ORTAK AKIL GRUPLARINCA ÜRETİLEN DÜŞÜNCELERİN

 

“ARDIŞIK ZENGİNLEŞTİRİLMESİ-ArZe”

(v. 0.0 – 11.9.02)

 

Özet

Herhangi bir konuda fikir üretmek üzere bir araya gelip ortak aklı arayan çalışma gruplarında en sık rastlanan sorun, üretilen düşüncelerin değerlerinin artırılmasındadır. Gruptaki katılımcı sayısı az iken, ortaya atılan fikir sayısı ve o fikirlerin katma değerlerinin artmasına yol açabilecek önerilerin sayısı sınırlı iken, daha kalabalık gruplarda bu defa farklı bir sorun ortaya çıkmakta, katılımcıların büyük bir bölümü sessiz kalabilmektedir.

Ardışık Zenginleştirme yöntemi bu soruna bir ölçüde çözüm getirmek üzere önerilmektedir. Metodun özü, çalışma grubunda ortaya atılan bir “ilk yanıt”ın değerinin, 6 adımlı bir sürecin her bir adımında ardışık olarak artırılmasıdır. Bu sürecin kritik parçasını oluşturan “zenginleştirme” ise, bir düşünce içindeki açık ve/ya saklı yargıların kanıtlarının ortaya konulması ve bunun  ardışık olarak tekrarlanarak ya “aşikâr” duruma gelinmesi ya da o yargıdan vazgeçilmesidir. Sonuçta varılmak istenen, tüm yargıların destekli (supported) hale gelmesidir.

Yöntemi oluşturan 6 adım şunlardır:

Adım 1-                 Soruya ortak akılla bir yanıt –ilk yanıt– bulunup bir metin halinde yazılır.

Adım 2-                 Yanıt içindeki her açık veya saklı yargı için kanıt sorulur  (örn. “bundan nasıl emin olabiliyorsun?” veya “nereden biliyorsun?” veya “…alternatifi olmaz mı?” gibi).

Adım 3-                 Bu kanıt isteklerine ayrı ayrı yanıtlar verilip, bunlara göre metinde uygun yerlerde düzeltme ve/ya ekleme-çıkarmalar yapılır.

Adım 4-                 Verilen yanıtlar içinde, tekrar kanıt sorulmaya gerek olmayanlar ayrılır; kanıt istenenler için ise itiraz noktaları açıklanır.

Adım 5-                 Kanıt istenilenler için bu döngü 5 defa tekrarlanmasına rağmen halâ kanıt gerektiren yanıtlardan vazgeçilir, tekrar sayısı henüz 5’e varmayan yanıtlar için ise Adım 3’e dönülür. Tüm yanıtlara verilen kanıtlar tatminkâr görülüyorsa yanıt-kanıt süreci durdurulur. Üzerinde ekleme-çıkarma ve/ya düzeltmeler yapılan yanıt metni ilk haline göre zenginleştirilmiş olacaktır.

Adım 6-                 Katma değeri nisbeten düşük bilgiler, yargılar, tekrarlar vbg sözcük, cümle veya bölümler metinden çıkarılarak ve metni daha anlaşılabilir ve uygulanabilir kılabilecek eklemeler yapılarak daha da zenginleştirilir.

 

 

ArZe YÖNTEMİ İÇİN ÖRNEK UYGULAMA

Bu yöntem, rastgele ele alınan bir örnek soru ve o soruya verilen yanıt üzerinde aşağıdaki şekilde uygulanmaktadır.

Örnek soru: Gelecek bizden eğitim alanında ne bekliyor?

Adım 1-              “İlk yanıt” içeren metin:  Kıtlaşan kaynaklarımızı, artan nüfusumuzun gereksinimleri doğrultusunda sürdürülebilir biçimde üretime dönüştürebilecek insan kaynağı niteliklerine sahip bir eğitim sistemi kurmamızı bekliyor. Bu, herkes tarafından benimsenen bir istek olmasına karşın, sorunların doğru tanımlanamayışı, doğru tanımlananlar için ise doğru çözümler geliştirilemeyişi ve/ya uygulanamayışı nedenleriyle gereken sistem kurulup işletilememektedir.

Dolayısıyla geleceğin bizden en önemli beklentisi, sorunları doğru tanımlayamamak, doğru çözümler geliştirememek ve bunları uygulayamamanın altındaki nedenleri keşfedip bunları gidermektir.

