• Sorun stokumuz ve akıl ihtiyacımız

    “Bir toplumun gelişmesini önleyen sorunlardan, henüz tanımlanmamış ya da tanımlanıp da çözülmemiş olanlar bir stok[1] oluşturur. Bu sorun stoku, o toplumun ürettiği çeşitli değerlerden ne kadarını rekabet ettiği toplumlara kaybedeceğinin bir ölçüsüdür. Değer Transferi[2] olgusu bu sürecin adıdır.

    Söz konusu stok aynı zamanda, o toplumun harekete geçirebildiği kolektif akıl düzeyini de belirler. Eğer, sorun stokunu eritmek amacıyla bir girişimde bulunulmak istenirse, atılacak ilk adım mutlaka, harekete geçirilebilmiş kolektif aklı büyütüp bir yetkin akıl[3] haline getirmek olmalıdır. Fakat bu girişim toplumun çok küçük bir azınlığınca yapılabilir. Çünkü, geri kalan kesim, yetkin aklın ön koşulu olan akıl daraltıcılarından[4] kurtulmak istemeyecektir. Bu daraltıcılar birer gönüllü hapishaneye dönüşmüştür.

    Kolektif Zeka oluşturup bu yolla karmaşık sorunları daha iyi anlamaya, dolayısıyla da çözümler geliştirmeye yarayabilecek web siteleri aranıyor?

    Aşağıda bu konuda kimi ipuçları bulunuyor.

    ChatGPT / Used BrowserOp

    Kolektif zeka, bireylerin işbirliği, kolektif çabaları ve rekabeti sonucunda ortaya çıkan veya grup zekası olarak da adlandırılan bir zeka türüdür. Bu, sosyobiyoloji, siyaset bilimi ve kitlesel akran incelemesi ve kalabalık kaynak kullanımı bağlamında ortaya çıkar. Ayrıca bakterilere ve hayvanlara da atfedilmiştir.

    İşte kolektif zeka ile ilgili bazı web siteleri:

    1. MIT Center for Collective Intelligence: Bu merkez, biosiyanslar ve ilgili disiplinlerdeki liderleri bir araya getirerek yaşam bilimleri sektörünün önümüzdeki yıllarda karşılaşacağı anahtar zorluklara dair içgörüler kazanmayı amaçlamaktadır. Ayrıca, kolektif zeka ölçümü, Supermind Design yaklaşımı ve Covid-19 pandemisi tarafından oluşturulan sorunlara odaklanan bir metodoloji gibi konuları da ele almaktadır. Daha fazla bilgi için tıklayınız.
    2. Collective intelligence – Wikipedia: Kolektif zeka, birçok bireyin işbirliği, kolektif çabaları ve rekabeti sonucunda ortaya çıkan veya grup zekası olarak da adlandırılan bir zeka türüdür. Bu, sosyobiyoloji, siyaset bilimi ve kitlesel akran incelemesi ve kalabalık kaynak kullanımı bağlamında ortaya çıkar. Daha fazla bilgi için tıklayınız.

    Bu iki kaynak, kolektif zekanın ne olduğu ve nasıl kullanılabileceği hakkında geniş bilgiler sunmaktadır. Eğer daha fazla web sitesi veya kaynak isterseniz, size daha fazla bilgi sağlamak için ek araştırma yapabilirim.

    Ek araştırma isteniyor..

    ChatGPT / Used BrowserOp

    Elbette, kolektif zeka konusunda daha fazla web sitesi ve kaynak buldum:

