Nereden, Ne Beklenmeli?
İstemediğiniz ve/ya gerçekleşmesi önünde engeller bulunan istendik bir duruma, teknik olarak sorun (ya da mesele, problem) deniliyor. Buna karşılık düşünülen çareler de çözüm.
Bu tanım hatırlatmasından sonra çözüm tarafını biraz kurcalamak gerekirse: Bire-birkaç büyüten bir büyüteçle çözüme bakıldığında görünen, soruna yol açan sebepleri ya tamamen yok edebilecek ya da bu olamıyorsa rahatsız edici etkilerini en aza indirebilecek çözüm parçaları görünecektir.
Tabii ki soruna yol açan her bir neden için bir değil birden fazla çözüm parçası olacaktır. Söz konusu soruna yol açan sorun parçalarının her birine de yol açan çeşitli sorun parçaları (veya parçacıkları ve giderek yeni parça veya parçacıklar) şeklinde bir ağaç yapısı görünecektir. İşin çözüm yanına gelince daha karmaşıktır ve daha çok büyüten bir alet (tercihen mikroskop) gerekir. Sorun ağacını oluşturan sorun parçacıklarının her biri için bir değil birden fazla çözüm parçacığı kullanılması gerekecektir
Bunun bir nedeni yok edilmek ya da etkisi azaltmak istenen sorun parçacığının da çoklu yapısı olup, o parçacığa yol açan başka parçacıklar olabilir ve onlar için tek çözüm ilacı yetmez.
İkinci bir neden ise sorun parçacığı için öngörülen çözüm parçacığının yeterli etkide olmayabileceği ihtimaldir.
Böylelikle örneğin n adet sorun parçacığından oluşmuş bir sorun ağacı için kullanımı gereken çözüm parçacıkları n’den çok daha büyük olabilir. Pratikte böylesi bir toptan yok etmeye dayalı sorun çözme girişimi yerine, Pareto yaklaşımından yararlanıp, soruna yol açan nedenlerin hepsi yerine en etkili %10-20’si ele alınır; böylece çözüm biraz etki kaybetse de %80-90 oranında tatmin sağlayabilir.
Üzerinde durulmak istenen konu ise burada itibaren başlıyor. Şöyle ki:
Mikroskop altındaki sorun parçacığı ve ona yönelik birkaç çözüm parçacığına bakalım. Çözüm parçacıkların tasarımı aslında kısmen rasyonel, büyük ölçüde ise yaratıcı süreçler olup, etkilerinin düzeyi tahmine dayalıdır. Çözüm üretenlerin, önerilerinin etkileri konusunda olası öznel tutumları eldeki sorundan daha da çetrefil bir sorun yaratır (genellikle).
Nereden-neyin-ne kadar beklenebileceğinin tahmin edilmesi.
Bu tahminin doğruluk derecesi, çözüm araçları hakkında yeterli bilgiye sahip olup olmamaya; üstelik bir o kadar da o çözüm aracının hitap edeceği hedef kitlenin de çözüm aracı tarafından taşınacak mesajları kendi anlama diline ne etkinlikte tercüme edebileceğine; hatta alışkanlıklar dağarcığında o çözüm aracının bulunup bulunmamasına bağlıdır.
Örneğin, bir zihin haritası yoluyla iletilen bir çözüm aracı, zihin haritalamasına aşina olmayan bir kişiye “çok anlaşılmaz”, “karışık” gelebilir. Kimi çözüm araçlarına ise kendinden beklenebileceklerden daha fazlası yakıştırılır. Örneğin, bir çözümün ayrıntılı açıklamalarını, animasyonlu tanıtımlarını içeren bir web sitesinin o çözümün uygulanmasına yeteceğinin varsayıldığı çok karşılaşılan bir durumdur.
