İNSANIN EN ÖNEMLİ YETENEĞİNİ PAS GEÇEN YAKLAŞIM: PARÇA PARÇA ÖĞRETME!
İNSANIN EN ÖNEMLİ YETENEĞİNİ PAS GEÇEN YAKLAŞIM: PARÇA PARÇA ÖĞRETME!
Gelecekte sosyal antropologlarca ortaya çıkarılacağı kuşkusuz olan bir olgu, ihtiyaç duyduğu “bütün”leri büyük bir yetenekle öğrenebilen insanın, öğrenme yeteneğini neredeyse sıfıra indiren parça parça öğretme usulünün kimlerce ve niçin icat edildiğidir.
Resmi veya ticari kurumlar, aile ortamı ya da kitle iletişim araçlarıyla yapılan her türlü öğretme girişimi, “bütünleri parçalama” ve de “öğretme”ye dayalıdır.
Sonuçsuz çabalar!
Karşındakinin ihtiyacı olduğu -ya da olması gerektiği- varsayımına dayalı olarak, onun öğrenme profilini, ilgi ve ihtiyaç alanlarını hiçe sayan bu saygısızca yaklaşım harcanan tüm çabalara karşın ancak -o da bazen- tek sonuç verebilmektedir: ad belleme!
“Liderlik 3’e ayrılır, birinci tip: vs. vs.dir”, “motivasyon, çalışanların güdülenmesi olup beşe ayrılır”, “süreç odaklı yaklaşım iyidir” ya da bunlar gibi kalıpları, zihinde tutma tekniklerinin de yardımıyla zihnine tıkıştırmış insanlar, bu geleneksel “parçalı öğretme” yönteminin kurbanlarıdır.
“Süregiden her etki kendini sürdürebileceği bir ekolojiyi de yaratır”!
“Parçalı öğretme” etkisi, şeylerin adlarını bellemişlerin rekabet ettiği, en çok şey adı bilenlerin diğerlerinden üstün, bunları öğretebilenlerin de daha üstün sayıldığı bir ekoloji yaratmıştır.
Böylece, bir durumu değiştirmek isteyen insanların önünde, bu ekolojinin değerli saydığı “parçalı öğretme” aletinden başka bir alet bulunmuyor. Bu alet ise lafazanlığın, bilmişlik gösterisinin dışında birşey kazandırmıyor.
Felaketler tek gelmez!
İş bununla bitmiyor. Parçalanmış şeylerin adlarının bellenmesi üzerine kurulu paradigma, bellediklerinden başkaca bir varlığa sahip olmayan insanlar yaratıyor. İnsanlar bu tek değerli sayılan varlıklarına, yani kendilerine belletilen doğrulara sahip çıkıyor ve kendilerini daha güvende hissebilmek için bunları başkalarına da dayatıyorlar. Böylece tek doğrulu, buyurgan insanlardan meydana gelen bir toplum ortaya çıkıyor. Bu da ikinci felakettir.
Şimdi insanı yeniden keşfetmeliyiz!
İnsanı ve diğer canlıları ayırmak geleneğimizi terketmeli, her varlığın özgün yetenekleri olduğunun ve bunların ayrılmaz bir bütün olduğunu farketmeliyiz.
İnsanlara bir şey öğretmek yerine, ihtiyaç kümeleri içinde yer alanları öğrenmesine yardımcı olmak ilkesini benimsemeliyiz.
İnsanlara yapabileceğimiz en büyük iyilik, yetersiz olduğuna, kendi başına bir şey öğrenemeyeceğine koşulandırılmış olan kendinin aslında böyle olamadığını, doğuştan sahip olduğu birtakım yeteneklerin bir süre için kullandırılamadığını ona anlatabilmektir.
Lider kimdir?
İnsanı böyle tanımlayan, ama bu gerçeği karşındakilere tekrar keşfettirebilecek becerilere sahip olan kimseler gerçek liderlerdir. İnsanın bu yeteneklerinin farkında olmayan, bu yeteneklere inanmayan, ama liderlerin özelliklerini parçalı olarak öğrenebileceklerini sanan kimseler ise liderliğe en uzak olanlardır.