“BİZ SİZİN SORUNLARINIZI ÇÖZECEĞİZ!”

Seçimler yaklaştıkça partiler de seçmenlerine yönelik çalışmalarını yoğunlaştırıyorlar. Eskilerde adet, vaatte bulunmaktı. İş, ev, araba vs gibi vaatlerde bulunulması, sonra da tutulmaması gibi bir gelenek vardı. Nasıl ki misafirlikte tutulan şekerden fazla almak ayıpsa, tutulmayan vaadin arkasından da “bizim ev ya da araba ne oldu?” gibisinden soru sormak ayıp sayılırdı.

Son birkaç yıldır vaat “out” oldu. Şimdiler de, “biz sizin sorunlarınızı çözeceğiz!” modası var. Her parti broşür, pankart ya da kahve konuşmaları yoluyla vatandaşa bu mesajı veriyor.

Bu “ben senin sorununu çözerim” modası durup dururken ortaya çıkmadı. Partileri eleştirenler, “bunlar sürekli vaatte bulunurlar, halbuki biz çözüm üreten parti istiyoruz” diye tutturdukça partiler de zamanla bu yola düştüler.

Şaka bir yana, ülkemiz sorunlarının bir türlü çözülemeyişinin, çözülmek bir yana giderek içinden çıkılmaz hale gelişinin altında yatan neden, işte bu “ben senin sorununu çözerim” ve bunun bütünleyicisi durumundaki “benim sorunumu kim çözecek?” hastalığıdır.

Sokaktaki düz insanımız, “Benim sorunumu çözmeye kalkışmaya sizin ne hakkınız var? Bunun yapılamayacağını, yapılmaması gerektiğini bilmiyor musunuz? Benim sorunumu benim adıma çözmeye kalkarken, benim o sorunu çözmek için sahip olmam gereken haklarımı siz kullanacaksınız. Bu hakkı ben size devretmiyorum!” demelidir.

Bu, “birisi adına sorun çözmek”, “birisine rağmen onu kalkındırmak” gibi yaklaşımlar halk-devlet ilişkilerimizin temel mantığı olmuştur. Bugün, siyasi partilerimizin büyük çoğunluğunun bunu devam ettirmeye niyetli olduğunu gözlüyoruz. Sorunların kaynağında, insanlarımızın kendi sorunlarını çözebilecek donatıya sahip olmadığının görülemeyişinin bulunduğunu görüyoruz.

İnsanımızın sorun çözme kabiliyetinin sınırlı oluşu, onun nedenlerini anlayıp onları gidermek yerine, insanların sorunlarını onlar adına (ve çoğu zaman onlara rağmen) çözmeye kalkışmanın gerekçesi olabilir mi? İki yanlış bir doğru etmez daha büyük bir yanlış eder.

Demokrasi ile diktatörlük arasındaki önemli bir fark işte budur. Birisinde insanlar, sorunlarının çevresinde örgütlenip ortak akıl yaratarak onları çözerler; diğerinde ise bir kişi (ya da kurum) sorunları onlar adına çözer (çoğu zaman da yeni sorunlar yaratır).

“Biz sizin sorunlarınızı çözeriz” diyen partiler bilmeden (belki de bilerek) diktatörlüğe soyunuyorlar. İhtiyacımız olan partiler ise, “biz sizin sorunlarınızı çözmeyeceğiz. Biz, sizin, kendi sorunlarınızı çözebilmenizin karşısında devletin yaratmış olduğu engelleri kaldıracağız” diyebilen, bunu idrak etmiş partilerdir.

Pazar, 03 Aralık 1995

One Comment

  1. TÜM PARTİLER BAŞARILIDIR?
    Çünkü, “Bizim kendi sorunlarımızı çözebilmemiz karşısında devletin yaratmış olduğu engeller nelerdir?” bir yana “Biz size daha çok engel nasıl koyabiliriz?” konusunda elbirliği yaparcasına dolu dizgin yola devam 🙂

Leave A Reply Cevabı iptal et