DEVLET, NİÇİN VATANDAŞI KENDİSİNE DÜŞMAN EDİYOR?

Bu yazıda “devlet düşmanı”, alışılmış ağır anlamı ile olmasa da en azından `devlete karşı reaksiyon halindeki’ bir ruhsal durumu anlatmak için kullanılmaktadır. Burada `devlet’ deyimiyle ise en genel anlamıyla kamu yönetimi kastedilmektedir. Bu, belediye, tapu idaresi, trafik polisi ya da Devlet Planlama Teşkilatı olabilir.

Bu gibi kurumlarla işi olmayan bir vatandaş olmadığı gibi, bu kurumlardan memnun ayrılanların sayısının da “çok az” olduğu bir gerçektir. Bu memnuniyetsizlik, memnuniyetsizliğin derecesine göre basit bir `kızgınlık’ tan, hiç unutulmayacak bir `kin’e kadar geniş bir yelpaze içine dağılmaktadır.

Bunun nedenlerini irdelemeden önce, memnuniyetsizliğin çeşitli kaynakları olduğuna işaret etmekte yarar vardır. Şöyle ki;

  1. Kasıtlı haksızlıklar

Herhangi nedenlerle haksız muameleye maruz bırakılanların memnuniyetsizliği,

  1. Kasıtsız haksızlıklar

Kurallardaki belirsizlikler ya da durumların karmaşıklığı nedeniyle haksızlığa maruz kalanların memnuniyetsizliği,

  1. Suçlu ve güçlüler

Haksız talebine olumlu yanıt alamayanların memnuniyetsizliği.

Bu üç grup birbirinden tamamen farklı olsa da, sonuçta devlete karşı duydukları reaksiyonlar birbirinin aynı olmaktadır. Hepsi kırgın, haksızlığa uğramış ve bir biçimde karşılığını çıkarıp tatmin olmak arzusundadırlar.

İstenilen, insanların devlete reaksiyon değil güven duymalarının sağlanması olduğuna göre her gruba yol açan nedenlerin bilinmesi ve ona göre önlemler geliştirilmesi gerekmektedir. Buna göre:

  1. Kasıtlı haksızlıklar

Kamu görevlilerinin, çıkar sağlamak ya da bir başka nedenle (kızgınlık, hınç vs) haksızlık yapmalarıdır. Buna yol açan nedenler:

    1. Kalabalık kamu kadroları : Kalabalık kadrolar düşük personel ücretlerine, düşük ücretler ise düşük niteliklere yol açmaktadır.

Kamu görevlilerinin ve onların hizmet verecekleri insanlarımızın “nitelik dokuları”nın yetersizliğinin, nasıl bürokratik engellere yol açtığını açıklayan bir makale (BÜROKRATİK ENGELLER KALKAMAZ!) EK-1’de verilmiştir.

Ayrıca, kalabalık kadrolar, işlerin kötü yürütülmesine neden olduğu için kamu hizmetleri de aksamakta, vatandaş hem işi görülmediği için kızmakta, hem de kendisinden çıkar sağlanmak istenmektedir (düşük ücreti telafi etmek için).

Kalabalık kamu kadrolarının nedeni ise, “iş yaratma”nın bir bilim dalı haline geldiğinin farkında olmayanlar (politikacısı, düşünürü, akademisyeni vs) ve kamu kadrolarını yandaşlarına yaranmak için kullanan siyasi kadrolardır.

    1. Şikayet sistemleri bulunmayışı: Kamu kuruluşlarının, yapmakta oldukları hizmetler hakkında önerisi ve/ya şikayeti olanlar ile iletişim kurabilecekleri birer şikayet sistemi kurmamış olmaları,

    2. OMBUDSMAN yokluğu: OMBUDSMAN adı verilen yargı dışı şikayet sisteminin bulunmayışı,

    3. Sistem kuramamak: Kamu hizmetlerinin yapılması için oluşturulmuş sistemlerin aslen yetersiz ve zamanla daha da dejenere olmuş olması.

“Sistem Kurma Becerisi Yetmezliği”, toplumumuzun temel sorunlarından birisi olup, hemen her toplumsal sorun içinde payı vardır.

  1. Kasıtsız haksızlıklar

İnsanlarımızın “nitelik dokusunun yetersizliği” nedeniyle, gerek mevcut mevzuatı yorumlayıp uygularken, gerekse yeni mevzuat koyarken haksızlıklara neden olunmaktadır. Ayrıca, kurulmuş sistemlerin yetersiz olanları da, bunları uygulayanların haksızlıklar yapmalarına yol açmaktadır.

Bu tür haksızlıklara yol açan ilginç nedenlerden biriside, “haksızlığa uğrayan ya da öyle sanan birisinin, bunun acısını başkalarından çıkarması” olgusudur. Bu, bir çeşit zincirleme reaksiyon biçiminde devam eden ilginç bir süreçtir. Bu durumu açıklayan bir makale (TRANSFORMATÖR), EK-2’de verilmiştir.

“Kasıtsız haksızlıklar”a karşı yapılabilecek olan, tüm kanun ve ilgili mevzuatının gözden geçirilmesi, ayıklanıp basitleştirilmesi, boşlukların doldurulmasıdır. Ayrıca insanımızda, “karşılıklı haksızlık yaparak rahatlama”nın çıkmaz yol olduğu bilinci geliştirilmelidir. Medyaya bu bakımdan önemli görevler düşmektedir.

  1. Suçlu ve güçlüler!

En ciddi mücadele edilmesi gereken ve sayıca da azımsanamayacak kesim budur. Bunlar her türlü değeri yıkmayı, her kuralı kendi çıkarlarına uygun gelecek şekilde çiğnemeye kalkan, bunu yapamadığı zaman da “memnuniyetsiz” olan kişilerdir.

(1)nci grupta yer alan tipte kamu görevlileri, bu gruptaki kural tanımaz insanların ortaya çıkmasını kolaylaştırmakta, özendirmektedir. Yani bu kesimin varlığı, (1)nci kesimdeki kamu görevlilerinin varlığına bağlıdır.

(1) ve (2)nci gruptaki kişilerin “memnuniyetsizliği”ni gidermek için çaba harcamak ne denli gerekli ve yararlı ise, “suçlu ve güçlü” kesimin memnuniyetsizliğini gidermeye çalışmak da o denli yanlıştır. Yapılması gereken, bu kesimin emellerini engellemektir. Bu ise (1)nci gruptaki önlemlerin alınmasına bağlıdır.

Özet olarak, vatandaşın çeşitli nedenlerle “memnuniyetsiz”, dolayısıyla da reaksiyoner ve devlete kırgın, hatta düşman hale gelmesi önemli bir olgudur.

Bu olgu örneğin ayrılıkçı hareketler halinde yaşamsal önem kazanmakta, teröre bir çeşit dolaylı destek anlamına gelmektedir. Genel olarak, devlete, eylemlerinde destek olmak yerine en azından katkıda bulunmama eğiliminide olan bir toplum, birçok yeni sorunun kaynağıdır.

Bu olguyla başa çıkabilmek için yukarıda sıralanan önlemleri içeren bir “paket” uygulanmasını öneririm.

Nisan 28, 1993/Ankara

Yorum Gönder