DEVLETE İHALE Mİ, DDO ÖRGÜTLENME Mİ?

Kabaca yapılacak bir gözlem, insanlarımızın enerjilerinin önemli bir bölümünü, kendilerini çevreleyen sorunlar konusunda yapılması gerekenleri, bunları yapması gerektiğini düşündükleri kişilere -yüzlerine ya da gıyaplarında- önermekle harcadıklarını gösterecektir. Bu çabanın veriminin neredeyse sıfıra yakın olduğu, enerjisini bu yolda kullanıp neden sonra gerçeği görenlerce iyi bilinir.

Her nedense, kendisine yönetim veya değişim mühendisliği değil de üçkağıtçılığın daha çok yakıştırıldığı Machiavelli tarafından net olarak ortaya konulan bir gerçek vardır: hiçbir sistem, onu yönetenlerce değiştirilemez!

Bugünün değişim mühendisliği de aynı şeyi söylemektedir: sistemler ancak dış ve iç uzmanların işbirliği sonucunda yeniden yapılandırılabilir ya da değiştirilebilirler!

Bu basit kuralın, toplumumuz açısından önemi büyüktür. Yıllardır, demokrasi adı altında, ama insanlardan bir şey istemeksizin onların sorunlarını çözme iddiasına dayanan çabalar sonuç vermemiştir. Değişimi devletin değil, devlet dışı organizasyonların (DDO – NGO) yapabileceği artık yavaş da olsa anlaşılmaktadır.

Devlet ancak, kendisi dışında, çeşitli alanlarda oluşturulacak DDO girişimleri benimseyerek, bir çeşit metamorfozla yeniden yapılanabilir. Yoksa parti liderlerinimizin buyurdukları gibi, “biz gelirsek devleti yeniden yapılandıracağız” gibi, belki samimi ama gerçekleştirilmesi mümkün olmayan iddialarla değil.

Şimdi, hergün herşeyden yakınan, kendi dışındakileri akılsızlık, ahlaksızlık vbg yetersizliklerle aşağılayan -haklı ya da haksız farketmez- bireylere ve özellikle de aydın bireylere görev düşmektedir: Küçük ya da büyük, önemli ya da önemsiz, çeşitli sorun alanlarında örgütlenip, çözüm önermek değil çözüm bulup uygulamak! “Ben devlete vergiyi niçin veriyorum? Devletin görevi, benim tek başıma ya da örgütlenerek yap(a)mayacağım işleri yapmak değil mi?” sorusunun ardına sığınmak faydasızdır.

Devletin, görevlerini yapamaması, yapamadıkça yeni sorunlar üreyip sorun stokumuzun büyümesi, bu stokun da daha ucube sorunlar üretmesi sarmalı, soru sormamıza, haklı çıkmamıza ve bunlara dayanarak da iç rahatlığı ile oturmamıza imkan tanımamaktadır.

Toplumumuz -belki tarihide ilk kez-, sorunlarını kendi kendine çözme durumuyla karşı karşıya kalmaktadır. Ortada, sorunları ihale edebileceği bir kurtarıcı yoktur ve sorunlarını çözemeye çözemeye, bu kabiliyetini büyük ölçüde yitirmiştir. Sorun çözme aletleri çantası boş gibidir ve içindeki bir iki kaba alet , karşı karşıya bulunduğu ince belaları çözmeye yetmemektedir. Ama bütün bunlar birşey yapmamanın değil, olsa olsa nasıl yapılabileceğinin araştırılmasına yol açmalıdır.

Somut, herkesin, çözümünden yana olduğu, ideolojik yanı bulunmayan, “dış mihraklar”ca kaşınmayan ve herkesi derinden ilgilendiren bir sorun ile işe başlanmalıdır. Böyle bir problem, trafik terörü’dür. Aransa belki başkaları da bulunabilir. Ama bu denli somut, bu denli acı sonuçları olan, -etnik terör de dahil- yoktur.

İster trafik terörü, ister eğitimdeki kargaşa, isterse başkaları olsun, başlama noktası, o sorunlardan zarar görenlerin şikayetlerini toplayacak bir “kollektör” olmalıdır. Toplanan bu şikayetlerin nasıl kullanılacağı, onların nasıl toplandığına ve aynı zamanda onları kullanacak sistemin nasıl kurulduğuna bağlıdır.

154 nolu Alo Trafik de bir “şikayet kollektörü”dür. Ama, bu tür bir kollektörün mutlaka sahip olması gereken “biriktirme, sınıflama, sınıflara göre işleme, izleme, şikayet sahibine geri bildirim” gibi işlevlere sahip değildir. Bu nedenle pratik olarak 154 nolu hat “yok”tur.

Toplanıp yoğunlaştırılacak olan bu şikayetler -aynen bir merceğin zayıf güneş ışıklarını toplayıp güçlendirmesi gibi-, belirli noktalara yöneltilecek ve duyarlığı kaybolmuş bu noktaları harekete geçirebilecektir.

Bu bir DDO örgütlenme olmalı ve giderlerini, üye olacaklar karşılamalıdır. Sistemin, üye olmayanlara açılıp açılmaması ya da ne ölçüde açılacağı, bunun, parası olanların kendilerini koruması anlamına gelip gelmediği gibi sorular ya teknik ayrıntılardır ya da vakit kaybettirmekten başka yararı olmayan “geciktirici”lerdir.

Karar verilmesi gereken nokta, sorunların devlete ihale edilmesine devam mı edileceği yoksa DDO örgütlenmeye mi gidileceğidir.

Çarşamba, 25 Eylül 1996

Yorum Gönder