Bugün dünden, yarın bugünden zor, eğer…

Olup bitenleri -gösterildiği ve görebildiğim kadarıyla- izleyen birisi olarak gözlemlerimden birisi şu kabuldür:

Söz konusu soruna -her ne ise- konu olan ve her birinin kendilerine özgü sorun çözme kapasiteleri bulunan bireyler, kesimler, kurumlar, sistemler ve nihayet toplum, dün neyse bugün de aynı ve yarın da değişmeden olduğu yerde çözümleri bekler olacaktır

Bu kabul önemli kolaylıklar sağlıyor: Birisi, zaman baskısını ortadan kaldırıyor; kendinizi ne zaman hazır hissederseniz bir şey yapmaya o zaman başlayabilirsiniz, hatta ara sıra bir şeyler yapsanız da olur, çünkü sorunlar olduğu yerde sizin müdahalenizi beklemektedir.

İkinci kolaylık, bir zamanlar sorunlara koyduğunuz tanılar ve o tanılara göre geliştirdiğiniz çözümlerden oluşan planınız yıllar boyunca sanki dün hazırlanmış gibi tazedir. Bu nedenle ne zaman bir şey söyleyecek olsanız “ben hep derim ki….” diye başlayabilirsiniz. Bu “sürekli tekrarlama”, tanı ve çözümlerin doğruluğu konusunda bir koşullanma da sağlayabilir.

Dünyanın düz ve durağan olduğu kabulüne pek benzeyen bu kabul, ne yazık ki doğru değildir.

Peki bu yanılgıya ne yol açıyor?

Bir (ve belki de başlıca) neden, zihinsel kibir denilebilecek ve bildiklerimiz, öyle sandıklarımız, tahminlerimiz ve inandıklarımızdan oluşan; bunların aralarındaki boşlukların ise rasyonel görünüşlü irrasyonel düşünce zinciri baklalarınca[1] doldurulup, üzerine bir kat macun çekilerek sağlam görünüş kazandırılmış evren tasavvurlarımızdır[2].

Adına Sorun Kimyası denilebilecek kavramı[3], sorunları oluşturan temel Yapı Taşları’nı[4], Değer Transferi[5] (sömürü ya da hırsızlık da denilebilir) denilecek insanlık hastalığını, Sorun Çözme Kabiliyeti denilebilecek toplumsal bağışıklık sistemimizdeki kronik yetersizliği, çözülmemiş sorunların her geçen gün olası çözüm imkanlarını daralttığını dikkate almayan yaklaşımların bir işe yaramayacağını fark edebilmemiz gerekiyor.

Bu yanılgıyı yıkıp rahatsız edici de olsa gerçek resimleri görmeyi sağlayabilecek sihir, bireysel akıllarımızın ne kadar çok önyargı[6] ile, ne kadar çok korku[7] ile daralıp bize boyuna şişinmemiz için bırakılan alanı daraltıcıların[8] çokluğu olabilir.

Bir diğer sihir ise, benzer daraltıcılara -ama farklı derecelerde- sahip “insanların” akıllarının birleşmesi yoluyla ortaya çıkabilecek aklın, bu akılların toplamından daha yetkin olabileceğine ilişkin örneklerdir[9]. “İnsanlar” vurgulamasının nedeni ise yakın gelecekteki olası “non-human person” (insan olmayan kişi) türü canlı[10] ve/ya cansız (yapay zeka gibi) varlıkların da yetkin akıl üretiminde yer alabileceklerine işaret etmektir.

İyi de biz yetkin akıl peşinde çabalarken atı alan Üsküdar’ı geçerse!

Bu düşüncenin üç net sonucu: (1) Yetkin akıl üretilemez, (2) Atı olan kim varsa hepsi Üsküdar’ı geçer, (3) Mevcut enerjilerimiz ağlaşma, suçlaşma, istirahatleşme ile tüketilir.

İşte bu nedenlerle, eğer sorunların yapılarını tam anlayıp ona göre uygulanabilir çözüm ipuçları geliştirme amacına yönelik daha yetkin akıllar üretmeye olan ihtiyacın esas beka sorunu olduğunu anlamamakta direnmeyi sürdürürsek, bugün karşı karşıya olduğumuz sorunlar dünkülere göre daha karmaşık, daha zor anlaşılabilir ve daha az bölümü çözülebilir; yarınkiler ise bugünkülerden daha da karmaşık, daha da zor anlaşılabilir ve çok daha az bölümü çözülebilir olacaktır.

