Kafalar niçin karışık?

Kafalar niçin karışık?

Bir parti yöneticisinin bir ticari olayda aracılık etmesi nedeniyle ilginç bir kafa karışıklığı durumu ortaya çıktı.

Aracılığa bizzat taraf olan partili yönetici yaptığı basın toplantısında, yaptığı işin yasadışı olmayıp sadece etik dışı olduğunu, ama “çok da büyük” bir etik sorun olmadığını belirterek “çok büyük etik” gibi bir kavram ortaya atmış oldu.

Bu kişinin bağlı bulunduğu partinin genel başkanı ise işin yasal, fakat etik olmayıp bir işgüzarlık olduğunu, bu duruma -genel olarak- karşı çıkmanın ise “linç” olduğunu belirterek, daha karmaşık bir kavram olarak “etik değil ama işgüzarlık” deyimini ortaya attı.

Ben bu iki kişinin de iyi niyetli oldukları kabulüyle olayın, kafalarındaki -ve toplumumuzun kavram tedavülündeki- kavramlarla sınırlı olarak açıklanmaya kalkışılmasından doğan bir kafa karışıklığı olduğunu düşünüyorum.

Bu olay sonrasında medyada yazılar çıkıyor, halka sorularak programlar yapılıyor. NTV’nin Halkın Sesi adlı programında sokaktaki insana sorulan “siyasetçiler -özelde de milletvekilleri- ticaretle uğraşmalı mı?” sorusuna verilen cevapların tamamı, “hayır; ya siyaset ya ticaret” biçimindeydi.

Bu durum tipik bir Sorun Çözme Kabiliyeti yetmezliği’dir ve Osmanlı İmparatorluğunu batıran, yaklaşık 40 yıllık bir time-out hariç aynen devam eden süreçtir.

Siyasetçi siyaseti niçin bırakmaz?

Toplumumuzdaki genel kanı budur ve istisnalar haricinde doğrudur da. Peki siyasetteki bu zamk nedir de bırakılmaz?

Belki bir kısım insan, siyasetin yoğun insani ilişkilerinden ve benzeri çekici unsurlarından hoşlandığı için siyaseti bırakamaz; bunlar anlaşılabilir.

Ama önemli bir bölümünün nedeni farklıdır; siyaset onlar için “geçimlerini sağlayabilecekleri” tek yol haline gelmiştir. Birkaç on yıl siyasetle uğraşan bir kişi -eğer başka bir mesleği ve/ya işi yoksa- siyaseti bırakıp hangi işi yaparak geçimini sağlayacaktır? Bu pratik olarak gayet geçerli bir sorundur.

Eğer bir mesleği varsa ve uzun süre mesleğinden ayrı kalmışsa o mesleği kullanarak geçim sağlayamaz; en azından, siyasi desteğin sağladığı rekabet avantajının sağladığı geçim düzeyini elde edemez.

O halde?

Buradan birkaç sonuç çıkıyor:

1.     Mesleği olmayan, siyaseti bir geçim yolu olarak benimseyeceği belli olan kişilere oy verilerek özendirilmemeli,

2.     Siyasete ayrılan süre, mesleğin terkine ya da en azından körelmesine yol acaçak baskınlıkta olmamalı ya da kişi olağan dışı bir çaba göstererek ikisini beraber yürütmeli.

İşte sorun da tam bu noktada ortaya çıkıyor. Bu ikinci çözüm iyi ama nasıl olup da siyaset ve meslek bir arada yürüyecek? Zaten şimdi de olan bu değil mi?

Tedavüle yeni kavram sokulmalı

Kuşkusuz insanlarımız arasında bu kavramı bilen ya da adını bilmese de ahlaki değerleri nedeniyle onu fiilen uygulamakta bulunan epey kimse vardır. Ama mesele, bu kavramı bilen  ve/ya uygulayan kişilerin bulunup bulunmaması değil, kavramın toplumun geneli tarafından “sıradanlıkla” bilinip uygulanmasıdır.

Bu kavram “Çıkar Çelişkisi” (conflict of interest[1])dir. Çıkar çatışması toplumumuzun pek aşina olduğu ve çıkar çelişkisinden tamamen farklı bir kavramdır. Aynı bir çıkara sahip olabilmek için çatışmak anlamında kullanılıyor.