Adım 2-              İlk yanıt içindeki açık / saklı yargılar:

a.       Kaynaklarımız kıtlaşmaktadır (açık yargı)

b.       Nüfusumuz artmaktadır (açık yargı)

c.       Nüfus artışı için üretim gerekir (saklı yargı)

d.       Üretim sürdürülebilir olmalıdır (saklı yargı)

e.       Üretimin temel girdisi, insan niteliğimizin düzeyidir (açık yargı)

f.        Eğitim sistemimiz gereken nitelikleri kazandırabilecek düzeyde değildir (saklı yargı)

g.       Eğitim sistemimizin sorunlarından birisi, sorunları doğru tanımlayamayışıdır (açık yargı).

h.       Eğitim sistemimizin bir diğer sorunu ise doğru tanımlanmış sorunlara dahi doğru çözümler üretilemeyişidir (açık yargı).

i.         Eğitim sistemimizin bir başka sorunu ise doğru tanımlanan sorunlar için geliştirilen doğru çözümlerin kimi nedenlerle uygulanamayışıdır (açık yargı).

j.         Halen sorunları ve çözümleri bildiğimize inanıyoruz;  bu inancımız ise daha derinlikli bakışları engellemektedir (saklı yargı).

Adım 3-              Bu yargılar için kanıtlar:

a.       Maden rezervlerimizin, bugünkü üretim trendleriyle, görünür gelecekte tükeneceği istatistiklerden görünüyor.

Doğanın kendi de bir kaynaktır ve o da giderek kirlenmektedir. Topraklar tuzlanmakta, yeraltı su kaynaklarımız kirlenmekte, denizlerimiz kirlenmekte, su ürünleri de bunlara bağlı olarak azalmaktadır.

Hava kirliliği ise önceleri sadece sanayi yörelerinde var iken, şimdilerde, artan nüfusun ısınma ihtiyaçları nedeniyle küçük yörelerde de  ortaya çıkmıştır.

Buna göre, doğal kaynaklarımızın hemen hepsinin kıtlaştığı doğru bir yargıdır.

İnsangücü kaynaklarımızın niteliklerindeki iyileşme ise ihtiyacın gerisindedir.

b.       Nüfus istatistiklerine göre yıllık nüfus artışı %1.6-1.8 civarındadır.

c.       Artan nüfusa paralel olarak üretim artmaz ise refah düzeyi düşecektir.

d.       Mal ve hizmet üretimlerinin kullandığı kaynakların kendini yenileyebilme ve/ya yerlerine alternatiflerinin konulabilme hızı üretime paralel olmazsa kaynaklar tükenecektir.

e.       Üretimin girdileri içinde para, malzeme, makine, pazarlama, yönetim bulunmakla birlikte, insangücü bunlardan daha da önemlidir. İnsangücü ise nicelik ve nitelik olarak değerlendirildiğinde, niteliğin daha önemli olduğu görülecektir.

f.        Uluslararası istatistikler, genç nüfusu eğitmekte başarısız olduğumuzu gösteriyor.

g.       İnternette yapılan bir Delphi çalışmasında belirlenen “eğitimin sorunları”, eğitim sınıfının üzerinde durduğu sorunlarla ancak küçük bir oranda örtüşebilmektedir. Okullaşma oranı, üniversiteye yerleştirme, öğretmen ücretleri gibi birkaç sorunun dışında ciddi sorun olarak algılanan sorun pek yoktur.

h.       Bir kısım sorunlar ise doğru tanımlanmıştır. Bu defa da bunlara çözüm geliştirmede sorunlar vardır. Örneğin, öğrencilerin aşırı ders yükü ile yüklenmiş olmaları eğitim sınıfınca tanımlanmış bir sorundur. Ancak buna nasıl çare bulunacağı konusunda doğru bir yaklaşım olmadığı gibi her geçen gün ek yükler gündeme gelmektedir.

i.         Doğru tanımlanıp doğru çözüm geliştirilen çözümler ise bu defa da parçalanmış bürokratik yapı, sık değişen kadrolar, kamu hiyerarşisinin derinliğinde kaybolan denetim etkinliği vbg nedenlerle doğru uygulanamamaktadır.

j.         Bugüne kadar eğitim sınıfının çeşitli alanlarından -bürokratik, politik, akademik- gelen mesajların çok büyük çoğunluğu, sorunları ve çözümleri bildiğini iddia etmekte, tek eksiğin yaptırım gücü olduğunu savunmaktadır. Sorunların, görünenlerden farklı olduğu kuşkusunu taşıyana rastlamak epey güçtür.

Adım 4-              Tekrar kanıt sorulmaya ihtiyaç olmayacak yanıtların ayrılması, diğerleri için itirazların açıklanması:

Tekrar kanıt aranmasına gerek olmayan yanıtlar olarak b, c, d, e, g, h ve i değerlendirilmektedir.  (a), (f) ve (j) için ise şu itirazlar yapılmaktadır:

(a) yanıtı açısından itiraz: Türkiye’nin iç kaynaklarının bir kısmında -özellikle yenilenemez doğal kaynaklarda- azalma olduğu doğru olmasına rağmen, teknolojideki gelişmeler nedeniyle giderek önem kazanan rüzgar ve güneş enerjisi gibi kaynaklarda ise bir azalma söz konusu değildir. Diğer yandan insangücü kaynağımızda ise niceliksel bir azalma söz konusu değildir. Bunlar için ek kanıtlar gösterilmesi veya bu açıklamaları yer verilmesi ya da bu açıklamalara katılınmıyor ise bu yanıtlardan vazgeçilmesi önerilir.

