Birkaç ben olabilir benden içeri!
Kendimizi başka birisinin yerine koyarak düşünme muhtemelen insanlık tarihi ile yaşıttır. Hatta acaba benzer bir davranış diğer canlılar için de geçerli midir? Hayvanlar ve bitkiler üzerinde yapılan araştırmalar ilerledikçe bu konuda şaşırtıcı sonuçlarla karşılaşabiliriz. Nitekim Johns Hopkins üniversitesinden Dr. James C. Harris’in bulgularına göre, “hayatta kalmak için bir grup içinde yaşamayı seçen hayvanlar, ister insan ister insan olmayan (non-human) olsun, etrafındakilerin hissettiklerine karşı daha duyarlı olmak zorundadır”[1].
Bitkiler için durum nedir? Belki tuhaf gelebilir, benzer empati bitkiler için de geçerli görünüyor. Örneğin TED-Ed’te[2] yayımlanan bir makalede Richard Karban şunu diyor: “Bitki yaprakları, aç böcekler veya istilacı bir çim biçme makinesi tarafından zarar gördüğünde, uçucu kimyasallar yayarlar. Taze kesilmiş çimlerin kokusu bu yüzdendir. Adaçayı ve lima fasulyesi gibi bazı bitki türleri, havadan gelen bu mesajları yakalayabilir ve kendi iç kimyalarını buna göre ayarlayabilirler”
Bu konuyu ele almamın nedeni, doğanın bu harika özelliğinin sadece yaşam sürdürmek değil, daha yetkin akıllar[3] üretebilmek için de ipuçları içerdiği üzerinde durmaktır. Yetkin aklın niçin gerektiği ya da tek akılların niçin yetersiz olduğu ise, mevcut sorun stokunun yapısının[4] anlaşılması, sonra da o stokta azalmalar sağlayabilecek çözümlerin üretilebilmesindeki ihtiyaç nedeniyledir. Özellikle girift ülke sorunları açısından yetkin akıl ihtiyacının ne denli yaşamsal olduğu açıktır.
Yetkin (ya da birleşik) Akıl üretimi açısından güçlükler çeşitlidir. Bunların başında “Birden fazla kişinin akıllarından ancak ortak akıl[5] üretilebileceği; bunun da, ortaklardan herhangi birisinin aklını aşamayacağı[6]; özetle birleşik=yetkin bir aklın oluşturulmasının mümkün olamayacağı” şeklinde özetlenebilecek anlayış yaygınlığı geliyor. Bir diğer zorluk, bu tür çalışmalara katılabilecek kişilerin, çeşitli akıl daraltıcılar’ını[7] esnetmekte kullanabilecekleri araçların azlığıdır.
Bu yazının amaçlarından birisi bu yaygın anlayışın doğru olmadığını göstermeye çalışmak; diğeri de (kendim2) adlı bir esnetme aracını tanıtmaktır.
Journal of mathematical Psychology dergisinde yayımlanan makaleden[8] bir alıntı şöyle: “Çok sayıda ve farklı bireyin ortak bilgisi, tahmin ve karar verme problemlerinde tek uzmanlardan daha iyi performans gösterebilir. Kalabalığın bu bilgeliği, internet arama motorları, siyasi seçimler veya borsalar gibi farklı toplumsal alanlarda kanıtlanmıştır. Son zamanlarda psikologlar, insanların beyinlerinden farklı yanıtlar alarak kendi zihinlerinde farklı bir toplumu simüle edebileceğini iddia ettiler (Vul ve Pashler, 2008). İddianın altında yatan fikir, bireylerin beyinlerindeki farklı bilgi alanlarına erişebilmeleri; bunların ortak değerlendirilmesinin, ayrı değerlendirmelerinden daha iyi tahminler verdiğidir.”
Görüldüğü gibi işin sırrı, “beyindeki farklı bilgi alanlarına erişebilme”de saklı. Peki bu nasıl olabilecek?
