HAREKETE GEÇİREN NEDİR ?

Her “olay” 2 ana vazgeçilmez unsura sahiptir: “Ortam” ve “harekete geçirici etki”.

Benzin motorunun işlemesi bir “olay” ise ortam, uygun yakıt-hava karışımı, harekete geçirici etki ise bujinin ürettiği kıvılcımdır.

Kamu arazilerinin işgali bir olay ise, devletin arazi sahibi olması, rüşvet alıp vermeye eğilimli tarafların varlığı ortamı, kanun tanımaz uyanık kişilerin ortaya çıkması ise harekete geçirici etkiyi oluşturur.

Bütün olgulara bu gözlükle bakılırsa daima bu iki unsurun varlığı teşhis edilebilecektir.

Ülkemizde mevcut terör olgusu da, bu unsurlara sahiptir. Eğitilmemiş insan dokusu, işsizlik, gerice yörelerin kamu görevlilerini cezalandırmak için kullanılmış oluşu, kalabalık kamu kadroları ve bunun yol açtığı düşük nitelik ve düşük ücret kısır döngüsü, toplumumuzun sorun çözme becerisi yetmezliği gibi bir grup sebep, iki unsurdan birincisini, “ortam”ı oluşturmaktadır.

Ama aynen benzin motorunda olduğu gibi yakıt-hava karışım ortamı nasıl patlama için tek başına yeterli değilse, yukarıda sayılan olumsuzluklar da tek başına terörün sebebi değildir. İkinci bir unsura, “harekete geçirici etki”ye ihtiyaç vardır.

İşte mesele burada başlamaktadır. Acaba bu “harekete geçirici etki(ler)” ne(ler)dir? Yeterince berrak olunamayan nokta budur.

Tek tek herbirinde gerçek payı bulunabilecek “harekete geçirici etki”ler ileri sürülmektedir.

Bunlar doğru mudur?

Hepsi bu kadar mıdır?

Hepsi geçerli midir?

Ağırlıkları ne kadardır?

Şöyle bir deney düşününüz.

Her yanı tam kapalı bir oda içinden bir takım sesler gelmektedir.

Sesler karışıktır. Köpek havlaması, keman sesi ve boğazlanan insan sesi birlikte duyulmaktadır.

Oda içinde neler olmaktadır? Çeşitli senaryolar düşünülebilir.

Evinde köpek besleyen bir adamın evine giren bir zorba, evin sahibini boğazlamakta, duyulmaması için de çalan radyodan yararlanmaktadır. Köpek de sahibi için bağırmaktadır.

Senaryo böyle olabilir.

Ama yalnızca TV’de film seyreden bir kişi de aynı ses kompozisyonuna sebep olabilir.

Daha onlarca senaryo mümkündür. Ama her bir durumda yapılması gereken, birbirinden farklıdır.

Birincisin de polis çağırmak gerekirken, ikincisin de sadece TV sesinin kısılmasını rica etmek yeterlidir.

Terör olgusunda durum tam böyle olmasa da oldukça benzerdir.

İnsanlar öldürülmekte, kaçırılmakta, bir kısım insanlar kimlik tanınması peşinde koşmakta, bir kısım ülkeler de buna sıcak bakmakta ve de desteklemektedir.

Bu gürültü, yukarıdaki gibi çeşitli senaryolardan doğabilir. Ama tam olarak neyin niçin olduğu bilinmezse buna doğru tedbir geliştirmek de güçtür. Hatta bir senaryoya göre geliştirilen “uygun” tedbirler, eğer senaryo doğru değilse zararlı da olabilir.

Ortadaki terör olgusu bakımından bilinen çok şey vardır. Ama bilinmeyenler hep bu “harekete geçirici etki”ye ait bilgilerdir.

Olayın tam senaryosu bilinmeksizin, alınacak tedbirlerin başarılı olması güçtür.

Ayrıca senaryo zaman zaman değişmekte de olabilir.

O halde tam bilinmesi gereken iki grup bilgi vardır:

Teröre ortam hazırlayan tüm unsurlar ve bunların ağırlıkları birinci grup bilgidir.

İkinci grup ise “harekete geçirici etki” senaryosunun “tam” bilinmesidir.

Bu “tam” bilinme konusu son derece önemlidir.

Bu karmaşık ve güçlü melanet mekanizmasını, dişlilerin arasına elimizi sokarak durduramayacağımız bellidir.

Mekanizma ancak iyice anlaşılırsa, uygun noktalarına müdahale edilerek etkisiz kılınabilir.

“Tam” bilmekle kastedilen, “sevr yeniden hortlatılıyor”, “bu, haçlı zihniyetinin canlanmasıdır”, “Dünya, büyük Türkiye istemiyor”, “büyük devletler maşa olarak terör örgütünü kullanıyorlar” gibi doğruluk payı olabilecek ama mekanizmanın nasıl işlediğini, hangi küçük dişlinin büyük dişliyi çevirdiğini, onun da hangi vanayı açıp kapadığını açıklayamayan yargılar değildir.

Melanet mekanizmasını, bir dikiş makinesinin işleyişini bildiğimiz açıklıkta bilmek zorundayız.

Önlem(ler) buna göre geliştirilebilir.

Bir yandan da “ortam”ı bütün unsurlarıyla dikkate almak zorundayız.

İşsizliğin teröre ortam yarattığını herkes bilmektedir.

Ama aynı açıklık, kalabalık kamu kadroları ya da bir başka deyişle kamu kadrolarının istihdam yaratma amacıyla kullanılmasının nelere yol açtığı konusunda yoktur.

Ortam yaratıcı etkenler, ardışık sonuçlarıyla birlikte ortaya konulduğu zaman önlemleri de kendiliğinden görülecektir.

Sonuç olarak terör sorununun çözümü bu iki grup etkenin tam bir analizine, yani olanların görüntülerine değil onların sebeplerine ve o sebeplerin sebeplerinin bilinmesine bağlıdır.

Yorum Gönder