(f) yanıtı açısından itiraz: İhtiyaç olan mal ve hizmet üretimini yapabilecek nitelikte insangücüne sahip olmayışımızın başlıca nedeninin, eğitim sistemimizdeki yetersizlik olduğu yolunda ek kanıtlara ihtiyaç vardır.

(j) yanıtı açısından itiraz: Buradaki iddia desteklenmemiştir. Bazı gözlemler bu iddiayı destekliyor olabilir, ancak bu, genelleme için yeterli sayılmamalıdır. Ya yeni kanıt verilmeli ya da iddiadan vazgeçilmelidir.

Adım 5-              Geri dönüş veya sonlandırma:

(a) ve (f) yanıtları için tekrar kanıtlar istendiği için Adım 3’e dönülecektir. Geri kalan yanıtlar ise tatminkâr bulunmuş olup yanıt-kanıt süreci sonlandırılacaktır.

Adım 3-              (a), (f) ve (j) şıkları için  tekrar yanıtlar:

a.       Şimdilerde gündeme gelmekte bulunan yenilenebilir enerji kaynaklarının varlığı doğrudur ve “kaynaklarımız kıtalmaktadır” genellemesinin hemen yanında yer verilmelidir.

İnsangücü kaynaklarımızdaki niceliksel artış ise, ihtiyacın karşılanmasında ikinci derecede önem taşımaktadır. Birincil öncelik nicelikte değil niteliktedir. Dolayısıyla ilk yargı doğrudur.

f.        OECD istatistiklerine göre, en yüksek eğitimi ilköğretim terk olan gençlerin sayısı açısından en yüksek ülke Türkiye’dir. (OECD Policy Analysis 1998, Education Database). Bu kanıt dahi tek başına yeterli görülmektedir.

j.         Bireysel gözlemlerin dışında bu iddiayı kanıtlayabilecek bir bilgi mevcut olmadığı için bu yanıttan vazgeçilmektedir.

Adım 4-              (a) ve (f) için verilen ek yanıt tatminkâr bulunmuş, (j) içinse bulunmamış ve metinden çıkarılmıştır.

Adım 5-              Yanıt-kanıt süreci durdurulmaktadır. Adım 1’de ortaya konulan metnin ilk hali ve zenginleştirilmiş halleri aşağıda karşılaştırmalı olarak verilmiştir.

Adım 6-              Karşılaştırmalı olarak verilen metin adım adım rafine edilerek  aynı tabloda yanyana sütunlar biçiminde gösterilmiştir.

ARDIŞIK OLARAK
ZENGİNLEŞTİRİLEN METİN

İlk yanıt

1inci zenginleştirme

2nci zenginleştirme

3ncü zenginleştirme

4ncü zenginleştirme

Örnek
soru: Gelecek bizden eğitim alanında ne bekliyor?

“İlk
yanıt”: Kıtlaşan kaynaklarımızı, artan nüfusumuzun gereksinimleri
doğrultusunda sürdürülebilir biçimde üretime dönüştürebilecek insan
kaynağı niteliklerine sahip bir eğitim sistemi kurmamızı
bekliyor.

Bu,
herkes tarafından benimsenen bir istek olmasına karşın, sorunların
doğru tanımlanamayışı, doğru tanımlananlar için ise doğru çözümler
geliştirilemeyişi ve/ya uygulanamayışı nedenleriyle gereken sistem
kurulup işletilememektedir.

Dolayısıyla geleceğin bizden en önemli
beklentisi, sorunları doğru tanımlayamamak, doğru çözümler
geliştirememek ve bunları uygulayamamanın altındaki nedenleri
keşfedip bunları gidermektir.

 

 

Kıtlaşan kaynaklarımızı, artan nüfusumuzun
gereksinimleri doğrultusunda sürdürülebilir biçimde üretime
dönüştürebilecek insan kaynağı niteliklerine sahip bir eğitim
sistemi kurmamızı bekliyor.

Bu, herkes tarafından benimsenen bir istek
olmasına karşın, sorunların doğru tanımlanamayışı, doğru
tanımlananlar için ise doğru çözümler geliştirilemeyişi ve/ya
uygulanamayışı nedenleriyle gereken sistem kurulup
işletilememektedir.

Dolayısıyla geleceğin bizden en önemli
beklentisi, sorunları doğru tanımlayamamak, doğru çözümler
geliştirememek ve bunları uygulayamamanın altındaki nedenleri
keşfedip bunları gidermektir. Çünkü:

a.      
Maden rezervlerimizin,
bugünkü üretim trendleriyle, görünür gelecekte tükeneceği
istatistiklerden görünüyor.

Doğanın kendi de bir
kaynaktır ve o da giderek kirlenmektedir. Topraklar tuzlanmakta,
yeraltı su kaynaklarımız kirlenmekte, denizlerimiz kirlenmekte, su
ürünleri de bunlara bağlı olarak azalmaktadır.

