• “Yaygın Bilinirlik” (aleniyet): Etkili bir Sorun Çözme Aracı

    Bir kadın veya çocuğun ebeveyni tarafından dövülmesi, bir hayvan yavrusunun aracın camından yola atılması, bir ağacın inşaata yer açmak için kesilmesi, bir çocuk ya da hayvana tecavüz, rüşvet alış-verişi, yakınını işe alma, ihale verme, kendi çıkarı için karşısındakinin duyarlıklarını istismar etme ve benzeri onlarca yasa ve/ya ahlak dışı eylem;  genellenecek olursa “kendi çıkarı icin başka canlılara zarar verme”.  

    Bunların ortak yanları bulunabilse, pekala caydırılmaları amacıyla kullanılabilecek bazı araçlar geliştirilebilir.

    Mesela ki!

    Evde tek başına” adlı bir film hatırlıyorum. Sayısı unutulabilecek kadar çok çocuklu bir aile tatile çıkarken, yola çıkış hazırlıklarının heyecanı içinde 7-8 yaşlarında afacan birisini evde unutur ve giderler. Senaryo bu ya, uçaktan inene kadar da yokluğunu farketmezler.

    Sonrasında afacanın başına gelenlerin anlatıldığı filmde, evin hizmetçisi ev sahiplerinin yokluğunu fısat bilerek erkek arkadaşını eve alır ve “özgürce” eğlenmeye başlarlar. Evde kendilerinden başkasının olmadığı inancıyla eğlenirken, çok da becerikli olan küçük oğlan, bir kamera ve evin tüm cephesine yansıtabilen bir projeksiyon cihazıyla, evdeki eğlence sahnelerini tüm mahalleye (sonra giderek artan kalabalığa) seyrettirir.

    Şimdi benzer ve daha olası bir sahne (eşine şiddet uygulayan koca) hayal edilebilir: Akıllı bir telefona sahip herkes YouTube üzerinden canlı yayın yapabildiğine göre -hatta belediyenin sunduğu bir uygulama yoluyla tek tuş yardımıyla-, şiddete uğrayan kişi, evdeki şiddeti sesli ve görüntülü olarak tüm bir şehre seyrettirebilir; üstelik adres de belli olacağı için binlerce kişi evin önünde toplanabilir.

    Böyle bir girişime cesaret edilemeyeceği bir yana, durumun farkında olan komşular bile bu yayını başlatarak mağduru olası tepkilerden koruyabilirler.

    Bu ve benzeri örnekleri çoğaltabilmek için, işin özünü kısaca ifade etmek gerekirse, buna “aleniyet kazandırma yoluyla caydırma” denilebilir.

    Bu ilkenin temeli!

    Yukarıda küçük bir bölümü sayılan eğriklerin neredeyse tamamında, o eğrilikleri tasarlayan ve/ya uygulayanların -ki eylemin melanet düzeyi arttıkça, tasarlayan ve uygulayanları arasındaki yardımcı katmanlar artar ve böylece en üsttekiler daima beyaz kalır (yani öyle görünür)- hazırlıklarını sessizce yaptıkları, sonrasında da ortalığı velveleye vermeden uyguladıkları bir gerçektir. 

    Bu sessizliğin muhtemel nedeni, girişimin çok kişi tarafından bilinmesi halinde, tahmin edilemeyecek çeşitli caydırıcıların ortaya çıkabileceği sezgisi olsa gerekir.

    Buna göre, bilinç altına saklanmış bu “melaneti gizleme kodu”nu açığa çıkarıp, alenen herkesin haberdar olmasını sağlamak, o planların uygulanmasını caydırabilecektir.

    Bazı niyetler ise tasarlayanların bilinç altlarında saklı olmayıp, kendilerince makul amaçlara dayalı olabilir. Aleniyet bu durumda da işe yarar bir araçtır. Kişilerin saklamaya ihtiyaç duymasa da, herkesin ya duymadığı ya da duyup da melanet yüklü olduğunu bilmediği durumların bilinir kılınması, yine tepki cephesinin büyümesine yol açar ve niyetin gerçekleşmesinde caydırıcı etki sağlayabilir.

