-
Eki 24 2025 Minimum, küçük dokunuşlarla neler yapılabilir?
Apaçık Radyo’da “Deprem Riskinin Azaltılması Konusunda Binaların Güçlendirilmesi” konusunda birkaç uzmanın katıldığı bir söyleşide[1], ABD’deki Applied Technology Council adlı bir kuruluşun ATC165 nolu projesinden[2] söz edildi.
Söyleşinin son saniyelerinde (53:38-54:50 arası) söylenen şu sözler, bu yazıyı yazmama yol açtı: “Deprem yönetmeliğinin öngördüğü kontrollu hasar denilen bir seviye var……Ama İstanbulda çok riskli öyle binalar var ki, bu binaların yıkılmaması, minimumda, küçük dokunuşlarla neler yapılabilir konusunda bir çalışma yapılıyor”.
Bu son saniye sözlerini gerçek yaşama şöyle çevirebiliriz:
- İstanbul ve çevresinde deprem açısından “çok yüksek riskli” olan 200,000 bina vardır[3]; bunlardan 1556 sı “her an çökebilir” durumdadır.
- Bu binalarda yaklaşık 3 milyon kişi; her an çökebilir binalarda ise 30,000 kişi yaşamaktadır.
- Kamu yapılarının (bina, viyadük, köprü gibi) %58 i güçlendirilmiş -%42 si ise halen de sürmekte- olup, 1.5 milyon “riskli” özel mülkte bu oran %5-7 arasındadır[4].
- Güçlendirildiği belirtilen %5-7 lik bölüm ise muhtemelen “çok yüksek riskli” bölümden değil, “yüksek rantlı” yerlerdeki dönüşümlere ait olacağı tahminiyle, “çok yüksek riskli” 186,000 bina ya da 2.7 milyon kişi “yaşamını kaybetme riski” altındadır.
- 186,000 binanın yıkılıp yeniden yapılması için para ve yüklenici yoktur. Gerçekleşen az miktardaki dönüşüm ise yüklenicilere ek daire vererek mülk sahiplerince karşılanmaktadır.
- Özel mülkler açısından, Apaçık Radyo yayınında değinilen “çok riskli binaların binaların yıkılmaması için, minimumda, küçük dokunuşlarla yapılabilecekler”bu durumda hem mali hem de teknik yönden tek anahtar çözüm olarak görünmektedir.
- Bu çözüme karşı ileri sürülen argümanlar:
- Mühendislik pratiğinin benimsediği teknikler varken bu çözümler riskleri küçültmez büyütür,
- “Minimumda, küçük dokunuşlar” denilen çözümlerin bina bazında geliştirilmesi de uygulaması da uzman kadrolara ihtiyaç gösterir. Bu kadrolar var mı?
- Harcanacak yoğun emekler sonunda binalar yine yıkılacaktır. Bu israf değil midir?
- Mevzuatımız güçlendirmeyi yeterince tanımlamıyor.
- Merkezi ve yerel yönetimler arasında etkili işbirliğine ihtiyaç gösteren bu yaklaşım, mevcut “mücadele ortamı”nda uygulanabilir mi?
- Güçlendirme konusunda halktaki güvensizlikle nasıl başa çıkılacaktır?
- Bu argümanları her birinde gerçeklik payları olabilir; fakat:
- Mühendislik pratikleri ezberlere değil yaratıcılığa dayalıdır. Bu ve diğer argümanların hepsinin karşısında değeri tartışmasız “daha yüksek” bir karşıtı vardır: Canlı yaşamı! Mühendisliğin ilk görevi yaşamı korumaktır.
- Uzman kadro eksiği iki yolla karşılanabilir:
- İkinci Dünya Savaşı sırasında İngiltere’de doğan radar teknisyeni açığının kapanması için başka dallardaki meslek sahipleri kısa birer eğitimden geçirilerek kullanılmışlardır. Benzer biçimde çok sayıda işsiz üniversite mezunumuz bu amaçla eğitilebilir[5].
- Uzmanların bilgileri birer algoritmaya çevrilerek daha düşük seviyeli uzmanlığa sahip kişilerin uygulaması mümkün olabilir5. Burada Dünya Savaşı ile kurulan benzerlik abartı sayılmamalıdır. 2.7 milyon kişinin yaşamı pekala Dünya Savaşı ile benzetilebilir.
- Evet binalar yine yıkılacak, fakat daha az insan ölecektir.
- Mevzuatın uyumlandırılması “en güç” birkaç konudan birisidir.