Hava kirliliği ise önceleri
sadece sanayi yörelerinde var iken, şimdilerde, artan nüfusun
ısınma ihtiyaçları nedeniyle küçük yörelerde de  ortaya
çıkmıştır. Buna göre, doğal kaynaklarımızın hemen hepsinin
kıtlaştığı doğru bir yargıdır.

İnsangücü kaynaklarımızın
niteliklerindeki iyileşme ise ihtiyacın gerisindedir.

b.       
Nüfus istatistiklerine göre
yıllık nüfus artışı %1.6-1.8 civarındadır.

c.       
Artan nüfusa paralel olarak
üretim artmaz ise refah düzeyi düşecektir.

d.       
Mal ve hizmet üretimlerinin
kullandığı kaynakların kendini yenileyebilme ve/ya yerlerine
alternatiflerinin konulabilme hızı üretime paralel olmazsa
kaynaklar tükenecektir.

e.       
Üretimin girdileri içinde
para, malzeme, makine, pazarlama, yönetim bulunmakla birlikte,
insangücü bunlardan daha da önemlidir. İnsangücü ise nicelik ve
nitelik olarak değerlendirildiğinde, niteliğin daha önemli olduğu
görülecektir.

f.        
Uluslararası istatistikler,
genç nüfusu eğitmekte başarısız olduğumuzu gösteriyor.

g.       
İnternette yapılan bir
Delphi çalışmasında belirlenen “eğitimin sorunları”, eğitim
sınıfının üzerinde durduğu sorunlarla ancak küçük bir oranda
örtüşebilmektedir. Okullaşma oranı, üniversiteye yerleştirme,
öğretmen ücretleri gibi birkaç sorunun dışında ciddi sorun olarak
algılanan sorun pek yoktur.

h.       
Bir kısım sorunlar ise
doğru tanımlanmıştır. Bu defa da bunlara çözüm geliştirmede
sorunlar vardır. Örneğin, öğrencilerin aşırı ders yükü ile
yüklenmiş olmaları eğitim sınıfınca tanımlanmış bir sorundur. Ancak
buna nasıl çare bulunacağı konusunda doğru bir yaklaşım olmadığı
gibi her geçen gün ek yükler gündeme gelmektedir.

i.        
Doğru tanımlanıp doğru
çözüm geliştirilen çözümler ise bu defa da parçalanmış bürokratik
yapı, sık değişen kadrolar, kamu hiyerarşisinin derinliğinde
kaybolan denetim etkinliği vbg nedenlerle doğru
uygulanamamaktadır.

j.        
Bugüne kadar eğitim
sınıfının çeşitli alanlarından -bürokratik, politik, akademik-
gelen mesajların çok büyük çoğunluğu, sorunları ve çözümleri
bildiğini iddia etmekte, tek eksiğin yaptırım gücü olduğunu
savunmaktadır. Sorunların, görünenlerden farklı olduğu kuşkusunu
taşıyana rastlamak epey güçtür.

Kıtlaşan kaynaklarımızı, artan nüfusumuzun
gereksinimleri doğrultusunda sürdürülebilir biçimde üretime
dönüştürebilecek insan kaynağı niteliklerine sahip bir eğitim
sistemi kurmamızı bekliyor.

Geleceğin bizden en önemli beklentisi, sorunları
doğru tanımlayamamak, doğru çözümler geliştirememek ve bunları
uygulayamamanın altındaki nedenleri keşfedip bunları
gidermektir.

Çünkü:

a.       
Maden rezervlerimizin,
bugünkü üretim trendleriyle, görünür gelecekte tükeneceği
istatistiklerden görünüyor.

Doğanın kendi de bir
kaynaktır ve o da giderek kirlenmektedir. Topraklar tuzlanmakta,
yeraltı su kaynaklarımız kirlenmekte, denizlerimiz kirlenmekte, su
ürünleri de bunlara bağlı olarak azalmaktadır.

Hava kirliliği ise önceleri
sadece sanayi yörelerinde var iken, şimdilerde, artan nüfusun
ısınma ihtiyaçları nedeniyle küçük yörelerde de  ortaya
çıkmıştır.

Buna göre, doğal
kaynaklarımızın hemen hepsinin kıtlaştığı doğru bir
yargıdır.

İnsangücü kaynaklarımızın
niteliklerindeki iyileşme ise ihtiyacın gerisindedir.

