TEKNOLOJİ TRANSFERİ

TEKNOLOJİ TRANSFERİ

Edward De Bono’nun “Sözcüklerin Gücü” adlı kitabına benzer bir kitabın Türkçe’sini yazacak kişinin, kimsenin şüphesi olmasın ileride heykeli dikilecektir.

Herkesin, kullandığı sözcüklere kendisinin anlam yüklediği ülkemizde yaklaşık 60 milyon ayrı dil kullanılmaktadır. Herkes, aynı sözcüklerle aynı şeyleri kasdettiğini zannettiğinden dolayı da kimse kimseden şüphelenmemekte ama anlaşmazlıkların nedeni de bir türlü anlaşılamamaktadır.

Bir anlamda ulusal kültürün de “ortak anlayışlara sahip olma” demek olduğu düşünülürse, bu sorunun, ulusal bütünlük sorunlarımız da dahil birçok önemli sonuca yol açtığı hayretle görülecektir.

Genel olarak kavram tanımsızlığı denilebilecek bu olgunun içinde bir de kavramlara, Dünya’ca kabul edilmiş karşılıklarından farklı anlamlar yüklenmesi olarak adlandırılabilecek ayrı bir sorunumuz vardır.

Örneğin her yerde aynı uzunlukta anlaşılan 1 metrenin daha uzun ya da daha kısa kabul edilmesi nasıl ki içinden çıkılmaz sorunlar yaratırsa, kavramlara da genel kabulün dışında anlamlar yüklenmesi böyle açmazlara neden olmaktadır.

Buna somut örneklerden birisi de Teknoloji Transferi kavramıdır. Bu kavramın genel kabul görmüş anlamı, “bir sektör için geliştirilen bir teknolojinin, bir başka sektörde de kullanılmak üzere aynen ya da değişikliğe uğratılarak aktarılması” dır.

Örneğin, uzay araçlarındaki çekimsiz ortamlarda kullanılmak üzere geliştirilmiş tükenmez kalem teknolojisinin su altı çalışmalarında kullanılabilecek şekle dönüştürülmesi bir teknoloji transferi’ dir. Ya da, metalleri kesmek üzere geliştirilen laser kesme teknolojisinin tıpta ameliyatlar için de kullanımı yine bir teknoloji transferi’dir. Örnekler çoğaltılabilir.

Ama, bir ülkede bir amaçla geliştirilmiş bir teknolojinin, çalarak, bilgilere erişerek ya da geliştirene para ödeyerek bir başka ülkeye getirilmesi teknoloji transferi değildir. Bu işleme herhangi bir ad verilebilir ama, teknoloji transferi kavramının kabul görmüş anlamını deforme edeceği, insanları yanıltacağı için teknoloji transferi denilemez.

Ülkemizde bu kavram bir öğünme aracı olarak kullanılmaktadır. Teknoloji üretimi için hiçbir çaba sarfetmeyen bir kuruluş, para ödeyerek kullanım hakkını aldığı teknolojiyi ülkeye getirdiğinde, bunun bir işe yarayacağını, kuruluşuna bir rekabet gücü kazandıracağını sanmaktadır.

Bunun böyle olmadığını gördüğünde ise kurtuluşu gümrük korumasında aramaktadır. Teknolojiyi satan ülke kuruluşu ise lisans, know-how vs gibi bir ad altında zaten karını aldığı için bu gümrük korumasına bakıp kıs kıs gülmektedir.

AT ile gümrük birliği konusunda ortalığın toz duman olduğu günümüzde, her üretim yerinin kapısına şu sözün yazılmasını öneririm: “Teknoloji, ancak üretildiği takdirde onu üretene bir rekabet gücü sağlar”. Ayrıca sabah işe gelişlerde ve akşam eve gidişlerde birer defa yüksek sesle bu sözün tekrarında da büyük yarar olabilir !

Yorum Gönder