-
Haz 05 2022 İzleyicilerimize Duyuru!
Bu web sitesinde uzunca yıllardır yazdığım yazılar -konuları ayrı ayrı da olsa- hepsinin yöneldiği bir doğrultu var: Her şeyin bir ve bütün olduğu!
Bu eğilim, kuruluşunda yer aldığım önce Beyaz Nokta® (1994), sonra da Birleşik Akıl Ağı® (2017) platformlarında sürdü. Bu defa ise Adil Yaşam® (2021) platformu ile yeni bir aşamaya geldi.
Özellikle CoViD19 pandemisi bu yeni aşamanın zorunlu, hatta kaçınılmaz olduğunun acı bir işareti oldu. Artık, insan merkezli bencilliğin (yıkıcı bencillik diyelim) sürdürülemez olduğunu, her şeyin etkileşimli bir bütün olduğunu, bunu dikkate almayanlar içinse şu tazmin kuralının işlediğini gördük:
“Bildiğimiz ve henüz varlığından haberdar olmadığımız tüm canlı, cansız ve kültürel varlıklar (yani her şey) bir bağlantılı bütün olarak, o bütüne uyum göster(e)meyenleri içinden atıp, yenilerini üreterek, dengeleri koruyan yeni bütünlükler oluşturuyorlar. Bu bütünlüğün herhangi bir öğesinin görmezden gelinebilecek her hakkı, o varlıkla denge halindeki diğerlerince yeni bir denge kurulana kadar, bütünü oluşturan diğer varlıklardan orantısız da olabilecek biçimlerde tazmin edilir.”
Bu ürkütücü -o derecede de adil- yeni yaşam düzenine uymaya çalışmak, kendi dışındaki her şeyi sömürerek efendiliğini kendi kendine kanıtlayan türümüzün “farkında olanlar”ına yeni görevler yüklüyor. Bunların başında da, türümüze yönelik doğanın bu tebliğini “anlamak” ve “anlaşılmasını kolaylaştırmak” geliyor.
Site izleyicilerimizi bu tebligattan haberdar etmek ise benim yapmam gereken görev olarak görünüyor. www.AdilYasam.net adresindeki mesajlar, sloganlar, kısa hikayeler ve videoların, toplumumuzun -sizlerin de dahil olduğunuz- kanaat önderi kesimlerine iletimi ve ikna edilmeleri de hepimizin görevi. İletim ve ikna arasındaki derin farkın açıklamasının en azından sizler için gereksiz olduğunun bilincindeyim.
İkna sürecinde sizlere de yardımcı olabilecek Mesaj İletici tabloya şu adrese tıklayarak erişe
bilir ve ilgili konuya doğrudan yazabilir ya da o bilgileri bana ePosta ile iletebilirsiniz.
Hepimize kolay gelsin,
Selam ve sev
gilerimle,
Tınaz Titiz
5 Haziran 20
22
Bu web sitesinde uzunca yıllardır yazdığım yazılar -konuları ayrı ayrı da olsa- hepsinin yöneldiği bir doğrultu var: Her şeyin bir ve bütün olduğu!
Bu eğilim, kuruluşunda yer aldığım önce Beyaz Nokta® (1994), sonra da Birleşik Akıl Ağı® (2017) platformlarında sürdü. Bu defa ise Adil Yaşam® (2021) platformu ile yeni bir aşamaya geldi.
Özellikle CoViD19 pandemisi bu yeni aşamanın zorunlu, hatta kaçınılmaz olduğunun acı bir işareti oldu. Artık, insan merkezli bencilliğin (yıkıcı bencillik diyelim) sürdürülemez olduğunu, her şeyin etkileşimli bir bütün olduğunu, bunu dikkate almayanlar içinse şu tazmin kuralının işlediğini gördük:
“Bildiğimiz ve henüz varlığından haberdar olmadığımız tüm canlı, cansız ve kültürel varlıklar (yani her şey) bir bağlantılı bütün olarak, o bütüne uyum göster(e)meyenleri içinden atıp, yenilerini üreterek, dengeleri koruyan yeni bütünlükler oluşturuyorlar. Bu bütünlüğün herhangi bir öğesinin görmezden gelinebilecek her hakkı, o varlıkla denge halindeki diğerlerince yeni bir denge kurulana kadar, bütünü oluşturan diğer varlıklardan orantısız da olabilecek biçimlerde tazmin edilir.”
Bu ürkütücü -o derecede de adil- yeni yaşam düzenine uymaya çalışmak, kendi dışındaki her şeyi sömürerek efendiliğini kendi kendine kanıtlayan türümüzün “farkında olanlar”ına yeni görevler yüklüyor. Bunların başında da, türümüze yönelik doğanın bu tebliğini “anlamak” ve “anlaşılmasını kolaylaştırmak” geliyor.
Site izleyicilerimizi bu tebligattan haberdar etmek ise benim yapmam gereken görev olarak görünüyor. www.AdilYasam.net adresindeki mesajlar, sloganlar, kısa hikayeler ve videoların, toplumumuzun -sizlerin de dahil olduğunuz- kanaat önderi kesimlerine iletimi ve ikna edilmeleri de hepimizin görevi. İletim ve ikna arasındaki derin farkın açıklamasının en azından sizler için gereksiz olduğunun bilincindeyim.
İkna sürecinde sizlere de yardımcı olabilecek Mesaj İletici tabloya şu adrese tıklayarak erişebilir ve ilgili konuya doğrudan yazabilir ya da o bilgileri bana ePosta ile iletebilirsiniz.