Diğer yandan, Türkiye’nin
iç kaynaklarının bir kısmında -özellikle yenilenemez doğal
kaynaklarda- azalma olmasına rağmen, teknolojideki gelişmeler
nedeniyle giderek önem kazanan rüzgar ve güneş enerjisi gibi
kaynaklarda ise bir azalma söz konusu değildir. Diğer yandan
insangücü kaynağımızda da niceliksel bir azalma söz konusu
değildir.

b.       
Nüfus istatistiklerine göre
yıllık nüfus artışı %1.6-1.8 civarındadır.

c.       
Artan nüfusa paralel olarak
üretim artmaz ise refah düzeyi düşecektir.

d.       
Mal ve hizmet üretimlerinin
kullandığı kaynakların kendini yenileyebilme ve/ya yerlerine
alternatiflerinin konulabilme hızı üretime paralel olmazsa
kaynaklar tükenecektir.

e.       
Üretimin girdileri içinde
para, malzeme, makine, pazarlama, yönetim bulunmakla birlikte,
insangücü bunlardan daha da önemlidir. İnsangücü ise nicelik ve
nitelik olarak değerlendirildiğinde, niteliğin daha önemli olduğu
görülecektir.

f.        
Uluslararası istatistikler,
genç nüfusu eğitmekte başarısız olduğumuzu gösteriyor. OECD
istatistiklerine göre, en yüksek eğitimi ilköğretim terk olan
gençlerin sayısı açısından en yüksek ülke Türkiye’dir. (OECD Policy
Analysis 1998, Education Database). Bu kanıt dahi tek başına
yeterli görülmektedir.

g.       
İnternette yapılan bir
Delphi çalışmasında belirlenen “eğitimin sorunları”, eğitim
sınıfının üzerinde durduğu sorunlarla ancak küçük bir oranda
örtüşebilmektedir. Okullaşma oranı, üniversiteye yerleştirme,
öğretmen ücretleri gibi birkaç sorunun dışında ciddi sorun olarak
algılanan sorun pek yoktur.

h.       
Bir kısım sorunlar ise
doğru tanımlanmıştır. Bu defa da bunlara çözüm geliştirmede
sorunlar vardır. Örneğin, öğrencilerin aşırı ders yükü ile
yüklenmiş olmaları eğitim sınıfınca tanımlanmış bir sorundur. Ancak
buna nasıl çare bulunacağı konusunda doğru bir yaklaşım olmadığı
gibi her geçen gün ek yükler gündeme gelmektedir.

i.        
Doğru tanımlanıp doğru
çözüm geliştirilen çözümler ise bu defa da parçalanmış bürokratik
yapı, sık değişen kadrolar, kamu hiyerarşisinin derinliğinde
kaybolan denetim etkinliği vbg nedenlerle doğru
uygulanamamaktadır.

Gelecek, kıtlaşan kaynaklarımızı, artan
nüfusumuzun gereksinimleri doğrultusunda sürdürülebilir biçimde
üretime dönüştürebilecek insan kaynağı niteliklerine sahip bir
eğitim sistemi kurmamızı bekliyor.

Çünkü:

En önemli kaynaklarımızdan sayılmak gereken
insangücü kaynaklarımızdaki niceliksel gelişmeye karşın
niteliklerdeki iyileşme ise ihtiyacın gerisindedir.

Giderek kıtlaşan kaynakları daha etkili ve
verimli kullanabilmek, yeni teknolojileri iyi kullanıp geliştirerek
yenilenebilir kaynakları devreye sokabilmek için ise, gençlerimizi
gereken niteliklerle donatabilmek zorundayız.

Uluslararası istatistikler, genç nüfusu eğitmekte
başarısız olduğumuzu gösteriyor. OECD istatistiklerine göre, en
yüksek eğitimi ilköğretim terk olan gençlerin sayısı açısından en
yüksek ülke Türkiye’dir. (OECD Policy Analysis 1998, Education
Database).

“Eğitimin gerçek sorunları”, eğitim sınıfının
üzerinde durduğu sorunlarla ancak küçük bir oranda
örtüşebilmektedir.

Doğru
tanımlanabilen sorunlara ise çözüm geliştirmede sorunlar
vardır.

Doğru
tanımlanıp doğru çözüm geliştirilen çözümler ise bu defa da
parçalanmış bürokratik yapı, sık değişen kadrolar, kamu
hiyerarşisinin derinliğinde kaybolan denetim etkinliği vbg
nedenlerle uygulanamamaktadır.

Bu
tablo altında, gelecek bizlerden, sorunları doğru tanımlayamamak,
doğru çözümler geliştirememek ve bunları uygulayamamanın altındaki
nedenleri keşfedip bunları gidermemizi bekliyor. Bunun için de,
konulara sistem yaklaşımı içinde bakabilmemiz ve tüm paydaşları
içine alabilen ağlar (networks) yoluyla tanım, çözüm ve eylem
üretebilmemiz gerekiyor.

Gelecek, kıtlaşan kaynaklarımızı, artan
nüfusumuzun gereksinimleri doğrultusunda sürdürülebilir biçimde
üretime dönüştürebilecek insan kaynağı niteliklerine sahip bir
eğitim sistemi kurmamızı bekliyor.

Çünkü:
insangücü kaynaklarımızın niteliklerindeki iyileşme ihtiyacın
gerisindedir.

