GÖÇ VE PASAPORT!
Kırsal kesimlerden kentlere göçü önlemek üzere zaman zaman radikal önlemler üretilir. Bunların çoğunluğu, kırsaldan gelecek insanlara pasaport benzeri bir uygulama yapmaktır. Ençok istediğim, bunu önerenlerin kısa bir süre de olsa uygulamaları ve sonunda inanılmaz rüşvetlere ve eskisinden daha hızlı bir göçe gözleriyle şahit olmalarıdır.
Kır ve kent nüfusları arasındaki oranın giderek azalması, yalnız ülkemizde gözlenen bir olgu olmayıp evrensel bir gerçektir. Hatta denilebilir ki kent nüfuslarının artması gelişmişlik ölçütlerinden birisidir.
Pekiyi, durum böyleyse sorun nedir? Niçin kentlere göçten bu denli rahatsızız? Sorunu doğru tanımlayamamak, her alanda olduğu gibi bizi bu konuda da yanıltmaktadır. Sorun, kırdan kente göç değildir. Sorun, kontrollu kentleşme yerine çaresiz insanların ve kentlerdeki kuralsızlığın çekiciliğine dayanamayan insanların göçüdür ve kentin mevcut mekanizmaları göç eden bu nüfusu asimile edememekte, aksine o nüfus kentliyi asimile etmektedir.
Önümüzde genel yerel seçimler var. Her yerleşim biriminde adaylar seçmenlerin karşısına çıkıp, neler yapacaklarını anlatacaklar. Yerel ihtiyaçlara göre değişmekle birlikte, hemen hepsinin vaatleri tek sınıfta toplanabilir: “Bu yeri, daha kolay yaşanılır bir yer yapacağım!”..
İşte “kontrolsuz göç” sorununun bir bölümü burada başlamaktadır. Normal olarak aralarında düzey farkı bulunan iki kaptan , yukarıdakinden aşağıdakine bir akım olur ve iki kaptaki su düzeyleri eşitlenene kadar bu akım devam eder.
Ne kadar şikayet edersek edelim, kentlerde birtakım imkanlar vardır. Okulu, hastanesi, polisi vs.. Bu hizmetlerin yeterli olmadığı yerlerden olan yerlere akım olması doğaldır. O halde “yerleri daha kolay yaşanılır kılacağım” demek, Türkçe’de kırdan kente göçü teşvik edeceğim demektir. Kimse böyle bir kasit ile söylemiyor, ama anlamı bu.
Pekiyi bununla, göçü önlemek için kentlere hizmet getirmemek, oraları zor yaşanılan yerler haline mi getirmek savunuluyor. Hayır. Bununla söylenmek istenilen şudur: Hiçbir belediye başkanı, göçü kontrollu hale getirmeden, yani, gelenlerin kent usullerine ve kültürüne uyum göstermesini güvence altına almadan, hiçkimseye yeni bir hizmet götüremez. Bu, fiziki olarak mümkün değildir.
Bazı yerel iyileştirmeler yanılgıya neden olmamalıdır. Örneğin, sıkışık bir trafiği ferahlatabilecek yeni bir yol açabilirsiniz. Gerçekten de bir süre bunun olumlu etkileri görülür. Ama bir süre sonra, o ferahlık, yeni trafik yüklerinin (yeni araçların özendirilmesi, evvelce olmayan otobüs seferlerinin konulması ve halkın bu yolda talepte bulunması gibi nedenlerle) doğmasına neden olur. Ve ortalama insan, eskisinden daha sıkışık bir trafikle karşı karşıya kalır.
Başkan adaylarımızın bu ilginç gerçeği bilmeleri için birer yöneylem araştırması uzmanı olmalarını beklemeye gerek yoktur. Aday olacakları yerin geçmişini iyi bilen birileriyle görüşsünler, dediğimin gerçekliğini göreceklerdir. (Boğaziçi köprülerine dahi bu gözle bakabilirsiniz).
O halde mesele, kontrolsuz denilen bu göçe nelerin sebep olduğunun bilinmesi ve bunlardan yapay olanların caydırılması için önlemler düşünülmesidir.
Göçün çeşitli nedenleri içinde, bir belediye başkanının kontrol edebileceği nedenler tabii ki sınırlıdır, ama az da değildir. Bunlardan başlıcası, kentlerin kuralsızlığının çekiciliğidir.
Akla, her kuralsızlığın bir cezai müeyyidesinin bulunduğu gibi şeyler gelebilirse de göç olgusunda bu çok önemli değildir. Çünkü ceza, yaşam koşullarına göre daha kötü koşulların varlığı halinde caydırıcı, aksi halde özendirici olur. Nitekim, bazı adembabaların kış gelince sıcak bir yer bulmak için kontrollu birer suç işlediğini hep biliriz.
Dolayısıyla, bir belediye başkanının ilk yapması gereken vaat, kentteki kuralsızlığı önlemek olmalıdır. Bu cesaret ister, bazı çevrelerle çıkar ilişkisine girmemeyi ister vs. Bu da, bu tür insanların aday olması demektir. Seçmenin karşısına gelen bir adaya ilk sorulacak soru, bu kentte kuralsız yaşayanlarla çıkar ilişkin var mı? olmalıdır.
İkinci göç önleme engeli, o kentin çevresindeki işsizliği önlemek için -ki ikinci kaynak budur-, kırsal kesimdeki istihdam projelerini desteklemesidir. Bunun, Girişim Destekleme Ajansları, yerel potansiyellerin değerlendirilmesi gibi çok sayıda metodu vardır.
Bu iki önlem, göçün en az yarısının önlenmesi demektir. Diğer yarısının asimile edilmesi içinse hemşehrilik bilincinin uyandırılması gerekir ki en ucuzu budur.
Nasıl, hep uygulananlara benziyor değil mi?