HastaToplum – 2
Hasta Toplum – 2
Sorun Çözme Kabiliyeti yaşam sürdürmenin temelidir!
https://tinaztitiz.com/2012/04/16/hasta-toplum/ adresindeki “Hasta Toplum” yazısında bir iddia vardı. İddia, toplumumuzun sorunlarını çözemediği, çözülemeyen sorunların giderek birikip, Sorun Kimyası (https://www.tinaztitiz.com/yazi.php?id=236, https://www.tinaztitiz.com/yazi.php?id=237) ilkeleri uyarınca yeni sorunlar ürettiği ve böylece toplumumuzun her türlü enerjisini soğuran bir fasit dairenin oluştuğu, bunun da aynen biyolojik organizmalardakine benzer biçimde bir toplumsal hastalanmaya yol açtığı, ama esas hastalığın, toplumun büyük çoğunluğunun hasta olduğumuz yolunda bir kanaat taşımaması, aksine durumu ile sürekli övünür durumda olması idi. bkz. http://bit.ly/1jgCDi7 🙂
Peki bu iddia doğru mudur ya da ne kadar doğrudur?
Daha soru ortaya konulurken belli oluyor ki bu sorunun cevabının evet-hayır biçiminde verilmesi doğru değildir. Her toplum bazı sorunlarını çözebilir, bazılarını uzun vade aleyhine olabilecek kısa vadeli olarak çözer, bazılarını çözemeyip altında ezilir. O halde iyi bir yaklaşım, herhangi bir organizma (birey, aile, kurum, kesim, toplum) için bir SÇK İndeksi (nsçk) tanımlayabilmektir.
Tam olarak ölçmek mümkün olamasa da, bir kişi, kurum, kesim ya da bütünüyle toplumun Sorun Çözme Kabiliyeti’ni (SÇK) ölçülendirebilecek bir başarım ölçütü (performans göstergesi) tanımlanmadığı sürece her türlü iddia temelsiz kalacaktır.
Peki böyle bir ölçüt tanımlanabilir mi? Örneğin bir kişinin SÇK’nin ne düzeyde olduğu nasıl değerlendirilebilir?
Önce bir norm konulabilmeli!
Kişinin SÇK’nin ne olması gerektiği, onun karşılaşabileceği sorunlarla yakından ilgilidir. Yaşamında hiç depremle karşılaşmamış, karşılaşması olasılığı da bulunmayan bir kişinin deprem sonrası doğabilecek sorunları çözebilme kabiliyeti ya da kazancı ancak karnını doyurmaya yetebilen bir kişinin borsa çökünce servetindeki kayıpları nasıl telafi edeceği sorunlarını çözebilme kabiliyeti pratik bir anlam taşımaz.
SÇK, sorunlar kümesi’nin güçlük düzeyi ile sıkı sıkıya bağlıdır ve bu ikisi de doğrudan ölçülmesi zor, ancak dolaylı ölçütlerle değerlendirilebilecek öğelerdir. Toplumların SÇK arasında farklar, İnsani Gelişmişlik İndeksi (İGİ) adı verilen ve 1/3 (yaşam beklenti indeksi) + 1/3 (eğitim indesi)+ 1/3 (fert başına GSMH indeksi) formülüyle hesaplanan bir ölçütle değerlendirilebiliyor.
1/3 ‘lük bu bileşenlerin her biri daha alt öğelere bölünmekte ve böylece toplum yaşamının en önemli kesitlerindeki başarı (veya başarısızlığı) temsil eder bir resim ortaya çıkmaktadır.
Burada bir adaletsizlik vardır ama!