Kıtlaşan kaynakları etkili ve verimli
kullanabilmek, yeni teknolojileri iyi kullanıp geliştirerek
yenilenebilir kaynakları kullanabilmek için, gençlerimizi gereken
niteliklerle donatabilmeliyiz.

İstatistikler, bu konudaki başarısızlığımızı
kanıtlıyor. OECD istatistiklerine göre, en yüksek eğitimi
ilköğretim terk olan gençlerin sayısı açısından en yüksek ülke
Türkiye’dir.

“Eğitimin gerçek sorunları”, eğitim sınıfının
üzerinde durduğu sorunlarla ancak küçük bir oranda
örtüşebilmektedir.

Sorun
tanımlamada olduğu gibi, tanımlanmış sorunlara çözüm geliştirmede
ya da o çözümleri uygulamada sorunlar vardır. Ve bunların hepsi
insan niteliklerimizle doğrudan bağlantılıdır.

Bu
tablo altında, gelecek bizlerden, bu sorunların altındaki nedenleri
keşfedip bunları gidermemizi bekliyor.

Bunun
için de, konulara
sistem
yaklaşımı
içinde
bakabilmemiz ve tüm paydaşları içine alabilen
ağlar
(networks) yoluyla
tanım, çözüm ve eylem üretebilmemiz gerekiyor.

Bu
yolda ilk adım, bu resmi iyi görebilmeye çalışmak
olmalıdır.

 

ARDIŞIK OLARAK
ZENGİNLEŞTİRİLEN METİN

İlk yanıt

1inci zenginleştirme

2nci zenginleştirme

3ncü zenginleştirme

4ncü zenginleştirme

Örnek
soru: Gelecek bizden eğitim alanında ne bekliyor?

“İlk
yanıt”: Kıtlaşan kaynaklarımızı, artan nüfusumuzun gereksinimleri
doğrultusunda sürdürülebilir biçimde üretime dönüştürebilecek insan
kaynağı niteliklerine sahip bir eğitim sistemi kurmamızı
bekliyor.

Bu,
herkes tarafından benimsenen bir istek olmasına karşın, sorunların
doğru tanımlanamayışı, doğru tanımlananlar için ise doğru çözümler
geliştirilemeyişi ve/ya uygulanamayışı nedenleriyle gereken sistem
kurulup işletilememektedir.

Dolayısıyla geleceğin bizden en önemli
beklentisi, sorunları doğru tanımlayamamak, doğru çözümler
geliştirememek ve bunları uygulayamamanın altındaki nedenleri
keşfedip bunları gidermektir.

 

 

Kıtlaşan kaynaklarımızı, artan nüfusumuzun
gereksinimleri doğrultusunda sürdürülebilir biçimde üretime
dönüştürebilecek insan kaynağı niteliklerine sahip bir eğitim
sistemi kurmamızı bekliyor.

Bu, herkes tarafından benimsenen bir istek
olmasına karşın, sorunların doğru tanımlanamayışı, doğru
tanımlananlar için ise doğru çözümler geliştirilemeyişi ve/ya
uygulanamayışı nedenleriyle gereken sistem kurulup
işletilememektedir.

Dolayısıyla geleceğin bizden en önemli
beklentisi, sorunları doğru tanımlayamamak, doğru çözümler
geliştirememek ve bunları uygulayamamanın altındaki nedenleri
keşfedip bunları gidermektir. Çünkü:

a.      
Maden rezervlerimizin,
bugünkü üretim trendleriyle, görünür gelecekte tükeneceği
istatistiklerden görünüyor.

Doğanın kendi de bir
kaynaktır ve o da giderek kirlenmektedir. Topraklar tuzlanmakta,
yeraltı su kaynaklarımız kirlenmekte, denizlerimiz kirlenmekte, su
ürünleri de bunlara bağlı olarak azalmaktadır.

Hava kirliliği ise önceleri
sadece sanayi yörelerinde var iken, şimdilerde, artan nüfusun
ısınma ihtiyaçları nedeniyle küçük yörelerde de  ortaya
çıkmıştır. Buna göre, doğal kaynaklarımızın hemen hepsinin
kıtlaştığı doğru bir yargıdır.

İnsangücü kaynaklarımızın
niteliklerindeki iyileşme ise ihtiyacın gerisindedir.

b.       
Nüfus istatistiklerine göre
yıllık nüfus artışı %1.6-1.8 civarındadır.

c.       
Artan nüfusa paralel olarak
üretim artmaz ise refah düzeyi düşecektir.

d.       
Mal ve hizmet üretimlerinin
kullandığı kaynakların kendini yenileyebilme ve/ya yerlerine
alternatiflerinin konulabilme hızı üretime paralel olmazsa
kaynaklar tükenecektir.

e.       
Üretimin girdileri içinde
para, malzeme, makine, pazarlama, yönetim bulunmakla birlikte,
insangücü bunlardan daha da önemlidir. İnsangücü ise nicelik ve
nitelik olarak değerlendirildiğinde, niteliğin daha önemli olduğu
görülecektir.

