“Seferberliklerin Yasaklanması” Üzerine
Değerli okurlarım, öncelikle T24’de yayımlanan değerli dost Prof. Talat Çiftçi’nin1 mükemmel bir yazısını ilgilerinize sunmak; sonrasında da Türkiye’nin önemli sorunlarını 17 başlık altında topladığı yazısını ve sonunu bağladığı akılda tutulması gereken “Akıl tutulmalarına son vermenin zamanı geldi” önerisinin çağrıştırdığı bir önerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.
Sıralanan sorunlar gerçekten de toplumumuzu sarmalayan ve her geçen gün yeni sorun bileşikleri üreten meseleler. Bunları daha ayrıntılandırmak, yol açan nedenleri ve/ya yol açtığı ikincil, üçüncül ilh. sorunları ortaya koymak mümkünse de, yazarın vurguladığı gibi bütün bunları bir akıl tutulması olarak vurgulamak kanımca da doğrudur. Yine belirtildiği gibi bu sorunların yapısı içinde kasıt öğesi olabilirse de meseleye bir “akıl yetmezliği” olarak bakmak daha gerçekçidir. Nitekim, bu yaklaşımın doğruluğuna inanmış bir kişi olarak 2021 yılında iki üniversitemize başvurmuş idim2. (Bu yazımı okuyabilecek yeni üniversitelerimiz olursa işbirliği önerim el’an geçerlidir. )😀 Şimdi önerime geleyim: 14 Mayıs 2023 seçimlerinin kazanan ve kaybeden tarafları kimler olursa olsun, garanti edilebilecek bir gerçek, bir dizi seferberlik çağrısında bulunulacağıdır. Depreme hazırlık, israfa son, eğitim, yüksek ahlak, bunlardan ilk akla gelebilecek geleneksel seferberlik konularımızdır. Bir diğer tahmin de beyaz sayfayla işe girişecek hükümetlerin (yine hangisi olursa olsun) halkın ortak aklına ihtiyacı olduğu, zaten bunun demokrasinin de bir gereği olduğu çağrısıdır. İşte ben de bunun doğruluğuna güvenerek bir öneride bulunmayı planlıyor; ne denli kabul göreceğini test etmek için de siz değerli okurlarımın görüşlerine sunmak istiyorum. Yasakların aslında çoğunlukla işe yaramaz araçlar olduğu yolunda görüşümü saklı tutarak, bazı hallerde yine de sorun çözme araçları dağarcığında bulundurulması gereken bir alet olduğunu düşünenlerdenim; aynen yangın söndürme tüpleri gibi! Önerimi, anayasamızın ilk dört maddesinden hemen sonrasına eklenecek şöyle bir madde olarak düşündüm: “T.C. devletine vatandaşlık bağı ile bağlı hiçbir kimse ve onların, içinde yer alabilecekleri hiçbir kurum veya kuruluş, her ne nam altında olursa olsun, toplum birey ve kurumlarına, seferberlik veya o anlama gelebilecek bir çağrıda bulunamaz, ilan edemez. Buna tevessül edenler, toplumun bekası ile eş anlama gelen sorun çözme kabiliyetini zaafa uğratmaya; ümit vererek sorunların bu yolla çözülebileceğine inandırarak istirahate çekilip seferberlik ilanını beklemeyi özendireceğine ve bu yolla millet bütünlüğünü ve varlığını tehlikeye atmaya teşebbüsten dolayı TCK 170 nci madde uyarınca ömürboyu ağır hapse çarptırılır ve aflardan yararlardırılamaz (bu arada idam cezası getirilirse ondan da yararlandırılır). Her yurttaş bu yolda bir çağrı aldığında derhal ve bizzat harekete geçerek seferberlik