-
Eki 26 2015 “Ortak Kullanım Trajedisi” ve “Likit Demokrasi”
Önce biraz önbilgi:
Ortak Kullanım Trajedisi (Tragedy of Commons) ilk olarak William Forster Lloyd, daha sonra da Garrett Hardin tarafından, ortak kullanılan kaynakların, kaynağın sahibi olanların tümüne en yüksek çıkarı sağlayacak şekilde değil de, herkesin sadece kendi çıkarını gözetecek şekilde kullanımını ifade etmek amacıyla kullanılmıştır.
(Her ne kadar daha sonraları, ortak varlıkların kullanımları ile ilgili -trajediye yol açmayacak- paylaşım modellerinin mümkün olduğu ortaya konulmuş ise de, önerilen modellerin -henüz- “öneri”den ileri gidemediği, gezegenimizin durumundan görülmektedir)
Kullanımı kurallara bağlanmamış meralardaki aşırı otlatma konusunda, Victoria döneminin bir ekonomisti olan W.F. Lloyd tarafından 1883 yılında yazılan bir yazıda kullanılan bu kavram, 1968 yılında da G.Hardin tarafından yazılan bir makaleyle geniş kesimlerin ilgisini çekmiştir.
Kendi alanında bir klasik sayılabilecek bu makale, küresel ısınma da dahil birçok sorunun kaynağını ortaya koyuyor: Grup (aile, kurum, kesim,, ulus vb.) çıkarı karşısında bireysel çıkar!
Hardin makalesinde, söz konusu sorun’un teknik yollarla çözülemeyeceğini; teknik çözümün, doğal bilimler alanında gerçekleştirilen, insani değerler veya ahlâki düşüncelerde herhangi bir değişikliğe pek az yer veren ya da hiç̧ yer vermeyen bir çözüm olarak tanımlıyor[1].
Kavramın gerek ortaya koyuluşu gerekse yaygınlaşması maddesel kaynaklarla ilgili; otlaklar, ormanlar, atmosfer, denizler, deniz ürünleri gibi.
Ortak kaynakların bireysel çıkarlar uğruna aşırı kullanımı gibi, eksik kullanımları da aynı derecede ciddi bir sorundur. Örneğin, toplumun aydın tavırlı[2] insanlarının ilgi göstermeleri gereken konulardan geri durmaları da yine Ortak Kullanım Trajedisi kavramıyla ilgilidir.Çünkü aydın tavır (ya da örnek tavır) aynen otlaklar, denizler vd. kaynaklar gibi toplumun ortak kaynağıdır, hatta en değerlisidir.
Ortak kaynakların aşırı kullanım yoluyla istismarına nasıl ki doğal bilimlerin “teknik” çözümleriyle engel olunamıyorsa, benzer şekilde eksik kullanımlarının da kurallar vazederek artırılması imkansızdır.
Giderek karmaşıklaşan toplum yaşamının gerektirdiği “aydın tavır” katkısının, dünlere göre çok daha fazla olması gereği kolayca görülebiliyor. Bu bağlamda, plüralist demokratik yaşama öykünen insanımız açısından, giderek de artacak bir katkı söz konusudur.
Daha düz Türkçe ile, dünün az karmaşık ve çoğunlukçu demokrasinin normlarına göre insanlarımız sorumluluklarını yönetimlere ihale edegelmiş; yönetimler de yetmezliklerini anlaşılmaz söz söyleme ustalığı yoluyla muhaliflerine fatura etme yolunu seçmişlerdir.
Bugünün –öykünme de olsa- çoğulcu demokratik yaşamın daha karmaşık ilişkileri içinde ise, gerçekleştirmesi gereken uyum için artık bireysel olarak değişmek zorundadır. Bu değişim, söz kalabalığı, unvan ardına sığınma, kalabalığa karışma, sürekli yakınarak kendini unutturma, mazeret gösterme, “zaten” değişim içinde olduğunu iddia etme ya da benzer kurnazlık ve/ya vurdumduymazlıklarla geçiştirilebilir türden değildir.
Daha daha düz Türkçe ile, dünün zihinsel donanımı ile bugünün karmaşıklığı içinde ve de dünün refah koşulları içinde yaşayamazsınız; eğer yaşayabiliyorsanız, bu mutlaka “aşırı otlama” yoluyla kendi çocuk veya torunlarınızdan çalınarak oluyordur.
Buna göre milyon dolarlık soru!
