadon Bölgesindeki olaya sebep olan 3300 Volt’luk devre kesicisine yakından kumanda ederek enerjiyi kesmek üzere işlem yapan iki kişinin, kesicinin içindeki yağın tutuşup patlaması nedeniyle feci şekilde yanıp can vermeleridir.

    Maden ocaklarında kullanılan her donanım kendi marka ve modeliyle isimlendirilir. Patlayan bu kesicilere de BP31 deniliyor. Bu kesiciler ocak ağızlarında bazen de ocak içlerinde kullanılıyor ve tüm elektrik donanımı gibi güçlü bir mekanik muhafaza içinde. Ama patlama o kadar şiddetli ki muhafaza işe yaramıyor.

    Aslında bu tür yani devre kesme sırasında patlama olayları zaman zaman oluyor ama her zaman ölümle sonuçlanacak kadar şiddetli olmuyor. Uzun yıllardır kullanılan bu cihazların içinde rutubet biriktiği, onun da patlamalara yol açtığı şeklinde bir tanı var ve bu tanı bilirkişiler tarafından da doğrulanmış. Dolayısıyla kusur tespitinde insanlara yüklenebilecek bir kusur yok. Yani -o zamanlar henüz bilinmeyen tabirle- BP31’in fıtratı böyle.

    Ben de bu genel Kabul görmüş tanıyı kabullenmiş durumdayım: BP31’ler rutubet yapar, o halde sık sık içlerindeki yağlar değiştirilmeli, rutubetten arındırılmalıdır.

    O zamanlar, şimdiki gibi internet vbg bilgi kaynakları yok, genelde bilgi kaynakları o aletlerin broşürleri; ama onlar da yabancı dille yazıldığı için az sayıda kişi erişip okuyabiliyor.

    Bir tesadüf eseri bu cihazlara ait broşürü incelerken, devre kesiciyi tanımlayan iki önemli karakteristik olan kesicinin güvenli olarak kesebileceği akım şiddeti ve gerilim (Volt) yanı sıra üçüncü bir değer daha bulunduğunu gördüm: Kesme kapasitesi (interrupting capacity). O da neyi nesi?

    Bu kavramı ben bilmiyorum ama bilirkişi raporlarında da hiç rastlamamışım; birlikte görev yaptığımız mühendis arkadaşlarımdan da hiç duymadım. O zamanlar bilgi kaynaklarının en iyisi durumunda bulunan yabancı dildeki el kitaplarından birine bakınca bu kavramın o kitaplarda var olduğunu, ama henüz bizim oralara erişmediğini fark ettik. Ve biraz daha arayınca ortaya çıktı ki, patlayan BP31’ler rutubet nedeniyle değil Kesme Kapasitelerine uygun yerlerde kullanılmadığı için devreyi güvenli şekilde kesemiyormuş.

    Patlamayanlar ise ana güç kaynağı durumundaki 15,000/3,300 Voltluk trafolardan nispeten uzak -dolayısıyla da arada bir akım sınırlayıcı kablo uzunluğu bulunan- kesicilermiş.

    Bunun üzerine Akım Sınırlayıcı Reaktör denilen bir cihaz türünün bulunduğu ve bunların pekalâ işletme imkânlarıyla üretilebileceği ortaya çıktı. Bu trajik olayı anlatma nedenim, bir kavramın -ki bu olayda Kesme Kapasitesi- dilimizde bulunmayışı halinde, aynen büyücülerin olayları açıklamalarına benzer biçimde[1] o kavramla ilgili sorunları da anlamayıp yanlış tanımlanacağı ve sonucundaki trajedilere akıl dışı açıklamalar getirileceğidir.

    İkinci olay ise Bolu Kartalkaya’daki Grand Kartal Otel yangını. Bu olayın ilgili olduğu eksik kavram ise Çıkar Çatışması şeklinde yanlış adlandırılan kavramdır. Çıkar Çatışması (competing Interests) dürüst ticari çatışmaları anlatırken, Kirli Çıkar Çatışması[2] (Conflict of Interest), bir hakkı korumak durumunda olan kişinin aynı zamanda bir çıkarın tarafı olmasıdır ve ahlâki açıdan sorunludur.

