• Hayvan pazarına nakil..

    Bir gazete haberi..

    Gazeteler, Kırıkkale Belediyesi’nin, “birahane ve içkili eğlence mekanlarının” hayvan pazarına taşıma kararı aldığını yazdı. “İçkili mekan” kapsamına nerelerin gireceği konusunda bir ayrıntı yoksa da işin özü açsından pek de bir önemi yok.

    Konunun, “insanların yaşam biçimlerine karışmak” yönünü fazla kurcalamadan bir tarafa bırakıyorum. Çünkü, kamu hizmetleri büyük ölçüde “insanların yaşam biçimleri”ne karışır. Vergi almak dahi en etkili biçimde “karışmak” değil midir?

    Karışmak da nasıl?

    Her konuda olduğu gibi, karışmak konusunda da sağlam bir ilke konulmadığı ve de ona uyulmadığı takdirde, karışmak kolaylıkla kişilerin en mahrem yaşam kesitlerine dahi girebilir. Bu konudaki ilke –benim önerim-, “başkalarının yaşam biçimlerine zarar verilmesini önlerken, zarar verdiği düşünülenlerin haklarına zarar vermemek” şeklindedir.

    Örneğin, “kamuya açık bir mekanda içki içmek” bu ilkeyi test etmek için iyi bir konudur. Bir yanda, “kişilerin ne yiyip içeceklerine kendilerinin karar verme hakları” varken, diğer yanda da “başka kişilerin görsel ya da herhangi bir yolla içki içenlerden herhangi bir yolla zarar görmeme hakları” vardır. Kamu otoritesi (mesela belediye) ise, bu iki hak arasındaki dengeyi gözetip kurmak görevi ile yükümlüdür.

    Hakkın kötüye kullanımı..

    Aralarında denge kurulması gereken bu iki hak da pekala kötüye kullanılabilir. İçki içen –çeşitli yollarla- başkalarını –ki onlar da içki içen gruptan, hatta içenlerin yanıbaşlarında oturup içki içenler de olabilir- rahatsız edebilir. Böylece haklarını kötüye kullanmış olurlar.

    Gerçekten rahatsız edici davranışlara muhatap olanların dışındaki kimi kişiler de, kendilerine özgü nedenlerle (dini, siyasal vd) rahatsız olduklarını ileri sürerek içki içenlerin bu haklarının ellerinden alınmasını talep edebilirler ki bu da bir hakkın kötüye kullanımıdır.

    Devreye Sorun Çözme Kabiliyeti giriyor..

    Bu yazının asıl konusu, kişilerin yaşam biçimlerine karışmanın hangi ilke uyarınca yapılabileceği ve de en önemlisi bunun “nasıl” yapılması gerektiğidir. Kamu otoritesi, bir hakkın (içki içmek, obez olmak, şarkı söylemek, hayvan beslemek ve bir hayvanın yaşam hakkı gibi) kötüye kullanımına nasıl engel olup da çeşitli hak sahipleri arasındaki dengeyi nasıl gözetecektir?

    Böyle soru olur mu? Yasaklarsın olur biter..

    Sadece kamu otoritesinin değil halkımızın genelde benimsediği sorun çözme aracı, hak sahiplerinden sesi çok çıkanın isteğine uyarak, diğerinin hakkını kullanmasını yasaklamak ya da yasaklamakla eşdeğer bir özgürlük(!) tanımaktır.

    Kırıkkale belediyemiz de içki içenleri yasaklamamış, istedikleri kadar içebilecekleri şehrin dışındaki hayvan pazarını mekan olarak göstermiştir. Akıldan az nasipli insanların çoğundaki kurnazlık da muhtemelen bu kararda rol oynamıştır. Öyle ya tüm içkili eğlence yerleri yeni yere göçecek değil ya, bir bölümü bu işi bırakır, bırakmayanın bir bölümüne de yeni ruhsat sürecinde gereken kolaylıklar(!) gösterilir.

    Daha iyi yollar var ama onları kim düşünecek..

    Yıllar önce bir münasebetle Roma’da bir seyyar satıcı tezgahından alış verişte bulunurken, tezgahın üzerinde bir kitap gözüme çarptı ve ne olduğunu sorunca, yerel belediyenin seyyar satıcıların uymaları gereken kuralları içeren bir kitap yayımladıklarını öğrendim. Sık sık denetime gelen denetçilerle çıkabilecek anlaşmazlıklara karşı da satıcı kitabı tezgahının üzerinde bulunduruyormuş. Birkaç kuruş ödeyerek yenisini almasını önererek kitabı alıp, tanıdığım belediyecilere önermek üzere yanımda getirmiştim. Keşke, bir yerlerden ay taşı bulup getirseymişim; gösterdiğim nerkes yüzüme tuhaf tuhaf baktı.

    https://tinaztitiz.com/3685/seyyar-saticilari/ adresinde, seyyar satıcılık gibi etkili bir işsizlikle mücadele aracının, en etkili kamu yönetim birimi olan belediyelerce tahrip edildiği örnekleniyordu. (Gece yarısı Eminönü’ndeki hanların bekar odalarında tıkış tıkış yatan ve el arabaları da aynı hana parkedilmiş seyyar satıcılara baskın yapılarak arabaları kırılıp bir daha bu kabahati(!) işlemelerinin önlenmesi üzerine o yazıyı yazmıştım.

    Muhtemelen o baskından sonra tek yaşam sürdürme imkanını kaybeden seyyar satıcıların bir bölümü ile, can ve mal kaybına uğrayark dağlarda mücadele ediyoruz.

    Böyle bir akıl yoksunluğundan nasibini alan Sorun Çözme Kabiliyeti ile ne kadar yol alınabilir?

    İçki içenler ve içenden rahatsız olanlar için, doğru ve denetlenmesi mümkün kurallar koyup, bu işi bir “sistem tasarımı” ciddiyetiyle ele alıp, hem içki içmek isteyenlerin haklarını, hem de içki içme hakkını kötüye kullananlardan zarar görenlerin haklarını korumak, hayvan pazarında yer gösterme ilkelliğine sapmadan mümkün olamaz mı?

    En çok içki tüketen ülkelerde bile içenler ve içmeyenlerin birbirlerine zarar vermeden birlikte yaşadıklarını, bunu nasıl yapabildiklerini de görüyoruz.

    Şimdi soru şu: Kendi görüşüne uymayanları hayvan pazarlarına sürecek belediye başkanlarından nasıl korunulacaktır?

    Çare, soru sormayı, bu ve benzeri insanların kıt akıllarıyla dayandıkları gerekçeleri birer birer havada bırakabilecek “ezber kalıplarının sorgulanması”nı bir moda akım haline getirebilmektir.

    http://www.ezberkaliplarinisorgula.com/ adresini lütfen ziyaret ediniz. İsterseniz kendinize bir blog yaparak üreteceğiniz kalıpları bir araya toplayıp yayımlayınız; isterseniz bu adresteki boş kalıp formlarına aklınıza gelen “hayvan pazarı” başkanlarının dayanak olarak kullandıkları kalıpları yazıp sorgulayınız.

    Bu konuda yardım gerekiyorsa çocuklarınıza sorunuz; onlar en iyi soruları üretirler J

    15 Ekim 2012 Pazartesi