Hepimize kolay gelsin,
Selam ve sevgilerimle,
Tınaz Titiz
5 Haziran 2022
-
Tem 30 2019 Dostlara mektup
Değerli dostlar,
Uzun süredir zihinlerimizi meşgul ettiğinden emin olduğum bir konuda düşüncelerimi paylaşmak istiyordum. Bugün okuduğum, toplumun büyük bölümünü kaygılandıran “niteliksizlik” hakkındaki bir yazının son cümlesi beni bu satırları yazmaya itti.O cümle şöyle: “Kaynaklarımızın tahsisindeki politikalar değişmedikçe bu sorunun çözümü için ne fikir üretsek nafile”.
Ben bu yargının, toplumumuzun büyük çoğunluğunca paylaşıldığından eminim. Bu güvenimin dayanağı ise toplumu oluşturan ortalama insanımızın -elinde, otoritenin kendisine verdiği bir güç yok ise- kendini “nafile” saydığı gerçeğidir.
Daha açık ifadeyle “ortalama” insanımız, ne egemen (tercihlerini kendi yapan) bir “cumhur” ne de demokrat (kendini yöneten) “birey” olup; bu iki anahtar alandaki iradesini seçimden seçime kendisine yapılacak vaatler karşılığında ayrı bir sınıfa (siyasetçi) devretmiş, kendini “nafile” kılmıştır.
Yukardaki o son cümledeki “politikalar”, siyasetçi sınıfının uygun göreceği, nafile toplum çoğunluğunun ise en çok önerilerde bulunabileceğine işaret ediyor. Gerçekten de, eğer siyasetçi uygun görüp politikalarını değiştirmezse, boyuna fikir üretmenin ne anlamı olabilir?
Üzerine bu kadar söz ürettiğimiz o son cümle -eğer şöyle düzenlenirse- aslında çıkış yolunu da içeriyor: “Eğer sorunlarımızın en alt katmanında yatan virüsün, bireylerin işlevsizleştirilmesi olduğu fark edilmezse, çözümler için ne fikir üretsek nafile”.
Ya da şöyle düzenlendiğinde bir ışık doğuyor: “Dönüştürücü sosyal tohumlar yoluyla her bireyin önce kendini, paralel olarak da çevresini değiştirerek sorunların çözülebilmesi ve böylece bir yandan da bireyin tekrar cumhur ve demokrat olması mümkündür”.
Burada kısırlık ve doğurganlık arasındaki çizgiyi “fikir üretimi” deyimi çiziyor. Eğer fikir üretimi, bildiklerimiz, bildiğimizi sandıklarımız ve inandıklarımız ile sınırlı ise gerçekten de çözüm bulma ümidi zayıftır. Çıkış yolu ise bunların dışında olup o da bildiklerimiz, öyle sandıklarımız ve de inandıklarımızın dışında çözümler olduğuna içtenlikle inanmaktır.
Bu üçlü sınırlayıcılar bir yandan da yaşamlarımız için birer konfor alanı yaratıyor. O alanda anılarımız anlam kazanıyor, müktesebatımız bugün için değer kazanıyor. Bir an için düşünsenize, altmışlı yaşlara kadar onca umur, şan şöhret görmüş bir kişinin birdenbire bir lise öğrencisi konumuna indirgendiğini. Tekrar -üstelik de yeni ve meydan okuyucu koşullar altında- yeni bilgiler, alışkanlıklar, değerler edinip kendilerimize birer yeni evren tasavvuru üretmek zorunda kaldığımızı.
Hele, dün savunduklarımızın terslerini savunmak zorunda kaldığımızı. Bu zor katlanılabilir bir durum değil mi? Bunun yerine geçmiş üzerine kurulu bir konfor alanı -yalan da olsa- çok işe yarar değil mi?
Yeni arayışlar nafile değildir. Çözümlerin bitmiş gibi göründüğü yerde bu hatırlanmalıdır. Çözümsüzlükler varsayımlarımızın birer sonucudur.
30 Temmuz 2019 Salı
-
Nis 23 2019 “Akıl İmecesi” sorusu!
tinaztitiz.com sitesinin değerli okurları,
Bu yazımda, bir sorun’a sizlerle etkileşim içinde cevap oluşturma konusunu ele almayı işleyeceğim. Yöntemin köşe taşları şunlar:
- Kısmi çözümlü uzlaşı’ya değil, kısmi uzlaşılı tam çözüm’e odaklılık [1].
- Tam çözüm fikirlerinin ancak uçlarda oluşacağı varsayımı.
- Uç fikirleri üretebilecek kişiler yanısıra, bilgiye dayalı çözüm ipuçları sağlayacak uzmanlara da yer veren yüksek farklılık (diversity) ortamı.
- Fikirler arasında güdülenmiş yüksek etkileşim [2].
Çözülmek istenilen sorun nedir?
Kültürel çeşitliliğin kültürel bölünmüşlüğe dönüşmesi. Çeşitli kültürlere sahip kesimlerin bu farklılıkları bir zenginlik olarak görüp barış içinde birarada yaşama pratiğini uzun yıllar içinde yerleştirmiş toplumumuzun, bu farklılıkların birleşim yerlerinin belirli istismar amaçlarıyla zorlanması sonunda, birarada yaşama istekliliğinin giderek zayıflaması.
Peki cevaplanmak istenilen ilk soru ne?