Bu konudaki cevap, W.Timothy Gallwey adlı bir tenis hocasından geliyor. Gallwey uzun süre çalıştırdığı öğrencilerinin performansları ile kendisinin verdiği düzeltici talimatların neredeyse ters orantılı olduğunu, talimatları azalttıkça performansların arttığını keşfediyor ve bulgularını harika bir kitapta topluyor: The Inner Game of Tennis.
Kitapta tenisle ilgili fazla bir bilgi yok. Top-spin servisin nasıl atılacağı vb karmaşık konulardan hiç bahis yok. Zaten bir süre içinde kendi de bunu farkediyor ve diğer spor dalları için de “The Inner Game of ….” kitapları kaleme alıyor; sonuncu kitabı ise “The Inner Game of Management”.
Gallwey, bütün bu dizide şunu vurguluyor[9]: “Her oyun bir dış oyun ve bir iç oyun olmak üzere iki bölümden oluşur. . . . Bu kitabın tezi, iç oyunun nispeten ihmal edilen becerilerine biraz dikkat çekmeden herhangi bir oyunun oynanmasında ne ustalık ne de tatmin bulunamayacağıdır. Bu, oyuncunun zihninde geçen oyundur ve konsantrasyon, gerginlik, kendinden şüphe duyma ve kendini kınama gibi engellere karşı oynanır. Kısacası, performansta mükemmelliği engelleyen tüm zihin alışkanlıklarının üstesinden gelmek için oynanır. . . . İç oyundaki zaferler, kupa maçlarında herhangi bir katkı sağlamayabilir, ancak daha kalıcı olan ve kort içinde olduğu kadar kort dışında da kişinin başarısına önemli ölçüde katkıda bulunabilecek değerli ödüller getirir.”
“Kendim1‘i susturmak için, performansımıza olumlu ya da olumsuz yargılar eklemeyi bırakmalıyız. Örneğin, bir servis atışının iyi veya kötü olduğunu düşünmek, kendim2‘nin ne yapılacağına dair sezgisel algısını kapatır. Gallwey, kendim1’in müdahalelerinin, doğru ve hızlı hareket için gereken akışkanlığı engellediğini fark etti.”
“Kendim2’nin doğru eylem duygusunun yerini almasına izin vermek için, eylemlerimizi olduğu gibi görmeyi öğrenmemiz gerekir. Neyin doğru neyin yanlış olduğuna değil, ne olduğuna odaklanmalıyız. Gallwey’in açıkladığı gibi, net bir şekilde görebildiğimizde dahili öğrenme sürecimizden faydalanabiliriz: Ama her şeyi olduğu gibi görmek için, ister koyu ister pembe renkli olsun, yargılayıcı gözlüklerimizi çıkarmalıyız. Bu eylem, güzel olduğu kadar şaşırtıcı da olan bir doğal gelişim sürecinin kilidini açar. . . . İlk adım, vuruşlarınızı olduğu gibi görmektir. Açıkça algılanmaları gerekir. Bu yalnızca kişisel yargı olmadığında yapılabilir.” (Mesela kendinizi videoya çekip seyretmek gibi)
Bütün bu sportif jargondan çıkan net sonuç, kendim1’in müdahaleciliğinden -yani akıl daraltıcılığından- kurtulup, kendim2’nin akışkan ortamına geçebilmektir. Bu, tenis oyunu kadar yetkin akıl üretiminde de anahtardır.
Ayrıca, bu akışkan (daraltıcıları en azından esnetilmiş) ortamın bir diğer kullanım yolu, bu alanda bir (hatta daha çok sayıda) kendin2, 3, .. tanımlamaktır. Kişiliğini (inatçı, iflah olmaz kuşkucu, uzlaşmacı, uçuk, her şeye itirazcı, ihaleci, tembel, tek yol şudurcu vbg) bildiğimiz kişilerden oluşan bir takımı zihnimizde oluşturabilir ve bir beyin içi beyin fırtınasında bu kişilikleri müzakereye sokabiliriz.