    Bu durumda umulan, büyüyen cephe içinde melanet niyetlisinin tahmin edemeyebileceği -daha yetkin akıllar gibi-  “çarşıdaki hesaplar”ın ortaya çıkması nedeniyle yaratabileceği başarısızlık korkusu ve bunun sonucunda doğabilecek caymadır. 

    Cephe büyüdüğünde (Japon bal arılarının mücadelesi misali), küçük cephelerde mümkün olmayabilen yaratıcı ve yine de barışçıl tepki türleri doğabiliyor1

    Ancak, burada işaret edilmesi gereken bir nokta daha var: Toplum çoğunluğunun kavram dağarcığında yer almamış (ya da eksik anlamda yer almış) kavramlar içeren melanet girişimlerine salt aleniyet kazandırmak yetmez; o girişimin dayalı olduğu eksik kavramın da açıklanması gerekir.

    Bu karmaşık görünüşlü olguya örnek!

    Bir kamu görevlisi, kan bağı bulunan bir yakınının firmasından mesela, -kalite ve fiyat açısından da makul koşullarda- bir mal (mesela dezenfektan) alımına karar verdiğinde, eğer toplumun kavram dağarcığında “kirli çıkar çatışması2 kavramı yoksa, toplum çoğunluğu bunu bir ahlaksızlık olarak görmez; aleniyet bu durumda işe yaramayacağı gibi, suçlanan kamu görevlisinin mağdur olarak ilanına dahi yol açabilir. Bu durumda aleniyet, kirli çıkar çatışması kavramının açıklığa kavuşturulmasını da içermelidir.

    Tek kişilerin rol oynadığı durumlarda kolay anlaşılabilecek “aleniyet yoluyla suç caydırımı” aracının daha iyi anlaşılması için daha kalabalık grupların söz konusu olacağı bir örnek daha yararlı olabilir.

    Bir örnek daha!

    Siyasal partiler, STK ve de bireyler açısından “seçim güvenliği” kapsamında alınabilecek onlarca önlem arasında bir tanesi, tüm önlemlerden daha öncelikli görünüyor: Seçim sonuçlarının, zorbalık, şiddet ve/ya yasadışı yollarla belirlenmesine yönelik girişimlerin, “geniş aleniyet kazandırma” yoluyla caydırılması.

    Bu tür girişimlere karşı yasal kurumların görevlerini yapacakları umudu dışında, barışçıl az sayıda yol var: Doğası gereği gizli-saklı yapıldığı ya da aksine çok açık şekilde yapılıp toplumun “herhalde yasaldır zannı” nedeniyle gerekli yasal ve/ya barışçıl tepkilerini göstermediği “seçim sonuçlarını yasadışı yollarla etkileme girişimleri”ne karşı, elindeki şu üç aracı en geniş şekilde kullanarak aleniyet (açıklık) kazandırmak: 

    1. Cumhurbaşkanından mahalle muhtarına kadar her düzeydeki kamu görevlisinin en temeldeki varlık sebebinin, yurttaşların “korkmama özgürlüklerini3 sağlamak” olduğu bilincinin ısrarla uyarılması,
    2. Ülke düzeyinde herkesin açıkça anlayabileceği sadelikte kısa ifadelerle, “seçim sonuçlarını yasadışı yollarla etkileme girişimleri”ne karşı “Adil Seçim”in vazgeçilemez bir yurttaş talebi olduğunun yaygın ilanı,
    3. Girişimlere meydan vermeme ve gerektiğinde önleme görev ve yetkisine sahip yetkililerin, herhangi bir yolla geri dönmelerine imkan bırakmayacak açıklıkta yazılı taahhütlerde bulunmaları yolunda siyasi partiler, STK’lar ve bireylerin “Adil Seçim Taahhüdü”nde4 bulunmaya zorlamaları ve bu taahhüt taleplerinin herkesçe bilinir kılınması için, başta siyasi partiler, yerel yönetimler, STK’lar ve meslek örgütlerinin tüm iletişim imkanlarını seferber edip geniş çaplı bir aleniyet yaratarak caydırıcılık sağlamaları.