Çözülmek istenen soruna yol açan en etkili (doğurgan) KÖK-NEDEN(LER) sizce ne(ler)dir?
Sizlerden beklentim nedir?
Lütfen yukardaki (soru)ya cevaplarınızı aşağıdaki yorum bölümüne ve/ya @ezbersiz Twitter adresime ve/ya tinaz@tinaztitiz.com e-posta adresime -gerekçelendirmeden- yazmanızı bekliyorum. Arzu ederseniz birden fazla defa fikir değiştirip yeni cevaplar da yazabilirsiniz.
Cevaplar neye yarayacak?
“İnsan kümesi’nin zeka, sezgi ve bilgisine dayalı birleşik akl üretmek” olarak tanımlanabilecek bir yöntem üzerinde çalışan bir grup var. Yöntemin kritik noktası, çok sayıda ve de birbirinden farklı özellikteki kişilerin birbirlerinden etkilenerek fikir üretmeleridir.
Peşinen teşekkürlerimi sunarım,
23 Nisan 2019 (Rev. 24.04.19)
[1] Uzlaşı ve çözüm her zaman birlikte gerçekleşemeyebilir. Kimi durumlarda uzlaşı öne çıkarken kimi durumlarda çözüm ağırlık kazanır, hatta ender durumlarda olmazsa olmaz hale gelebilir. Örneğin giderek kendini büyüten bir sorun stoku altındaki toplumun sorunlarında, bu gidişatı durdurabilecek çözümler zorunluk kazanır.
[2] Katılımcılar birbirlerinin fikirlerinden etkilenerek defalarca fikir değiştirebilir; kısmen veya tamamen fikirlerini değiştirebilir, hatta fikrini terkedip bir başkasının fikrine katılabilir. Bu etkileşimi artırmak için tüm katılımcıların -özellikle de uç fikirler üretebilecek olanların- özel çaba göstermeleri beklenir.
-
Eyl 22 2018 Gözetimli Sınav Kader Değildir
Ülkemizin içinden geçmekte olduğu zor koşullarda, toplum olarak sorunların önem ve önceliklerini belirlemekte zorlanıyoruz. Hemen bütün çarpıklıkların temelinde bir AHLAK sorunu olduğunu ise sanırım büyük çoğunluk kabul edecektir.
Bu konuda geleceğimizin teminatı çocuklarımızın yüksek ahlaklı bireyler olabilmeleri için bazı tohumlar atmalıyız diye düşünüyoruz.
Bir ilk adım olarak, okullarda sınavların gözetimsiz yapılması çocuklarımızın kişisel gelişimine büyük katkı sağlayacaktır.
Sistemin esası, sınav için sınıfa gelen öğretmenin “kopya çekmeyecek onura sahip olduğunuza güveniyorum; sizi onurunuza emanet ediyorum, sınav bitiminde gelip kağıtlarınızı toplarım” diyerek, öğrencilerde “kendine güvenilen insan olma” şuurunu yaratmasına dayanmaktadır.
Ülkemizde sınavların çoğu seviye belirlemek için değil, “fazlalıkları elemek” amacıyla yapılmaktadır. Burada “fazlalık” olarak adlandırılanlar, ezber yetenekleri zayıf ya da ezberin bir “zihinsel soykırım” olduğunu sezerek reddeden, gerçekte ise çocukların en parlak bölümüdür. Sınavları geçebilenlerin ise çok büyük çoğunluğu “neyin niçin olduğunu pek merak etmeden -dereyi geçene kadar- ezberleyen ve bir daha yaşamı boyunca bu bilgileri hatırlamayanlardır.
Bu uygulamanın hayata geçirilebilmesi için başlangıçta;
· Çok sık olarak ev sınavına başvurulup, giderek diğer sınavların ağırlığını ev sınavına aktarmak
· Açık Kitap Açık Defter türü sınavlara ağırlık vermek yolları denenebilir.
Öğretmenin “sözüne güvenilir” olma konusunda rol model olması, sürece çok önemli katkı sağlayacaktır.
Önemli bir nokta, “ya hep ya hiç” türü yaklaşımlardan kaçınmaktır. Yani “ya ilk Okuldan itibaren gözetimsiz sınav sistemi ya da çok geç” gibi bir tuzaktan kaçınılmalıdır. Her sistem gibi Gözetimsiz Sınav Sistemi de öğretmen için bir miktar ilave çaba demektir. Bu çabayı harcamak istemeyen kişilerin sıklıkla sığındığı istirahat yeri “bu işler küçükten başlamazsa olmaz” dır. Gerçekte ise ilkokul ya da üniversite arasında bir fark yoktur. Özet olarak, her okul, her öğrenci farklıdır. Dolayısıyla sistemin uygulanmasını garanti edebilecek tek şey, Gözetimli Sınav’ın yıkıcılığını, kişilikleri tahrip ediciliğini fark edip, öğrencilere de fark ettirmektir.
Konu ile ilgili ufuk açıcı iki yazı şu linklerde ilginize sunulmaktadır.
http://wp.me/p2t6mi-WO http://wp.me/p2t6mi-ZC
Sizlerden beklentimiz bu önemli konuyu toplumun gündemine taşıyabilmek için katkı sunmanız, fikirlerinizi belirtmeniz ve çevrimlerinizde yayınlamanızdır.
Konu ile ilgili her türlü görüş ve önerilerinizi aşağıdaki iletişim kanallarından bizlerle paylaşabilirsiniz.