    1. The Collective Intelligence of the Web | The New Yorker: Bu makale, NASA’nın 2000 yılında Mars’ın yüzeyini haritalamak için amatörlere yardım istediği bir olayı ele alıyor. NASA, Mars’taki kraterleri sınıflandırmak için kısa bir eğitim aldıktan sonra çalışmaya başlamaları için bir web sitesi kurdu. Bu çalışma, Web’in en ilginç ve potansiyel olarak en önemli özelliklerinden birinin, problemleri çözmek için büyük grupların kolektif zekasını kullanma yeteneği olduğunu gösterdi. Daha fazla bilgi için tıklayınız.
    2. About | MIT Center for Collective Intelligence: MIT’nin Kolektif Zeka Merkezi’nin (CCI) çalışmalarından bazı örnekler şunlardır: CCI’nin Kolektif Zeka Tasarım Laboratuvarı, mevcut yaklaşımlardan daha zeki çalışabilecek yaratıcı yeni insan ve bilgisayar konfigürasyonlarını hayal etmek için büyük organizasyonlarla çalışmaktadır. CCI, dünya genelinden insanların kolektif zekasını kullanarak karmaşık zorluklara cevap veren çevrimiçi problem çözme platformları olan CoLabs’ı oluşturmuştur. Daha fazla bilgi için tıklayınız.

    Bu kaynaklar, kolektif zekanın ne olduğu, nasıl çalıştığı ve nasıl kullanılabileceği hakkında daha derinlemesine bilgiler sunmaktadır. Eğer daha fazla bilgi veya başka kaynaklar isterseniz, size yardımcı olmaktan mutluluk duyarım.

    31 Ekim 2023


    [1] Bkz. https://www.kavrammutfagi.com/kavram/sorun-stoku

    [2] Bkz. https://www.kavrammutfagi.com/kavram/deger-transferi

    [3] Bkz. https://www.kavrammutfagi.com/kavram/birlesik-akil–yetkin-akil-

    [4] Bkz. https://www.kavrammutfagi.com/kavram/akil-daraltici—akil-genisletici

  • Otobiyografi kesiti-15: Ezber, öğrenmeyi nasıl önler?

    Bilgileri akılda tutmak yerine, onları türetebileceği çok az sayıda ilkeyi aklında tutma yöntemini, geometri ve aritmetiğe uygulayarak yaklaşık 70 sayfa içinde ilkokuldan liseye kadar kullanılabilir bir belge haline getirmiş bir sıradışı kişiyle tanıştım. Bir kere daha emin oldum ki bu yöntem sadece matematik için değil, tüm derslere, hatta tüm yaşama uygulanabilir ve eğitim sistemimize musallat olmuş ezber1 geleneğinin yıkıcı etkilerini tedavide kullanılabilir. Nokta!

    Şimdi bir adım daha geriye gidip, “niçin öğrenmeli?” konusunu kurcalamak istiyorum. Yaşamının odağı “oyun oynamak” olan 0-12 yaş aralığında ya da “cinselliğin keşfi” odaklı 13-18 çağlarında, matematik, tarih ya da müzik derslerinin -hele de ezberle- anlamı nedir? Çocukların her yaşta ısrarla sordukları, verilen üstünkörü (sen anlamazsın, ben de pek anlamıyorum mealindeki) cevaplara rağmen sormaktan vazgeçmedikleri bu soru, bugün Eğitim Devrimi2 olarak adlandırılan yaklaşımı üretmiştir; o da şimdilik.

    1996-98 yılları arasında bir k12 kolejinde görevim oldu. Ezbersiz Eğitim3 adlı yaklaşımı tanıtmak için bir konferans için davet edildiğim İzmir’de bir kolejde, okul sahibinin teklifi üzerine tam yetkili yönetim kurulu üyesi olarak 3 yıl aralıksız görev yaptım. Zamanın MEB müsteşarı Bener Cordan da tüm bağlayıcı kuralları esnetip; o kuralları denetlemekle görevli müfettişleri de bir anlamda sistemi diğer okullara yaymakla görevlendirmişti. Şimdilerde inanılmaz görünebilir ama aynen böyleydi.

    Bu deneyim sırasında4 şu soruyu hep sordum: Lisedeki bir genç kız/erkek için, örneğin “ikinci dereceden bir fonksiyonun köklerinin parametrik incelenmesi” kadar sinir bozucu başka ne olabilir?