    Olayın özü, en üst idari makam olan ve daha alt idari kurumların (il özel idaresi, belediye, itfai müdürlüğü, özel denetim şirketleri vd) denetimlerini birleştirerek (ve eksiklerinin de müteselsil sorumluluklarını taşıyarak) bir sistem bütünlüğü içinde Denetim Otoritesi işlevi yapması beklenen Turizm Bakanlığının yöneticisinin (bakan), aynı zamanda otel üzerinden çıkar sağlamasıdır ve bu tam olarak bir Kirli Çıkar Çatışması’dır.

    Dilimizdeki kavram eksikleri sorununu kamuoyu gündemine taşımak amacıyla oluşturulan Kavram Mutfağının[3] amacı böylelikle daha iyi anlaşılabilecektir.

    Özet olarak denilebilir ki, “bir sorunla -enflasyon, Cumhuriyetin aşındırılması ya da dış güçlerin yıkıcı etkileri- karşılaşıldığında, ilk bakılması gereken yer hangi kavramların eksik olduğudur.” Bu yapılmadığı sürece bakanlar kendi kurumlarına mal satmaya ya da otel pazarlamaya devam edecekler; ölen insanların ölüm raporlarında ise (rutubet veya ışıklı yön göstergesi eksiği gibi) yanlış tanılar yer alacaktır.

    27 Ocak 2025


    [1] “Büyücüler ve Sistem Tıkanması” için bkz. https://tinaztitiz.com/3303

    [2] Kirli Çıkar Çatışması için bkz. https://kavrammutfagi.com/kavram/kirli-cikar-catismasi–conflict-of-interest–cikar-celiskisi

    [3] Kavram Mutfağı’nın misyonu için bkz. https://kavrammutfagi.com/hakkimizda

  • Zamana Yaymak: Fark Yaratıcı bir Sorun Çözme Aracı

    Son 20 yıl boyunca giderek artan ölçüde “laiklik, demokrasi, hukukun üstünlüğü gibi Cumhuriyet kurumlarına karşı sistemli bir yıpratılma uygulandığı” bir gözlemden yola çıkıyorum.

    Bu sürecin en belirgin özelliği özenli biçimde zamana yayılmışlığıdır[1]. Karşı devrim denilebilecek bu sürece karşı muhalefet cephesinin (siyasi partiler, STK, bireyler) bir noktadan direktif almışçasına ortak tutumu ise, sadakatle uygulanan planın her adımına karşı, hemen o an içinde sonuç vermek üzere (yani şimdi ve burada- Ş/B) karşı bir hamle[2] ilan etmesi, ardından da bir sonraki yıkıcı hamlenin beklenmesidir.

    Bu tutum yalnız siyasi partilere özgü görünmüyor. Örneğin bir üniversitemize yapılan “operasyona” karşı, akademisyenlerin tepkisi idareyi girişimden vazgeçirmek şeklinde olmuştur.

    İdarenin, elindeki güçleri bir defada kullanarak Ş/B sonuç alması mümkün iken, başarı(!) şansını garantilemek uğruna zamana yaydığı operasyona karşı akademisyenler, üstün durumda oldukları soft yetkinlikleri kullanarak stratejik çareler üretip öne geçmek yerine Ş/B sonuçlar beklentisiyle idareyi utandırmak gibi çok zayıf bir koz yardımıyla geri adım attırma yolunu tercih etmişlerdir.

     Soft yetkinlikler deyimiyle kastım, daha yetkin kolektif akıl algoritmaları üretebilecek iç ve dıştaki akademisyenler arasında ağlar oluşturmak; bu ağlar yoluyla hem olayı “idarenin münferit bir tasarrufu” görüntüsünden çıkarmak, hem de sanal ortamda üniversite modelleri[3] gibi suyun zaten akmakta olduğu yöne doğru ilerlemek gibi tutumlardır. Bunun yerine zaten asimetrik olan güç dengesini daha da bozan, muhalif kesimlerin Ş/B tutkusunun nedeni ne olabilir?