- Merkezi ve yerel yönetimler arasındaki “mücadele”nin “işbirliği”ne dönüşmesi ise “istenildiği takdirde” bir saatlik bir süre içinde çözülebilir.
- “Aklı gözünde” deyimi, ancak gördüğüne inananlar için söylenmiş olsa gerek. Milyonlarca insan içinde güçlendirmenin bu modeline razı olabilecek çok sayıda insanın çıkacağı; onların da başka kişilerin ikna olmasında vasıta olacağı beklenir. Bir yerel yöneticinin bu yaklaşımı benimseyip uygulaması, yaygınlaşmanın viral biçimde yaygınlaşması, bir rekabet ortamına dönüşmesi için yeterli olabilir.
Binalarla ilgili bu yaklaşımın yanı sıra yıkıntılar nedeniyle ulaşımın felce uğraması riskine karşı bir öneri, bu satırların yazarınca bir yazıda[6] açıklanmıştı.
Bu radyo haberi aslında çok önemli bir gelişmeyi haber veriyor. Uzun yıllardır yok muamelesi yapılan bir çözümün akıllara gelmiş olması son derecede sevindiricidir. Gereklerinin yapılması ümidiyle.
24 Ekim 2025
Tınaz Titiz
[1] Bkz. https://apacikradyo.com.tr/podcast/altin-saatler/deprem-riskinin-azaltilmasi-konusunda-binalarin-guclendirilmesi
[2] Bkz. https://www.perplexity.ai/search/5b62ca7c-3ec6-47f6-a03c-dcc170d29f65
[3] Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, bu 200 bin binayı “çok yüksek riskli” kategorisinde değerlendirmekte; ayrıca 1,5 milyon civarında konutun genel anlamda riskli olduğu belirtilmektedir. İBB kaynaklarına göre bu binalarda 3 milyon kişi yaşamakta olup; 200,000 binanın, 30,000 kişinin yaşadığı 1556 sı “her an çökme riski” altındadır.
[4] Bkz. https://www.perplexity.ai/search/17c713ad-af09-48c5-a241-c503e1b4355b
[5] Bkz. https://www.perplexity.ai/search/2ac0551d-14a6-402c-a869-15de2eb0a792
[6] Bkz. https://x.com/titiz4873/status/1740632072232763789 veya https://bit.ly/41tWrGI
-
Eki 05 2025 Türkçe Yetkinliği ve “Gürültü”den Arınmış Düşünme
“Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran halk” olarak tanımlanan Türk Milletine ulus kimliğini kazandıran temel öğe Türkçe’dir. Ancak nüfusun bir bölümü Türkçeyi — yabancı diller için kullanılan benzetmeyle — yalnızca “orta düzeyde” konuşup yazabilmektedir[1].
Bu eksikliğin, tahmin edilenden çok daha derin olumsuz sonuçları vardır. Beyaz Nokta®’nın “Önce Anla” ilkesine[2] göre, Sorun Çözme Kabiliyeti (SÇK) yetmezliğinin başlıca nedenlerinden biri, ana dil yetkinliğinin düşüklüğüdür. Bu durum, yapılacaklar listesinde mutlaka yer alması gereken bir eğitim ve dil politikası reformu ihtiyacına, bu ise Beyaz Nokta®’nın Kavram Mutfağı® çevresinde “şimdi ve burada” bir girişime işaret etmektedir.
Türkçe’nin kullanımındaki yetmezlik ile etkileşimli olan bir diğeri Doğru Düşünme[3] becerisi yetmezliğidir[4]. Kendi Kendine içten Konuşma (KKiK) denilebilecek düşünme sürecinin amacı, “istenmeyenden uzaklaşıp istendik’e yaklaşma yolunda, henüz sahip olunmayan bilginin, iç (belleğin taranması, akıl daraltıcıların askıya alınarak tekrar tekrar taranması, sezgiye kulak kabartılması ile) ve/ya dış (başkalarının akılları, makine aklı, AGI/ASI ile) yollardan üretilmesi”dir. İstenmeyen ve/ya istendik şey ne kadar zorlu ise başvurulan yolların çeşitliliği ve gücü de o denli yüksek olacaktır.
Fakat, bu iç ve dış yollar üzerinden yürüyen düşünme süreci sık sık tahminler yaparken[5] içine karışabilen niyet veya akıl daraltıcılar, üretilen bilginin kalite ve güvenilirliğini zedeler. Bu bozucu etkiler (teknik deyimle gürültü), işe yarar bilginin (teknik deyimle sinyal) birbirlerinden ayırt edilmesini çoğu zaman ya da kişi için imkânsız kılar. Katışıksız (gürültüsüz) bilgiye en çok ihtiyaç duyulan yüksek karmaşıklıktaki bekâ sorunları karşısında Doğru Düşünme böylece kritik hale gelir ki Türkiye’deki durum tam olarak budur.