Bir kişinin güvenilirliği ile çıkarı arasında bir “tavizli denge” (compromise) varsa bu durumda bir çıkar çelişkisi vardır. Çıkar çelişkisi çeşitli yollarla azaltılabilirse de -örneğin üçüncü kişilerin tanıklığı  yoluyla- yine de ortadan kalmış sayılmaz.

Dilimizdeki hakaretler ya cinsel içerikli ya hayvan benzetmesi!

Dilimizdeki küfürler genelde ya cinsel içeriklidir ya da hayvan benzetmesi biçimindedir. Bu ikisi de anlaşılabilir gibi değildir. Başka dillerde örneğin “hayvan herif” sözünün nasıl söylendiğini birçok yabancıya sordum. Hepsinin ortak yanıtı bilmedikleri, ama bunu ne amaçla merak ettiğim, bununla hangi hayvana hakaret etmek istediğimdi.

Benzer biçimde, bir kişinin, yaşını başını almış annesi ile cinsel birliktelik arzusu dile getiren deyimler yabancılarda muazzam bir merak uyandırıyor. Ama çıkar çelişkisi içinde olmak, ağır hakaret anlamında kullanılıyor.

Çözüm, mesleğini çıkar çelişkisi içine girmeden yapabilmektir!

Milletvekilleri için “ya ticaret ya siyaset” kuralı yerine “çıkar çelişkisi içine girmeden ticaret” ilkesi çıkar yoldur.

Diğer yandan, halen yerel yönetim meclislerinde görev alacak kişiler toplumun ilgi alanının dışındadır. Halbuki yolsuzluklara en açık olan yerlerin başında bu meclisler gelir. Buradaki insanlar hem ticaretin içindedir hem de çıkar konularının tam ortasındadır. Onlar için kimse “ya ticaret ya siyaset” demiyor.

Doğrusu, yerel yönetim meclislerinde yer alacak kişilerin gerçek yaşam içinde yer almalarıdır; ama çıkar çelişkisi kavramı toplumsal dolaşıma sokulmadıkça buraların yolsuzluklardan arındırılmaları imkansızdır.

Peki nasıl denetlenecek?

Bu tür ilkeler için etik yasaları çıkarmak mümkündür ama eğer bir kavram toplum vicdanında yer almamışsa anayasaya dahi konulsa bir yararı yoktur; insanlar o yasayı eğer büker ve kendi değerlerine uygun hale getirirler.

Geçerli çözümlerden birisi, toplumda bu konuda duyarlı kişilerin bir araya gelerek tek yanlı bir etik taahhütte bulunmalarıdır. Örneğin 5 temel trafik kuralına uymayı taahhüt eden kişilerin birlikteliğini simgeleyen SÖZ kampanyası buna bir örnektir (http://tinyurl.com/38gjmv).

Bir diğer çözüm, kişilerin tek yanlı olarak yapabilecekleri etik taahhütlerdir. Milletvekillerinin, seçim öncesinde seçmenlerine karşı yapabilecekleri etik taahhütler bireysel etik güvence için bir örnektir (http://tinyurl.com/chdvfk).

Bu tür uygulamalar okur-yazar kesim tarafından dudak bükmesiz karşlanır, otoriter beklentilerin yerine geçerse giderek bir “etik taban” oluşabilir.  Yasal mevzuat da ancak böyle bir taban üzerinde anlam kazanır.

Mevcut kavram dağarcığımız ahlaki düzeyi belirliyor.

Toplumsal kavram dağarcığımızıda “çıkar çelişkisi” kavramının bulunmayışının yol açtığı ve iki ünlü siyasetçiyi komik deyimler icadetmeye iten acınası durum işin traji-komik yanıdır.

Kavram dağarcığımızın sınırlı oluşu, toplumumuzun sorun çözme kabiliyetini sınırlayan nedenlerin en başlarında yer alıyor. Bir toplum kavram dağarcığının belirlediği düzeyde refah ve mutluluğa layıktır.

Karşılaştığı sorunlar, dağarcık düzeyini aşıyorsa ya görmezden gelinir ya da böyle komik durumlara düşülür, ama sonunda yok olunur gidilir.

Şubat 20, 2009


[1] http://en.wikipedia.org/wiki/Conflict_of_interest

… Yazıyı beğendiyseniz, Beyaz Nokta® Gelişim Vakfı’na bağış yapabilirsiniz: http://www.beyaznokta.org.tr Teşekkür ederim :-))

Yorum Gönder