    Sebepler çeşitli olabilir ama sonuç bellidir: Cumhuriyet kurumlarının korunamayışı! Bu başarısızlığın nedenleri çeşitli olsa da içinde kötü niyet olmadığı açıktır. Sebeplerden birisinin saklı kibir olduğunu düşünüyorum. Hayvan ve bitki dostlarımızın sınırlı nöron sayılarına sahip olmaları, aralarında mükemmel dayanışma algoritmaları oluşturmalarına yol açarken; türümüz (büyük çoğunluğu) Ş/B’nın şehveti ve nöron bağlantı zenginliğinin kibirine yenilmiş sonuç olarak da Kolektif Akıl Yetmezliği ile yenik düşmüştür.

    YZ destekli insan kümesi zekasına[4] karşı olumsuz yaklaşımların altında, bu kibire eşlik ediyor olabilecek “yeterli çabanın harcanmasındaki çekingenlik” ve “bildiklerinin doğruluğu yönündeki kuşkusuzluk” da yatıyor olabilir.

    Cumhuriyetimizin başına gelen, bir üniversite özelinde örneklenen, ama hemen tüm sorunlar karşısında tekrarlandığına şahit olduğumuz trajedi de -kanımca- budur.

    Bu durumda doğru bir soru şu olabilir (mi?): Benzer yıkım girişimlerini birer öğrenme fırsatına çevirip, sahip olduğumuz beşeri sermayeden yararlanarak yıkıma eşlik eden ezberlerimizin dışında yapılar[5] kurabilir miyiz? En çok sıkıntısını çektiğimiz sorun alanı olan eğitim bunun için doğal aday değil mi? Kısa yoldan akademik unvan üretimi için apartman dairelerinde kurulan üniversitelere para döküp diploma almaya çalışan potansiyel Faydasız Sınıf[6] üyeleri yerine teknolojinin imkanlarını kullanarak her evi birer Bireysel Öğrenme Evi’ne çevirmek. 

    Genelde usta zanaatkârlar için söylenen “hangi aracı nerede kullanacağını bilen ve takımlarını da işe göre çeşitlendiren kişi” tanımı, sorunlar -özellikle de ilk defa karşılaşılan sorunlar- için geçerlidir.

    Demokratik gelenekler içinde yönetilen kurumlar ve idare arasındaki anlaşmazlıklarda Ş/B türü çözümler işe yararken, kurumları ideolojik amaçlar için zamana yayılı olarak dönüştürmeye kararlı yönetimlere karşı yine aynı türde (zamana yayılı) araçlar zorunlu hale geliyor.

    Bunlardan ilki için ezberlerimizde tuttuğumuz listeden alışkın olunan birini seçerken; ikinci durum için mutlaka daha yetkin akıllar üretmek gerekecektir. Bunun kolektif akıllar olacağı, hatta YZ destekli hibrit küme akılları olacağı açıktır. Toplumumuz henüz bunu tartışmıyor. Tecrübeler -Pascal’ın ünlü sözü uyarınca- bunu biraz acıtarak öğretecektir.

    07.01.2025


    [1] Kaderin bir cilvesi midir bilinmez, ama Beyaz Nokta’nın tam 5 yıl önce Ş/B tutkusuna karşı ortaya attığı Sosyal Tohumlama kavramı (http://bit.ly/2FumYIw), halâ birkaç kişi arasında kalmışken, karşı devrimcilerin bu yöntemi neredeyse kusursuz uygulamalarıdır.

    [2] Bkz. Kozsuz Meydan Okuma: https://tinyurl.com/mtsy967p

    [3] YZ’nın gelişimi karşısında üniversite eğitiminin nasıl dönüştüğüne ilişkin kısa bir GPT Akademik Arama Uzmanı yorumu için bkz: https://chatgpt.com/share/677d3232-c738-800c-ab97-894bfc78341b

    [4] Hybrid Human Swarm Intelligence (HHSI): bkz.  https://bit.ly/3BNd5Jb

    [5] Bkz: https://chatgpt.com/share/677d3232-c738-800c-ab97-894bfc78341b

    [6] Bkz. https://tinyurl.com/5n82br5k