Madem Ortak Kullanım Trajedisi sorunu doğal bilimlerin teknik çözümleriyle (yasaklama, teşvik etme gibi) çözülemiyor ve madem toplumsal nitelikli sorunlarımızın çözümleri, aydın tavırlı kategorisindeki insanlarımızın katkılarına gereksinim gösteriyor,
Bir yanda herhangi bir bedel ödemeden yaratılan sonuçlardan yararlanan –ama sürekli de yakınan- “bedava biniciler[3]” ile diğer yanda o sonuçları üretmek yolunda çeşitli türde çaba harcayanlar. Bu ikilem nasıl kırılabilir, dahası kırılabilir mi?
Kırılabilir, kırılmalı!
Bu ikileme tek neden yol açamayacağına, ama yüzlerce neden de eşit ağırlıklarda olamayacağına göre, kritik[4] (eleştirel) düşünerek bunların en ağırlıklılarını eleyip, onlara çareler düşünmek tek çıkar yol gibi görünüyor. Buna göre en önemli görünen dört neden için şöylesi bir sıralama olabilir:
Olası neden 1. Ne “bedava binici” ne de “çaba harcayan” kategorisinde olmasına karşın, önemsenmedikleri için katkı süreci dışında kalmış olan gençlerden katkı alınmaması.
Çözüm önerisi 1 Aydın olmanın belki de temel kuralı sayılması gereken “bildiklerinden emin olmamak, kuşku duymak” yeteneğine doğal olarak sahip olan, fakat kısa bir süre sonra bu yeteneklerini kaybedebilecek olan gençler (ve çocuklar), erişkinlerimizin çok sözünü etmelerine rağmen hemen hiç kullanmadıkları –hemen her konudaki- ortak akıl süreçleri için mükemmel birer paydaştırlar.
Onları –hangi eğitim düzeyinde olurlarsa olsunlar- ortak akıl süreçleri içine katmak gerekir.
Olası neden 2. Network, Ortak Akıl, Doğru Soru Sorma vb. teknikler konusunda kendilerini yeterince iyi hissetmeyenler.
Çözüm önerisi 2 Oluşturulacak Sorun Çözme Gruplarına, bu konularda mentorluk edilmesi yeterli olabilir.
Olası neden 3. Katkıda bulunabileceği eylemlerin paydaşlarının herhangi diğer bir hatta aynı konudaki çözüm önerisine tepki duyduğu için katılmayanlar (örn. Nükleer karşıtı –ya da yandaşı- olduğu için veya her konuya din –ya da bilim- odaklı yaklaştığı için, … gibi).
Çözüm önerisi 3 Evet-Hayır Demokrasisi (https://tinaztitiz.com/wp-content/uploads/2020/01/E-H_Demokrasisi.pdf) yerine Likit Demokrasi (http://bit.ly/1H4HLwO) yaklaşımını yaygınlaştırarak.
En basit anlatımla, temsili demokraside tüm seçimlerimizi bizim yerimize yapması için birer kişi (milletvekili) ya da siyasi parti yetkilendiririz. Böylece, yetkilendirdiğimiz kişi / parti dışındakileri -hiç öyle düşünmesek de- “işe yaramaz” olarak nitelemiş oluruz. Bu sistemin garabeti bellidir.
Likit demokratik sistemde ise, her konu için ayrı bir kişi / partiyi görevlendiririz. Böylece, her konuda en yetkin olanları yetkilendirmiş oluruz.
Buna göre, bir topluluk içinde, kimi görüşleri onaylamadığı ve karar alma süreçlerinde de ya hep ya hiç şeklinde hareket edileceğini bildiği için topluluğa katılmayı ret eden kişiler, likit oylama yöntemiyle karar alınması halinde çalışmalara katkıda bulunabileceklerdir.
Olası neden 4. Girift hale gelmiş ve sebep ve sonuçları birbirine karışık hale gelmiş sorunlar yumağının neresinden tutulacağı konusunda tereddütte oldukları, ortalıkta dolaşan çeşitli çözüm önerilerinin hiçbirisinin derde deva olamayacağına inandığı için geri duranlar.
Bu gruba “şimdi ve burada” tipi çözüm (http://wp.me/p2t6mi-1PH) arayışları içinde olup, uzun vadeli çözümleri hayalci bulanlar da dahil edilebilir.
Çözüm önerisi 4 Sorunları doğrudan çözme yerine önce onları anlama, bunun için de Kök-sorun, Sorun Kimyası gibi yaklaşımlarla kavram dağarcıklarını zenginleştirici programlar önerilir.
