…..DİR VE EYLEM EĞİLİMLİ TOPLUM

1=2 olabilir mi ? Olabilir. Bakınız nasıl ?

a2 – a2 = a2 – a2 >> a.(a-a) = (a-a).(a+a) >> a = 2a >> 1 = 2

Dikkatsiz birisini şaşırtmak için yapılan bu şakadaki masum hile, eşitliğin her iki yanının (a – a) ile kısaltılmış olmasıdır. Sıfır ile bölme tanımlanmamış bir işlem olduğu için, bu kadar bir hileye razı olunursa müthiş bir sonuç elde edilebiliyor.

         Bu basit şaka insanın önüne ilginç ufuklar açıyor. Eğer yanlış ya da doğruluğu tam bilinmeyen bir mantık önermesi doğru varsayılarak, onun üzerine çok sayıda gerçekten doğru önerme inşa edilse, doğruların ezici çoğunluğuna rağmen sonuç yine de yanlış olacaktır.

         Bu “büyük çoğunluğu doğru” önermeler kalabalığı içindeki bir yanlış önerme, yukarıdaki (a – a) ile bölmeye çok benziyor. Nasıl ki (a – a) ile bölmeye razı olununca ardından 1 = 2 çıkıveriyorsa, basit bir yanlış ya da belirsiz önermenin sonunda da  yanlış sonuçlara kolaylıkla varılabilir.

         Mantık önermelerinin sonu genellikle (dir) eki ile biter. Hergün okuduklarınız ve dinledikleriniz içinde  en çok geçen ekleri  sayarsanız, (dir) ekinin ne kadar çok kullanıldığını göreceksiniz. Her (dir), bir önerme ifade ettiğine göre insanın aklına, acaba bunların hepsi doğru mu ?  sorusu geliyor. Eğer içlerinde bir tane dahi yanlış ya da belirsiz olanı varsa, sonuçta varılan yargıların da sağlıksız ( yanlış veya belirsiz)  olması kaçınılmaz olmuyor mu ?

         Tabii ki önerme zincirlerinin hepsi aynı önemde olamaz. “Mahalle bakkalları pazar geceleri açıktır. Bugün pazardır. Vakit de gecedir. O halde bizim bakkal  açıktır.” gibi bir yargı zincirinde yanıldığınız bir önermenin varlığı, olsa olsa bakkala kadar gidip geriye boş dönmeye yol açabilir.

         Ama bunun yerine; “Eğitim öğretmenle yapılmalıdır. Bilgisayar bir eğitim aracıdır. Önce öğretmenler eğitilmelidir. Eğitilen öğretmenler de öğrencileri eğitmelidir. Eğer bir yerde öğretmen yoksa ya da nitelikleri yetersizse o zaman, öğretmen bulunana ya da mevcutların nitelikleri düzeltilene kadar insanlar eğitilmemelidir.” gibi bir yargı zinciri kullanılıyorsa bunun olası sonuçlarının hesabını  kim verecektir ?

         Müsbet bilim dallarında bile, küçük bir atlama olmayacak sonuçlara yol açabilirken, sosyal konularda yargıda bulunmanın ne kadar güç olduğu ve nelere yol açabileceğini tahmin etmek güç değildir.

         Hal böyle iken, ülkenin kaderini etkileyebilecek konularda ne kadar çok (dir) kullanıldığına dikkat ediyor musunuz ? Acaba insanlar, yargılarının doğru olduğuna bu kadar hasıl güvenebiliyorlar ? Bunun incelemesi ayrı bir konu olabilir.

         Bu kolay yargı eğilimi tek başına yeteri kadar tehlikelidir. Bunun yanına,  tanımlanmamış kavram kullanımı, süsleme, bilgili  gibi görünme gibi ek hastalıklar da geldiğinde, toplumu temelinden yok edebilecek bir görünmez hastalık ortaya çıkmaktadır. Belki görünmez demek doğru değildir. Çok yaygın ve görünür olduğu için kanıksanmış demek daha doğrudur.

         Eğer bu kolay yargı eğilimi yalnız başına  yargı aşamasında kalan bir olgu olsaydı , meselenin ciddiyeti biraz daha az sayılabilirdi.  Tehlike, bu yargıların eyleme dönüştürülmesindeki  olağanüstü isteklilikten  (ve beceri)  kaynaklanıyor. Sorunlarımızın teşhisi aşamasında, çabuk yargılama yoluyla oluşturulan teşhisler ve bunlara dayalı zırva içerikli  ama süslü görünüşlü  çözümler, inanılmaz bir hızla eyleme dönüşebiliyor. Soru sormak konusunda oldukça tembel ve de caydırılmış toplumumuz bu teşhis ve çözümleri ortaya koyanlara bu kolay yargılarının ne kadar kaptıkaçtı metodoloji ile üretildiğini  kanıtlayabilecek sorular soramıyor.

         Bilim için ne kadar tanım vardır bilemem. Ama, “bilim, şüphelenmek sanatıdır”  şeklinde bir tanımı varsa her halde en doğrusudur. Söylediğinden ya da duyduğundan hiç şüphelenmeyen, onun yanlış olması olasılığının  doğru olması ihtimalinden milyonlarca kez daha fazla olduğunun bilincinde olmayan insanları kandırmak kolay olabilir. Ama unutulmamalıdır ki tarih, yargılarının doğruluğuna inanmış liderlerin ve onların bu yargılarına güvenerek yok olmuş toplumların öyküleriyle doludur. Bu haftalık da hoşça kalınız.

Ocak 1990

Yorum Gönder