Otobiyografi kesiti-12: “Kaş Yaparken Göz Çıkarmak” ya da “Yarar Yerine Zarar Vermek”!

Bundan önceki “otobiyografi kesiti” ile başlayan yazılarımda hep kendi başımdan geçmiş ilginç (ve başkalarının tekrarlamaMAsı önerilen) olaylara yer verdim. Bu yazımda yine kaçınılması gereken bir tutumu, ama bu defa başımdan geçen değil şahit olduğum bir olayı örnekleyerek anlatacağım.

Bu farklılığın nedeni, Adil Yaşam® paradigmasının “mesaj iletme ağızları”ndan birisi olan Marmelat® adlı vantrolog kuklasının bir şarkısını duyuran bir haber (https://bit.ly/3roK15m). Haberdeki şarkı videosunun sonunda şöyle bir kapanış sloganı var: “Zarar Verme Yarar Sağla”.

Ben ise bu konuda farklı düşünüyorum: İnsan türünün, “bütün”ü oluşturan bileşenlerden farklı bir misyonla dünyaya gönderildiği anlayışına dayanarak öylesine yıkıcı benciliğe dayalı insan odaklı yaşam biçimi yaratmışız ve bütüne o kadar çok yönlü zarar veriyoruz ki, bu külliyetli kötü alışkanlıklardan vazgeçmek yerine birazcık kefaretini verip (yani iyilik yaparak) bütünün (diğer adı Tanrı, Allah) olası gazabını biraz olsun dindirmiş oluyoruz(!). 

Tüm verdiğimiz zararlardan vazgeçsek (mesela) ve artık biraz da iyilik yapmaya karar versek bu defa daha da zor bir durum ortaya çıkacak: İyilik yapalım derken -neyin iyilik sayılacağına pek kafa yormamış isek- acaba zarar vermiş olabilir miyiz? Yani kaş yapayım derken göz çıkarmak gibi. İşte bu yazı göz çıkarma olasılığına dikkat çekmek için yazıldı. Daha da açıkçası, fayda denilen şeyin aslında zarar verilmesini önlemekten başka bir şey olmadığını açıklamak için.

Gelelim gözün nasıl çıkarılacağına!

Yıl 1972. Yer Zonguldak. E.K.I. Ereğli Kömürleri İşletmesi, Yöneylem Araştırması ve Otomasyon Grup Müdürlüğü. Grup yeni oluşmuş, amacı maden ocağına bilişimi ve yöneylem araştırması tekniklerini sokmak. Tahmin edilebileceği gibi Müslüman mahallesinde salyangoz satıyoruz.

Müessese içinde açıktan bir muhalefet yoksa da hiç olmazsa adını yanlış ifade ederek örtülü bir karşı duruş sergileniyor: “Yönelme Araştırma ve Oturmasyon Grubu” gibi.

Grupta üç müdürlük var: Yöneylem Araştırması, İstatistik, Bilgi İşlem. Bu bölümlerden ilkinin yöneticiliğini ben yapıyorum. Bilgi İşlem bölüm müdürü ise (vefat) son derece yaratıcı çözümleri olan bir arkadaşımız. Yaratıcılığının ölçüsü olarak örnek, şehirde kiraladığı bir hobi dükkanında uçak yapması. Denizden kalkıp denize inmesi planlanan uçağın her ne kadar birinci prototipi başarılı olamasa da devam etmişti. 

O sıralar bir otomobile sahip olmak her mühendisin harcı değildi. Ama bu arkadaşımın ailesinin de hali vakti yerinde olduğu için klasik Amerikan arabalarından birisine sahipti. Anlatmak istediğim olay bu arabayla ilgili.

Bir gün arabadan bazı alışık olunmayan -bir arıza habercisi gibi- sesler gelince, bir tamirciye gidilir ve araba bir lift ile kaldırılıp bu sesin kaynağı aranmaya başlanır ve kısa sürede de bulunur: Arkadan çekişli arabanın öndeki motorunun gücünü arka tekerleklere aktarmaya yarayan şaft hafifçe eğilmiştir.

