Sorgulanamazlık (ezber[1]) ve Terör Mücadeleleri !

Sorgulanamazlık (ezber[1]) ve Terör Mücadeleleri !

Toplumlar varoldukça, tıynetlerindeki “daha fazlaya daha kolayca sahip olma” güdüsü varoldukça, hangi kılık altında olursa olsun, terör -bir yaptırım aracı olarak- daima var olacaktır.

Dünyadaki toplumları, “terörü kullananlar” ve “kendisine karşı terör kullanılanlar” olarak ikiye ayırmak yanlış olmaz. Terörü kullanan‘ların hemen daima gelişmiş, kendisine karşı terör uygulananlar‘ın ise gelişmemiş (kibarca gelişmekte olan) toplumlar olması da net bir karakteristik olarak görünüyor.

Terörü operasyonel olarak uygulayan kadrolar ise daima “kendisine karşı terör uygulanan” toplumların içinden çıkarılmakta, terörü kullananlar ise halklarını bu beladan uzak tutup sadece stratejik -bazen de lojistik- yönetim(!) sağlamaktadır.

Halen Afganistan, Pakistan, Bangladeş, Irak, Filistin, Türkiye gibi ülkelerle İrlanda, İspanya gibi toplumlarda, “terör kullanan ülkeler“in etkililik düzeyleri çok farklı ise de, terör açısından en önemli karakteristikleri ortaktır. O da, terör uygulayanların zihinsel yapılarındaki “sorgulanamazlık” öğesidir.

Kritik nokta burasıdır..

İster etnik, ister dini, ister siyasal herhangi bir ideoloji olsun, herhangi birisini esas alan bir terör hareketi, o hareketi sorgulamadan benimseyen insanlar olmaksızın oluşturulamaz. Zihinsel yapısı sorgulamaya dayalı kişiler, sürü halinde hareket edemezler.

Sorgulayan ve sorgulamayan insanlar arasındaki bu asimetri, terörle mücadele açısından bir dezavantajdır. Kendini, yaşadığı toprağı, özgürlüğünü, bağımsızlığını korumak isteyen kişiler, bunlardan herhangi birisini terör yoluyla yok etmek isteyen insanlara karşı daima zafiyettedirler. Çünkü mücadelenin her anında, olası hareketlerinin sonuçlarını sorgularlar ve çoğu zaman şiddet kullanma konusunda çekinik kalırlar. Sorgulamayanlar ise bu konuda son derece kararlıdırlar.

Sorgulanamazlık aynı zamanda demokrasi iklimini yokeder..

Sorulamaya kapalı, kendini koşillandırılmaya açmış kişilerin rahatça yaşayabilecekleri tek rejim türü otokratik rejimlerdir. Sadece söylenenleri yapan, söylenenlere inanan, doğru-iyi-güzellerin tek olduğuna, akıl yolunun bir olduğuna inandırılmış kişilerin ihtiyacı mutlak ve tek doğrulardır. Demokrasinin yeşeremeyeceği ortam da tam olarak budur.

Sorgulanamazlık varsa bilim de yoktur..

Eğer bilimi tek sözcükle tanımlamak gerekse “yanlışlanabilirlik” denilebilir. Yanlışlama ise ancak sorgulama ile mümkündür. Sorgulamanın bırakacağı boşluğu hurafeler doldurur.

O halde!

Dünyayı içinde yaşayanlara zehir eden, insanların konuşa konuşa uzlaşmalarını imkansız kılan sorgulanamazlıkla mücadele niçin bu denli zayıftır?

Gelişmiş ülekelerin sorgulanamazlıkla küresel ölçekte mücadele etmeyip sadece kendi halklarını eleştirel düşünce (critical thinking) temelinde eğitmeleri anlaşılabilir bir olgudur. İhtiyaç duydukları değerleri toplumlarına transfer edebilmeleri ancak, o değerlere sahip olan toplumların iç enerjilerini kendi iç çatışmalarına harcamalarına, böylece sahip oldukları kaynakları koruma güçlerinin -sorun çözme kabiliyetleri- düşük düzeyde kalmasına bağlıdır.

Ayrıca da, çeşitli değerlere sahip toplumların, kendi iç enerjilerini terör mücadelesiyle harcarlarken -ister istemez- ihraç edecekleri terör faaliyetleri, bu ükelere karşı kullanılabilecek kozlara dönüştürme imkanları da sağlar. Bir taşla kuş katliamı denilen olgu!

Sonuç..

Terör mücadelesinde kısa, orta ve uzun vadeli önlemler bütününde, kesinlikle ihmal edilmemesi gereken önlem, terör örgütlerinin vazgeçilemez malzemesi olan “sorgulamaya kapalı zihinsel yapıya sahip insan” malzemesini kullanılamaz hale getirmektir.

Bu nasıl yapılabilir?

Bu önlem ancak toplumun  tüm kesim ve kurumlarının ortak çabasıyla hayata geçirilebilir.

Seyirci öyle istiyor afyonuyla birkaç kuruş daha kazanıp şöhretini -dolayısıyla rahatını- sürdürmek isteyen medya sınıfı (reklamvereni, senaristi, oyuncusu, kanal sahibi, yöneticisi vs) başta olmak üzere tüm kurumları..

Programlarına sorgulanamazlıkla ilgili tek cümle almamış, ama vatanı kurtarmaya(!) soyunmuş siyasi partileri..

Sabahlara kadar mikro siyaset dedikodularıyla kafa şişiren kadrolu yazar-çizer-konuşur taifesi..

Küresel politik falcılar gibi desteksiz -ama şişik egolu- zaman hırsızları..

Ve tüm kitap bilgilerini genç beyinlere ezberletmeye çalışan kadrolar..

Bütünü oluşturan bu parçalar sorgulanamazlığın tehlikelerini idrak edip doğrularından kopabilirler mi?

Bilinmez. Eğer bir idrak mucizesi gerçekleşirse niye olmasın.

Ya da niye olsun!

14 Şubat 12 Salı

 

Yorum Gönder