Türkiye İnsani Gelişme İndeksi (İGİ) açısından |
|||
İGİ Sırası |
Ülke |
Yıllar |
|
1975 |
2002 |
||
1 |
Norveç |
0.870 |
0.960 |
6 |
A.B.D. |
0.870 |
0.940 |
13 |
Y.Zelanda |
0.850 |
0.930 |
19 |
Singapur |
0.720 |
0.900 |
34 |
Kuveyt |
0.760 |
0.840 |
67 |
Peru |
0.640 |
0.750 |
68 |
Türkiye |
0.590 |
0.750 |
131 |
Senegal |
0.320 |
0.440 |
151 |
Sierra Leone |
? |
0.273 |
ref: http://globalis.gvu.unu.edu/indicator.cfm?IndicatorID=15 |
İGİ’ni oluşturan bileşenler o toplumları çevreleyen coğrafi, siyasal, ekonomik vd faktörlerden tabii ki etkilenirler. Çevresi benzer kültürdeki dost ülkelerle çevrilmiş, coğrafi koşulları uygun, küçük nüfuslu bir toplumun İGİ ile, Türkiye gibi her öğe bakımdan birer “meydan okuma” sayılabilecek bileşenlere sahip bir ülkenin İGİ arasında karşılaştırma yapmak adil midir?
Üstüne üstlük başlangıç şartları da farklıdır. Osmanlı İmparatorluğu idaresinde yaşayan ve canı Allah’a malı ise padişaha ait olan ve kendisinden sadece dogmaları ezberleyip otoritelere biat etmesi beklenen “kul”llarından, Cumhuriyet idaresinin yurttaşlığına geçirilen insanları ile, bu konulardaki önemli sorunlarını çoktan çözmüş toplumların İGİ yoluyla yarışmaları adil sayılabilir mi?
Söz konusu olan adalet değildir ki!
Mesele yarış koşullarının adil olup olmayışı değil, yarışın bizzat kendisidir. Sürekli olarak durumundan, kendisine haksızlıklar yapıldığından -vırvır ve mırmır düzeyinde- yakınan mazlum ve mağdurların haklarının teslim edileceği bir mahkeme karşısında değiliz.
Mesele, -koşullar ne olursa olsun- çocuk ölümleri oranının düşük, fert başına gelirin yüksek, okul terk oranlarının düşük olması vb’dir. Yarış hem rakibe hem saate karşıdır. Bu yarışta herkes her üstünlüğünü (fiziki ve kültürel) kullanmakta, diğerlerinin her
zafiyetini (fiziksel ve kültürel) kendi lehine bir faktör olarak değerlendirmeye çalışmaktadır (http://tinyurl.com/kl3mgj).
2002 yılı itibariyle 151 ülke içinde 68nci durumda olan Türkiye, 2005’de 94, 2006’da 92, 2007/2008 istatistiklerine göre 84ncü durumdadır.
Şimdi, bu rakamlara bakarak toplumumuzun SÇK’nin, insanlık ailesinin mukayese edilebilir diğer üyelerine göre “düşük” olduğu söylenebilir. Ama bu düşük düzey dahi “hasta toplum” betimlemesi için yeterli sayılamaz.
Başka ölçütlere göre toplumumuzun SÇK’nin düzeyi (nsçk) nedir?
İGİ içine dahil olan çok sayıda bileşenden bazıları -hatta çoğu- yaşam konforu denilebilecek öğelerle ilgilidir. Bu yazıya konu olan SÇK ise, bir toplum varlığının sürdürülebilirliğini tehdit edebilecek sorunlar açısındandır.
