“BİZ İCATÇI İNSANLARIZ”
“BİZ İCATÇI İNSANLARIZ”
Bir zaman, İsviçre turizm örgütünün, ülkelerine gelen turistlere, turistin dilinde İsviçre’yi tanıtmak üzere hazırlattığı bir yayınlar vardı. Bir harita büyüklüğündeki bu yayının bir yüzünde bir göl ve dağ manzarası, diğer yüzünde ise İsviçre ve İsviçreli’leri tanıtan yazılı bilgiler bulunuyordu.
Birçok dil arasında Türkçe’nin de kullanıldığı bu depliyandaki bilgiler arasında bir cümle aynen şöyleydi: “biz İsviçreli’ler çok icatçı insanlarızdır…..”. Ve daha sonra, icatçılığın o toplumun yaşamında ne gibi somut değişimlere yol açtığı sıralanıyordu.
Bu yayın Turizm Bakanlığımızda pek beğenilmiş, hatta aynısının Türkiye için çeşitli dillerde hazırlanması kararı verilmişti. Çünkü metinlerin tasarımı çok emek harcanarak yapılmış, bir ülkeye gelen bir yabancıya verilmesi gereken ne bilgi varsa onlar verilmiş, ama lüzumsuz bir tek sözcük konulmamıştı. Tam, “kanonik ifade” denilebilecek bir güzellikte!
Gerçekten de fotoğraf ve bilgilerdeki Türkiye uyarlamaları hariç tıpatıp aynı hazırlanmış ve pek de güzel olmuştu. Yalnız dikkatle inceleyince, sadece bir cümlenin metinlerden çıkarıldığı görülüyordu: “Biz Türkler çok icatçı insanlarızdır”..
Bütün metinlerin aynen korunup niçin sadece bu cümlenin çıkarıldığı sorulduğunda, böylesine alışılmamış bir övünmenin bize hiç yakışmayacağı söylenmişti. Ve bu ne yazık ki doğruydu.
Bu olayın geçtiği tarihten yaklaşık 10 yıl geçmiş bulunuyor. Bugün Dünyanın geldiği noktada, milletlere artık tek şey zenginlik sağlayabiliyor: buluşçuluk! Sanayide, ticarette, bürokraside, politikada, hatta sanatta buluşçuluk.
Bilgi toplumlarının ne ürettiğine, onlara zenginliği neyin sağladığına dikkatle bakarsanız, altında yine buluşçuluğu görüyoruz. Son 120 yılda buluşlara alınan patent sayısı yaklaşık 6 milyondur. Bugün ise A.B.D.’de her hafta 6000 ila 9000 arasında patent başvurusu yapılmakta, bunun hemen hemen yarısı tescil edilmektedir. Ama esas patlama, bilgi üretimindedir.
Günümüzde, bilimsel ve teknik rapor olarak 1 yılda 60 milyon sayfa rapor yayımlanmaktadır. Bunun büyük bölümü, mevcutlardan üretilmiş (icad edilmiş) bilgilerdir.
Artık ulusların övünebilecekleri tek şey, ne kadar icatçı olduklarıdır. Çünkü bunu yapamayanın yeri bellidir ve o yer beşinci sınıf işleri yapacak olanların arasıdır.
Birçok sorunumuzun çözümü aslında bu gerçeği ne kadar kavrayabileceğimize bağlıdır. Enflasyon mücadelesinde başarılı olup olamayacağımız, Dünya ölçeğinde ürünler üretip üretemeyeceğimiz, rekabet gücümüzü artırıp artıramayacağımızın başlıca göstergesi her alandaki buluşçuluğumuz olacaktır.
On yıl önce söylemekten utandığımız bu deyim, bugün kurtuluşumuzun reçetesi haline gelmiştir. Evet artık “eski köye yeni adet getirmeli”, “icat çıkarmalı”, ayıplarımız içinden “icat” kavramını çıkarıp, onun yerine “ezber”i yani kuşkusuzluğu koymalıyız.