    Tınaz Titiz

    26 Ocak 2023

     (1) Bkz. https://youtu.be/k2-fWhkGQl0

    (2) Kirli Çıkar Çatşması (Conflict of Interest) (bkz. https://www.kavrammutfagi.com/kavram/kirli-cikar-catismasi-conflict-of-interest-cikar-celiskisi) anlamında olup, halk arasında en yakın ifade çıkar çatışması olup, diğerinden (KÇÇ) tamamen farklıdır ve ahlaki bir yetersizlik değildir. KÇÇ ise doğrudan bir ahlaki sorundur.

    (3) Bkz. https://www.kavrammutfagi.com/kavram/korkmama-ozgurlugu

    (4) Adil Seçim Taahhüdü önerisi: “Seçim sonuçlarını yasadışı yollarla olası etkileme girişimlerine meydan vermeme ve gerektiğinde her yolla önleme görev ve yetkisine sahip kişi ve kurumların, kendilerine milletçe duyulan güvenin üstünde ve ötesinde olarak, bu tür kuşkuları bütünüyle yok edebilecek açıklıkta bir teyitte bulunarak, milletimizin en temel hak ve özgürlüklerinden birisi olan “Korkusuzluk Hakkı”nı (korkmama özgürlüğü) sağlaması ve bunu da en yaygın şekilde bilinir kılması ihtiyacı açıktır.Sayın Cumhurbaşkanımızın, T.C. Devleti’nin başı olarak bu teyit ihtiyacını, tüm resmi ve yarı resmi kurumlar adına ve Cumhuriyetimizin bekası bağlamında gidermesi beklenmektedir.”

  • “Seferberliklerin Yasaklanması” Üzerine

    Değerli okurlarım, öncelikle T24’de yayımlanan değerli dost Prof. Talat Çiftçi’nin1 mükemmel bir yazısını ilgilerinize sunmak; sonrasında da Türkiye’nin önemli sorunlarını 17 başlık altında topladığı yazısını ve sonunu bağladığı akılda tutulması gereken “Akıl tutulmalarına son vermenin zamanı geldi” önerisinin çağrıştırdığı bir önerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.

    Sıralanan sorunlar gerçekten de toplumumuzu sarmalayan ve her geçen gün yeni sorun bileşikleri üreten meseleler. Bunları daha ayrıntılandırmak, yol açan nedenleri ve/ya yol açtığı ikincil, üçüncül ilh. sorunları ortaya koymak mümkünse de, yazarın vurguladığı gibi bütün bunları bir akıl tutulması olarak vurgulamak kanımca da doğrudur.

    Yine belirtildiği gibi bu sorunların yapısı içinde kasıt öğesi olabilirse de meseleye bir “akıl yetmezliği” olarak bakmak daha gerçekçidir.
    Nitekim, bu yaklaşımın doğruluğuna inanmış bir kişi olarak 2021 yılında iki üniversitemize başvurmuş idim2. (Bu yazımı okuyabilecek yeni üniversitelerimiz olursa işbirliği önerim el’an geçerlidir. )😀

    Şimdi önerime geleyim: 14 Mayıs 2023 seçimlerinin kazanan ve kaybeden tarafları kimler olursa olsun, garanti edilebilecek bir gerçek, bir dizi seferberlik çağrısında bulunulacağıdır. Depreme hazırlık, israfa son, eğitim, yüksek ahlak, bunlardan ilk akla gelebilecek geleneksel seferberlik konularımızdır. Bir diğer tahmin de beyaz sayfayla işe girişecek hükümetlerin (yine hangisi olursa olsun) halkın ortak aklına ihtiyacı olduğu, zaten bunun demokrasinin de bir gereği olduğu çağrısıdır. İşte ben de bunun doğruluğuna güvenerek bir öneride bulunmayı planlıyor; ne denli kabul göreceğini test etmek için de siz değerli okurlarımın görüşlerine sunmak istiyorum.

