KİMLERDEN KURTULMALI?
Toplumumuzun ortalama “düşünme stili”nin “kalıpçılık” ağırlıklı olduğu, Rönesans’ın Batı toplumlarına kazandırdığı “nedensellik” özelliğinin ise bizim düşünce stilimiz içindeki ağırlığının küçüklüğü her geçen gün daha belirgin hale geliyor.
Osmanlıdan bu yana süregelen bu yetersizliğimizin giderek daha belirginleşmesinin bir nedeni de, karşılaştığımız sorunların giderek daha karmaşık hale gelmesidir.
Kızışan rekabet , azalan kaynaklar, kirlenen çevre ve artan Dünya nüfusu gibi nedenler, yalnız bizim değil tüm toplumların karşılarına çıkan sorunların daha girift, daha zor anlaşılabilir ve daha güç çözülebilir olmasına yol açmaktadır.
“Kalıpçılık” ağırlıklı düşünce stilinin en önemli iki kaynağı, “ezbere dayalı öğretim sistemimiz” ve “birey yerine devleti önemli gören ve devletin kalıplarına uyan bir örnek kişiler yetiştirmeyi hedeflemiş yaygın anlayışımız”dır.
Bu iki kuvvetli etki altında şekillenen düşünce biçimimiz, kalıpçılık yöntemiyle başaçıkabileceği düzeyin üzerindeki güçlükteki sorunlarla karşılaştığında çaresiz kalmakta, bu defa kendisini bu sorundan kurtaracak bir “yiğit” (erkek ya da kadın, sivil ya da asker, olabilir) aramaya başlamaktadır.
Ülkemiz, çeşitli kaynaklar açısından pek zengin sayılmasa da, bu tür “kurtarıcı yiğit” ler açısından son derece şanslı olup, hemen her ihtiyaç halinde bir kurtarıcı ortaya çıkmaktadır. İşin ilginç yanı, hemen her defasında, “kurtarıcı”, kurtarma işlemleri’ne başladıktan bir süre sonra, toplumu kurtarmayı vadettiği sorunun büyüklüğünü anlamakta, onunla başaçıkamayacağını, aslında başkalarının da başaçıkamayacağını, bu sorunun gerçekte bir sorun değil, sorun kılığına bürünmüş bir “canavar” olduğunu söyleyip işin içinden çıkmaktadır.
Günümüze değin peşpeşe gelen kurtarıcılar bu “canavar” hikayelerini o denli güzel anlatmışlardır ki, halkımız da bu “canavar”ların varlığına iyice inanmış ve “enflasyon canavarı”nın pahalılığın, “”trafik canavarı”nın kazaların, “terör canavarı”nın cinayetlerin, “medya canavarı”nın yalan-yanlış karalamaların nedeni olduğuna inanmıştır.
Eski Yunan’da her işten sorumlu bir Tanrı ile bunları yöneten Baş-Tanrı örneği, bizde de her beladan sorumlu birer canavar ile, bu canavarları yöneten bir Baş-Canavar’dan oluşan bir sistem mevcut bulunmaktadır.
Toplumumuzun bu kurtarıcı anlayışından vazgeçmesi ve kurtarıcı namı altında ortaya çıkanlarla, kurtarıcı arayıcılarından kurtulması gerekmektedir.
“Sizi, sorunlarınızdan ancak kendiniz kurtarabilirsiniz. Ben ise sizi, kurtarmaya kalkışmayacağıma, yalnızca kendinize yardım etmenize yardımcı olacağıma söz veriyorum” diyebilecek yeni “yiğit”lere ihtiyacımız vardır.
Bu denli yiğit bolluğu içinde herhalde o türlüsü de çıkar.
Cumartesi, 03 Aralık 1994