Eposta gozetimsizsinav@gmail.com
-
Tem 20 2015 En ahlaklı biziz ama..
Pazartesi 20 Temmuz 2015
Değerli dostlarım,
Yaklaşık 20 yıldır Gözetimli Sınav Sistemi‘nin yol açtığı doğrudan ve dolaylı sorunları ve ona yol açan nedenleri tanıtmaya çalışıyor ve bu sınav sistemi yerine Onur Sistemi adını verdiğimiz bir yöntemi öneriyoruz.
Sisteme -belki tahmin edilemeyebilir ama- en çok karşı çıkanlar öğretmenler ve velilerdir. Her ikisinin de gerekçesi, Onur Sistemine göre sınavı savunanların, öğrencilerin ne ölçüde “kandırıkçı” -yakıştırılan esas sıfatı söyleyemiyorum- olduklarını bilmemeleridir.
Bir bölüm kişi de Türkiye’nin sorununun bu tür boş işler yerine doğrudan sonuca – yani insanları doğrudan mutlu ve müreffeh yapmak- giden işlerle uğraşılmasıdır(!).
Aşağıda sizlere herhangi bir yorumda bulunmadan, bir metin sunuyorum.
Stanford bunun için Stanford’dur.
Selam ve saygılarımla,
Tınaz Titiz
ONUR YASASI[1] (The Honor Code)
Bir öğrenci topluluğu tarafından yürütülen yedi yıllık bir kampanya sonunda, 1921 yılı ilkbaharında, bütün üniversiteyi kapsayacak bir onur yasası ilk kez Üniversitece benimsenmişti. Bu yasa, yıllar boyunca türlü değişiklikler geçirdi. En son değişiklik de 1977 yılının ilkbaharında yeraldı.
Stanford Üniversitesi’nin –halen uygulanan- standart akademik Onur Yasası aşağıdaki gibidir:
- Onur Yasası, öğrencilerin bireysel ve kollektif olarak bir taahhüdüdür. Buna göre, öğrenciler
(1) sınavlarda arkadaşlarına yardım etmeyecekler ve arkadaşlarından yardım almayacaklardır; sınıf ödevi sırasında, raporların, ya da öğretim üyesinin vereceği nota esas olacak herhangi başka bir ödevin hazırlanmasında izin alınmadan herhangi bir yardımda bulunmayacaklar ve bu gibi bir yardım almayacaklardır;
(2) Onur Yasasının lâfzı ve ruhuna bağlı kalmak üzere kendilerine düşenleri etkin bir biçimde yerine getirecekleri gibi başkalarının da aynı biçimde davranmaları yönünde aktif olarak hareket edeceklerdir;
- Öte yandan fakülte de, öğrencilerinin onuruna güvendiği için, sınavlarda gözetmen bulundurmayacak ve yukarıda sözü edilen türlü biçimlerde yeralabilecek onursuz davranışları engellemek amacıyla olağanüstü ve mantığa aykırı önlemlere başvurmaktan imtina edecektir. Fakülte, aynı zamanda, Onur Yasasını ihlâl etmeyi özendirebilecek akademik usullere başvurmaktan da kaçınacaktır.
- Her ne kadar akademik şartları tespit hakkı ve yükümlülüğü fakültenin ise de, onurlu bir akademik çalışma ortamı oluşturmanın gerektireceği en uygun koşulların oluşturulmasında fakülte öğrencilerle işbirliğinde bulunacaktır.
Onur Yasasını ihlâl edeceği düşünülen davranış biçimleri arasında aşağıdakiler bulunmaktadır:
- Bir başkasının sınav kâgıdından kopya çekmek veya kendi kağıdından bir başkasının kopya çekmesine izin vermek,
- İzinsiz birlikte çalışmak,
- Birbaşkasının yapıtından aşırmalar yapmak,
- Öğretim üyesinin bilgisi ve muvafakati dışında yeniden derecelendirilmek üzere bir test veya sınav kâğıdını revize edildikten sonra sunmak,
- Ev sınavında (take-home exam) izinsiz yardım alıp vermek,
- Bir başkasının yaptığı ödevi kendisininki gibi göstermek,
- Akademik bir çalışma durumunda, makul bir kimsenin, kabul edilemeyecek gibi takdir edeceği bir yardım alıp vermek.
Yakın geçmişte, öğrencilerin karıştığı disiplin olaylarının çoğunda karşılaşılan Onur Yasası ihlâlleri:
Bir öğrencinin bir başkasının çalışmasını kendisininmiş gibi sunması, izinsiz yardım alması veya yardımda bulunması.
Birinci suç için standart ceza, üniversiteden bir sömestre uzaklaştırma ve 40 saat üniversite camiası içinde hizmet etmedir. Ayrıca, çoğu üniversite üyeleri, hangi dersde ihlâlde bulunulmuşsa o dersten öğrenciyi bırakmaktadır.
Birden çok ihlâlde (örneğin, aynı derste bir defadan daha çok kopya etme durumunda) öğrenci üç sömestre üniversiteden uzaklaştırılmakta ve kendisine üniversite camiasında 40 ya da daha çok saat hizmet etme zorunluluğu getirilmektedir.
[1] Bu metin, Prof. Haldun M. Özaktaş, (90) (312) 290 16 19, (secretary) (90) (312) 266 43 07, (90) (312) 266 41 92 (fax) Bilkent University , Department of Electrical Engineering, TR-06533 Bilkent, Ankara, Turkey haldun@ee.bilkent.edu.tr, haldun@stanfordalumni.org, www.ee.bilkent.edu.tr/~haldun tarafından iletilmiştir.