tehlikesini bertaraf etmekten şahsen sorumludur.” Okurlarım haklı olarak, yazılarımda sıkça dile getirdiğim “bir eleştiride bulunan önerisini de birlikte getirmelidir” ilkesini hatırlatıp, seferberlik gibi tüm sorunları kökünden çözebilecek bir sorun çözme aracından niçin bu denli huylandığımı sorgulayacaklardır. Cevabım Sir Alex Ferguson’a sorulan, “Sir, niçin yenildik?” sorusuna verdiği enfes cevap kadar basit ve o derecede de doyurucudur: “Çünkü karşı takım 2, biz ise 1 gol attık!”. Benim cevabım da benzerdir: “Çünkü işe yaramazlar!” Yaramazlar çünkü: Seferberliğe konu olacak kadar tehlikeli sorunlar, demin vuku bulmuş bir nedenin geri alınmasıyla değil, ancak çok uzun süreler boyunca tekrarlanarak ve aralarında bileşikler3 yapıp anlaşılması bile güçleşerek bir sorunlar bulamacı4 haline gelmiş sorun yapı-taşlarına5 kadar inebilecek yetkin akılları6 oluşturabilecek küçük mükemmeliyet merkezleri teşkil edecek kişilerin iş birlikleriyle -o da kısmen- çözülebilir; çözülemeyen bölümü de Tazmin Yasası7 uyarınca, bunu anlamamış ve anlamamakta direnenlere zorla ödetilir. Ne dersiniz, önerim kabul görür mü? Tınaz Titiz 9 Nisan 2023 | Akıl tutulmalarına son vermek Okurların katkıları ile zenginleşen sorunlar listesini, aşağıda sizlerle paylaşıyorum Geçen hafta yayımlanan, yapay zekâ ve akıl tutulması ile ilgili yazımdan sonra, bazı okurlar gözlemledikleri önemli sorunları benimle paylaştılar. Bütün bilimsel ve teknolojik gelişmelere rağmen, medeniyetin karanlık yüzü dimdik karşımızda duruyor. Okurların katkıları ile zenginleşen sorunlar listesini, aşağıda sizlerle paylaşıyorum. Akıl tutulmaları saymakla bitmiyor İçinde bulunduğumuz çağın sorunlarını doğru tespit etmek elbette gerekiyor. Daha da önemlisi, bir adım öteye giderek, onları çözüm yollarıyla birlikte irdelemek. Özellikle de bireyler olarak bu konularda neler yapılabileceğini tartışmak. Bizler bu konulara ilgi gösterdiğimiz takdirde, ulusal ölçekte çözümleri, seçim dönemine hazırlanan politikacılardan bekleyebiliriz. 1. ÇEVRE KİRLİLİĞİ: ….. 2. İKLİM KRİZİ: …… 3. KADINA ŞİDDET: …… 4. KIZ ÇOCUKLARININ EVLENDİRİLMESİ: ……. 5. HAVAİ FİŞEKLER: …… 6. SİLAHLANMA: ……. 7. ABARTILI PAZARLAMA YÖNTEMLERİ: ……. 8. TELEFONLA DOLANDIRICILIK: ……. 9. TEHLİKELİ ESTETİK OPERASYONLAR: ……. 10. EĞİTİMDE KALİTE DÜŞÜŞÜ: ……. 11. SAHTE DİPLOMALAR: ……. 12. EKONOMİK SORUNLAR: …… 13. AYASOFYA’NIN KAPISINI YEMEK:…… 14. KRİPTO PARALAR: ……. 15. SAHTE İLAÇLAR: …… 16. UYUŞTURUCU: …… 17. KOMPLO TEORİLERİ: …… 18. VESAİR… Akıl tutulmalarına son vermek Çağımızın karanlık yüzünü yansıtan bu listeyi uzatmak mümkün. Bazı sorunların akıl tutulması olmadığını aksine bilinçli olarak işlenen adi suçlar olduğunu da söyleyebiliriz. Sonuç değişmiyor, bu listedeki konular içimizi karartıyor. Asırlar önce Rumi’nin söylediği gibi, şimdi bize yeni bir söz lazım. Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılına girerken bu sorunlar karşısında eli kolu bağlı durmak bize yakışmıyor. Ulusal ve bireysel ölçekte bu sorunlarla nasıl mücadele edilebileceğini tartışmak gerekiyor. Yapay zekâ ve robot teknolojilerinin kullanıldığı bir dünyada artık yaratıcı ve etkin çözümler bulmamız gerek. Aslında örnek olarak elimizde, Atatürk’ün bir asır önce ortaya koyduğu, başarılı bir eğitim ve kalkınma seferberliği var. Şimdi güncel imkanları kullanarak yeni bir seferberlik yaratabiliriz. Yakın geçmişi “Bilgi Çağı” olarak tanımlıyorduk. Günümüzün dijitalleşen dünyasında bilgiye ulaşmak kolaylaştı. Artık bu bilgileri kullanabilmek için beceriye sahip olmak daha önemli. Başka bir deyişle, “Malumat Devri” bitti “Marifet Devri” başladı. Şimdi marifet, yukarıdaki sorunları çözmek için çağımızın bilim ve teknolojisini kullanmaktır. Akıl tutulmalarına son vermek seferberlik başlatmanın zamanı geldi. Son söz: Akıl tutulmalarına son vermenin zamanı geldi 2023 yılında yukarıdaki sorunların çözümlerine odaklandığımız takdirde aklı tutulmalarına veda edebiliriz. Bu düşüncelerle, ikinci yüzyılın huzur ve refah getirmesini dilerim. |
1 Prof. Çiftçi (eski Altınbaş Üniv. rektörü), araştırmacı, yazar 2 Bkz. https://bit.ly/3wl0NPx 3 Bkz. Sorun Kimyası: https://tinaztitiz.com/3360 4 Bkz. Sorunlar Bulamacı: https://ggle.io/3cYM 5 Bkz. Soru Yapı-Taşları: https://bit.ly/3pPzSuX 6 Bkz. Yetkin Akıl: https://www.kavrammutfagi.com/kavram/birlesik-akil–yetkin-akil- 7 Tazmin Yasası: “Bildiğimiz ve henüz varlığından haberdar olmadığımız tüm canlı, cansız ve kültürel varlıklar (yani her şey) bir bağlantılı bütün olarak, o bütüne uyum göster(e)meyenleri içinden atıp, yenilerini üreterek, dengeleri koruyan yeni bütünlükler oluşturuyorlar. Bu bütünlüğün herhangi bir öğesinin görmezden gelinebilecek her hakkı, o varlıkla denge halindeki diğerlerince yeni bir denge kurulana kadar, bütünü oluşturan diğer varlıklardan orantısız da olabilecek biçimlerde tazmin edilir” |
Tınaz bey, öneriniz kabul görmez efendim. Şurada ne güzel oturmuş her sorunun çözümü için harika fikirler üretiyorduk, bizim kesin çözümler içerdiğine inandığımız her harika fikrimiz için doğal olarak ayrı bir seferberlik ilânı şart iken, siz bir tanesine bile cezaî müeyyide getiriyorsunuz..
Desenize yeni ve daha melun planlar yapmam gerekiyor, Onat bey. 🙂
Her fırsatta seferberlik ilan etmek, bir yandan kamu gücünün seferberlik olmadan da sorunları çözmeye çalışma motivasyonunu azaltacak (yazıda belirtilmiş), diğer yandan ise kamuyu yöneten siyasi otoritenin demokratik bir ortamda alması gereken asıl kararı almasını gereksiz hale getirecektir: İstifa etmek!
Ortada bir şey yokken, bir anayasa çalışması yapılıyorken, belki de böyle bir madde eklemek “öğretici” olurdu. Ancak şu an reaksiyonel bir adım olacağından, arzu edilen etkiyi yaratmayacaktır. Böyle bir madde olsa bile bundan sonraki siyasi kamu otoriteleri nasıl olur da bu maddeyi eğip bükeriz refleksinde olacak. Bence o tren kaçtı!
