Yine öbür okullar..
İş dünyamızın önde gelen saygıdeğer kişileri,
Bir süre önce yazmış olduğum bir yazıyla (https://bityl.co/Ofz4), çocuk ve gençlerimizi derinden ve olumsuz etkileyen “öbür okullar” konusuna dikkat çekmeye çalışmıştım.
Resmi okul kurumu, 6-18 yaş arasındaki gençlerin toplam zamanın ancak %9’unu kullanıyor. Geri kalan %91’lik süre ise “öbür okullar” denilebilecek kurumlarca kullanılıyor.
Artık 40 yıl öncesinin etkisiz, amatör, çocuksu “öbür okulları” yok.
Bu süre şimdilerde şiddetin ve cinsel sömürünün en uç noktalarını pazarlayan TV kanalları, sokak, futbol maçları, uyuşturucu pazarlanan okul önleri vs ile dolduruluyor.
“Öbür okullar” içinde en etkilisi durumunda olan TV ve basının yaşam enerjisinin büyük bölümü reklamlardan geliyor.
Eğer bu yalın yaklaşıma bir itirazınız yok ve “bunlar beni ilgilendirmez, istemeyen izlemesin; bir de medyayı kendime düşman mı edeyim; bak hiç benden olumsuz bahseden var mı?” demez iseniz size bir önerim var:
Lütfen bir deklarasyonla:
– Yayınlarınızda muhabbet tellâllığı görmek istemiyoruz“,
– “Mankenlerin, hangi futbolcuları nasıl avlamaya çalıştığını görmek, bilmek istemiyoruz, bunlara ilgi duymuyoruz“,
– “Nasıl kazanıldığı belli olmayan (olan) paralarını nasıl harcadığını milyonların gözüne sokarak, jipiyle, eviyle, masrafıyla onları tahrik eden, bir çeşit aşağılayan görgüsüzleri izlemek zorunda değiliz“,
– “Kadınları cinsel obje olarak sunmayı cinsel özgürlük olarak onlara yutturmaya çalışmanıza, onları enayi yerine koymanıza razı değiliz“,
– “Kimin kimle yattığını merak etmiyoruz, izlemek istemiyoruz“,
– “Mizah programı adı altında sürekli olarak geri zekâlılık taklidi yaparak gizlenen geri zekâlıları izlemek istemiyoruz“,
– “Yarışma programı adı altında halkın dilenciliğe özendirilmesini istemiyoruz“,
– “Yarışma programlarına katılanlara yapılan kaba-saba, açık-saçık tacizlerin şaka olarak sunulmasını istemiyoruz“,
– “Çeşitli vesilelerle TV’ye çıkarılan kişilere, sunucuların yaptıkları hakaretleri onların kişiliklerine uygun buluyoruz, ama bu hakaretleri çoluk çocuğumuza izletmek zorunda kalmak istemiyoruz“,
– “Reklam Öz Denetim Kurulu olarak kendini adlandıran kurulun, dili yozlaştırıcı reklamları görmezden gelmesini hazmedemiyoruz“,
– “RTÜK’ün bütün bunlara karşı kalabalık lâf üretiminden başka ne gibi önlemler aldığını merak ediyoruz ve vergilerimizle maaşlarını verdiğimiz bu insanlardan işlerini doğru yapmalarını bekliyoruz“,
– “İstemeyen seyretmesin kabadayılığına katlanmak zorunda olmadığımızın bilinmesini, çoğunluğun bu argümanı kullanması halinde -ki durum şimdilerde budur- izlenecek medya organı bulunamayacağının idrak edilmesini ve bu dayatmadan vazgeçilmesini istiyoruz“,
– “Ve üstüne üstlük, bütün bu düzeysizlikleri yapan, kurgulayan, oynayan, organize eden, finanse eden, bunlar yoluyla para kazanan ve bunlara akıl hocalığı yapanların gözümüze baka baka cumhuriyeti, laikliği, erdemleri savunmasını hazmedemiyor ve bunu hem kendimize hem de bu kavramlara ağır bir hakaret olarak algılıyoruz“.
Türkiye mankenlerden, görgüsüzlerden, birbirini aldatan insanlardan, kabadayılardan ve bunları seyrettiren tellâllardan ibaret değildir. Bilim adamıyla, sanatçısıyla, yazarıyla, çizeriyle bir “öteki halk” vardır.
Gelecek nesillere rol modeli olarak bu ikincileri sunmak tüm toplumun görevidir. Bu, bir numaralı insan haklarındandır.”
diyebilerek duyarlığınızı gösteriniz.
Lütfen, “bir tek benim yapmamla ne değişir” demeyiniz. Herkes böyle düşündüğü takdirde hiç kimse kılını kıpırdatmayacaktır. “Herkes yapsın ben de yapayım” demenin, “bir kişi dahi yapmazsa ben de yapmam” demek olduğunun kolayca anlaşılabilecek bir ön-koşul olduğunu düşününüz.
Türkiye, başkalarının ne diyeceğine bakmadan doğruları arayıp yapabilenler varsa var olacaktır. Aksi halde..
Ocak 9, 2005