Önerilen bu modele ait bir deneme “Sistemli Kutuplaştırma Girişimleri Nasıl Önlenebilir?” sorusuna cevap ipuçları aramak amacıyla iki takımla yapılmıştır. Takımlardan birisi yedi gerçek kişiden[10] oluşurken, diğeri biri gerçek ve üçü ise gerçek kişinin kendim2 alanında (zihinde) tanımlanmış farklı kişilikteki sanal kişilerden oluşmuş; sonuçta her iki takımın bulguları birleştirilerek bir dizi ipucu belirlenmiştir.
Bu testten öğrenilenler ile oyun kuralları gözden geçirilmiş ve yeni bir soruyu cevaplamak üzere, daha kalabalık bir takımın oyuncularının her birinin kendim2 alanlarında paralel takımlar oluşturmaları yolunda çalışılmaktadır.
21 Ekim 2020
[1] “Do Animals Have Feelings? Examining Empathy in Animals”, Posted April 3, 2019 by UWA | Psychology and Counseling News, https://bityl.co/443L
[2] TED-Ed: Lessons Worth Sharing, Can plants talk to each other – Richard Karban, https://bityl.co/4452
[3] Yetkin akıl için bkz. https://www.kavrammutfagi.com/kavram/birlesik-akil
[4] Sorun stoku deyimiyle, çözülemediği için biriken ve durduğu yerde gerek kendi içinde yaptığı bileşikler, gerekse stok dışında yeni ortaya çıkabilecek sorunlarla yapabileceği birleşmeler yoluyla büyüyen sorunlar kastediliyor; bkz. https://www.kavrammutfagi.com/kavram/sorun-stoku . Stokun yapısı deyimi ise, onu oluşturan sorunlar arası bağlantıları anlatıyor. Gündelik dilde sıklıkla kullanılan “sorunları bilmek” deyimiyle aslında “sorunun kökleri ve diğer sorunların kökleri arasındaki ilişkiler” değil, genellikle sorunun yol açtığı yüzeysel semptomlar kastediliyor.
[5] Ortak Akıl için bkz.https://www.kavrammutfagi.com/kavram/ortak-akil
[6] Küme Zekası (crowd intelligence) kavramı da gerçekte bu görüşü yadsımıyor. Kalabalık içinde bazı kişilerin “doğruya en çok yaklaşacağı”, onun dışındaki tüm kişilerin görüşleri ne kadar farklı olsa da, ortalamanın sağ ve solundakilerin birbirilerinin etkilerini yok edecekleri bellidir. Bu durumda “yetkin akıl”dan çok, “en sık tekrarlanan akıl” söz konusu olabiliyor.
Kuşkusuz bu akıl düzeyi, uzlaşıya dayalı akıldan daha yüksektir, ama ortakların akıllarını aşamaz. Yetkin akıl ise, küme aklının ortakların tek akıllarını aşabildiği hal olup, bu çalışmada peşinde olunanan da budur.
[7] Akıl Daraltıcılar için bkz. https://www.kavrammutfagi.com/kavram/akil-daraltici
[8] Journal of Mathematical Psychology makalesi için bkz. https://bityl.co/3FWZ
[9] ( https://fs.blog/, yazı adresi: https://fs.blog/2020/01/inner-game-of-tennis/) adlı makaleden yer yer alıntılar yapılmıştır.
[10] Takım, 3ü kadın 4ü erkek; yurt içinde farklı şehirlerde ve yurt dışında yaşayan; mimar, patolog, öğretmen, mizah yazarı, emekli asker ve avukat, bilişim uzmanı, mühendis kişilerin bulut ortamında tanımlanan bir Ortak Erişimli Müzakere Formu’nda, 3 günlük süre içinde kendilerine uygun saatlerde, ama hergün birer saat birlikte bilgisayar başında yazışarak ve iki defa da Zoom ortamında buluşarak belirli kurallar (https://ggle.io/3NmJ) dahilinde tartışmıştır.