    Tam bunları düşünürken bir spor kazası sonucu el bileğimi kırdım ve ameliyat sonrası okuldan 2 hafta kadar ayrı kaldım. Ayrı kaldım ama o soru yine aklımı kurcalamaya devam etti. Tedavi bitip okula döndüğümde, MEB’nın çocuk ve gençlerin ilgi alanlarına ilişkin çalışması elime geçince, “bunlar yarınlarda işinize yarayacak” kalıbı yerine, mesela gazetelerdeki Top Ten listelerindeki spor, müzik veya sinema yıldızlarının şöhret basamaklarına tırmanma ve inme eğrilerine karşı gelen fonksiyonların köklerinin, onların ne zaman şöhret zirvesine çıkıp ne zaman ineceklerinin tahmininde kullanılabileceğini fark ettik.

    Bu yaklaşım öylesine tuttu ki, öğrencilerden birisi şöyle farklı bir deney geliştirdi: Stresten uzak durması gereken kişilerin kullanımı için geliştirilmiş, stres ile deri sıcaklığı arasındaki ilişkiden yararlanan mini termal sensorları elin az kullanılan bir yerine yapıştırıyor; stres azken türkuvaz, çokken siyaha dönen sensorlardaki bu değişimi 0-1 arasında sayısala dönüştürüp bir fonksiyon olarak tanımlıyor. Fonksiyonun kökleri stresin gidişatını haber veren bir alarm cihazına dönüşüyor. Sınav veya benzeri stres kaynaklarının etkilerini yönetmek isteyenler arasında bu yöntem Top Ten’den daha da fazla taraftar buldu.

    Bütün bunlar o zaman için ezber kırıcı uygulamalardı; ama yine de kısmen. Her ne yolla olursa olsun, bir şey öğrenenin aslında öğrendiği şey, öğrenmeye konu olan alanın sonsuz sayıdaki farklı cevaplara kapalılığı (yani ezber); bu kapalılık saklı içerik5 yoluyla öğrenildiği için çok da etkili.

    Buna göre, öğrenmeyi önleyebilecek ezberlerden uzak kalmayı sağlayabilecek ve her an için ihtiyaç duyabileceğimiz bilgileri türetebilmemiz için çıpa olarak kullanabileceğimiz; aynı zamanda var oluşumuzun amacını da oluşturabilecek bilgi nedir?

    Sonsuz çeşitlilikteki canlı-cansız bütünlüğünden yalıtılmışlık yaratabilecek her tür ortam ve dogmadan uzak durmak ve o bütünlüğün hiçbir bileşenine zarar vermeden6 yaşayabilmeyi, türümüzün devamını sağlayan ardıllarımıza bizzat örnek olarak, öğretmeden öğrenmelerine aracı olmak.

    25 Ekim 2023

    [1] Ezber: Yürekten, göğüsten (Farsça), by heart (İng), par coeur (Fr): Sorgulamaya kapalılık, sorgulanamazlık.

    [2] Bkz. https://www.youtube.com/watch?v=iG9CE55wbtY, https://www.youtube.com/watch?v=kFMZrEABdw4&t=614s

    [3] Sistemin bileşenlerini açıklayan Ezbersiz Eğitim Yol Haritası (4.Basım) adlı kitap için bkz. https://tinaztitiz.com/kitaplarim/

