-
Kas 01 2020 Otobiyografi kesiti-8: Kumarhanelerle ilgil birkaç anektod…
- Aralık 1987 – Şubat 1989 tarihleri arasında 14 ay bulunduğum Kültür ve Turizm Bakanlığı görevim sırasındaki ilginç bir konu kumarhaneler sorunu olmuştur. Kumar sorunu neredeyse başlangıcı belli olmayan bir sorun ise de, benim burada söz ettiğim bu geniş alanın özel bir dalı olmuştur.
Halk arasında “kollu canavar” olarak anılan ve makineye karşı oynanan kumar dallarından birisi olan slot machines, sosyal dokuya en çok zarar veren öğelerden birisi olmuştur.
Küçük paralarla, üstelik de büyük kazançlar sağlanabileceği gibi inançla oynanabilmesi ve her kayıptan sonra yine küçük paralarla tekrarlanabilme özelliği, bu makinelerin gerçek bir canavara dönüşmesine yol açmıştır.
Yeraltı kumarhanelerine erişimin –özellikle de kadınlar için- güç, dönen paraların çoğu kişinin mali gücünün üzerinde olması; kollu makinelere ise her turistik otelde kolayca erişilebilir olması, bunların yaygınlaşmasının başlıca nedeni olmuştur.
- “Yasaklama” genellikle sevimsiz ve uygun yer, zaman ve kapsamda kullanılmadığı sürece yarardan çok zarar getiren bir araç olsa da, sorun çözme araçlarının oluşturduğu bütün içinde bulunması gerekli bir enstrümandır.
Bu ilkeyi unutmaksızın, turistlerin eğlence seçeneklerinden birisi olarak turistik belgeli otellerde izin verilen kollu kumar makineleri, Türkiye’de yaşayan T.C. vatandaşlarına tarafımdan yasaklandı.
- Yasaklama kararına etki yapan epey faktör olmuştur. Diğer ülkelerdeki uygulamalar, yasaklamanın sonunda yeraltı kumarhanelerinin artması olasılığı vb faktörler yanında, bir gün İstanbul’da bir turistik oteldeki birebir gözlemim gözlerimin iyice açılmasına neden oldu.
Tezgahtarlık yaparak, hasta kocası ve küçük oğluna bakan bir kadın, komşularının anlattıklarından etkilenerek, çektiği mali sıkıntılara bir çözüm olması için –ve bir kumar tutkusu olmaksızın- kollu makinelerde oynamaya başlamış.
O güne kadar küçük birkaç meblağ hariç derdine deva olabilecek bir para da kazanamamış. Fakat bu arada umulmayan başka bir şey olmuş. Bunu ben birkaç kişiden daha dinlemiştim; makinenin kolu çekildiği anda duyduğu sese bir tutkuyla bağlanmak!
İlk bakışta anlaşılmaz –ve saçma- görünen bu tutku tüm haftalığını alıp götürmeye başlayınca, kadın bir çözüm(!) buluyor: O güne kadar o taraklarda bezi yok iken, bu defa o otelde –parası bitince- erkeklerle yatıyor ve kazandığı parayla alt kata inip tekrar o tutkulandığı sese para yatırıyor.
Kumar, kuşkusuz herkes için riskli bir alışkanlık olsa da özellikle dar gelirli sosyal kesim için gerçek bir canavara nasıl dönüştüğünü göstermesi açısından bu örneği hiç unutmadım.
- Yasaklama kararından hemen sonra, kollu canavarların ne büyük –ve güçlü- bir sektör olduğunu anlamam çok vakit almadı. Başlangıçta basının küçük bir bölümü hariç çoğunluğu yasaklamanın lehinde tutum alırken, kısa süre içinde tek tek tüm sesler kesildi. İki kişi hariç: Uğur Dündar ve Bekir Coşkun.
Bu iki kişi tehdide pabuç bırakmadan sonuna kadar desteklediler. Özellikle sevgili Uğur Dündar’ın, şahsıma yönelik eleştirilere karşı takındığı tutumu hiç unutmayacağım.
Görevden ayrıldıktan yıllar sonra bir TV programında kendisini izlemiştim. Orada da bu vefalı tavrını göstermiş ve o zamanki mücadele bağlamındaki rolümüzü belirtmeden geçmemişti.
- Yeşilköy hava alanı VİP salonunda, İstanbul’dan Ankara’ya gitmek üzere bekliyorum. VİP salonu biraz yol geçen hanı gibidir. O salonu kullanabileceklerle hiç ilgisi olmayan kişiler de sık sık oralarda bulunur.
Kürk mantolu bir hanım; kim olduğunu bilmiyorum. Kürk manto giymesi hariç saygın bir hanım da olabilir. Yanıma yaklaştı ve o çok bilinen yağdanlık bir tavırla beni çok takdir ettiklerini vs anlatmaya başladı. Fakat konuşmasında sürekli vurguladığı “biz” deyimini merak ettim ve sordum: Affedersiniz “biz” kimdir?
Kadın biraz şaşırarak –bilmekliğim gerektiği halde bilmediğim için-, “biz ‘Talih Oyunları Salonları Mahalleri İşletenleri Derneği’yiz”; sizi çok seviyoruz ama sektörümüze de zarar veriyorsunuz, büyük vergi kaybına neden oluyorsunuz” deyince dayanamayıp, “merak etmeyin, sizlere diğer yasa ve ahlâk dışı alanlarda çalışma imkanı tanıyacağız” deyivermiştim.
- Rahmetli Özal bakanlarına rahat bir çalışma ortamı yaratır, ancak önemli kararlar konusunda telkinde bulunurdu. Benim kendisiyle çalıştığım –Devlet Bakanlığı da dahil- 4 yıl içinde hatırlayabildiğim tek telkini –o da bir arkadaşım yoluyla- kumarhanelerin Kıbrıs’ta açılmasına izin verilmesiydi. Uygun dille reddedince konu bir daha –benim zamanımda- gündeme gelmedi ve bunu ima eden hiçbir şey de söylemedi.
Bu kadar geniş ve doğrudan rant içeren ve uğrunda cinayetler işlenen bir konuda kuşkusuz hatırlanabilecek birçok şey vardır. Ama aradan geçen yirmi yılı aşkın sürenin aşındırıcılığını bir anda aşabilenler bunlardır..
30 Ocak 2012 Pazartesi