AGİT ve haklar…
Hayvanları öldürürsek bizi beğenirler..
AGİT (Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı) konferansının önemli bir konusunun insan hakları olacağı anlaşılıyor. Türkiye bu önemli konferansa hazırlanıyor. İstanbul’da ise daha değişik bir hazırlık var. Sokak hayvanlarını -kuduz bahanesiyle- öldürerek yabancıların gözünde medeni bir görüntü oluşturmaya çalışıyor.
Çoğu soruna karşı geliştirilen kolay çözümlere benzer biçimde, bu vahşetin de belediyelerin , valiliklerin ve Sağlık Bakanlığı’nın duyarsızlığı ve hayvan sevmezliği yüzünden meydana geldiği savunulabilir. Belki bunda bir gerçek payı da vardır.
Ama olaya yansız bakıldığı takdirde meselenin bu denli basit olmadığı, hayvanların yaşam haklarının güvence altında olduğu ülkelerde de duyarsız kamu görevlilerinin bulunduğu, ama kamuoyu bilinci ve buradan doğan baskının etkisiyle vahşete kalkışamadıkları görülecektir.
Alttaki kök-nedenler..
Belli ki yıllardır süregelen bu cinayetlerin altında, hiç kuşkulanmadığımız başka nedenler vardır; hatta öylesine vardır ki, biz bir şeyleri savundukça vahşet de artmaktadır.
Evet, bu neden bizzat “insan hakları” kavramıdır.
Bu kavram, insan hakları konusunda yüksek standartlara erişmiş toplumlarda da bulunmasına karşın böylesine vahşetlere neden olmuyorsa bunu, insan haklarıyla ilgili değer ölçülerinin kurumlaşmış, adete birer toplumsal alışkanlık haline gelmiş olmasında aramak gerekir.
Türkiye toplumu gibi bu konularda henüz emekleme aşamasında bulunan toplumlarda insan hakları, diğer bütün hakları çiğneyerek erişilmesi gereken vahşi bir av hedefi haline gelmektedir. Hayvan hakları, doğal öğelerin (akarsular, göller, sulak alanlar, dağlar, hava vb) hakları, sömürülmesi ve gerekirse yok edilerek insana hizmet etmesi gereken birer araç sanılmaktadır.
Öldürmeyelim de besleyelim mi?
Nitekim, önemli insanlarımızın medyada sık sık okuyup izlediğimiz “ne yani, daha insan hakları bile çiğnenirken bir de hayvan haklarına mı bakacağız”, “öldürmeyelim de biftekle mi besleyelim” gibisinden savlar, ne yazık ki tahmin edilebilecek olandan çok daha fazla paylaşılan bir görüştür.
Hakların, insanı, hayvanı, taşı, suyu ve havasıyla bir bütün olduğu, bunlardan bir tanesinin -ki bu hayvan hakları da olabilir- diğerlerinden ayrılarak savunulmasının, bizzat o savunulan hakkın çiğnenmesi için bir “icazet” anlamına geleceği, bu ruhsatı bir defa ve herhangi bir hakkı savunmak için eline geçirenin, işine gelmeyen ne kadar hak türü varsa onları gözünü kırpmadan çiğneyebileceği tam olarak idrak edilebilmelidir.
Yalıtılmış haklar saçmalığı..
Üçüncü bin yılda, insan hakları, çocuk hakları, kadın hakları, hayvan hakları, azınlık hakları gibi saçma sapan yalıtılmış haklar olmayacağını, tek maddelik bir tane hak bulunacağını tahmin etmek pek güç değildir: Her varlık, diğerlerinin varlığını sürdürme koşullarına saygı göstermek hak ve sorumluluğuna sahiptir..
Canlı dostlarımızın soykırım türü öldürülmelerinde tetikçilik yapanlar az sayıdaki kamu görevlisidir. Ama bütün tetikçilerde olduğu gibi bir de onları azmettirenler ve en az onlar kadar suçlu olan ses çıkarmayanlar vardır.
Dostlarımızın soykırıma uğratılmasına bugün için kuduz vakaları -ki onun da ne kadar doğru olduğuna çok az kimse inanmaktadır- bahane gösterilmektedir. Ama bilinmelidir ki, varsa dahi bu vakalar, hayvanlara karşı görevlerimizi yerine getirmeyerek onların varlıklarını sürdürmeye karşı bizim türümüzün sorumluluklarını yerine getirmeyişinin bir sonucudur.
Ve eğer birilerini -zarar verdiği gerekçesiyle- yok etmek gibi bir yanlış yapılacaksa, bunun maktülleri canlı dostlarımız değil, onları katledenler olmalıdır.
Şunlar akıl edilemez mi?
- Sahipsiz hayvanları toplamak,
- Onları bir barınakta bir süre tutmak ve kısırlaştırmak, hastalıklarını tedavi etmek,
- Hayvan severlere yönelik, “sizin de sahiplendiğiniz en az bir hayvanınız olsun” şeklinde bir kampanya açarak her sahiplenilen hayvanın bakım ve barındırma giderlerini almak,
- “Bir hayvanınız yoksa insanları da sevemezsiniz” gibi bir diğer kampanyayla bunları sahiplendirmek ve bunu da gelir temini amıcıyla yapmak
Bu kadar basit bir işlem dizisini akıl etmeyecek kadar ahmak ve eğer akıl edip de yapmıyorsa bu kadar vahşi kim varsa onları lanetliyorum.
Ayrıca benim lanetlememe ihtiyaç yok, büyük sistem bunun hesabını mutlaka soracaktır.
Mayıs 2000