Kimler nelerden korkuyor?

 1.     Çocuklar;

1.1.   anne, baba ya da öğretmen dayağından,

1.2.   ailesi olanlar kaybetmekten, olmayanlar sokağın tehlikelerinden,

2.     Gençler;

2.1.   bir okula girememekten,

2.2.   girenler bitirememekten,

2.3.   bitirenler iş bulamamaktan,

2.4.   iş bulanlar kaybetmekten,

2.5.   askerde Güneydoğu’ya gitmekten veya çatışmalarda sakat kalmak ya da ölmekten,

3.     Ana babalar,

3.1. gençlerin korktuklarından,

4.     Kamu personeli;

4.1.   özelleştirme nedeniyle işsiz kalmaktan,

4.2.   işini tam yapabilmesi için sahip olması gereken eğitime sahip olmamaktan,

4.3.   işini tam yapanlar partizanlığa kurban gitmekten,

4.4.   mafyanın tekerine çomak sokmaktan,

5.     Kamu yöneticisi;

5.1. siyasal nedenlerle itilip kakılmaktan,

6.     Savcı ve hakim;

6.1.   siyasal baskıdan,

6.2.   yansız kararlarına karşı güvenlikte olamamaktan,

6.3.   mafyadan,

7.     İşsizler;

7.1. iş bulamamaktan,

8.     İşi olanlar;

8.1. kaybetmekten,

9.     Geçici işçiler;

9.1. kadroya geçememekten,

10.   Sokaktaki insan;

10.1. devlet dairesine bir işi düşüp hırpalanmaktan,

10.2. medyanın, şiddeti övmesi ve cinsellik sömürüsü yapması nedeniyle değer ölçülerinin aşınmasından,

10.3. suçu kanıtlanmadan suçlu muamelesi görmekten,

10.4. ruh sağlığı bozuk insan sayısının çokluğundan,

10.5. yargıda hakkının teslim edilmeyeceğinden,

10.6. kent teröründen,

10.7. rastgele dahi olsa içine dahil olacağı bir anlaşmazlıkta hakkını koruyamayacağından,

10.8. mevcut yasaların yansız uygulanmayacağından,

10.9. tüketici olarak kandırılmaktan,

10.10. üretici olarak peşin hükümle ahlaksız olarak damgalanmaktan,

10.11. medyanın yargısız infazlarına hedef olmaktan,

10.12. askeri darbelerden,

10.13. hastalanıp hastaneye alınmamaktan, alınırsa ehliyetsiz ellerde kalıp ölmekten, alınır ve iyileşirse bu defa da rehin alınıp çıkamamaktan,

10.14. yaşlanınca ortada kalmaktan,

10.15.  polisten,

11.   Polisler;

11.1. terörden,

11.2. yapması istenen tehlikeli görev için eğitilmemiş olmaktan,

11.3. amirlerinden,

11.4. polisten,

12.   Milletvekili;

12.1. doğruları söylediğinde parti lideri ve arkadaşlarının tepkisinden,

12.2. doğruları yaptığında, seçmeninin beklentisine cevap vermemiş olmaktan,

13.   Bakanlar;

13.1. milletvekillerinden,

14.   Başbakan;

14.1. bakanların itaatsizliğinden,

14.2. cumhurbaşkanından

15.   Cumhurbaşkanı;

15.1. askeri darbelerden,

16.   Askerler;

16.1. sivillerin işleri çıkmaza sürükleyip kendilerinden darbe beklemelerinden,

16.2. işleri düzeltmek için darbe yapıp daha da berbat etmekten,

16.3. sonra da hem başarısız hem de darbeci olarak aşağılanmaktan,

17.   Girişimci;

17.1. bürokrasiden, rüşvet istenmesinden, şikayetlerini dinletememekten,

17.2. fırsat eşitsizliğinden,

17.3.  devletin her gün kural değiştirip onu güç durumda bırakacağından,

17.4.  sermayesini enflasyona karşı koruyamamaktan,

17.5.  rekabet gücünün düşüklüğünden ve bu nedenle de Gümrük Birliği’nden,

17.6.  gümrüklere işinin düşebileceğinden,

17.7.  borçlarını ödeyememekten,

17.8.  yeni borç bulamayacağından,

17.9.  işçi sendikasının üretimini baltalayacağından,

18.   İşçi sendikası;