-
Kas 19 2014 Dostlardan birkaç küçük rica..
Değerli dostlarım,
Sözü uzatmadan ricalarımı sıralayayım:
- Şu 4 adreste 4 adet bildirge (manifesto) var. Her biri bir alandaki toplumsal sorunla ilgili. İçinde herhangi bir siyasi, dini, etnik vb ideolojiyle ilgili bir şey yok. Sizlerden ricam -eğer imzalamamış iseniz- ve aklınıza da yatıyorsa imzalamanız. Eminim ki geniş ve muhtemelen sizinle benzer değerlerin çoğunu paylaşan bir çevreniz vardır. Onların da imzalamalarını sağlayabilir ve hatta bunun bir saadet zinciri gibi çoğalmasını sağlayabilir misiniz? Adresler şunlar:
- Seçilmişler için etik güvence (tıklayınız)
- Reklamverenlere çağrı (tıklayınız)
- Eğitimin ezbere değil öğrenmeye dayandırılması için bildirge (tıklayınız)
- ve bir de önemsiz bir konu: Rüşvet alıp vermeyeceğimiz için güvence (tıklayınız)
- İkinci ricam, sorgulama ile ilgili. Hemen hangi toplumsal sorunumuzun altındaki kök-nedenlere baksanız orada “sorgulamayan insan” malzemesini bulacaksınız:
- %99’u Müslüman olarak tanımlanan ülkemizde, İslâmın temel ilkelerini merak edip sorgulayan insan sayısını,
- Yatıp kalkıp eğitimden söz eden insanımızın “eğitimden en temelde beklediğimiz nedir?” sorusunu soran insan sayısını,
- Her sorunu demokrasi eksiğine bağlayan okur-yazar kesim içinden, demokrasinin ön-koşullarını ve bu ön-koşullar yerine gelmezse neler olabileceğini merak eden insan sayısını,
- Emperyalizmi başlıca düşman olarak tanımladıktan sonra, çözülemez bir sorunu bulmuş olmanın huzuru içinde, “emperyalizmin niçin sömürmek için bizi ve biz gibileri hedef seçtiğini” merak eden insan sayısını ve onlarcasını düşünebilirsiniz.
Buna göre, gerek yapılmış sorgulamaları görmek, gerekse size uygun gelen bir veya birkaç konuda sorgulama yapmak üzere:
- Beyaz Nokta sitesindeki örneklere göz atıp, boş formu kullanarak siz de birkaç katkıda bulunur musunuz? (tıklayınız)
- Bu sitedeki sorgulama konusundaki yazıya göz atıp, boş formu kullanarak siz de birkaç katkıda bulunur musunuz? (tıklayınız)
Ricalarım bunlardan ibaret. Şimdiden teşekkür ederim 🙂
19 Kasım 2014
- Şu 4 adreste 4 adet bildirge (manifesto) var. Her biri bir alandaki toplumsal sorunla ilgili. İçinde herhangi bir siyasi, dini, etnik vb ideolojiyle ilgili bir şey yok. Sizlerden ricam -eğer imzalamamış iseniz- ve aklınıza da yatıyorsa imzalamanız. Eminim ki geniş ve muhtemelen sizinle benzer değerlerin çoğunu paylaşan bir çevreniz vardır. Onların da imzalamalarını sağlayabilir ve hatta bunun bir saadet zinciri gibi çoğalmasını sağlayabilir misiniz? Adresler şunlar:
-
Eyl 29 2012 Kaynakça
Gerek bu sitedeki yazıları çeşitli anahtarlara göre derlemek, gerekse bazı konularda (örn. EZBER) daha derinlemesine ve site dışından kaynaklar derleyen bir KAYNAKÇA, bundan 3 yıl evvel Sn. Bülent Ağaoğlu (bulentagaoglu.ist@gmail.com) tarafından hazırlanmış ve bu siteye konulmuştu (https://tinaztitiz.com/kaynakca/).
Bu defa 29 Elül 2012 itibariyle KAYNAKÇA yine Sn. Ağaoğlu tarafından yenilenmiş ve hem aradan geçen sürede yayımlanan kaynaklar eklenerek güncellenmiş hem de daha kullanışlı bir formatla düzenlenmiştir. Okurlarımızın hizmetine sunar, bu çalışmayı yapan Sn. Ağaoğlu’na teşekkürlerimizi sunarız.
29 Eylül 2012
-
May 25 2012 Bir rica..
Özet
İçiçe geçmiş çeşitli kesit ve malzemelerden yapılmış çemberlerden oluşan bir uzay-kafes yapının, statik ve dinamik yüklere karşı dayanımının bilgisayar ortamında test edilebileceği matematik model geliştirilmesi -veya hazır olarak bulunması- isteniyor.
Amaç
En az sayıda çemberden oluşan yukarıda değinilen uzay-kafes yapının maksimum dayanım sağlayabilecek şekilde boyutlandırılması amaçlanıyor.
Kimi ayrıntılar
- Çemberler dikdörtgen, daire, elips ya da belirli bir diğer geometrik kesitli olabilecektir.
