-
Ara 19 2012 Okullarda hırsızlık mı öğretiliyor?
Toplumumuzda en yaygın eğrilik türü nedir? Hiç kuşku edilmesin hırsızlıktır. Hırsızlık, “kendine ait olmayan bir şeyin, sahibinin rızası olmadan alınması” biçiminde tanımlanabilir. Bu olguya ikinci bir boyut eklenir ve bu tanımda kullanılan “alma” eyleminin nasıl olduğunu tanımlarsa, hırsızlık türleri epey zenginleşmiş olur. Örneğin alma eylemi, gerçekleşmeyecek bir vaat yoluyla yerine getirilebilir (genç kızların evlenme vaadiyle kandırılması), zor kullanarak yapılabilir (gasp), dikkatsizlikten (yankesicilik) veya akılsızlıktan yararlanarak (Titan) gerçekleştirilebilir.
Bu liste uzatılarak, laf uzatmanın, sorulan bir soruya başka bir yanıt vermenin, trafikte önündekinin yolunu kesmenin, üst katta gürültü yaparak istirahat özgürlüğünü almanın, sınıfta gürültü yaparak başkalarının öğrenme özgürlüklerini almanın, hepsinin aynı tanıma girdiği görülebilir.
Hırsızlık olgusuna eklenebilecek üçüncü boyut ise, verdiği zararın kalıcılığıdır. Nasılsınız? gibi sıradan bir soruya verilebilecek uzun bir yanıt kuşkusuz ki bu tanım uyarınca zaman hırsızlığıdır. Ama bu hırsızlığın verdiği zarar ile, evi soyulan bir kişinin uğradığı zarar da aynı değildir. Böyle bir sınıflama, hırsızlığı bilimsel olarak daha doğru bir yerlere oturtmaktadır.
Bu üç boyut açısından değerlendirildiğinde, acaba tanıma en çok uyan ve kalıcı zararı en büyük olan hırsızlık türü hangisidir?
Okullarda yaygın biçimde var olan “kopya çekmek”, hırsızlık türleri içinde tanıma en çok uyan ve kalıcı zararı en fazla olanıdır. Kendine ait olmayan bir bilginin, sahibinin rızasıyla ya da rızası olmadan, kendi hakkı olmayan bir notun “alınması” amacıyla kullanılması, hırsızlığın tanımına tam olarak -hem de katmerli olarak- uymaktadır.
Ama esas felaket burada değildir. Öğretmenlerin çok büyük çoğunluğunun kopya çekmeye karşı uyguladıkları önlem(!), bu tür hırsızlığın okul dışına çıkmasına ve ömür boyu sürecek bir kalıcı davranışın yerleştirilmesine yol açmaktadır. Okulun bir amacının da kalıcı davranışlar edindirmek olduğu hatırlanırsa, bu başarının(!) eğri bir davranışı kazandırmak yerine doğru bir davranış kazandırmakta niçin gösterilemediğinin acı acı düşünülmesi gerektiği ortaya çıkacaktır.
Kopyaya engel olmak için öğretmenlerin %99’unun kullandığı yöntem, sınavlarda “gözetim yapılması” dır.
“Sınavda kopya almak ve vermek hırsızlıktır ve sizler bu hırsızlığı yapmayacak düzeyde onur sahibi çocuklarsınız. Yarınlarda sizlere bu ülkenin birçok imkanını hiçbir gözetim olmaksızın, yalnızca onurlarınıza güvenerek teslim edeceğiz. Bu nedenle şimdi sizi sorularınızla baş başa bırakıyorum. Sizlere güveniyorum ve bu güvenimi kötüye kullanmayacağınıza inanıyorum. Hepinize şimdiden teşekkür ediyorum, hepinizi böyle bir hırsızlığa tenezzül etmediğiniz için kutluyorum ve hepinize başarılar diliyorum!” demek yerine;
“Sizler güvenilmez çocuklarsınız, aynı zamanda da uzun vadeli çıkarlarınızı düşünemeyecek kadar da akılsızsınız. Sizleri kendi başınıza bıraksak hepiniz ya kopya alır ya da verirsiniz. Çünkü sizler potansiyel hırsızlarsınız. Ama ben buna izin vermeyeceğim. Şimdilik hırsızlık yapmanıza izin yok, ama ileride gözetim olmadığında, onurunuza teslim edilecek imkanları çalabilirsiniz!” mesajını çocukların gözlerinin içine baka baka veririz.
Tüm sınavlarda ve %99 öğretmen tarafından uygulanan bir yöntemle, yaşamının etkilenmeye en açık döneminde “sen güvenilmez bir kişisin” mesajıyla beyni yıkanan çocuk ve gençlerimizin, erişkin hale geldiğinde niçin türlü eğrilikler yaptığının bu açıklamasını anlayabilen öğretmenlerimize, okul idarelerine, velilere ve nihayet öğrencilere çağrım, bilmeden yaptıklarının ne anlama geldiğini düşünmeleri, ama iyice düşünmeleri ve bu yanlıştan dönmeleridir.
5 Kasım 2001
19Aralık 2012 itibariyle ekleme: “E peki ne yapabiliriz?” diye soran olursa Gözetimsiz Sınav (Onur Sistemi) yazısına göz atmaları önerilir (https://tinaztitiz.com/3646/gozetimli-sinav/).