    Yasakların aslında çoğunlukla işe yaramaz araçlar olduğu yolunda görüşümü saklı tutarak, bazı hallerde yine de sorun çözme araçları dağarcığında bulundurulması gereken bir alet olduğunu düşünenlerdenim; aynen yangın söndürme tüpleri gibi! Önerimi, anayasamızın ilk dört maddesinden hemen sonrasına eklenecek şöyle bir madde olarak düşündüm:

    “T.C. devletine vatandaşlık bağı ile bağlı hiçbir kimse ve onların, içinde yer alabilecekleri hiçbir kurum veya kuruluş, her ne nam altında olursa olsun, toplum birey ve kurumlarına, seferberlik veya o anlama gelebilecek bir çağrıda bulunamaz, ilan edemez. Buna tevessül edenler, toplumun bekası ile eş anlama gelen sorun çözme kabiliyetini zaafa uğratmaya; ümit vererek sorunların bu yolla çözülebileceğine inandırarak istirahate çekilip seferberlik ilanını beklemeyi özendireceğine ve bu yolla millet bütünlüğünü ve varlığını tehlikeye atmaya teşebbüsten dolayı TCK 170 nci madde uyarınca ömürboyu ağır hapse çarptırılır ve aflardan yararlardırılamaz (bu arada idam cezası getirilirse ondan da yararlandırılır). Her yurttaş bu yolda bir çağrı aldığında derhal ve bizzat harekete geçerek seferberlik tehlikesini bertaraf etmekten şahsen sorumludur.”

    Okurlarım haklı olarak, yazılarımda sıkça dile getirdiğim “bir eleştiride bulunan önerisini de birlikte getirmelidir” ilkesini hatırlatıp, seferberlik gibi tüm sorunları kökünden çözebilecek bir sorun çözme aracından niçin bu denli huylandığımı sorgulayacaklardır. Cevabım Sir Alex Ferguson’a sorulan, “Sir, niçin yenildik?” sorusuna verdiği enfes cevap kadar basit ve o derecede de doyurucudur: “Çünkü karşı takım 2, biz ise 1 gol attık!”.
    Benim cevabım da benzerdir: “Çünkü işe yaramazlar!”
    Yaramazlar çünkü: Seferberliğe konu olacak kadar tehlikeli sorunlar, demin vuku bulmuş bir nedenin geri alınmasıyla değil, ancak çok uzun süreler boyunca tekrarlanarak ve aralarında  bileşikler3  yapıp anlaşılması bile güçleşerek bir sorunlar bulamacı4 haline gelmiş sorun yapı-taşlarına5 kadar inebilecek yetkin akılları6 oluşturabilecek küçük mükemmeliyet merkezleri teşkil edecek kişilerin iş birlikleriyle -o da kısmen- çözülebilir; çözülemeyen bölümü de Tazmin Yasası7 uyarınca, bunu anlamamış ve anlamamakta direnenlere zorla ödetilir.
    Ne dersiniz, önerim kabul görür mü?
     
    Tınaz Titiz
    9 Nisan 2023


    Akıl tutulmalarına son vermek
    Okurların katkıları ile zenginleşen sorunlar listesini, aşağıda sizlerle paylaşıyorum Geçen hafta yayımlanan, yapay zekâ ve akıl tutulması ile ilgili yazımdan sonra, bazı okurlar gözlemledikleri önemli sorunları benimle paylaştılar. 
    Bütün bilimsel ve teknolojik gelişmelere rağmen, medeniyetin karanlık yüzü dimdik karşımızda duruyor. Okurların katkıları ile zenginleşen sorunlar listesini, aşağıda sizlerle paylaşıyorum. Akıl tutulmaları saymakla bitmiyor İçinde bulunduğumuz çağın sorunlarını doğru tespit etmek elbette gerekiyor. Daha da önemlisi, bir adım öteye giderek, onları çözüm yollarıyla birlikte irdelemek. Özellikle de bireyler olarak bu konularda neler yapılabileceğini tartışmak. Bizler bu konulara ilgi gösterdiğimiz takdirde, ulusal ölçekte çözümleri, seçim dönemine hazırlanan politikacılardan bekleyebiliriz. 
    1. ÇEVRE KİRLİLİĞİ: …..
    2. İKLİM KRİZİ: ……
    3. KADINA ŞİDDET: ……
    4. KIZ ÇOCUKLARININ EVLENDİRİLMESİ: …….
    5. HAVAİ FİŞEKLER: …… 
    6. SİLAHLANMA: …….
    7. ABARTILI PAZARLAMA YÖNTEMLERİ: ……. 
    8. TELEFONLA DOLANDIRICILIK: …….
    9. TEHLİKELİ ESTETİK OPERASYONLAR: ……. 
    10. EĞİTİMDE KALİTE DÜŞÜŞÜ: …….
    11. SAHTE DİPLOMALAR: …….
    12. EKONOMİK SORUNLAR: ……
    13. AYASOFYA’NIN KAPISINI YEMEK:……
    14. KRİPTO PARALAR: …….
    15. SAHTE İLAÇLAR: ……
    16. UYUŞTURUCU: ……
    17. KOMPLO TEORİLERİ: ……
    18. VESAİR…

