İŞBİRLİĞİ İÇİNDE REKABET!
Gümrük Birliği(GB)ne girmek konusundaki tartışmaların yoğunlaştığı günümüzde, üzerinde -ne hikmetse- hiç durulmayan bir konu var. Bir kesim GB’ne girmenin kaçınılmazlığını, bir kesim ise, bunun sakıncalarını dile getirirken, iki kesim birlikte, yaşamsal bir konuyu atlamaktadır. Bu konu, GB’ne konu olan mal ve hizmet üretimi sektörlerimizin “rekabet gücü” konusudur.
Rekabet Gücü’nü oluşturan bileşenler, her ne kadar “fiyat ve kalite” olarak özetleniyorsa da artık bu kavramların içleri, bundan yirmi yıl öncesinin anlamlarıyla dolu değildir.
Bugün “fiyat”a girdi olan tüm ögelerin, “kalite”yi ise mutfaktan sofraya kadar belirleyen “tüm” faktörlerin üzerinde duruluyor. Düne kadar nasıl üretilirse üretilsin aldırılmayan ürünlerin tüm üretim süreci büyüteç altındadır. Bir otomobilin nihai performansı ve fiyatı kadar, onu üreten kuruluşun muhasebe ya da araştırma kayıtlarının düzeni hatta fabrikanın park yerinin yeterliği dikkate alınıyor.
Ürünlerin rekabet güçlerinde önemli bir yeri olan “buluşçuluk” açısından olağanüstü düzeyde zafiyeti olan toplumumuz bu eksiğini gidermek -hiç olmazsa kısmen- açısından, maliyet ögelerinin herbirine çok dikkatle eğilmek zorundadır.
Bir bakıma denilebilir ki, tüm yaşam kesitlerimizi yeni baştan üretmek, bugüne kadar birer alışkanlık haline getirip unuttuğumuz eksiklerimizi gidermek zorundayız.
Bu acımasız yeni rekabet düzeni, rekabet eden toplumların yalnız ürünlerinin nihai fiyat ve kaliteleriyle değil, ona doğrudan ya da dolaylı etki yapan tüm unsurlarıyla yarıştırmaktadır. Daha az hastalanan toplumlar sık hastalanıp absentizmi yüksek toplumlardan, daha zeki toplumlar daha az zeki olanlardan, daha iyi beslenenler kötü beslenenlerden birer “burun farkı” öne geçmektedir.
Bu acımasız yarış, en çok da buluşçuluk yeteneği açısından sürmektedir ve giderek de kızışacaktır. Yalnız nihai ürün açısından buluşçuluk değil, bürokraside, politikada, kamu yönetiminde buluşçuluk!
Dış pazarlardaki bu kıyasıya rekabet, iç pazarlar açısından yeni bir rekabet türünü yaratmıştır: “İşbirliği içinde rekabet”!
Geleneksel “sıfır toplamlı rekabet” (birisi kazanırsa diğeri kaybeder) anlayışı artık bitmiş, onun yerine, “rekabet gücünü belirleyen ana unsurlar dışında işbirliği” yaparak maliyet ve kaliteyi düzeltmek ve böylece hem dış pazarlar açısından rekabet gücünü artırmak, hem de iç pazar hacmini artırmak anlayışı egemen olmaya başlamıştır.
Yapılması gereken, meslek kuruluşlarının önderliğinde biraraya gelecek olan üreticilerin, hangi konularda işbirliği yaparak maliyetlerini düşürüp kalitelerini geliştirebileceklerini belirlemeye başlamalarıdır.
Sektörlerimizin genel olarak rekabet güçleri düşüktür. Bu gerçeği kabullenmek ve sonra da onu yükseltmek için hangi alanlarda işbirliği yapabileceklerini aramak tek çıkış yoludur. Yoksa GB’ne girmek ya da dışında kalmak seçeneklerinin ikisinin birden tek sonucu olacaktır:Yok olmak!
Pazartesi, 3 Ekim 1994