Yüksek kaliteli çelikten mamul şaftın basit yollarla düzeltilmesi mümkün görülmediği için, arkadaşımızın hemşerisinin de önerisiyle şaft önce iyice ısıtılıp sonra da eğim giderilecek şekilde dövülür ve hiç sarkma kalmayacak şekle getirilir. (Tabii bu işlerin ne kadar külfetli olduğu tahmin edilebilir.)

Arkadaşım ve onun hemşehrinin ortak akıllarıyla “düzeltilen” şaft yerine biraz zorlukla takılır; çünkü düzeldiği için boyu birkaç milimetre de olsa uzamıştır. Bu fazlalık da yine ortak akılla tornada alınarak, şaft tam yerine oturacak hale getirilir. Bütün bunlar olurken, sık sık Amerikan endüstrisinin yetersizliğinin de aramızda konuşulduğunu kaydetmeliyim.

Bu başarılı operasyon sonrasında aracın kontak anahtarı çevrildiği ilk birkaç milisaniye içinde şaft birkaç yerinden kırılır.

Bu defa kısa sürede soruna tanı konulur: Yüksek kaliteli çelik şaft çok ısıtıldığı için mukavemeti azalmış ve kırılmıştır.

Yeni ve aynı kalitede şaft imal etmek imkanı olmadığı için tek çözüm, aynı şaftın ABD’deki firmasından ithal edilmesidir. O günün döviz sıkıntıları ve mevzuat sıkıntıları içinde bunun ne kadar zahmetli olacağı bellidir. Bir seçenek arabayı hurdacıya bırakmak ise de orijinalinin ~20,000 ABD Doları olması, birkaç bin dolarlık yeni şaftı haklı gösteriyordu. Ve uzun bir süre ve çaba sonunda şaft ithal edildi.

Ama o da ne?

Yeni gelen şaftın koruyucu kutusundan çıkarılıp onun da eğri olduğunun görülmesi, arkadaşım için tam bir gerçeklik anıydı. Firmayla yapılan  yazışma eğriliğin nedenini açıklıyordu: Uzun bir araç olduğu için boyu da uzun olan şaftın sükunet halindeki küçük sarkması, belli bir hızla dönmeye başladığında azalıp, hız arttıkça sıfıra iniyordu. Yarar sağlamak amacıyla yapılan bu bilinçsiz müdahale bu komik durumu doğurmuştu.

Yarar sağlamak hemen bütün kültürlerde kutsanan bir terimdir. Gerçekte yapılması gereken ise, yarara ihtiyaç bırakılmamasıdır. Şu ilkenin akılda tutulması kişiyi güvenli bölgede tutabilir: “Hiçbir zarar, yarar sağlayarak tazmin edilemez.” Deming’in kalite devriminin başladığı nokta bu ilkedir.

22 Eylül 2023

4 Yorumlar

  1. “Do it right the first time” der kalite ilkesi, tabii ilk kezde doğru yapmak için bir çok kez yanlış yapmak gerekiyor, artık nasıl uygulamaya geçer bilemiyorum.

    1. Deming’in önerisini hatırlarsınız: Yapmadan önce düşün, yanlış yapmış başkalarına sor, kayıt tut sonra yap. Yine yanlışsa bundan ders al süreci tekrarla. (Dr. Deming. by Rafael Aguayo)

  2. Yıkıcı bencilliği hak sayıp, toplumsal çıkarları hiçe sayan davranışların doğallaştığı bir düzen,

  3. Yarar sağlamayı düşünerek verilen zararları çocuklarına “ben senin iyiliğin için yaptım” diyen ebeveynenler çok denemişlerdir. Yol açtıkları zararların sonunda topluma sorun olarak yansıdığı biliniyor.
    Yaşamsal devinimlerimizin başkalarına faydası dokunacak cinsten olmasına özen gösterip, onların tercihine müdahale edici olmamayı gerektiriyor.

Yorum Gönder