Gri İcra Gücü

Toplum sorunlarını anlamaya, çözümler üretmeye hattâ bu çözümleri uygulamayı düşünenlerin sıkça yakındıkları bir konu, icra gücüne sahip olmayışlarıdır. Açıkça vurgulanmasa da bu şikâyetlerin dayandığı bir varsayım, “icra gücü ya vardır ya yoktur; hükümet sistemi icra yetkisini bütünüyle elinde bulundurur”. Yani ya siyah (var) ya da beyaz (yok)!

Hemen tüm siyah-beyaz skalasında ifade edilegelen kavramlarda olduğu gibi icra gücü de gri renktedir. Siyaha ya da beyaza yakın çeşitli gri tonlar içeren bir palet.

Bir muhtar, yetkili olduğu mahalleye taşınan bir kişiye “ikametgâh belgesi” verirken, doğrudan -beyaza kaçan grilikte- bir icra gücü kullanır. O mahalledeki bir arsaya kat izni veren belediye başkanı ise biraz koyuca gri renkli yine bir icra gücü kullanmaktadır. Böyle ilerleyerek filânca ülkeye savaş ilânı da TBMM’nin kullandığı siyah renkli bir icra gücüdür.

Siyah-beyaz paletine böyle bakıldığında hükümet ve TBMM’nin kullanabildiği salt siyah icra güçlerinin dışında ve -çeşitli tonlarda- geniş bir gri icra alanı mevcuttur.

Buna göre, icra gücü eksikliğinden yakınanlar eğer bir yerlere savaş ilânı gibi niyetleri yoksa, kendileriyle benzer siyasi görüşlere sahip Gri İcra Gücü (GİG) sahiplerine erişimi deneyebilirler.

Bu deneme imkânının büyük bir rahatlama yaratamayacağını hemen belirtmekte yarar var. Fakat önemli bir kapı açtığı da kesindir. Çünkü, icra gücünü S-B ölçeğinde değerlendirmeye alışmış insanımız, ortaya çıkan GİG alanındaki lâbirent benzeri yapının yaratabileceği güçlükleri baştan tahmin edemeyebilir. Buna inanmayanlar, oturdukları ilçenin meselâ belediye başkanına erişmeye “kalkışarak” sonuçlarını bizzat deneyimleyebilirler.

GİG’e erişim

Bir sorunun çözümü bağlamında öneri iletmek ya da bir uyarıda bulunmak amacıyla GİG sahibi bir kişiye erişebilmedeki güçlükleri aşabilmek için öncelikle o güçlüklerin niçin doğduğunu anlamak gerekir. Bu metnin yazarı ve onun tanıdıklarının bu konudaki deneyimlerine göre, erişim güçlüklerinin bir nedeni GİG sahibinin zaman bütçesinin kısıtlı oluşudur. Yüzlerce kişinin çeşitli niyetlerle -ki bazılarının mevzuat dışı olma ihtimali yüksektir- zaman talebi baskısı ciddi ve makûl bir kısıttır.

Erişimi güçleştiren esas neden ise farklıdır. OECD’nin ‘80li yıllarda yerel yöneticiler için hazırladığı ve her biri ayrı uzmanlık alanı olan yönetim kitapçıklarının önsöz bölümündeki bir ifade, söz konusu “esas neden”i açıklıyor. Cümle aşağı yukarı şöyleydi: “Seçimle iş başına gelen yöneticiler, seçildikleri günün ertesinde, o görev için sahip olmaları gereken tüm niteliklere Tanrı tarafından sahip kılınırlarsa da biz bu otomatik sürece yardımcı olmak için bu yayın dizisini hazırladık.”

Kısaca “bize akıl mı öğreteceksin?” anlamındaki bu engelin aşılması için yer, zaman ve zemin koşulları dikkate alınarak önlemler geliştirilmesi gerektiği açıktır.

Böylece aşılması mümkün olabilecek engellerden sonra, satılmak istenilen çözüm ipuçlarının son olarak da “biz onu zaten biliyoruz” ve/ya “bu koşullarda mümkün değil” engelleri üzerinden aşırılmasıyla mutlu sona erişilmesi ihtimali doğmuş olacaktır.

19 Aralık 2025

Yorum Gönder