Otobiyografi kesiti-13: Berlin Kültür Başkenti
Yıl 1988. Yer Berlin-Almanya. “Berlin Kültür Başkenti” kutlamaları çerçevesinde bir konsere T.C. Kültür Bakanı olarak davetliyim. Eşimle birlikte belirtilen saatten epey önce konser mahallindeyiz.
Konsere Almanya devletinin bakanları, başbakanı ve Cumhurbaşkanı Richard von Weizsäcker de katılacak. Cumhurbaşkanı dışındakiler de önceden gelmişler ve bizlerle birlikte fuayede bekliyorlar.
Bizim adetlere göre cumhurbaşkanları herkes yerine oturduktan sonra, konserin başlamasından 3 dakika kadar önce salonu teşrif edeceği anons edilir; herkes ayağa kalkar, cumhurbaşkanı salona girer, birkaç adım sonra durur ve İstiklal Marşı çalınır. Ve bitişinde CB da yerine oturur ve konser başlar.
Adet her yerde aynı olacağına göre Weizacker’in henüz gelmemiş olması normal bir durum.
Nihayet salona girişimiz için anons yapıldı ve herkes kendine ayrılan yere oturdu; sadece Cumhurbaşkanı ve eşi için iki kişilik yer boş kaldı; onlar da adet gereğince gelip oraya oturacaklar.
Yalnız -bizde de var olan- bir durum dikkatimi çekti: Koltuk aralarında, merdivenlerde ayakta bekleşen rastgele kıyafetli (bu özensiz kıyafet konusu özellikle dikkatimi çekti) epey bir kalabalık var. Bir süre içinde o insanları inceleyince durumu çözdüm: Bu rastgele görünüşlü kişiler, salondaki önemli devlet büyüklerini (tabii beni ve eşimi de) koruma amaçlı servis elemanlarıydı ve dikkat çekmemek için böyle giyinmişlerdi.
Nihayet “kimse dışarda kalmasın” anlamında bir anons zili daha çaldı ve herkes CB ve eşinin salonu teşrif edecekleri kapıya bakmaya başladı(k).
Fakat birkaç saniye sonra görevli kişiler kapıları tam 20.30’da kapadılar ve ardından o aralarda bekleşen ve benim servis elemanı sandığım kişiler boş buldukları yerlere oturmaya başladılar ve birkaç dakika içinde ayakta kimse kalmadı ve tabii CB için ayrılan iki koltuk da dahil doldu. Ardından bir görevli sahneye çıkıp herkese hoşgeldiniz ve konserin mahiyeti hakkında bilgi vermeye başladı, alkışlandı ve şef değneği ile müziği başlattı.
Ve birkaç dakika sora, salonun arka taraflarından bir kapıdan Von Weizacker (o zaman 68 yaşında) eşinin elinden tutmuş telaşla içeri girdi ve kendilerine ayrıldığını bildikleri en ön sıradaki koltuklara yöneldiler. Fakat orası -ayakta bekleşen o pejmürde kıyafetlilerden ikisi tarafından gasp edildiği için- doluydu. İşin ilginci ne CB “ kalksanıza koca CB gelmiş ayaklarınızı uzatmış oturuyorsunuz, bizim örf ve ananelerimizde böyle şey yok” dedi ne de oturanlar kalıplarını bozdu. CB ve eşi araya araya, ara veya arka sıralarda boş kalmış iki koltuk bulup oturdular.
Ara verildiğinde bir görevli sahneye çıkıp, Cumhurbaşkanı ve eşinin gecikmesi nedeniyle özürlerini izleyiciler ile paylaştı.
Bu olay o salondakiler için sıradan bir olay olabilir ama benim için yaşamımdaki gerçeklik anlarından birisi, belki de en önemlilerinden birisiydi.
Demek ki bir toplum ve ülke sadece belirli kişilerin niteliği ile değil, aynı zamanda onun çevresindeki insanların da nitelikleri ile yükseleyebiliyormuş.
28 Eylül 2023 Alanya
İşte tam da bunun içindir ki Atatük’ün niteliği bu toplumu ileriye götürmeye yetmedi !!!!
Toplumsal zihniyet sorunumuz.
Davranışların göstermelik olmak yerine; içselleştirilmiş olması.