Tablo – Gürültü Türlerine Örnekler
Bazı İç Gürültüler Bazı Dış Gürültüler Eksik / zayıf illiyet halkalarını tamamlamak, süslemek Kirli bilgi kaynağı olarak internet Unvan zorlayıcılığı (“ben …….’ım, bilmem lazım” vb) YZ modellerinden alınan doğrulanmamış bilgiler Bağlı olunan sorgulamaya kapalı ideolojiler, dinler Paralı veya gönüllü Troller Yanlışlanabilirlik kavramının bilinmeyişi Ajanlar Sosyal medyadan viral ve doğrulanmamış alıntılar Yankı Odaları Psikografik tekniklerle kişiye özel koşullandırıcılar Psikolojik harekât Okul öğretileri içine karış(tırıl)mış bilgiden öğrenilmiş Güvenilir olması beklenen kişilerin yalan söylemesi Yanlış ebeveyn öğretilerinden öğrenilmiş Yanıltıcı amaçlı kitap makale vd Eksik mantık eğitimi Yandaş (herhangi bir yönde) medya araçları İkna edici mitlerden (yüzüncü maymun vb) öğrenme Propaganda Patolojik yüksek özgüven / unvan destekli bilgi Zayıf kavram dağarcığını tekrar yoluyla onarma Sorun Çözme becerisinin en güçlü aracı olması beklenen düşünme ve anadilini[6] iyi kullanma konusundaki bu iki derin yetersizliğin, hiçbir diğer sorunla karşılaştırılamayacak derecede yüksek tahrip gücüne sahip olduğu değerlendiriliyor. Her bireyin, içinde yaşadığını algıladığı evrenin büyük ölçüde kavram dağarcığı ve onlardan oluşan bilgi zincirleri yoluyla oluşturulduğu göz önüne alındığında, düşük sinyal/gürültü oranlı bir anadili hakimiyetinin nasıl bir “ek akıl daralması”na yol açacağı kolayca tasavvur edilebilir.
Sinyal/Gürültü Oranı (SGO) nasıl yükseltilebilir?
Bu sorunun olası cevapları, SGO düşüklüğüne yol açan -yukardaki tabloda örneklenen- nedenlere bağlı olduğuna göre, bir gürültü süzücü filtreye ihtiyaç olduğu anlaşılıyor. Bu filtre kişinin kendine sormayı otomatikleştirdiği net bir soru olmalı; üstelik kişi yaşamının sadece ilk evrelerinde değil, herhangi bir döneminde de uygulayabilmelidir. Buna göre bazı soru önerileri; “Bu düşünce, büyük bütünün kendini yenileyebilirliğine zarar verir mi?” ya da kısaca “bütüne zararlı mı?”, “Her şey için de doğru mu?” gibi ifadeler olabilir[7].
Düşüncelerin sürekli olarak filtrelenmesi, özellikle de yöntemin uygulanmaya ilk başlandığı evrelerde, yaş ilerledikçe güçleşebilir. Gürültülerden arındırılmış düşüncelerin yaratabileceği “mutluluk” duygusunun bu güçlüğü aşmada yardımcı bir öğe olması beklenir[8].
SGO yükseltmek için kişilerin kendi kendilerine önerilen formlardaki sorular sormalarına bir seçenek de, YZ dil modelleri yoluyla üretilen “filtreler” kullanılmasıdır.
Chat GPT’nin GPT veya Gemini’nin GEM uygulamalarına sinyal ve gürültünün ne olduğu hakkında örneklerle eğitim verildiği takdirde, bir ses kaydı ya da metnindeki SGO hesaplanabilir. Başlangıçta bir ölçüde rahat iletişimi güçleştirse de giderek kişilerin daha az gürültü içeren ifadeler kullanan iletişim biçimlerine, daha da önemlisi düşünme biçimlerine sahip olması beklenir.
Nitekim GPT yoluyla yapılan Sinyal Gürültü Oranı (SGO) değerlendirmesi[9], metin, ppt sunum veya ses kayıtlarında SGO değerlendirmesi yapılabileceğini gösteriyor. Örneğin, bu metindeki “SGO nasıl yükseltilebilir?” başlıklı paragrafın GPT ile SGO değerlendirmesi şu sonucu vermiştir:
Kısa Özet
Metin genel olarak SGO yükseltme yöntemlerini açıklayan, uygulanabilir öneriler sunan ve teknik çözüm olasılıklarını tartışan bir içerik sunuyor. Gürültü öğeleri çoğunlukla muğlak kavramlar (“büyük bütün”, “mutluluk”) ve sezgi/varsayıma dayalı ifadelerden kaynaklanıyor. Yine de cümlelerin çoğu somut öneri ve mantıklı açıklama niteliğinde olduğundan SGO yüksek sayılabilir.
