Kurumsal Meditasyon
Kurumlar da insanlar gibi, yapmakta oldukları işlere kendilerini kaptırırlar ve bir süre sonra, işlerini kontrol ediyormuş duygusu içinde, aslında bütünüyle dışındaki dünyanın ona empoze ettiği işleri, yine dışındaki dünyanın empoze ettiği öncelik ve aciliyet derecesine göre yapmaya devam ederler. Bu bir çeşit tutsaklık olup, kişi ya da kurum bunun sürdürülmesi için çeşitli -ve büyük ölçüde de mantıklı- gerekçeler üretir.
Bu ilginç olgunun dayandığı gerçek, her sürecin kendi çevresinde yarattığı ve kendi varlığını sürdürmeye yönelik bir “çekim alanı” –Process Maintaining Attitude (PMA) denilebilir- gibi düşünülebilir. PMA, kişi veya kuruma, “işler yürüyor!” güvenini sağlar. Bu güven duygusu, süreçlere müdahale etmeyi, onu yeniden yapılandırmayı engelleyen başlıca etkendir.
Buradan, yeniden yapılanma projeleri için çıkarılabilecek bir sonuç, kişi veya kurumun, kendini bu PMA çekim alanından kurtarması mecburiyetidir. Bu daha somut olarak, kendini yeniden yapılandırmak isteyen kişi ya da kurumun, kendi iradesi ve PMA çekim alanı arasındaki farklılığın farkına varması ve bu farkındalığın bir işareti olarak da belirli bir süre “bir şey yapmadan durabilmesi” demektir.
Bu “belirli süre”, gündelik yaşam ölçüleriyle, yalnızca “farkında olmak için” gerekli süre kadardır. Daha da açık olarak, yürümekte olan süreçlerle tüm bağlarını koparmak suretiyle düşünebilmek demektir. Bu -aynen kişisel meditasyonlarda olduğu gibi- egzersizle geliştirilebilen ve istenildiği anda dış dünya ile bağlantıların kesilmesi gibidir.
Böylece kişi ya da kurum, işlerin aslında “süreçlerin kendi iradeleri” ile yönetildiğini, kurumun işler tarafından “sürüklendiğini” idrak ettiği anda, yeniden yapılanmanın ilk adımı olan “neler-niçin oluyor?” sorusunu, işlerle tüm bağlarını korkusuzca kesmiş olarak sormaya hazır demektir.
Kendi kişisel ya da iş yaşamını yeniden şekillendirmek -ki buna bir çeşit bireysel re-engineering denilebilir- isteyen bir kişi , zamanını genelde “başkalarının” (müşteriler, satıcılar, kendi dışındaki herkes) yönlendirdiğini, bu ortamlardan bir şekilde uzaklaşıp (seyahat ya da bilinçli olarak uzaklaşmak amaçlı olarak) bir “iç sessizliğe” kavuşunca “idrak” eder.
Bir kısım kişi ya da kurum ise, PMA çekim alanının sağladığı güven duygusu bağımlılığını sürdürebilmek için bu gibi fırsatlarda dahi “başkaları” ile olan bağlantılarını koruyarak içine düşmüş olduğu bağımlılığı tatmin etmeyi sürdürür.
Burada tanımlanan “iç sessizlik” sağlama yöntemine “Kurumsal Meditasyon” denilebilir. Bunu, tüm kurum personelinin yapabilmesi iyi, ama pratik olarak güçtür. Bu nedenle, üst yönetimde yer alan kişiler ile başlamak ve olabildiğince yaygınlaştırmak tavsiye edilir.
Her tür meditasyonun kendine göre bir `mantra’sı olduğu gibi, Kurumsal Meditasyonun da bir mantrası olmalıdır. “Bunu yapmasam olur mu?” iyi bir mantra olabilir.
Kişilerin, kendi dışlarındaki süreçleri gözleyip sonra da onları yeniden şekillendirebilmeleri için, kendileriye süreçlerin farkını farkedebilmeleri, yani süreçlerle bütünleşmişliklerini koparabilmeleri gerekir. Süreçleri objektif olarak gözleyebilmek, “neler-niçin oluyor?” sorularına doğru cevaplar verebilmeleri için, PMA alanlarının sağladığı güven duygusuna ihtiyaç duymayacak kadar sağlam bir öz-güven geliştirmeleri gerekir. Aksi halde, kendilerini süreçler dışında korumasız hisseden kişilerin objektif gözlemler yapmalarına imkan olmayacaktır.
Bu iç sessizlik durumu, gözlem yapıldığı sürece korunmak zorundadır. Bu ise ancak, bu özelliğin “zihinsel-kurgu” (mind-setting) içinde yer almasıyla mümkündür. Bunu ise ancak kişilerin kendileri yapabilirler. dış destek ancak katalizör rolü oynamalıdır.
Bu aşamadan itibaren bir organizasyon için yeni hedefler konulabilir, sorunları teşhis edilebilir, çözümler üretilip uygulanabilir.
Ekim 2001
Sayın Tınaz bey, Bu muhteşem yazıyı bu kadar geç okuduğum için gerçekten üzgünüm. Özellikle Kurumsal İklim çalıştığım zamanlar okumam gerekirmiş.
Kaleminize sağlık. Çok istifade ettim