- Çemberler bir küre yüzeyi oluşturacak şekilde yerleşmiş olacak, malzemesi, sayıları ve konumları ise parametrik olarak tanımlanabilecektir,
- Çemberler birbirlerine değdikleri noktalarda hareketli birer eklemle bağlanmış olacaklardır,
- Çemberler birbirlerinin içine geçecekleri için çapları farklılıklar gösterecektir. Model bu çap farklılıklarını dikkate almalıdır,
- Kafes yapı üzerine etkiyebilecek yükler dağınık ve/ya noktasal, statik ya da dinamik karakterli olabilecektir,
- Model SAP, STRESS vb hazır paketler yoluyla oluşturulabilir ya da uygun bir dille yazılabilir,
- Çalışma sınırlı bir imkanla ücretlendirilebilecektir.
Konu ile ilgilenenlerin (0532) 526-1077 veya tinaz@tinaztitiz.com yoluyla bir mesaj iletmeleri ve yaklaşımlarını bildirmeleri rica olunur.
-
May 25 2012 Bilgi ve deneyimleri paylaşmak isteyenlere çağrı..
MENTORLUK NEDİR?
“Mitolojide Homer’in yazdığına göre, Odysseus, Truva Savaşı’na giderken oğlu Telemachus’u güvendiği dostu Mentor’a emanet eder. Kendisinden oğlunun her türlü eğitiminden ve gelişiminden sorumlu olmasını ister.”
İsmini bu şekilde mitolojiden alan mentorluk, eğitim, öğrenim ve gelişimi amaçlayan bir yardımlaşma ve paylaşma ilişkisidir. Bu ilişkide mentor, zamanını, bilgisini ve çabasını kendisinden daha az deneyimli bir kişinin (mentee) verimliliğini ve başarısını artırması için gereken bilgi ve becerileri kazanması amacıyla harcar. Mentee de aktif olarak mentorunun yardımı ile gelişimini yönlendirir. (Kaynak : Human Resources Dergisi -Şubat97)
Siz de bir veya daha çok kişiye mentorluk yapabilirsiniz. Mitolojide olduğu gibi tam zaman ayırmanız yerine, bugünün koşullarında çok daha kısa süreli ve daha az yoğun çabayla bir kişinin başarmasına katkıda bulunabilirsiniz.
“İş” ve onun bir türevi olan “gelir“, geçerli bir meslekî bilgi-beceri aracılığı ile kazanılabilir. “Geçerli”bilgi-beceri, o an için piyasada ‘talep edilen’ bilgi-beceridir. Bir başka yer ve zamanda çok aranılan ve yüksek gelir ya da prestij sağlayabilen bir meslekî bilgi-beceri dalı/türü, o an ve o yer için işe yaramayabilir.
Ancak bir de, dalı/türü ne olursa olsun, her meslekî bilgi-becerinin icrasında geçerli ve gerekli olan, daha temel “özbilgi-özbeceri”ler, “bilinç ve/veya refleks” boyutuna ulaşmış tercih ve alışkanlıklar vardır. Bunlar, okul’dan ziyade, hayat pratiklerinde ve uygulama süreçlerinde öğrenilir ve pekişirler.
Yaşam ve iş ahlâkının gerektirdiği nitelikler; ruhsal-duyusal-duygusal ve bilişsel özellikler; yaratıcı düşünme -zaman ve insiyatif kullanma-değişme ve yenilenme vb. yetenek ve/veya beceriler, bu türden özbilgilerdir.
Siz, geçerli bir meslekî bilgi-beceriyle iş ve gelir sağlayabilmiş, ve edindiği özbilgi-özbeceri birikimlerini aktarmayı bilen bir kişi iseniz;
- Yüzbinlerce gencimiz, sizin sahip olduğunuz bilgi-beceri ve deneyim birikimine sahip olamadıkları için şu anda işsizdir. Bu birikiminizi gençlerimizden bir -veya birkaçı- ile paylaşmak, onları yararlandırmak ister misiniz[1]?
- Mentorluğu ne yolla ve ne yoğunlukta yapacağınız bütünüyle sizin seçiminize bağlıdır. Telefonla haftada birkaç dakika ayırabileceğiniz gibi, yüzyüze ve daha uzun süreli yol göstericilik de yapabilirsiniz.
- Kişisel “Yaşam Alanları”nı geliştirmek ve/ya gelirlerini artırmak isteyen gençler için birikimlerinizin hangi yönünün önem taşıdığının takdiri yine size bağlı.
- Eğer bu düşünce sizi heyecanlandırıyor ise ekli formu doldurarak bize gönderir misiniz?
Teşekkür ederim.
MENTORLUK BİLGİ FORMU
(Rev. 10.1- 26.04.05)
AAdı Soyadı
Tel + Faks No (lütfen alan kodunu uunutmayınız)
Posta adresi (lütfen alan kodunu uunutmayınız)
e-posta adresi
Mentorluk desteğinizle ilgili
sınırlamalarınızı -varsa- lütfen belirtiniz..MMentorluk yapabileceğiniz ya da yapmak istemeyebileceğiniz zamanlar :
BBunlar içinden tercih edebileceğiniz iletişim kanallarını işaretler misiniz?: Tel ( ) Fax ( ) e-posta ( ) Yyüzyüze ( )
BBunların dışında başka koşullarınız varsa lütfen belirtiniz
Mentorluk Sistemi Hakkında Kısa Açıklamalar..
Mentor: Belirli bir konuda ya da yaşamın genelindeki bilgi, beceri ve deneyimlerini, bunlara ihtiyaç duyanlarla paylaşmaya istekli olan kişiler.
