YENİ ARAYIŞLARI “ESKİ” İLE DE SON BULABİLİR!
Son yıllarda giderek yoğunlaşan biçimde bir değişim özlemi filizlenmeye başladı. Bu, ne denli hızlı ve sağlıklı büyürse yeni bir Türkiye özlemi de o denli hızlı gerçekleşecektir. Değişim özlemlerinin “sağlıklı” gelişmesiyle kastedilen şudur: en kolay değişim imaj değişimidir. Bunu meslek edinmiş kişi ve kuruluşlar, şeylerin içine hiç dokunmadan dışını değiştirerek “miş gibi” hale getirebilmektedirler.
Değişim hareketlerinin ilk adımı, değiştirilecek şeyin iyi anlaşılması olmalıdır. Toplumumuzun büyük çoğunluğu, siyasetteki kirlenmeden yakınmaktadır. Üzerinde bu denli uzlaşı bulunan bir sorunun, kök sorun mu, yoksa görüntü sorun mu -yabancıların deyimiyle hayalet sorun mu- olduğuna dikkat edilmelidir. Siyasette kirlenme deyimi , toplum kurumlarının temiz olduğunu, siyasetteki özel nedenler dolayısıyla yerel bir kirlilik olduğunu, bunun da iyi cins bir deterjanla temizlenebileceğini ima etmektedir.
Birkaç yıl evvel Diyarbakır Belediye’since ekmek dağıtımı sırasında meydana gelen izdiham, yabancı yayın organlarında dahi gösterilmiş, insanların nasıl aç olduklarına örnek olarak verilmişti.
Bu defa geçen hafta içinde, ülkenin tam aksi tarafında, Denizli’de bir havlu fabrikası onuncu yılını kutlamak için ucuz havlu dağıtmaya kalkınca, Diyarbakır’dakinden beter bir kargaşa doğdu.
Bu iki olayı karşılaştıranlar, olayın içinde bir yaygın açgözlülük olup olmadığını ve buradan giderek de siyasetteki kirlenmenin yerel mi yoksa genel mi olduğunu değerlendirebilirler.
Aranan temizleyici “yeni” bir kişidir. Bir sistem, bir yaklaşım, bir değer , bir alışkanlık değil de bir “kişi” aranmasının nedeni, her şey eskisi gibi kalmakla birlikte, sonuçların yani görüntülerin -imaj- değişmesinin istenmesidir. Bu imajı değiştirmenin en kolay yolu da -saç boyamaktan sonra-, genç birilerinin ortaya atılmasıdır. İşin sırrının “bilgi+deneyim + dinamizm” olduğunun farkındaki gençlerin dışında kalan epey kalabalık bir genç nüfus da bu işe son derece teşnedir.
Aranılan ve herkesin ağzındaki ortak terim olan “yeni”nin ne olduğu üzerinde biraz düşünülmelidir. Yeni nedir ya da kimdir? Hiç kimseden bir şey istemeden değişim olur mu? Yeniden yapılanma denilen jikleti saydam hale getirebilmek için hangi sorulara yanıt vermek gerekir?