Hesap: SGO = S / (S + G) = 10 / (10 + 4) = 0.714 (%71.4) ✅
Yapılan değerlendirme[10] bu paragraftaki ifadelerin %70+ oranında anlamlı (sinyal), %30’unun ise (gürültü) niteliğinde olduğunu gösteriyor. ChatGPT’ye öğretilmiş[11] bu algoritma kolayca Gemini’nin benzer GEM uygulamasına da öğretilebilir.
Bu imkânın, yüksek SGO’lu yazılı ve sözel iletişime olumlu etkilerde bulunurken, daha da çok düşünme süreçlerindeki iç ve dış gürültüleri azaltıcı etkilerde bulunması; bunun ise çeşitli durum iyileştirici eylem girişimlerinin “düşünülmesi süreçleri”nde, hatalardan koruyucu ve amaçlara hizmet edici işlevler yapması beklenir.
Beyhan T. Maybach, L. Başar Titiz, M. Tınaz Titiz
5 Eylül 2025, Rev 0
[1] Bkz. https://chatgpt.com/share/68b2a443-b714-800c-a500-9588e39f0ce3
[2] Bkz. “Önce Anla”, https://bit.ly/4lrjTxr No 95
[3] Doğru düşünme; olgulara, kanıtlara ve mantık kurallarına dayanarak, bilişsel çarpıtmalardan ve duygusal önyargılardan mümkün olduğunca arınmış, amacına uygun, tutarlı ve geçerli sonuçlara ulaşma sürecidir. Doğru düşünme mutlak kesinliğe ulaşmak değil, yanılma ihtimalini en aza indirgemek için sürekli ve disiplinli bir çaba göstermektir. Bir varış noktası değil, bir yolculuktur. “Yolculuk” kavramı aslında içinde çeşitli doğruluk tonlarını da barındırdığı için, Etkili Düşünme deyimi de kullanılabilir.
[4] Bkz. https://www.perplexity.ai/search/f0cec6fe-03a6-4cb7-937b-ed43e2807889
[5] İhtiyaca uygun bilgi üretme süreci olan düşünme sırasında beyin sık sık tahminlerde bulunur. Beynin bir Tahmin Makinesi (prediction machine) olduğu ile ilgili bir TEDx konuşması için: https://go.ted.com/eU5WZ
[6] Anneden öğrenilen dil (anadili) ile resmi dil anlamındaki (ana dil) sıklıkla karıştırılıyor. Bu metinde ayrık ve bitişik yazılarak ayırdediş, başka dillerde iki ayrı karşılıkla sağlanmıştır. Bkz. https://bit.ly/4lS6vSu ve https://bit.ly/3VqEZk8
[7] Soru’nun bu hali ister istemez “bütüne yararlı mı?” formunun daha pozitif olması nedeniyle daha doğru olabileceğini akla getirecektir. Yarar ve zarar kavramları hakkındaki şu yazı (www.tinaztitiz.com/15504) bağımsız olarak bir yarar’dan söz edilemeyeceğini, yarar denilen kavramın “zarar vermemek”ten başka bir şey olamayacağı açıklanmaktadır.
[8] Tam olarak doğrulanmasa da “Mutluluk Anlamaktır” sözünün Stephan Hawking’e ait olduğu söylenir ve hemen herkesin bu tür mutluluklara şahit olduğu da bir gerçektir.
[9] Öznel öğelerin ağırlıklı olduğu durumlar için “ölçme” yerine “değerlendirme” terimi; ayrımın belirsiz olduğu durumlarda ise “ölçme ve değerlendirme” ifadesi kullanılmıştır.
[10] SGO değerlendirme metnin her cümlesi için ayrı ayrı yapılıp sonra genel ortalaması kullanıcıya sunuluyor. Cümleler itibariyle değerlendirmeler için bkz. https://chatgpt.com/share/68ba7843-82f0-800c-b32b-8d0c7b48263b
[11] YZ modellerine “öğretme” örnekler yoluyla yapılmakta olup, SGO kavramı da bu metindeki SGO tanımı ve örnekler tablosu yoluyla eğitilmiştir. Bu yolda örnekler arttıkça değerlendirmelerin daha da işlevsel olacağı beklenir.
