Otobiyografi kesiti-15: Ezber, öğrenmeyi nasıl önler?
Bilgileri akılda tutmak yerine, onları türetebileceği çok az sayıda ilkeyi aklında tutma yöntemini, geometri ve aritmetiğe uygulayarak yaklaşık 70 sayfa içinde ilkokuldan liseye kadar kullanılabilir bir belge haline getirmiş bir sıradışı kişiyle tanıştım. Bir kere daha emin oldum ki bu yöntem sadece matematik için değil, tüm derslere, hatta tüm yaşama uygulanabilir ve eğitim sistemimize musallat olmuş ezber1 geleneğinin yıkıcı etkilerini tedavide kullanılabilir. Nokta!
Şimdi bir adım daha geriye gidip, “niçin öğrenmeli?” konusunu kurcalamak istiyorum. Yaşamının odağı “oyun oynamak” olan 0-12 yaş aralığında ya da “cinselliğin keşfi” odaklı 13-18 çağlarında, matematik, tarih ya da müzik derslerinin -hele de ezberle- anlamı nedir? Çocukların her yaşta ısrarla sordukları, verilen üstünkörü (sen anlamazsın, ben de pek anlamıyorum mealindeki) cevaplara rağmen sormaktan vazgeçmedikleri bu soru, bugün Eğitim Devrimi2 olarak adlandırılan yaklaşımı üretmiştir; o da şimdilik.
1996-98 yılları arasında bir k12 kolejinde görevim oldu. Ezbersiz Eğitim3 adlı yaklaşımı tanıtmak için bir konferans için davet edildiğim İzmir’de bir kolejde, okul sahibinin teklifi üzerine tam yetkili yönetim kurulu üyesi olarak 3 yıl aralıksız görev yaptım. Zamanın MEB müsteşarı Bener Cordan da tüm bağlayıcı kuralları esnetip; o kuralları denetlemekle görevli müfettişleri de bir anlamda sistemi diğer okullara yaymakla görevlendirmişti. Şimdilerde inanılmaz görünebilir ama aynen böyleydi.
Bu deneyim sırasında4 şu soruyu hep sordum: Lisedeki bir genç kız/erkek için, örneğin “ikinci dereceden bir fonksiyonun köklerinin parametrik incelenmesi” kadar sinir bozucu başka ne olabilir?
Tam bunları düşünürken bir spor kazası sonucu el bileğimi kırdım ve ameliyat sonrası okuldan 2 hafta kadar ayrı kaldım. Ayrı kaldım ama o soru yine aklımı kurcalamaya devam etti. Tedavi bitip okula döndüğümde, MEB’nın çocuk ve gençlerin ilgi alanlarına ilişkin çalışması elime geçince, “bunlar yarınlarda işinize yarayacak” kalıbı yerine, mesela gazetelerdeki Top Ten listelerindeki spor, müzik veya sinema yıldızlarının şöhret basamaklarına tırmanma ve inme eğrilerine karşı gelen fonksiyonların köklerinin, onların ne zaman şöhret zirvesine çıkıp ne zaman ineceklerinin tahmininde kullanılabileceğini fark ettik.
Bu yaklaşım öylesine tuttu ki, öğrencilerden birisi şöyle farklı bir deney geliştirdi: Stresten uzak durması gereken kişilerin kullanımı için geliştirilmiş, stres ile deri sıcaklığı arasındaki ilişkiden yararlanan mini termal sensorları elin az kullanılan bir yerine yapıştırıyor; stres azken türkuvaz, çokken siyaha dönen sensorlardaki bu değişimi 0-1 arasında sayısala dönüştürüp bir fonksiyon olarak tanımlıyor. Fonksiyonun kökleri stresin gidişatını haber veren bir alarm cihazına dönüşüyor. Sınav veya benzeri stres kaynaklarının etkilerini yönetmek isteyenler arasında bu yöntem Top Ten’den daha da fazla taraftar buldu.
Bütün bunlar o zaman için ezber kırıcı uygulamalardı; ama yine de kısmen. Her ne yolla olursa olsun, bir şey öğrenenin aslında öğrendiği şey, öğrenmeye konu olan alanın sonsuz sayıdaki farklı cevaplara kapalılığı (yani ezber); bu kapalılık saklı içerik5 yoluyla öğrenildiği için çok da etkili.
Buna göre, öğrenmeyi önleyebilecek ezberlerden uzak kalmayı sağlayabilecek ve her an için ihtiyaç duyabileceğimiz bilgileri türetebilmemiz için çıpa olarak kullanabileceğimiz; aynı zamanda var oluşumuzun amacını da oluşturabilecek bilgi nedir?
Sonsuz çeşitlilikteki canlı-cansız bütünlüğünden yalıtılmışlık yaratabilecek her tür ortam ve dogmadan uzak durmak ve o bütünlüğün hiçbir bileşenine zarar vermeden6 yaşayabilmeyi, türümüzün devamını sağlayan ardıllarımıza bizzat örnek olarak, öğretmeden öğrenmelerine aracı olmak.
25 Ekim 2023
[1] Ezber: Yürekten, göğüsten (Farsça), by heart (İng), par coeur (Fr): Sorgulamaya kapalılık, sorgulanamazlık.
[2] Bkz. https://www.youtube.com/watch?v=iG9CE55wbtY, https://www.youtube.com/watch?v=kFMZrEABdw4&t=614s
[3] Sistemin bileşenlerini açıklayan Ezbersiz Eğitim Yol Haritası (4.Basım) adlı kitap için bkz. https://tinaztitiz.com/kitaplarim/
[4] Bir kolejde yapılan bu deneme oradan, ilkokulda çocuğu bulunduğu için ne olup bittiğini yakından izleyen Dokuz Eylül Üniv. Tıp Fak. Dekanı Prof. Dr. Emin Alıcı üzerinden üniversiteye sıçramış oldu. Bir gün okula gelip beni Tıp Fakültesinde, Ezbersiz Eğitim (EE) ilkelerini Aktif Eğitim adı altında hekim eğitiminde nasıl kullandıklarını göstermeye davet etti ve bu münasebetle tanıştık. Daha sonraları bazı üniversitelerde de uygulanan bu sistemin şimdilerdeki durumunu bilmiyorum. İzmirde bulunduğum yıllar içinde DEÜ’nde EE konusunda iki konferans yaptığımı; ikicisinin ise en çok güçlük yaratan Mühendislik Fakültesi olduğunu hatırlıyorum. Bu bana hiç sürpriz olmamıştı. Çünkü okulda da EE’e en çok direnenler matematik öğretmenleri olmuştu. Nedeni de “matematik, fizik gibi derslerde zaten ezber olmaz” inancıydı. Halbuki bu iki ders ezberin en yaygın olduğu, dahası ezberin ezber olduğunun farkında olunmadığı derslerdir. Bu nedenle mühendislik fakültesinin direnişi pek anlaşılabilir bir konuydu. Fen derslerinde kullanımı pek yaygın olan formüllerin “yoğunlaştırılmış ezber” olduğunun farkında olmayanlar, muhtemelen hala ezbere devam ediyorlardır.
[5] Saklı içerik için bkz. https://tinaztitiz.com/sakli-icerik-2/, https://tinaztitiz.com/sakli-icerik/
[6] Bkz. https://tinaztitiz.com/bir-ortak-ahlak-kurali-zarar-verme-onerisi-uzerine/