Benim önerim etik-ahlak olgularını yüceltecek bir siyasi kamu otoritesinin uzunca bir süre “sıfır istisna” ile ülkeyi yönetmesi. Şu an bilinçdışında “suç ortağı” olduğunu sezinleyen, ancak bunu bilinç ve vicdanının derinliklerine gömen pek çok kişinin tek bir derdi var: Suçlanmamak, ceza almamak. O nedenle tipik reaksiyonu gösteriyorlar. Kim kazanacaksa (ve kendilerini suçlamayacaksa) onun tarafında olmak istiyorlar. ESKİDEN EĞİTİM ŞART İDİ ŞİMDİ ETİK-AHLAK ŞART.
Bir not da “Malumat Devri” – “Marifet Devri” dönüşümü arzusuna. Malumat Devri (information age) malumat üretmekle sınırlı bir devir değildir. Malumat kendi başına bir anlam ifade etmez. Malumat Devri’nde arzu edilen şey, hayata yön verecek “bilgi”yi (knowledge) üretmek üzere onu işlemektir. Malumatı kim işlerse bilgiyi o üretir, o nasiplenir (sanırım bu da marifet devri ifadesiyle arzu edilen husus). Bakın son pratik örnek yapay zeka. Yapay Zeka internet üzerindeki malumatı alıp işleyerek (makine öğrenme) sorulara cevap veriyor, resimler çiziyor, vb. Yani malumat buzdağının görünen kısmı ise görünmeyen kısmı marifet’tir. Information Age (Malumat Devri) her ikisini de içermektedir. Bizi yanıltan şey hem malumata hem de bilgiye aynı kelime ile karşılık vermemiz (“bilgi”) ve malumat ile bilgi arasındaki farkı düşürmemiz. Oysa bu çok dramatik sonuçlar doğurmaktadır ve bunu gündelik hayatımızda otuz senedir yaşıyoruz. Üretilen bilgi, üreticisine fayda sağlar, onu parayla satın alana değil! Biz bilgiyi (hem de borçlanarak) satın alıyoruz.
Sevgili Tanol bey, Anayasa’mıza gerçekten böyle bir madde koymayı düşünmüyordum 🙂
Tınaz bey,
Prof. Talat Çiftçi’nin1 mükemmel bulduğunuz yazısında “Atatürk’ün bir asır önce ortaya koyduğu, başarılı bir eğitim ve kalkınma seferberliği var.”, “Akıl tutulmalarına son vermek seferberlik(lerini-BD) başlatmanın zamanı geldi.” denilerek odaklanılacak sorunların çözümünde seferberliklerin önemi vurgulanıyor.
Sizin değerlendirmenizde ise seferberlik girişiminde bulunacak çevreleri caydırmak üzere yasak ve ceza öneriliyor.
Zannederim çelişki şurada: Yazar “seferberliği TÜM sorunları kökünden çözebilecek bir sorun çözme aracı” olarak görmüyor, odaklanılacak sorunları ayrı ayrı çözecek seferberlikler öneriyor. “Atatürk’ün bir asır önce ortaya koyduğu, başarılı bir eğitim ve kalkınma seferberliği var.” derken bu iki seferberliğin tek bir program olarak tasarlanmadığı ve uygulanmadığı, ayrı ayrı tasarlanıp uygulandığı bilindiği için yazısında sıraladığı sorunların da ayrı seferberliklerle çözüleceğini düşünüyor.
Kanaatimce, seferberlik programlarını uygulama potansiyeline sahip olan kuruluşlara seferberliği yasaklamak yerine, seferberlikte “odaklanılacak sorunun yapı-taşlarına kadar inebilecek yetkin akılları oluşturabilecek küçük mükemmeliyet merkezleri teşkil edecek kişilerin iş birlikleriyle” çözüm sağlayabileceğini vurgulamak, onları bu yönde teşvik etmek doğru olur.
Saygılarımla,
Sayın Durmuş, her önüne gelenin sıradan önerilerinin yaygınlaşması için seferberlik ilan etmesini eleştiren ironik bir yazı olduğunu farkedenler için yazılmıştır.
Saygılarımla,