18.1. patronun, işçi haklarını çiğneyeceğinden

19.   Para sahibi;

19.1. enflasyondan,

20.   Kiracı;

20.1. kirayı ödeyememekten ya da atılmaktan,

21.   Mal sahibi;

21.1. kirasını alamamaktan ya da gerektiğinde kiracısını çıkaramamaktan,

22.   Kadınlar;

22.1.koca dayağından,

23.   Erkekler;

23.1.   ailelerini geçindirememekten,

24.   Kadın ve erkekler;

24.1.   ihanete uğramaktan,

24.2.  terkedilip ortada kalmaktan,

24.3. çocuklarını iyi yetiştirememekten,

25.   Aydın;

25.1. düşüncesini ifade etmekten,

26.   Devlet;

26.1. aydının düşüncesini ifade edip düzeni sarsacağından,

27.   Öğrenciler;

27.1. basmakalıp bilgileri yeterince ezberleyememekten,

27.2. elemeyi hedef almış sınavlardan,

28.   Öğretmenler;

28.1. basmakalıp bilgileri iyice ezberletememekten,

28.2. maaşlarının ay sonuna kadar yetmemesinden,

29.   Aleviler sünnilerden,

30.   Kürtler Türk milliyetçiliğinden,

31.   Türkler Kürt milliyetçiliğinden,

32.   Milliyetçiler evrensellik akımlarından,

33.   Evrenselliği savunanlar milliyetçilikten,

34.   Laikler şeriatçılardan,

35.   Dindarlar yobaz sayılmaktan,

36.   Laikler dinsiz yerine koyulmaktan,

37.   Devlet, mozayiğimizi oluşturan tüm etnik ve dini kimliklerden,

38.   ve bunların tümü bizatihi korkularından korkmaktadırlar.

Bunlar, toplumumuzu oluşturan kimi kesimlerin bir bölüm korkularıdır. Aransa daha niceleri bulunabilir. Ama yukarıdaki liste, bu kadarıyla dahi, toplumumuzun nasıl bir “korku iklimi” içinde yaşadığını göstermesi bakımından çarpıcıdır.

Bu tür yoğun korkular içinde yaşayan insanların tüm davranışlarına, bu korkuları telafi etmek üzere akli ya da akıl dışı önlemlerin yansıyacağını tahmin etmek güç değildir. Örneğin, toplumumuzun süratle silahlanması, fiziki korkularına karşı bir telafi eğilimi değil midir?

Buradan önemli bir yargıya varmak mümkündür: devlet, korkmama iklimi yaratmalı ve korumalı, bunun dışında hiçbir işe karışmamalıdır!

Çıkarsanacak ikinci sonuç ise devletin başlıca işlevine ilişkindir: Türkiye’de tüm siyasi ve diğer sivil toplum çalışmaları, “korkmama iklimi”nin oluşumuna katkıda bulunacak şekilde misyonlarını yeniden tanımlamalıdır. Hatta denilebilir ki, sadece bu misyon çerçevesinde bir siyasal harekete ihtiyaç vardır. İster mevcutlardan birisi bunu benimsesin, isterse yeniden kurulsun!

Pazartesi, 12 Şubat 1996

5 Yorumlar

  1. Bugün, Orhan Bursalı’nın konu ettiği yazınızı okudum.
    Bu yazınızda, insanoğlunun davranışlarını, özellikle Türkiye’deki bugünlerdeki yaşamını yönlendiren, etkileyen “korku duygusu” tüm yönleriyle incelenmiş.

    Yazdıklarınızın evrensel bir geçerliliği var. Öte yandan “Korku”, yalnız Türkiye insanının başına bela olan bir duygu değil.
    En zengininden, en fakirine kadar, yeryüzünde yaşam kavgası veren her insan için, hem çok değerli, hem de çok zararlı olan, mutluluğu engelleyen berbat bir duygu.