-
May 25 2012 Gözetimsiz Sınav (Onur Yasası)
Cuma, 28 Aralık 2001
Değerli dostlarım,
Türkiye’de uzunca bir süredir Eğitim Sistemi‘nin yol açtığı sorunları ve ona yol açan nedenleri tanıtmaya ve bu sınav sistemi yerine Onur Sistemi adını verdiğimiz bir yöntemin tartışmasını yapıyoruz.
Sisteme -belki tahmin edilemeyebilir ama- en çok karşı çıkanlar öğretmenler ve velilerdir. Her ikisinin de gerekçesi, Onur Sistemine göre sınavı savunanların, öğrencilerin ne ölçüde “kandırıkçı” -yakıştırılan esas sıfatı söyleyemiyorum- olduklarını bilmemeleridir.
Bir bölüm kişi de Türkiye’nin sorununun bu tür boş işler yerine doğrudan sonuca – yani insanları doğrudan mutlu ve müreffeh yapmak- giden işlerle uğraşılmasıdır.
Aşağıda sizlere herhangi bir yorumda bulunmadan, bir metin sunuyorum.
Selam ve saygılarımla,
Tınaz Titiz
ONUR YASASI (The Honor Code)
Bir öğrenci topluluğu tarafından yürütülen yedi yıllık bir kampanya sonunda, 1921 yılı ilkbaharında, bütün üniversiteyi kapsayacak bir onur yasası ilk kez Üniversitece benimsenmişti. Bu yasa, yıllar boyunca türlü değişiklikler geçirdi. En son değişiklik de 1977 yılının ilkbaharında yeraldı.
Stanford Üniversitesi’nin -halen uygulanan- standart akademik Onur Yasası aşağıdaki gibidir:
- Onur Yasası, öğrencilerin bireysel ve kollektif olarak bir taahhüdüdür. Buna göre, öğrenciler
- sınavlarda arkadaşlarına yardım etmeyecekler ve arkadaşlarından yardım almayacaklardır; sınıf ödevi sırasında, raporların, ya da öğretim üyesinin vereceği nota esas olacak herhangi başka bir ödevin hazırlanmasında izin alınmadan herhangi bir yardımda bulunmayacaklar ve bu gibi bir yardım almayacaklardır;
- Onur Yasasının lâfzı ve ruhuna bağlı kalmak üzere kendilerine düşenleri etkin bir biçimde yerine getirecekleri gibi başkalarının da aynı biçimde davranmaları yönünde aktif olarak hareket edeceklerdir;
- Öte yandan fakülte de, öğrencilerinin onuruna güvendiği için, sınavlarda gözetmen bulundurmayacak ve yukarıda sözü edilen türlü biçimlerde yeralabilecek onursuz davranışları engellemek amacıyla olağanüstü ve mantığa aykırı önlemlere başvurmaktan imtina edecektir. Fakülte, aynı zamanda, Onur Yasasını ihlâl etmeyi özendirebilecek akademik usullere başvurmaktan da kaçınacaktır.
- Her ne kadar akademik şartları tespit hakkı ve yükümlülüğü fakültenin ise de, onurlu bir akademik çalışma ortamı oluşturmanın gerektireceği en uygun koşulların oluşturulmasında fakülte öğrencilerle işbirliğinde bulunacaktır.
Onur Yasasını ihlâl edeceği düşünülen davranış biçimleri arasında aşağıdakiler bulunmaktadır:
- Bir başkasının sınav kâgıdından kopya çekmek veya kendi kağıdından bir başkasının kopya çekmesine müsaade etmek,
- İzinsiz birlikte çalışmak,
- Birbaşkasının yapıtından aşırmalar yapmak,
- Öğretim üyesinin bilgisi ve muvafakati dışında yeniden derecelendirilmek üzere bir test veya sınav kâğıdını revize edildikten sonra sunmak,
- Ev sınavında (take-home exam) izinsiz yardım alıp vermek,
- Bir başkasının yaptığı ödevi kendisininki gibi göstermek,
- Akademik bir çalışma durumunda, makul bir kimsenin, kabul edilemeyecek gibi takdir edeceği bir yardım alıp vermek.
Yakın geçmişte, öğrencilerin karıştığı disiplin olaylarının çoğunda karşılaşılan Onur Yasası ihlâlleri:
Bir öğrencinin bir başkasının çalışmasını kendisininmiş gibi sunması, izinsiz yardım alması veya yardımda bulunması.
Birinci suç için standart ceza, üniversiteden bir sömestre uzaklaştırma ve 40 saat üniversite camiası içinde hizmet etmedir. Ayrıca, çoğu üniversite üyeleri, hangi dersde ihlâlde bulunulmuşsa o dersten öğrenciyi bırakmaktadır.
Birden çok ihlâlde (örneğin, aynı derste bir defadan daha çok kopya etme durumunda) öğrenci üç sömestre üniversiteden uzaklaştırılmakta ve kendisine üniversite camiasında 40 ya da daha çok saat hizmet etme zorunluluğu getirilmektedir.
Bu metin, Prof. Haldun M. Özaktaş, (90) (312) 290 16 19, (secretary) (90) (312) 266 43 07, (90) (312) 266 41 92 (fax) Bilkent University , Department of Electrical Engineering, TR-06533 Bilkent, Ankara, Turkey haldun@ee.bilkent.edu.tr, haldun@stanfordalumni.org, www.ee.bilkent.edu.tr/~haldun tarafından iletilmiştir.
- Onur Yasası, öğrencilerin bireysel ve kollektif olarak bir taahhüdüdür. Buna göre, öğrenciler