Nereden-neyin-ne kadar beklenebileceğinin yanlış takdir edilmesinin altında doğru soruları sorma yetersizliği yatar. Hatta sıklıkla, sorun ağacının en tepesindeki sorun belirlenirken dahi doğru soru(lar) sorulmaya gerek görülmediği için, var olmayan bir sorun dahi tanımlanıp oradan hareketle neye etki yapacağı belirsiz çözümlere varılabilir. Bu bir tuzaktır. Kaynak emen bir tuzak!
Altın soru: Ne istiyorum?
Söz konusu tuzaktan korunmak için geliştirilmiş bir yönetim aracı “sorunun yeniden ve yeniden tanımlanması”dır[1].
Örnek: Adil Yaşam projesi ve web sitesi.
Beyaz Nokta Gelişim Vakfı’nın (BNGV) bu isimli bir projesi var. Adil Yaşam fikri, toplum sorunlarının hemen hepsine girdi olan bir sorundan, Yıkıcı Bencillik ile mücadeleden yola çıkılarak tanımlanan yeni bir paradigma.
www.AdilYasam.net adlı bir de web sitesi var. Sitede, bu paradigma ayrıntılı olarak tanımlanmış durumda. Projenin ortaya çıkış nedeni; Yıkıcı Bencillikle mücadele olduğu için, görsel bir animasyonla[2] doğurduğu diğer sorunlarla ilişkileri gösterilmiş ve bir yandan da Yıkıcı Bencillik ile mücadele stratejik planı[3] adlı belgede sorun ağacının dallarına karşı öngörülen çok sayıda çözüm parçası da açıklanmış.
Buna göre yapılması gereken ortaya çıkıyor: Stratejik planda öngörülen çözüm parçalarından Pareto uyarınca en etkililerin bulunup, bir eylem planına göre, uygun ortak kurumlarla birlikte uygulanmaya çalışılması.
Ama öyle olmuyor!
Sözü edilen eylem planı için partner seçilen bir belediye ile oluşturulan çalışma grubu, ortaya çıkan çok dallı sorunun çözüm ağaçlarını çok karışık anlaşılması güç vesaire bulup, sonunda web sitesinin daha çok izlenmesi için önlemlere yöneliyor; bir süre sonra da bunun bir sonucu olarak dağılıyor.
Buradan çıkarılabilecek derslerden birisi, Yıkıcı Bencilliğin ve onun da başlangıcı olan “canlı ve cansızların etkileşimli bir bütün olduğu gerçeğinin kavranamayışı“nın nelere yol açtığını heyecan verici biçimde açıklayıp aynı zamanda yol gösterici de olan bu animasyonun, sadece hedef kitleler ile değil, Türkiye sorunlarına bütünleşik biçimde bakmak isteyen herkesle iyi iletişiminin yapılarak çalışma grubunun dağılmadan korunabilmesiydi.
Bu derse göre, nereden-neyin-ne kadar beklenebileceği konusuna tekrar bağlantı kurmak gerekirse bu üçlüye dördüncü bir halka daha eklemek gerekecektir: İnsanları NASIL ikna etmeli?
Yaşamını, aynen beyindeki nöronların bir bütün olarak aklı oluşturduğu gibi, insanları birer nöron olarak alıp böylece insanlardan oluşan daha büyük akıllar[4] oluşturmaya hasretmiş olan Alex Sandy Pentland’ın Dürüst Sinyaller[5] kitabında ikna sanatının incelikleri anlatılıyor.
Hedefe odaklı çözüm parçaları konusunda neler istendiği (yani Altın Soru) ve onların niçin istendiği tam belirlediğinde, çözüm araçlarımızdan ne eksik ne de fazla beklentilerimiz olmayacaktır. Zaten bireysel yaşamlarımız bile o Altın Soru’ya göre şekillenmiyor mu?
6 Kasım 2024
[1] Bkz. https://tinaztitiz.com/wp-content/uploads/2022/06/The_Problem-1.ppt
[2] Bkz. https://vimeo.com/712701295
[3] Bkz. https://adilyasam.net/bencillikle-mucadele-stratejisi/
[4] Bkz. https://bit.ly/3XgWWSL
[5] Bkz. https://a.co/d/97FSDSa