Katkısı alınamayanlar içinde büyük çoğunluğu oluşturan bu dört grup içindeki her birey için etkili yöntemler kuşkusuz farklıdır. Bununla beraber bu konuların işlendiği TV ve radyo programları[5] ile, bunların kayıtlarını içeren DVD’lerin hazırlanması yararlı olabilir.
26 Ekim 2015
[1] İlgili makaleler için bkz. http://bit.ly/1Xqmxmm
[2]Eğitim düzeyi veya herhangi bir alandaki kariyerinden çok, çevresindekilere daha doğruyu, daha iyiyi ve daha güzeli bizzat örnek olarak göstermek, aydın olmanın bir ölçütüdür denilebilir.
Bir diğer ölçüt ise, aydınlatma işlevini bir toplumsal sorumluluk olarak duyumsayarak özellikle de bunu uygun sayılmayabilecek koşullarda da yerine getirmektir.
Kişiliğinin tüm yönleriyle olmasa da bazı yönleriyle çevresindekilere örnek olabilmek, daha gerçekçi bir beklenti olup, o kişiye örnek tavır sahibi denilebilir. Hemen herkesin en az bir konuda örnek tavrının olabileceği unutulmamalıdır.
[3] Bedava binici problemi (free rider problem), (bkz. https://en.wikipedia.org/wiki/Free_rider_problem) ekonomide mal ve hizmetlerden ücretsiz yararlanmaya verilen bir addır. Problem, bu durumlardaki olumsuz etkilerin nasıl sınırlanacağıdır. Örneğin, 65 yaş üstü kişilerin kamu taşıtlarından ücretsiz yararlanmaları bir “bedava binici problemi” olup, bu tür kişilerin örneğin yoğun sabah trafiğinde işe gidenleri engellememesi için kimi ülkelerde sabah ve akşam saatlerinde ücret ödemeleri gibi önlemler alınmaktadır.
[4] Kritik, Grekçe krisis = elemek kökünden türeme. Eleştiri de benzer kökten.
[5] Bu bağlamda bir dizi konunun işlendiği TV ve radyo programları için bkz: http://www.beyaznokta.org.tr/oku.php?id=224, http://www.beyaznokta.org.tr/oku.php?id=504, http://www.beyaznokta.org.tr/oku.php?id=585, http://www.beyaznokta.org.tr/oku.php?id=251
-
Eki 26 2015 EVET-HAYIR DEMOKRASİSİ ARTIK YETMİYOR
Düşünce tarihimizin bütünü, evet-hayır mantığı’na (binary logic) dayalı olarak gelişti. Teknolojide alınan yola bakıldığında, o gelişmenin bütünüyle evet-hayır mantığının ürünleri olduğu görülecektir. Özellikle de son 25 yılın bilgisayar alanına getirdiği gelişmeler tamamen bu mantık sisteminin muhteşem eserleridir.
Bu yüzden de hemen her değeri, her sistemi sorgulayan insanlar, bu mantık sistemini sorgulamadı. Ama acaba aynı şey, insan davranışları ve toplum yaşamı için de söylenebilir mi? İnsanlığın bugün karşıkarşıya bulunduğu ‘kaos’un oluşumunda acaba bu kutuplaştırıcı mantık sisteminin rolü ne olmuştur?
1980 öncesinde ülkemiz insanlarının sağcı ve solcu olarak iki-ye ayrılma “zorunluğu”, Cumhuriyet mi yoksa Tercüman mı okuduğu, bıyıklarının pos mu, pala mı olduğu hep bu ikili mantık sisteminin ürünleri değil miydi? Bir insanın, bir kısım değerleri sağ (denilen) ve bir kısmını da sol (denilen) Dünya görüşünden alması, iki gazeteyi de okuması ve mesela bıyıksız olması acaba mümkün değil midir?
Bugün bunları geride bıraktık. Ama ikili mantık sistemi aynı gücüyle yerinde oturup düşüncelere yön veriyor. Artık kimse kimseye sağcı mı solcu mu olduğunu sormuyor ama bu defa da Türk mü Kürt mü olduğunu merak ediyor. Ve kimse de hem Türk hem de Kürt olabilmenin mümkün olup olmadığını tartışmıyor.