f.        
Uluslararası istatistikler,
genç nüfusu eğitmekte başarısız olduğumuzu gösteriyor.

g.       
İnternette yapılan bir
Delphi çalışmasında belirlenen “eğitimin sorunları”, eğitim
sınıfının üzerinde durduğu sorunlarla ancak küçük bir oranda
örtüşebilmektedir. Okullaşma oranı, üniversiteye yerleştirme,
öğretmen ücretleri gibi birkaç sorunun dışında ciddi sorun olarak
algılanan sorun pek yoktur.

h.       
Bir kısım sorunlar ise
doğru tanımlanmıştır. Bu defa da bunlara çözüm geliştirmede
sorunlar vardır. Örneğin, öğrencilerin aşırı ders yükü ile
yüklenmiş olmaları eğitim sınıfınca tanımlanmış bir sorundur. Ancak
buna nasıl çare bulunacağı konusunda doğru bir yaklaşım olmadığı
gibi her geçen gün ek yükler gündeme gelmektedir.

i.        
Doğru tanımlanıp doğru
çözüm geliştirilen çözümler ise bu defa da parçalanmış bürokratik
yapı, sık değişen kadrolar, kamu hiyerarşisinin derinliğinde
kaybolan denetim etkinliği vbg nedenlerle doğru
uygulanamamaktadır.

j.        
Bugüne kadar eğitim
sınıfının çeşitli alanlarından -bürokratik, politik, akademik-
gelen mesajların çok büyük çoğunluğu, sorunları ve çözümleri
bildiğini iddia etmekte, tek eksiğin yaptırım gücü olduğunu
savunmaktadır. Sorunların, görünenlerden farklı olduğu kuşkusunu
taşıyana rastlamak epey güçtür.

Kıtlaşan kaynaklarımızı, artan nüfusumuzun
gereksinimleri doğrultusunda sürdürülebilir biçimde üretime
dönüştürebilecek insan kaynağı niteliklerine sahip bir eğitim
sistemi kurmamızı bekliyor.

Geleceğin bizden en önemli beklentisi, sorunları
doğru tanımlayamamak, doğru çözümler geliştirememek ve bunları
uygulayamamanın altındaki nedenleri keşfedip bunları
gidermektir.

Çünkü:

a.       
Maden rezervlerimizin,
bugünkü üretim trendleriyle, görünür gelecekte tükeneceği
istatistiklerden görünüyor.

Doğanın kendi de bir
kaynaktır ve o da giderek kirlenmektedir. Topraklar tuzlanmakta,
yeraltı su kaynaklarımız kirlenmekte, denizlerimiz kirlenmekte, su
ürünleri de bunlara bağlı olarak azalmaktadır.

Hava kirliliği ise önceleri
sadece sanayi yörelerinde var iken, şimdilerde, artan nüfusun
ısınma ihtiyaçları nedeniyle küçük yörelerde de  ortaya
çıkmıştır.

Buna göre, doğal
kaynaklarımızın hemen hepsinin kıtlaştığı doğru bir
yargıdır.

İnsangücü kaynaklarımızın
niteliklerindeki iyileşme ise ihtiyacın gerisindedir.

Diğer yandan, Türkiye’nin
iç kaynaklarının bir kısmında -özellikle yenilenemez doğal
kaynaklarda- azalma olmasına rağmen, teknolojideki gelişmeler
nedeniyle giderek önem kazanan rüzgar ve güneş enerjisi gibi
kaynaklarda ise bir azalma söz konusu değildir. Diğer yandan
insangücü kaynağımızda da niceliksel bir azalma söz konusu
değildir.

b.       
Nüfus istatistiklerine göre
yıllık nüfus artışı %1.6-1.8 civarındadır.

c.       
Artan nüfusa paralel olarak
üretim artmaz ise refah düzeyi düşecektir.

d.       
Mal ve hizmet üretimlerinin
kullandığı kaynakların kendini yenileyebilme ve/ya yerlerine
alternatiflerinin konulabilme hızı üretime paralel olmazsa
kaynaklar tükenecektir.

e.       
Üretimin girdileri içinde
para, malzeme, makine, pazarlama, yönetim bulunmakla birlikte,
insangücü bunlardan daha da önemlidir. İnsangücü ise nicelik ve
nitelik olarak değerlendirildiğinde, niteliğin daha önemli olduğu
görülecektir.

f.        
Uluslararası istatistikler,
genç nüfusu eğitmekte başarısız olduğumuzu gösteriyor. OECD
istatistiklerine göre, en yüksek eğitimi ilköğretim terk olan
gençlerin sayısı açısından en yüksek ülke Türkiye’dir. (OECD Policy
Analysis 1998, Education Database). Bu kanıt dahi tek başına
yeterli görülmektedir.

g.       
İnternette yapılan bir
Delphi çalışmasında belirlenen “eğitimin sorunları”, eğitim
sınıfının üzerinde durduğu sorunlarla ancak küçük bir oranda
örtüşebilmektedir. Okullaşma oranı, üniversiteye yerleştirme,
öğretmen ücretleri gibi birkaç sorunun dışında ciddi sorun olarak
algılanan sorun pek yoktur.