Toplumumuzun varlığını tehdit edebilecek sorunlar olarak aşağıdakilerin alınması en azından yanlış sayılmamalıdır:
v Ulusal bütünlük sorunu (Kürt sorunun da içinde bulunduğu, ama onunla sınırlı olmayan sorunlar kümesi),
v Eğitim sorunları (https://www.tinaztitiz.com/dosyalar/UNDP_icin_hazirlanan_ulke_egitim_raporu/115.Ek-2.pdf[1])
v Ahlaki yozlaşma
v Çölleşme
Bu sorunlar için (nsçk) tanımına girebilecek şu değerlendirme öğeleri ise anlamlı olabilir:
1. Sorunun Tanımlanmışlık Düzeyi (TD),
2. Sorunun nedenlerine ve çözümlerine ilişkin katkıların serbetçe akabileceği Kanalların varlığı ve Kalitesi (KK),
3. Soruna yol açan Kök-Nedenlerin ortaya konulmasındaki Netlik (KNN),
4. Sorunun, diğer sorunlarla Etkileşim Mekanizmasının Anlaşılmışlık Düzeyi (EMAD),
5. Sorunun çözümü için geliştirilmiş ve sorunun paydaşlarının katkılarına açılmış olan bir Politika Belgesinin varlığı ve varsa Kalitesi (PBK),
6. Çözümlerin Sürdürülebilirliği (ÇS),
7. Sorunlarını çözememek nedeniyle uğranılan zarar (UZ).
Bu 8 faktör kullanılarak (nsçk) için bir değer hesaplamak yerine, SÇK resmini tüm boyutlarıyla sergileyebilen bir tablo vermek daha gerçekçi görünüyor (Tablo I).
Beş öğenin her birine yok, yetersiz, orta, iyi, mükemmel gibi notlar verilirse -ki kuşkusuz hepsi kuşkusuz özneldir- şöyle bir resim ortaya çıkar:
Tablo I – SEÇİLEN DÖRT ÖNEMLİ SORUN İÇİN
SORUN ÇÖZME KABİLİYETİ İNDEKSİ (nsçk) BİLEŞENLERİ
Sorun |
TD Tanımlan- mışlık |
KK Kanal kalitesi |
KNN Kök nedenler |
EMAD Etkileşim mekanizma. |
PBK Politika belgesi |
ÇS Çözümlerin Sürdürülebil. |
ÜG Ülke Tarihi (yıl) |
UZ Uğranılan zarar |
Ulusal bütünlük sorunları |
yetersiz |
orta |
orta |
yetersiz |
yetersiz |
yok |
86 |
|
Eğitim sorunları |
yetersiz |
orta |
yetersiz |
yetersiz |
yetersiz |
yok |
86 |
|
Ahlaki yozlaşma |
yetersiz |
yetersiz |
yetersiz |
yetersiz |
yetersiz |
yok |
86 |
|
Çölleşme |
iyi |
iyi |
yetersiz |
orta |
orta |
iyi |
86 |
SÇK indeksi’ni oluşturan bileşenler için verilen notlar tartışılabilir. Hatta not verebilmek için her bileşen için derecelerin karşılıklarını tanımlayan tariflerin yapılması da şart koşulabilir. Ama tabloya hangi eleştirel gözle bakılırsa bakılsın, yetersiz bir SÇK’ne işaret ettiği gerçeği değişmez gibi görünüyor.
Acaba başkalarının durumu nedir?
Bu bağlamda tartışılması gereken son nokta, gelişmiş olarak nitelediğimiz toplumların SÇK’nin ne düzeyde olduğudur. Bu noktada iki farklı sorun çözme yaklaşımını ayırt etmeli, karşılaştırmayı buna göre yapmalıyız:
1. Her bir sorunu, durumu daha karmaşık (complex) hale getirerek çözen ve uzun vade sürdürülebilirliği bu nedenle kuşkulu olan yaklaşım. Bu yaklaşımda sorunların semptomlarını kısa sürede ortadan kaldırmak esastır.
2. Sorunların köklerine inilmesine dayalı yaklaşım. Bu yaklaşım uzun vadelidir ve politik olarak kolay satılabilir çözümler yerine ancak uzun vadede gerçekleşebilecek çözümler ortaya çıkarır; sürdürülebilirliği yüksektir.