En çarpıcı gerçeklerden birisi de, durağan olduğunu düşündüğümüz sorunların ve onları taşıyan çevrel koşulların tahayyül ettiğimizden farklı olduğu katı gerçeği ile karşılaşıldığındaki şok ve onun yarattığı moral çöküntü olacaktır.

6 Ağustos 2021


[1] Bkz. https://tinaztitiz.com/zincirdeki-eksik-baklalar-ve-sonuclari/

[2] Bkz. https://www.kavrammutfagi.com/kavram/evren-tasavvuru

[3] Bkz. https://tinaztitiz.com/bildigimiz-kimya-bu-isleri-aciklayamiyor/

[4] Bkz. Sorunları oluşturan Yapı Taşları

[5] Bkz. https://www.kavrammutfagi.com/kavram/deger-transferi

[6] Bkz. Önyargılar listesi: https://bit.ly/3yiAN8R

[7] Bkz. Korkular listesi: http://bit.ly/2njGWCL

[8] Bkz. Akıl Daraltıcılar zihin haritası: https://bit.ly/3E6VXc6

[9] Bkz. Super collective intelligence: https://bityl.co/6qoG

[10] Bkz. İnsan olmayan kişi hk:  https://bit.ly/3AgAM65

7 Yorumlar

  1. Harika bir süredir yazı ve söylemlerimin sonunda genelde SENGE’nin “Bugünün sorunları dünün çözümlerinden kaynaklanır!” sözüne atıf yapıp aklıma hep öğrenen geupları getirmem boşa değil(miş)

    Teşekkürler.
    Can EREL

  2. Tınaz bey, yine en can alıcı noktasından irdelemişsiniz insanın beyhude devinimini. Kaleminize, yüreğinize sağlık.

    Devran dönüyor, hayat devam ediyor; koşullarla beraber iyi, güzel, doğrular da değişiyor; tartışılmaz doğal gerçek bu. Düzlemimiz ister doğrusal isterse küresel yüzeyden seçilsin, bulunduğumuz ve varmayı arzu ettiğimiz noktayı o düzlemin koordinat sisteminde tanımlıyoruz. Doğal yaşam ve onun bileşenlerine aykırı düşmeyen; uyumlu olmaktan başka “bien”i olmayan insan durumunu değerlendirirken de doğal yaşamın koordinatlarıyla ve içinde bulunduğu koşullarla tanımlamak; o yönde aklını işletmek zorunda. Bunu gözden ırak tutmadan içinde bulunduğu koşulları, arzu ettiği yerde olabilmenin gerektirdiği koşullarla değiştirmeden devinmesinin beyhude olduğunu güzel anlatmışsınız. Daha doğrusu, ben öyle anladım.

    1. Doğrudur Necati bey; “bulunduğu koşulları, arzu ettiği yerde olabilmenin gerektirdiği koşullarla değiştirmeden devinmesinin beyhude olduğu” VE bulunduğu koşulları sabit varsayarak arzu ettiği koşullara ulaşmaya çalışmasının beyhude olduğunu anlatmaya çalıştım. Çünkü o zaman aradaki uzaklık çok kısa, küçük bir sıçramayla aşılabilir görünüyor.

  3. Evet ama,anladığım kadarıyla,içinde bulunulan koşulları kabullenmekle beraber onları da değiştirme irade ve çabası içinde olmak,arzu edilen koşullara ulaşmakda gayret etmek doğru olacaktır düşüncesindeyim.Ancak,bu gayret içindeyken,hukuk ,siyaset,ekonomik olaraka daha güçlü şartlarla karşılaşıldığında ,ortak akıl veya daha fazla gayret yeterli olabilecek mi? Burada tereddütlüyüm.

    1. İki önemli nokta: (1) İçinde bulunulan koşulları kabullenip kabullenmemek gibi bir seçenek söz konusu değil. Her ne kadar gerçeklerle pazarlık etmek gibi bir alışkalığımız olsa da yaşamlarımızı sürdürmeye pek(!) yararı olmayacak. (2) O koşulları değiştirme irade ve çabası içinde olmayanlar bu sürece dahil olabilir, muhatap alınabilirler mi? Onlara harcanan her 1 saniye toplum ömründen çalıntı sayılmalıdır.

  4. Harika bir süredir yazı ve söylemlerimin sonunda genelde SENGE’nin “Bugünün sorunları dünün çözümlerinden kaynaklanır!” sözüne atıf yapıp aklıma hep öğrenen grupları getirmem boşa değil(miş)…

    Teşekkürler.
    Can EREL

Yorum Gönder