23 Nisan bayramını niçin kutluyoruz?
Geleneksel kutlama şekillerimiz yerine, o günlerin “hatırlanması gereken kavramlari anlamayı pekiştirici etkinlikler” şeklinde tasarımlanması ve bu tasarımların her yıl mutlaka birbirinden farklı bir tema içinde olması gibi bir kuralın iletişimini yapmayı öneriyorum.
Bu bağlamda, bu defaki 23 Nisan temasının “ulusal egemenliğin, sokaktaki insanın hayatındaki somut yeri” konulu 23 adet karakter ne olabilir? sorusuna yönelik, tüm tanıdıklarımıza yonelik bir e-Beyin Fırtınası öneriyorum.
Gerekçem, bir davranış değişikliğine yonelik olmayan her tür kutsamanın salt enerji kaybı olduğu; dünyevi ölçülerce yazık, dinen ise günah sayılması gerektiğidir 🌝.
Bu çağrıya cevap veren 29 kişinin ürettiği çeşitli uzunluktaki ifadeler içinden tam 23 karakter uzunluğunda olan 23 tanesi şöyle:
- Türkiye’de söz hakkı bende
- Geleceği garanti etmektir
- Kendi kararlarımı veririm
- Tercihlerinde özgür olmak
- Tercihine karıştırmama
- Tercihlerini yapmak hakkı
- Bayrağını seçebilme hakkı
- Yönetenleri azletme hakkı
- Seçimlerine karıştırmama
- Varlığını sattırmama gücü
- Dayatmalara dur diyebilme
- İşgalciye hayır diyebilme
- Toprağını koruyabilirlik
- Ortak irade ile yönetilmek
- En yüce değer egemenlı̇ktı̇r
- İnsanlık onuru ile yaşamak
- Ulusa saygının ifadesidir
- Ulusa gösterilen saygıdır
- TC’ne gösterilen saygıdır
- Ulusun herkesçe tanınması
- TCnin resmen tanınmasıdır
- Cumhur karar vericidir
- Seçimime karışma Nokta
Ulusal egemenlik ya da milli hakimiyet adına eminim ki yüzlerce makale ve kitap vardır (Google’da 0.41 saniyede 5160 tane çıktı). Bu kadar çok yazılıp çizilmesine karşın, 23 Nisan bayramlarımızda neyi ve de niçin kutladığımız konusunda acaba sağlam bir anlayış birlikteliği -yeter yaygınlıkta- oluşmuş mudur? Değilse acaba nedendir?
Kanımca neden, ifadeler uzadıkça “mesaj özlerinin, aralara karışarak kaybolması” ihtimalinin artması olabilir. Bu nedenle, kısaltmaya zorlandıkça “süsler”, “övünmeler”, “kişisel yakınmalar”, “buğulu kavramlar” vb[1] yoluyla aralarda kaybolan “somut özler” net olarak ortaya çıkacaktır.
Yaşasın her konuda sahip olduğum seçim hakkım, yaşasın seçim haklarımızın uluslararası tanınırlığı, yaşasın yönetimlere seçilenleri denetleme hakkım ve onların da hesap verme zorunluğu ve de yaşasın bütün bunları taçlandıran 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve (emanet edilen) Çocuk Bayramı’mız.
14 Nisan 2020
[1] Bkz. “Anlamkıran sözcük” https://www.kavrammutfagi.com/kavram/anlamkiran-sozcuk
Millete ve toprağa sahip olma .
Tınaz bey,
Yazınızın son paragrafına iki ifadenin daha eklenmesi kanaatimce uygun olur: Yaşasın seçilenleri denetleme hakkım, Yaşasın seçilenlerin hesap verme zorunluluğu.
İdare etmek üzere seçilen yönetimler, geçerli mevzuata ve usullere göre görevlerini yapmak üzere yetkiler ile donatıldıkları gibi sorumluluklar da yüklenirler.
Seçilen yönetimlerin iş ve işlemlerini denetleyen Sayıştay raporunu TBMM’ye sunar ve raporda belirtilen hususlarda milletvekilleri seçenler adına yönetimleri sorgularlar. Yönetimler iş ve işlemleri için hesap verebilir olduklarını bilerek görev aldıkları için sorgulamada gerekli açıklıkla kendilerini savunurlar.
Seçilenlerin parasal konular dışındaki iş ve işlemlerinde yetki aşımı veya usullere aykırılık görüldüğünde milletvekilleri seçilenlerin hesap vermeleri için yargıya başvururlar.
Seçenler, vergilerinin yerinde ve usullere uygun olarak kullanıldığından, parasal konular dışında yetki aşımı veya usulsüzlük hallerinde yönetimlerin sorgulandığından emin olduğunda devletin işleyişine güven duyarlar, ve vatandaş olarak huzurlu yaşarlar.
Bu ilkeler, 24 Haziran 2018 tarihinde geçiş yapılan cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi ile yapısal olarak değiştiği için halen maalesef geçerli değiller. Bu durumda egemenliğin kayıtsız ve şartsız sahibi olan millet, sahip olduğu egemenliği TBMM eliyle veya başka yol ile egemenliğini kullanamamaktadır.
Dolayısıyla, 23 Nisan 2020 günü kutlanacak olan bayram okumakta olan çocukların eğlenmesinin dışında bir anlam kazanmayacaktır.
Bayram bey değerli katkılarınıza çok teşekkürler.
Mevcut ile önerinizi uyumlandırarak ekledim. (Mevcut ifadedeki “seçim”, “birey ve ulus olarak tercihlerimiz” anlamında iken, önerinizdeki “yöneticilerin seçimle iş başına gelmeleri” anlamındaki “seçim” ile karışmaması için).
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nde, Dünyadaki başkanlık sistemlerindekine paralel bir denetle-dengele mekanizması bulunmadığı, tam aksine bir fiili kuvvetler birliği öngörüldüğü için maalesef bugün için ulus egemenliği (millet bütünlüğünün hakimiyeti), sadece seçmen çoğunluk hakimiyeti olarak anlaşılıp uygulanabiliyor.
Ben yine de 23 Nisan’ların çocuklarımızın eğlenmesi dışındaki anlamına döneceğini; bunun için de mevcut normalin normalleşmemesi için, ulusal egemenliğin gerçek anlamının mümkün olan her vesileyle hatırlanması, hatırlatılması gerektiğini ve ancak bu yolla “makul normal”e dönülebileceğini düşünüyorum.