Bu yazının amaçları açısından ikinci tür yaklaşımlar söz konusudur. Her ne kadar bütün dünyada birinci tür yaklaşımlar daha gözde ise de, SÇK indeksine konu olması gereken çözümler sürdürülebilir olanlardır. Acaba bu açıdan gelişkin toplumlarla aramızdaki farkı -dolaylı da olsa- ölçebilecek performans gösterge(ler)i tanımlayabilir miyiz?
Tablo I’in son iki değişkeni (ülke tarihi ve SÇK yetmezliği nedeniyle uğranılan zarar), en iyi 2 göstergedir. Çünkü tüm sorun çözme çabalarının amacı toplumun varlığını sürdürebilmesi ve bunu en az maliyetle (her türlü anlamda maliyetle) becerebilmesidir.
Meseleye böyle bakıldığında, ülkelerin SÇK arasında bir mukayese yapmak mümkün olabilir. Örnek olarak, bir toplumun varlığını sürdürmesine karşı en ciddi tehditlerden birisi olan “ayrılıkçı hareketler” ele alınabilir.
Karşılaştırma için bilgilerin bir bölümü http://www.constitution.org/cs_separ.htm adresinden (Separatist, Independence, and Decentralization Movements) alınmıştır.
Tablo II – Çeşitli Ülkelerin SÇK’nin Değerlendirilmesi için Öğeler
Ülke |
Ayrılıkçı hareket için |
Ülke Tarihi (yıl) |
Uğranılan zarar |
ABD |
Alaskan Independence Party, Free the |
222 |
Bilinen bir zarar yok |
Belçika |
Vlaams Belang, New Flemish Alliance |
178 |
Bilinen bir zarar yok |
İngiltere |
Sinn Féin, Scottish National |
302 |
|
Kanada |
The Western Canada Concept, Alberta |
142 |
Bilinen bir zarar yok |
Fransa |
Corsica Nazione, Partit Occitan, |
220 |
Bilinen bir zarar yok |
İtalya |
Lega Nord , The Two Sicilies, |
123 |
Bilinen bir zarar yok |
Türkiye |
PKK |
86 |
~30,000 can kaybı + ~$200 milyar maddi kayıp |
Bu tablo dolaylı da olsa, bu genç ülkenin bu kadar kısa sürede ne büyük zarara uğradığını gösteriyor. Karşılaştırma yapılan ülekelerdeki ayrılıkçı hareketlerin çokluğuna, buna karşılık çoğunun -örneğin ABD- dünya kamuoyu tarafından bilinmeyişine bakıldığında:
– PKK terörünün tüm dünyaca bilinir olmasının,
– Bu denli büyük kayıplar verilmesinin
Ve bütün bu bilançoya karşın sorunun henüz tanımlamamış dahi olmasının, bu süreçteki hükümetlerden bağımsız olarak derin bir SÇK yetmezliğine işaret ettiğine hükmedilebilir.
Sadece bu konudaki durum dahi “hasta toplum” tanısının reddedilmeden önce daha dikkatle düşünülmesinin yararlı olacağını göstermiyor mu?
Olup biteni hala derin bir hastalığın işaretleri olarak değil de, bireysel ideolojik tercihlerimizden sapmaların sonucu olduğunu mu düşünüyoruz?
25 Temmuz 2009
[1] https://www.tinaztitiz.com/dosyalar.php adresinde “UNDP_icin_hazirlanan_ulke_egitim_raporu” başlığı altında raporun tamamı bulunmaktadır.
[2] Sadece ulusal bütünlük sorunlarından bir tanesi için uğranılan kaybın yaklaşık 30,000 insan ve $200 milyar olduğu hesaplanıyor.
[3] http://en.wikipedia.org/wiki/Provisional_IRA_campaign_1969%E2%80%931997#Casualties kaynağından alınmıştır.
… Yazıyı beğendiyseniz, Beyaz Nokta® Gelişim Vakfı’na bağış yapabilirsiniz: http://www.beyaznokta.org.tr Teşekkür ederim :-))