    Akıl tutulmalarına son vermek
    Çağımızın karanlık yüzünü yansıtan bu listeyi uzatmak mümkün. Bazı sorunların akıl tutulması olmadığını aksine bilinçli olarak işlenen adi suçlar olduğunu da söyleyebiliriz. Sonuç değişmiyor, bu listedeki konular içimizi karartıyor. 

    Asırlar önce Rumi’nin söylediği gibi, şimdi bize yeni bir söz lazım. Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılına girerken bu sorunlar karşısında eli kolu bağlı durmak bize yakışmıyor. Ulusal ve bireysel ölçekte bu sorunlarla nasıl mücadele edilebileceğini tartışmak gerekiyor. Yapay zekâ ve robot teknolojilerinin kullanıldığı bir dünyada artık yaratıcı ve etkin çözümler bulmamız gerek. 

    Aslında örnek olarak elimizde, Atatürk’ün bir asır önce ortaya koyduğu, başarılı bir eğitim ve kalkınma seferberliği var. Şimdi güncel imkanları kullanarak yeni bir seferberlik yaratabiliriz. Yakın geçmişi “Bilgi Çağı” olarak tanımlıyorduk. Günümüzün dijitalleşen dünyasında bilgiye ulaşmak kolaylaştı. Artık bu bilgileri kullanabilmek için beceriye sahip olmak daha önemli. Başka bir deyişle, “Malumat Devri” bitti “Marifet Devri” başladı. 

    Şimdi marifet, yukarıdaki sorunları çözmek için çağımızın bilim ve teknolojisini kullanmaktır. Akıl tutulmalarına son vermek seferberlik başlatmanın zamanı geldi. Son söz: Akıl tutulmalarına son vermenin zamanı geldi 2023 yılında yukarıdaki sorunların çözümlerine odaklandığımız takdirde aklı tutulmalarına veda edebiliriz. Bu düşüncelerle, ikinci yüzyılın huzur ve refah getirmesini dilerim.
    1 Prof. Çiftçi (eski Altınbaş Üniv. rektörü), araştırmacı, yazar
    2 Bkz. https://bit.ly/3wl0NPx
    3 Bkz. Sorun Kimyası: https://tinaztitiz.com/3360
    4 Bkz. Sorunlar Bulamacı: https://ggle.io/3cYM
    5 Bkz. Soru Yapı-Taşları: https://bit.ly/3pPzSuX
    6 Bkz. Yetkin Akıl: https://www.kavrammutfagi.com/kavram/birlesik-akil–yetkin-akil-
    7 Tazmin Yasası: “Bildiğimiz ve henüz varlığından haberdar olmadığımız tüm canlı, cansız ve kültürel varlıklar (yani her şey) bir bağlantılı bütün olarak, o bütüne uyum göster(e)meyenleri içinden atıp, yenilerini üreterek, dengeleri koruyan yeni bütünlükler oluşturuyorlar. Bu bütünlüğün herhangi bir öğesinin görmezden gelinebilecek her hakkı, o varlıkla denge halindeki diğerlerince yeni bir denge kurulana kadar, bütünü oluşturan diğer varlıklardan orantısız da olabilecek biçimlerde tazmin edilir