    Korku, yalnız insanlar için değil, hayvanlar için de yaşamlarıını sürdürebilmeleri için vazgeçilmez, doğal, evrimsel gelişme sonucu olan bir gerçek. Bunu hepimiz gözlemişizdir hayvanların davranışında…

    Bu nedenle Korkunun olmadığı bir yaşam düşünülemez.
    Herşeye rağmen, çok güzel ve doğru söyledikleriniz.
    Korkunun ne olduğunu daha iyi, daha kapsamlı bilsek bile, insan yaşamını iyileştirmede, bu bilincin direkt bir faydasının olmayacağını da biliyoruz. Yazıyı yazan siz, bir zeki insan olarak, kendiniz de bu yorumda söylediklerimi düşünmüşsünüzdür şüphesiz.
    Selamlarımla! Şükrü Kürkçüoğlu; utasukru@hotmail.de

    1. Efendim, generik yazgimiz korku temelli. Peşinde olmamiz gereken ise bu korkudan olabildiğince masun kalmak. Yonetimlerden beklentimizin bu doğrultuda olması. Ozellikle de korkunun yonetme amaciyla kullanimi. Sevgiler

  2. Tınaz Bey, bu değerli yazınızı daha evvel okumuş olmam gerekirdi şüphesiz. Böyle oldaydı o günkü yaşım ve donanımımla ne düşünürdüm, tam kestiremiyorum doğrusu… Ama bu gün, esas itibarıyla, yazınıza üç yıl önce yapılmış bir değerli yoruma, Sn. Şükrü Kürkçüoğlu’nun yorumuna, katıldığımı söylemekle yetineceğim.

    Yazınızdaki kapsamlı şikayete karşın, en azından o günlerde, insan ve onun kurduğu örgütlere ( devlet v.s) özünde beslediğiniz bir derin ümit ve iyimserlik seziliyor. Benim bahsettiklerinizden daha da baskın ve temel bir “korkum” ise insanın böyle bir ümit ve iyimserliği haklı çıkarabilrcek bir rüşt ve ehliyete ne derece sahip.olduğu ile ilgili…

    Size bu konyu bir ara, sizi çok yormamak amacıyla bir kısa bir yazıyla, biraz daha açmsya çalışacağım.

    Yüksel Domaniç
    Selam ve saygılarımla,..
    3 Aralık 2023

    1. Değerli dostum yüreklendirici ifadelerinize teşekkür ederim.
      Sn. Kürkçüoğlu’nun yorumunu 3 yıl sonra tekrar okuyunca -nedenini bilmiyorum- aklıma birdenbire “arsenik” (As) geldi. Sonra “nelerin içinde var?” diye sorunca başta yeraltı suları ve tarım toprakları olan uzunca bir liste çıkınca gerisini sorgulamadım (hamsi tatlısı şakası aklıma geldi).
      Şimdi, eşine düzenli olarak As vererek sessiz sedasız ortadan kaldıran kişinin, hakimin önüne bu uzun listeyi koyarak “hakim bey As içtiğimiz suda bile bulunuyor, o halde arseniksiz bir yaşam düşünülemez” şeklindeki savunmasını düşündüm.
      Sn. Kürkçüoğlu’nun “korkusuz bir yaşam düşünülemez” savı bu muhayyel savunmayı hatırlattı.
      Arseniksiz ya da korkusuz bir yaşam tabii ki olamaz da “dozu nedir?” diye sormazlar mı? 15. yüzyılda yaşamış İsviçreli doktor ve kimyager Paracelsus’un ünlü “ilaçla zehir arasındaki fark dozdur” sözü aynen korku için de geçerlidir. “Korku evrimin canlı yaşamına en büyük hediyesidir” (bu da benim sözüm olsun :-)) tabii ki korkusuz yaşam olamayacağını gösteriyor. Yazıda listelenen korku türlerinden bu “yaşam sihiri korku” ile ilgisi olan ya da bir toplumu korkutarak yönetmeye kalkan bir kişiye atfedilen korku aynı mıdır?
      Bunların farklı olduğunu, korkmama özgürlüğü (freedom from fear) ilkesini anayasasının 4 ayağından birisi yapan insanlar bilmiyorlar mıydı?
      Özetle, devlet vb aygıtlara herhangi bir kutsiyet atfetmeden diyeceğim şudur: Her topluma ana rengini veren kültür kodları içinde, dahil olduğumuz toplumun ortalamasının ayırt edici rengi “yaygın ve yüksek düzeyli korku” ve onun birinci türevi olan “karşılşıklı güvensizlik”tir. Bu aralar üzerinde çalıştığımız ve https://bit.ly/47vDPIp adresindeki “güvensizlik ortamının onarımı” niyetli girişim, bu kronik kültür kodunu -yaşamın olmazsa olmazı sayanlar dışındakiler hariç- ilgi çekebilir. Selam ve sevgiyle

Leave A Reply Cevabı iptal et