Teknolojide çok kullanışlı olan, hatta toplum yaşamı pek karmaşık değilken o alanda da pekala geçerli olan evet-hayır mantığı artık toplum yaşamında hatta artık teknolojide ve özellikle de evet-hayır mantığının en çok kullanıldığı bilgisayar alanında da yetmemektedir. Bu yetmezlik nedeniyle, yeni nesil bilgisayarların tasarımında ikili mantık yerine Fuzzy Logic denilen ve 0 ile 1 arasında başka değerlerin de bulunabileceğini kabul eden yeni bir mantık sistemi kullanılmaya başlanmıştır.
Teknik alanda dahi yetersizliği ortaya çıkan bu mantık sistemine dayalı olan demokrasi anlayışı da artık Demokrasinin başlıca aletlerinden biri olan “seçim”, ikili mantığın en çarpık ürünlerinden birisidir. Bir seçmen A, B, C gibi ü. adaydan birini seçmek zorunda bırakıldığında, oy vereceği adayın dışında kalan iki adayı -birbirlerinden ne kadar farklı olurlarsa olsunlar-, “yaramaz” safına koymaktadır.
Halbuki, bu üç adayın hepsi de yarayışsız, üçü de yarayışlı olabileceği gibi, herbirinin bazı özellikleri “tercih edilebilir” durumda olabilir. Zaten genellikle karşılaşılan durum da bu olmasına karşın sırf mantık sisteminin gereği olması nedeniyle doğru olan yerine, bu acayip tercih yapılmak zorunda kalınmaktadır.
Nitekim, sistemin bu eksikliğini gidermek için “koalisyon” denilen araç geliştirilmiş, seçmenlerin katılmadığı, muhtemelen olurlarının da bulunmayabileceği bir süreç parçası sisteme dahil edilmiştir. Bütün bunlar ikili mantık sisteminin eksikleridir.
Her nekadar demokrasimizin iyi işlemeyişinin nedeni yalnızca, sistemin esas aldığı mantık sisteminin yetersizliği değilse de, restorasyonu kaçınılmaz olan demokrasimizin geçireceği onarım sürecinde bu temel yetmezliğin de dikkate alınması zorunludur. Hiç olmazsa böylece önemli bir konuda Dünyaya bir örnek vermiş de olabiliriz.
İkili mantık sisteminin yıkılması, benimle beraber misin- bana karşı mısın? mantığına dayalı tüm kurumların yeniden yapılanmasına, belki de bazılarının tamamen ortadan kalkmasına yol açacaktır.
Bir senet etrafında -ki bu bir dernek tüzüğü ya da bir parti programı olabilir- bir araya gelmeye mecbur kalan insanlar, birbirine zıt görüntüler verseler dahi artık aynı anda birden fazla sayıda kümenin üyesi olabilmektedir.
Bu eğilimin doğal bir sonucu “çok az sayıda kişiden oluşan kümeler” dir. Bunlar birer “uyum ve güven grubu” olacaklar, birbirleriyle birçok konuda -herhangi zorlayıcı bir senet olmadan- anlaştıkları için, kurumlardaki geleneksel zorlayıcı ve yapay (ve de işlemeyen) denetim, yetki devri (delegasyon) ögeleri ortadan kalkacaktır.
Bugünkü siyasi sistemimizi ve özellikle de siyasi partilerimizi bu anlayışla yeniden yapılandırmaya mecburuz. Bu, belirli özellikler çevresinde uyum ve güven oluşturmuş, küçük ve çok sayıda siyasi partinin parlamentoyu oluşturması, bunların da aralarında uzlaşacakları konular yönünde icraat yapacak hükümetleri görevlendirmesi demektir.
İkili mantık sistemi yerine geçecek olan Fuzzy mantığı ‘na göre, seçimlerde birden fazla partinin seçilmesi mümkün olabilecek, daha doğrusu partilere birer not verilecektir. Böyle bir değerlendirmenin sonuçları muhakkak ki geleneksel evet-hayır mantıklı seçime göre farklı sonuçlar, yani farklı parlamento yapıları verecektir. Bunun ise, insanların tercihlerini çok daha doğru olarak yansıtacağı bellidir.
Bugün için spekülasyon gibi görünen bu konu yakın bir gelecekte -bir biçimde- yaygın olarak Dünyada tartışılmaya başlanacaktır*. Niçin önce Türkiye’de tartışmaya başlamayalım? Temiz Siyaset platformunun oluşumuna en büyük katkı bu olacaktır.
Aralık-1993
Rev. Eylül 2016
(*) Nitekim şimdilerde gündemde olan Likit Demokrasi kavramı tam olarak budur.