    [4] Bir kolejde yapılan bu deneme oradan, ilkokulda çocuğu bulunduğu için ne olup bittiğini yakından izleyen Dokuz Eylül Üniv. Tıp Fak. Dekanı Prof. Dr. Emin Alıcı üzerinden üniversiteye sıçramış oldu. Bir gün okula gelip beni Tıp Fakültesinde, Ezbersiz Eğitim (EE) ilkelerini Aktif Eğitim adı altında hekim eğitiminde nasıl kullandıklarını göstermeye davet etti ve bu münasebetle tanıştık. Daha sonraları bazı üniversitelerde de uygulanan bu sistemin şimdilerdeki durumunu bilmiyorum. İzmirde bulunduğum yıllar içinde DEÜ’nde EE konusunda iki konferans yaptığımı; ikicisinin ise en çok güçlük yaratan Mühendislik Fakültesi olduğunu hatırlıyorum. Bu bana hiç sürpriz olmamıştı. Çünkü okulda da EE’e en çok direnenler matematik öğretmenleri olmuştu. Nedeni de “matematik, fizik gibi derslerde zaten ezber olmaz” inancıydı. Halbuki bu iki ders ezberin en yaygın olduğu, dahası ezberin ezber olduğunun farkında olunmadığı derslerdir. Bu nedenle mühendislik fakültesinin direnişi pek anlaşılabilir bir konuydu. Fen derslerinde kullanımı pek yaygın olan formüllerin “yoğunlaştırılmış ezber” olduğunun farkında olmayanlar, muhtemelen hala ezbere devam ediyorlardır.

    [5] Saklı içerik için bkz. https://tinaztitiz.com/sakli-icerik-2/, https://tinaztitiz.com/sakli-icerik/

    [6] Bkz. https://tinaztitiz.com/bir-ortak-ahlak-kurali-zarar-verme-onerisi-uzerine/

  • İkinci, Cumhuriyet Yüzyılı’nı Nasıl Kutlamalı?

    Refah, insanlık tarihi boyunca -farklı görüntüler altında- daima sömürü’lere dayanmıştır (bkz. https://tinaztitiz.com/6266). 

    Bu süreçte toplumların kabaca üç kümede toplandıkları görülüyor:

    Sömürü sürecini en kurnaz, acımasız ve ahlaksız biçimde yöneten liderler önderliğinde, olup bitene değil kendi refahına odaklanmış, nispeten küçük  (%20 kadar) ve zengin toplumlar. Bunları da kendi içindeki birkaç kişi sömürerek en üst düzeyde refaha erişmiştir. 

    İkinci ve dünya nüfusunun yaklaşık %70ini oluşturan grup ise, sömürülen ama bu “değer transferi süreci”nin nasıl işlediğini merak ed(e)meyen, sürekli övünen ve çevresine kabaran, fakir toplumlar (bkz. https://bit.ly/46xjD8B).  Bunları da kendi içlerindeki kişiler sömürerek kendi toplumlarını daha çaresiz kılarlar. 

    Üçüncü kesim (%5 kadar), sömürüldüklerinin farkında ama değer transferi yöntemlerine karşı önlem geliştiremeyecek olanlar. İç savaş, kargaşa ve/ya yolsuzluklarla kendilerini tüketirken, sürekli emperyalizmden yakınır ve aynı zamanda da emperyal geçmişlerine dönme hayali kurarlar. 

    Bu üç grubun en belirgin ortak özelliklerinden birisi, “kendi dışındakileri sömürme arzusu” olup, birbirlerinden farkları, yetenekli liderlere sahip olup olmadıkları ve aynı zamanda kolektif toplum (ve devlet) aklı üretip üretememedikleridir. 

    En önemlisi olmasına rağmen hiç yokmuş gibi davranılan diğer ortaklık, “bütün” (yani canlı ve cansız her şey) içindeki payının küçüklüğüne aldırmadan, kendini de yok etmek pahasına “bütün”ün kendi dışındakileri sömürmesidir. 

    Geldiğimiz noktada birincil ihtiyaç,  bu oldukça basit sömürü döngüsünün anlaşılması; sonra da daha fazla sömürülmemek için gereken uzun erimli önlemleri alabilmektir (Bkz. https://bit.ly/3tGL3KY)

    Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılını kendi kendimize sevinerek kutlamak bir yol ise de, daha işlevsel bir yol, “a. Nasıl oldu da Cumhuriyet’in işlevsel kazanımlarının farkındalığını derinleştirip yaygınlaştıramadık?, b. Onu koruyup kollayabilecek (fikren, ilmen, bedenen, kuvvetli ve yüksek seciyeli muhafızları) hangi somut kök nedenler dolayısıyla halen dahi yetiştiremiyoruz?, c. Gücü yeten yetene ilkesinin tek reel kural olduğu günümüz dünyasında çok sınırlı bir toplam rekabet gücümüz olduğu ve o gücü yoğunlaştırıp işe yarar amaçlara kanalize etmemize engel bir “organize kötücül aptallık” baskısı gerçeği karşısında, nasıl bir stratejik tutumun, bütüncül görüntüsü altında kültürel olarak daha da ufalanıp bu topraklardan süpürülmemizi engelleyeceğini belirleyip en azından uzun vadede gerçekleştirebileceğimiz” üzerine yoğunlaşmamız olabilir.

    Peki, bunu önleyen nedir? (lütfen süssüz cevaplar)

    18 Ekim 2023

  • Otobiyografi kesiti-14: İfade Özgürlüğü pahalıdır!

    24 yıl evvel, 1999 depreminden sonra İstanbulda Lütfi Kırdar salonunda, Çelik Konstrüksiyon Yapı Üreticileri Derneği gibi bir kuruluşun düzenlediği bir panele moderatörlük yapmam istenmişti.

    Yaklaşık 2500 kişi (alt ve üst salonlar video ile bağlı. Konularında uzman yedi kişi sırayla konuşacaklar ve izleyiciler de sonra sorularını soracaklar. Bütün bunlar için toplam süre 2 ½ saat. Ben de her kişiye 15 dak süre verdim; aklımca 45 dakika da S/C için kalacak. Yetmez ama evet!

    İlk konuşmacı 25 dak konuşunca akıbet belli oldu ve bütün sıkıştırmama rağmen S/C için 15 dak kaldı.

    Bunun üzerine şöyle bir hitabım oldu: 

    Sevgili izleyiciler, şimdi sıra sizin. Sorularınızı sorunuz, hocalarımız da lütfen cevaplasınlar. Fakat şöyle bir uyarıda bulunmak isterim: S/C için 15 dakikamız olduğu için gerek izleyiciler gerekse cevap verecek olanlar soru ve cevaplarından vazgeçebilir ya da en azından kısaltabilir. Deprem konusu malumunuz çok önemli; bu nedenle lütfen çekingen davranmayınız, tüm sorularınızı ve cevaplarınızı eksiksiz ifade ediniz. Tabii ki belirtmeme ihtiyaç yok ama şu birkaç noktaya da özen gösteriniz:

    Soru ve cevaplarınız öyle ifade edilmeli ki: 

    •  Mevcut belirsizliği azaltabilsin, 

    •  İçerdiği varsayım(lar) varsa açıkça belirtilmiş olsun, 

    •  Tekrar sözcüklerinden arındırılmış olsun, 

    •  Anlamı belli olmayan kavramlar içermesin, 

    •  Bir kişiyi yermesin, 

    •  Bir kişiyi övmesin, 

    •  İfadenin başı ile sonu birbiriyle çelişmesin, 

    •  Kanıtsız genellemeler içermesin, 

    •  Koşullandırma amacı taşımasın, 

    •  Tek (mutlak) doğru iddiasında olmasın, 

    •  Belirli, tekil ve net olsun, 

    •  Başkalarının ifade özgürlüklerini sınırlayacak kadar uzun ve/ya uzun süreye yayılmış olmasın,
    • Yeterli bilgiye dayansın,

    • Ha bir de zihinsel virüs içermesin,

    Bunun üzerine uzun bir sessizlik oldu; bir süre sonra arkalardan bir el kalktı, mikrofon taşıyıcı kişiler yanına eriştiler ve kişi tüm toplantının tek sorusunu sordu: Sorularımızı yazılı mı ileteceğiz yoksa mikrofona mı söyleyeceğiz?

    O gün bugün hep bir alet tasarlamayı düşlerdim. Kişilerin elllerine ve ağzına takılabilir ve yukardaki (eğer ise)lere uyanları geçirip diğerlerini geçirmeyen bir fitre. GPT ile bu mümkün olmak üzere.

    7 Ekim 2023