Mentorlar Havuzu : Birbirinden farklı bilgi, beceri ve deneyimdeki mentorların oluşturduğu havuz.
Mentorlar Veri-Tabanı: Mentorların isim, iletişim bilgileri ile, paylaşmak istediği bilgi, beceri ve deneyimlerinin ve bunlardan yararlandırma koşullarının yer aldığı dosya.
Yararlananlar (mentee) Çemberi :Mentor havuzundan yararlanmak isteyenlerin kendi aralarında oluşturdukları iletişim platformudur.
MENTORLUK BAŞVURUSU NEREYE, NASIL YAPILIR?
Mentorluk başvurusu için, yapılacak duyuru sırasında belirtilecek mail adresine, aşağıdaki “Mentorluk Bilgi Formu” doldurularak bir e-posta ekinde atmak yeterlidir.
MENTORLARDAN YARARLANABİLECEK OLANLAR KİMLERDİR?
Tüm katılımcılar bilgi, beceri ve deneyim yardımı almak üzere mentor havuzundan yararlanabilir. Metin içinde bunlara “yararlananlar” da denilecektir.
“YARARLANANLAR” MENTORLARA NASIL ULAŞABİLİRLER?
“Yararlananlar” “mentorlar”a başlangıçta, http://www.yapabilirsin.com* adresindeki portal kanalıyla erişirler. Bu adresteki mentorlar veri-tabanına kayıtlı mentorlar içinden, “yararlanan” tarafından gereken seçim yapılır. Ama nihai ilişkiye ve iletişim kanalına mentor karar verir.
MENTORLUK SİSTEMİNDEN ETKİN BİÇİMDE YARARLANMANIN KOŞULLARI NELERDİR?
Yararlananlar ile mentor, hangi konularda nasıl yardımlaşacaklarını aralarında yapacakları görüşmelerle belirleyeceklerdir. Her mentor, mentorluk yapacağı kişilere hangi koşullar altında yardımcı olabileceğini -zaman, süre, yer, konu vd açılardan- kendisi belirler. “Yararlanan” bunlara uymak zorundadır.
Karşılıklı yükümlülükler..
Yararlananlar ile mentorlar arasında gönüllülük esasına dayalı bir yardımlaşma sisteminin işleyişinde taraflardan beklenen yükümlülükler şunlardır:
1. Yararlananların yükümlülükleri:
a. Ne istediğinin tam olarak farkına varmış olmak,
b. Mentorun, yardım edebilmesi için öngördüğü koşulları özenle yerine getirmek ve özellikle de mentorun zaman planına kendini uydurmak.
2. Mentorlar’ın yükümlülükleri:
a. Bilmediği konuda tavsiyelerde bulunarak yanlış yola sevketmemek,
b. Yardımda bulunduğu her konuda, yardım alanın daha ileride ihtiyacı olduğunda başvurabileceği alternatif kaynaklar hakkında bilgilendirmek,
DİKKAT! Şu 3 sitede, gönüllü rehberlik sistemi ile ilgili bilgiler bulabilirsiniz: http://www.mentoring.org/index.adp, http://www.delawarementoring.org/, http://www.ruf.rice.edu/~leading/summer.htm
(*) Bu site 2007 itibariyle aktif değildir.
-
May 25 2012 Türkiye YoksulluğuYenebilir
Yoksulluk yenilebilir, yeter ki, öğrenmeyi öğren!
Bir dönüm noktası: İşsizlerin ve işsiz kalma riski altındakilerin istihdam edilebilirliklerinin artırılması’na yönelik Öğrenme Merkezi –kısaca ÖMer– projesi, 10 Haziran 2005 tarihinden itibaren başvuruları alıyor.
AB Desteği
Proje Türkiye İş Kurumu (İŞKUR)’un, AB destekli “Yeni Fırsatlar Programı” çerçevesindedir.
Proje uygulayıcısı
Projeyi Bilimsel ve Teknik Araştırma Vakfı (BiTAV) uygulamakta, proje koordinatörlüğünü ise M.Tınaz Titiz yapmaktadır.
Başarısı kanıtlandı
Beyaz Nokta® Gelişim Vakfı’nca 2 yıldan beri başarıyla uygulanan projeden esinlenerek geliştirilen projenin bir amacı da bu yaklaşımın tüm Türkiye’de yaygınlaştırılmasıdır.
Öğrenme Merkezi-ÖMer
ÖMer, istihdamın olmazsa olmaz koşulu olan “herhangi bir bilgi, beceri ve/veya davranışı kendi çabası ile öğrenmeyi” isteyenlerin eğitildiği çok yönlü öğrenme ortamı’dır.
Temel amaç ne?
Proje, söz konusu kişilerin, “gelirlerini artırma” temel amacına yönelik olarak:
- “iş bulma”,
- “kendi işini kurma”,
- “ek gelir yaratma”,
- “tasarruf sağlama”,
- “geçimini sağlayanlar üzerindeki yükünü azaltma” ya da genel olarak
herhangi bir yönde kendini değiştirerek “gelirini artırmak” üzere “öğrenebilirliklerini harekete geçirmek” esasına dayalıdır.
Bu nasıl yapılacak?
Bu bağlamda proje öncelikle kişilerin çeşitli fiziksel, zihinsel, davranışsal imkan ve sınırlarını [1] tanımalarına yönelik testler uygulamaktadır.
