• Öz’ü Saklamak

    Lütfen şu iki ifadeye dikkat ediniz:

    Birincisi, “Sözlerinizi çoğu politikacı ya da halkla daima iç içe olan ve onların dertlerini dinlemektense kendini dinletmeyi tercih  edenler gibi çok ve de en önemli ve kayda değer mesaj olan düşünce içeriğinin sizi dinleyen ya da okuyana ulaşmasını engelleyecek biçimde uzatmanız, sizin en kıymetli, değerli ve nadide varlığınız olan, hiç bir şekilde yerine konulması mümkün olmayan zamanınızı kaybettireceği gibi karşınızdakini  ve  onunla çeşitli iş ve sosyal faaliyetler yoluyla iştirak halinde olan diğer kişileri ve dolayısıyla da onlarla ilişkide olanları yavaşça  ve hiç bir itiraza neden olamayacak, dolayısıyla da durdurulması mümkün olmayacak şekilde ve güle oynaya öldürür”

    İkincisi ise, “sözlerinizi uzatmanız karşınızdakini yavaşça öldürür“.

    Bu iki ifade bütünüyle aynı şeyi söylüyor; ama birincinin farkı, ifade edilmek istenilen özün, anlamayı kolaylaştırmak amacıyla eklenmiş ama gerçekte tam aksi etkiyi yaparak “özü maskeleyen” sözcüklerce saklanmış olması.

    Bu örneklerle denilmek istenilen, ayrıntılara yer vermeyen, metinleri zenginleştirebilen unsurlardan arındırılmış bilgisayar kodu gibi ifadelerin daha doğru olduğu değildir. Öyle olsaydı, büyük yazarların hiçbirisi insanlığın ortak kültür mirası olan eserlerini üretemezlerdi. (Her ne kadar kimseye pek söylemesem de yapay zeka yoluyla bir uygulama haline getirilmesi mümkün bir  “lüzumsuz söz filtre algoritması” yoluyla, katma değersiz sözlerin ağızdan ve/ya klavyeden çıksa dahi duyulmasına engel olabilecek bir susturucu tasarımı” hayalim de yok değil hani)

    Hem “tam uzunlukta” hem de “zenginleştiricileri kaybolmamış” ifade arzusu bir açmaz gibi görünce de melez bir yaklaşım mümkün görünüyor: Bu, “geleneksel olarak satırlar yoluyla tek boyutlu kullanılan kağıdın, iki veya daha çok sütuna bölünerek çok boyutlu kullanımı“dır.

    Nitekim bu yöntem 2005 yılında patentlenmişti. NUTUK’un başlangıcından birkaç sayfalık bölüm, öz – açıklama – ek bilgi biçiminde üç sütuna ayrılarak yazıldığında, öz bölümü için 1/3 kadar uzunluk yeterli olabiliyordu[1]. (İşareti gereken bir nokta, bu yazım biçiminde orijinal metnin noktası ve virgülüne dokunmadan aynen sütunlara bölündüğüdür. Bir bakıma altının çizilmesi ya da renkli kalemle boyanarak dikkatin çekilmesi gibi.)

    Bu açıklamadan sonra dilimin altındaki baklayı çıkarayım: KURAN, NUTUK ve ortalama bir yurttaşın mutlaka okuması gerekli eserlerin uzunluklarından dolayı özellikle gençler arasında okunamadığını biliyor, nedenlerini de anlayabiliyoruz. Okumak bir yana uzun videoları bile izleyemeyen bir veri akıntısı içinde sürüklenen insanımızdan, vakit bütçelerini değiştirmelerini beklemek pek gerçekçi değil.

    Önemli eserlerin kısa versiyonlarının hazırlanması da içeriğin yarım yamalak hale gelmesi açısından doğru değil. En iyi çözüm, tam metinleri iki veya üç sütuna bölerek “yeni bir yazım biçimiyle” yayınlamak.

    Şimdi soru şu: Eğer kısaca açıklanan bu yaklaşımda esasa yönelik bir hata yok ise, onlarca basımevi içinden bir (1) tanesi ya da binlerce kişiden bir (1) kişi bu eserlerin herkesçe okunması konusunda dişe dokunur bir arzu niçin göstermez?

    Atatürk konusunda ciltlerce kitap yazıp, her iki sözün birisinde Atatürk’ten örnekler veren kişiler, dernekler; İslam dinini tebliğ amacıyla mizah örneklerini dahi dini konulardan veren kişiler böylesi bir ihtiyacı duymazlar. Hayır bu mümkün değil.

    Bu takdirde bir (1) olasılık var görünüyor: Örnek olarak verilen Kuran ve Nutuk’taki özler açıkça bellidir ve çoğunluk bunları bilmektedir. Yani Müslüman çoğunluk İslam dininin temel ilkeleri konusunda ortak anlayışa sahiptirler ve Nutuk’taki temel mesajlar konusunda da benzer anlayışlar oluşmuştur.

    Bu sonuca varmaktan son derece mutluyum; aksi halde farklı şeyler düşünmeye başlayacaktım. 13 Mart 2021


    [1] Bkz. https://tinaztitiz.com/dosyalar/Cesitli_konular/hyperwrite_aciklama.doc