h.       
Bir kısım sorunlar ise
doğru tanımlanmıştır. Bu defa da bunlara çözüm geliştirmede
sorunlar vardır. Örneğin, öğrencilerin aşırı ders yükü ile
yüklenmiş olmaları eğitim sınıfınca tanımlanmış bir sorundur. Ancak
buna nasıl çare bulunacağı konusunda doğru bir yaklaşım olmadığı
gibi her geçen gün ek yükler gündeme gelmektedir.

i.        
Doğru tanımlanıp doğru
çözüm geliştirilen çözümler ise bu defa da parçalanmış bürokratik
yapı, sık değişen kadrolar, kamu hiyerarşisinin derinliğinde
kaybolan denetim etkinliği vbg nedenlerle doğru
uygulanamamaktadır.

Gelecek, kıtlaşan kaynaklarımızı, artan
nüfusumuzun gereksinimleri doğrultusunda sürdürülebilir biçimde
üretime dönüştürebilecek insan kaynağı niteliklerine sahip bir
eğitim sistemi kurmamızı bekliyor.

Çünkü:

En önemli kaynaklarımızdan sayılmak gereken
insangücü kaynaklarımızdaki niceliksel gelişmeye karşın
niteliklerdeki iyileşme ise ihtiyacın gerisindedir.

Giderek kıtlaşan kaynakları daha etkili ve
verimli kullanabilmek, yeni teknolojileri iyi kullanıp geliştirerek
yenilenebilir kaynakları devreye sokabilmek için ise, gençlerimizi
gereken niteliklerle donatabilmek zorundayız.

Uluslararası istatistikler, genç nüfusu eğitmekte
başarısız olduğumuzu gösteriyor. OECD istatistiklerine göre, en
yüksek eğitimi ilköğretim terk olan gençlerin sayısı açısından en
yüksek ülke Türkiye’dir. (OECD Policy Analysis 1998, Education
Database).

“Eğitimin gerçek sorunları”, eğitim sınıfının
üzerinde durduğu sorunlarla ancak küçük bir oranda
örtüşebilmektedir.

Doğru
tanımlanabilen sorunlara ise çözüm geliştirmede sorunlar
vardır.

Doğru
tanımlanıp doğru çözüm geliştirilen çözümler ise bu defa da
parçalanmış bürokratik yapı, sık değişen kadrolar, kamu
hiyerarşisinin derinliğinde kaybolan denetim etkinliği vbg
nedenlerle uygulanamamaktadır.

Bu
tablo altında, gelecek bizlerden, sorunları doğru tanımlayamamak,
doğru çözümler geliştirememek ve bunları uygulayamamanın altındaki
nedenleri keşfedip bunları gidermemizi bekliyor. Bunun için de,
konulara sistem yaklaşımı içinde bakabilmemiz ve tüm paydaşları
içine alabilen ağlar (networks) yoluyla tanım, çözüm ve eylem
üretebilmemiz gerekiyor.

Gelecek, kıtlaşan kaynaklarımızı, artan
nüfusumuzun gereksinimleri doğrultusunda sürdürülebilir biçimde
üretime dönüştürebilecek insan kaynağı niteliklerine sahip bir
eğitim sistemi kurmamızı bekliyor.

Çünkü:
insangücü kaynaklarımızın niteliklerindeki iyileşme ihtiyacın
gerisindedir.

Kıtlaşan kaynakları etkili ve verimli
kullanabilmek, yeni teknolojileri iyi kullanıp geliştirerek
yenilenebilir kaynakları kullanabilmek için, gençlerimizi gereken
niteliklerle donatabilmeliyiz.

İstatistikler, bu konudaki başarısızlığımızı
kanıtlıyor. OECD istatistiklerine göre, en yüksek eğitimi
ilköğretim terk olan gençlerin sayısı açısından en yüksek ülke
Türkiye’dir.

“Eğitimin gerçek sorunları”, eğitim sınıfının
üzerinde durduğu sorunlarla ancak küçük bir oranda
örtüşebilmektedir.

Sorun
tanımlamada olduğu gibi, tanımlanmış sorunlara çözüm geliştirmede
ya da o çözümleri uygulamada sorunlar vardır. Ve bunların hepsi
insan niteliklerimizle doğrudan bağlantılıdır.

Bu
tablo altında, gelecek bizlerden, bu sorunların altındaki nedenleri
keşfedip bunları gidermemizi bekliyor.

Bunun
için de, konulara
sistem
yaklaşımı
içinde
bakabilmemiz ve tüm paydaşları içine alabilen
ağlar
(networks) yoluyla
tanım, çözüm ve eylem üretebilmemiz gerekiyor.

Bu
yolda ilk adım, bu resmi iyi görebilmeye çalışmak
olmalıdır.

 

Yorum Gönder