Daha sonra katılımcılara;
- karşılaşilabilecek tüm sorunların bir çeşit öğrenme yetmezliği olduğu,
- kendilerinin aslında tam birer öğrenme uzmanı oldukları,
- çevrelerinin öğrenme imkanlarıyla dolu olduğu
2 tam günlük yoğun seminerler ile fark ettirilmektedir.
Anahtar budur
Bunu takiben kişilerden, projenin ana amacına yönelik olarak, son derece somut birer hedef belirlemeleri ve bu hedefi gerçekleştirmek üzere birer “Kendini Değiştirme Planı” hazırlamaları istenilmektedir.
Yalnız değiller
Bu aşamada deneyimli moderatörler [2] ve toplum içinden seçilmiş deneyimli kişilerden oluşan bir Mentor Ağı [3] katılımcılara istekleri doğrultusunda yardımcı olmaktadır.
Öğrencilerin katılamayacağı programa, İstanbul’da [4] oturan şu kategorilerde 500 kişi alınacaktır:
Öğrenim
düzeyiKatılım
amacıYaş
Aile geçindirme sorumluluğu
Dezavantajlı grup
Toplam
< 25
< 40
sorumlu
katkı
yapıyorkadın
beden.
engelliDiğer
engelli
diğer
Y.öğrenim mezunu Yeni istihdam 125
25
25
125
50
2
0
0
150
Ek gelir yaratma 10
90
100
0
90
0
0
0
100
İstihdam edilebilirlik artırma 0
10
10
0
2
0
0
0
10
Lise
mezunuYeni istihdam 60
40
50
50
50
5
0
0
100
Ek gelir yaratma 10
90
90
10
90
0
0
0
100
İstihdam edilebilirlik artırma 0
40
40
0
10
30
0
0
40
Toplam
Yeni istihdam 185
65
75
175
100
7
0
0
250
Ek gelir yaratma 20
180
190
10
180
0
0
0
200
İstih. edilebilirlik artırma 0
50
50
0
12
30
0
0
50
Toplam 500
Anlaşmalı internet cafe’lerde indirim
Başvurular internet ortamından www.yapabilirsin.com [5] adresinden yapılacaktır. İnternet erişim imkanı bulunmayan katılımcılara internet konusunda bir kısmi kolaylık sağlamak üzere TİEV (Türkiye İnternet Evleri Derneği) ile de bir anlaşma yapılmış olup, ÖMer projesinin işaretini taşıyan internet cafe’lerden indirimli olarak yararlanmak mümkün olacaktır.
Başvuran adaylar çok aşamalı bir seçme sürecine tabi tutulacak ve böylece en çok istekli adaylar katılımcı olarak belirlenecek, başvuru sonuçları www.yapabilirsin.com web sitesinde yayımlanacaktır.
Üçer aylık dilimlerden oluşan program 10 (on) ay boyunca devam edecektir.
Her katılımcı 2 tam günlük semineri takiben 3 aylık dönem boyunca ÖMer’den yararlanacaktır.
Katılımcılardan herhangi bir ücret talep edilmeyecek, ayrıca devam durumuna göre kişi başına toplam 32 Euro’ya kadar harçlık ödenebilecektir.
Yoksulluk ancak böyle önlenebilir!
Yoksulluğun ve onun nedenlerinden birisi olan işsizliğin neredeyse tek çaresi yüksek katma değerler yaratmaktır. Onun çaresi ise önce ayakları üstünde durup sonra da yüksek katma değerli mal ve hizmet üretebilecek bilgi ve becerileri öğrenebilecek şekilde “kendini değiştirebilmek”tir.
ÖMer projesi, Türkiye’nin önüne böyle bir seçenek sunmaktadır. Ya öğrenerek ayaklarımızın üzerinde duracağız ya da fakirliğe mahkum olacağız. Seçim hepimizin!
Lütfen duyurunuz!
ÖMer projesini duyurmanızı, “kendisine iş verilmesini bekleme” usulüne şartlanmış geniş kesimlere bu yeni yaklaşımın tek çıkar yol olduğunun anlatılmasında yardımcı olunmasını bekliyoruz.
Proje kapsamında çeşitli üniversite mezun dernekleri, sivil toplum örgütlerinin üyeleri ve benzeri kuruluşlardan duyuru konusunda destek alınmakta ise de en büyük desteğin medyadan gelmesi bekleniyor.
Bu proje, AB tarafindan desteklenmekte, İŞKUR tarafindan yönetilmekte ve BITAV tarafindan uygulanmaktadır.
Bu yayının sorumluluğu BİTAV’a aittir ve hiçbir şekilde AB görüşünü yansıtmamaktadır.
[1] Öğrenme Stili, Çoklu Zeka türü, Yaşam Alanı Sınırları, Dikkatini Dağınıklığı Düzeyi, Girişimcilik Yeteneği, Zaman Kullanımı Beceri Düzeyi gibi alanlardır.
[2] Seminer yöneticilerine verilen addır.
[3] Yaşam deneyimi yüksek kişilerden oluşan bir ağ olup, katılımcılara, Kendini Değiştirme Planları’nı hazırlamaları ve uygulamaları sırasında yardımcı olabileceklerdir.
[4] AB projesi kapsamında proje öncelikle İstanbul sınırları içinde başlatılmıştır. Bir sonraki dönemde gelen talepler doğrultusunda projenin diğer illere de yayılması amaçlanıyor.
[5] Bu web sitesi proje hitamında kapatılacaktır.
- 1
- 2