BİR BAĞIMLILIK TÜRÜ: ŞİKAYET !

Bazı konular var ki çoğu sorunun altından çıkıyor. Bunlardan biri de, adına “yakınma kültürü” diyebileceğimiz, sadece şikayet ederek sorunları çözmeye çalışmaktır. 6 yıl evvel yazdığım bir yazıdan bazı alıntıları bu amaçla bu hafta sizlere iletmeyi düşündüm.

«İçki, sigara, uyuşturucu gibi bağımlılık yaratan maddelerin yarattığı alışkanlıklardan kurtulmak güç olmakla birlikte imkansız da değildir. Bu tür “maddesel” bağımlılık ajanlarının yanında bir de “davranışsal” olanlar vardır ki onlardan kurtulma konusunda pek konuşulmaz, hatta o tür bağımlılıkların farkında olunmaz.

Bu “davranışsal bağımlılık ajanları”nın başında, hemen çoğu kimsenin -hem de bol miktarda- kullandığı, “şikayet” gelir. Şikayet’in bir bağımlılık yaratıp yaratmadığını test etmek gayet kolay olup, başkalarının üzerinde değil bizzat kendi üzerinizde -eğer kullanıyorsanız- deneyebilirsiniz. Bir süre için -örneğin bir tam gün-, hiç bir şeyden (ama hiç bir şeyden) şikayet etmeden yaşamaya çalışınız, bağımlılığınızın ne denli yüksek olduğunu göreceksiniz.

Ancak bir noktaya hemen işaret etmek gerekir: O da, eğer şikayeti, eylemlerinizin bir hazırlık aşaması olarak kullanıyorsanız bu bir bağımlılık gibi olumsuz değil, aksine son derece faydalı bir alışkanlıktır. Örneğin, trafikte sizi tehlikeye atan bir olaydan yakınıyor ve sonra da gidip bu olayı bir yerlere duyuruyor ya da bu tür olayları önleyebilecek ya da azaltabilecek “bir şeyler” yapıyorsanız, bu bir olumsuz bağımlılığa değil olumlu bir alışkanlığa, daha da doğrusu bir “iş yapma biçimi”ne işaret eder. Böyle değil de, sadece sohbetler sırasında, işlerin ne denli kötü olduğuna güzel bir örnek olarak kullanıyorsanız işte o zaman bağımlılıktan söz edilebilir.

İnsanlarımızın çoğu hemen her şeyden şikayet eder. Bu, rahatlamak için bir yoldur. İnsanların şikayet etmelerini (en azından içinden küfür etmelerini) önleyecek bir alet geliştirilip herkesin koluna birer adet kol saati gibi takılabilse üç ayrı şey olacağından şüphe yoktur: birincisi, çok sayıda insanın çıldırmasıdır. Hiç bir şekilde şikayet etmesine izin verilmeyen kişiler, bir süre sonra, uğradıklarını düşündükleri haksızlıkları telafi edememiş olmanın biriken yükü altında ezilip dengelerini kaybedeceklerdir. Bu bakımdan şikayet, insanların acıya dayanmalarını sağlayan bir morfin’dir.

İkincisi olarak ise, şikayetleri önlenen bir kısım insan, bu defa diğer eylemleri üzerine bindirme yaparak kızgınlıklarını gidereceklerdir. Böylece acayip davranışlı insanlar ortaya çıkacaktır. Bu tipler için de şikayet, davranışları düzenleyen birer ilaç gibidir.

Üçüncü olarak ise, şikayet etmeleri önlenen bir kısım insan, şikayetin bu “telafi edici” mekaniğini anlayacak ve bu defa, şikayete konu olan yanlışın nedenlerini ortadan kaldırmanın çarelerini aramaya başlayacaktır. Sarfedeceği bu çaba, haksızlığa uğramışlık hissinin yarattığı kızgınlığı telafi edecek, hatta giderek ek bir motivasyon yaratmaya başlayacaktır.

Bu yaklaşıma göre, çevremizde boyuna her şeyden şikayet eden insanların hangi türden olduğunu anlamaya çalışmak hem ilginç bir gözlem hem de yararlı bir iştir.

Bir şey yapmaya pek mecali olmayan ve sadece şikayet ederek kendini rahatlatan tiplere pek vakit ayırmaya gerek yoktur. Bununla beraber, bu tür kişiler çevresindeki bağımlıların da şiddetle ihtiyaç duydukları nesneleri (yani şikayeti) ürettiklerinden dolayı, toplumda (ve özellikle bizim toplumumuzda) kolaylıkla sivrilir, büyük beğeni toplar, hatta “büyük” olurlar. Bu bakımdan, “büyük”lerimizin bu türden olup olmadığına dikkat etmekte yarar vardır.

Şikayet etmeyen, ama onları davranışlarına bindirenleri ise şikayet etmeye özendirmek gerekir. Böylece boş da olsa konuşan ama çevresine zarar vermeyen insanlar ortaya çıkacak, yukarıdaki birinci gruba katılmış olacaklardır.

Esas üzerinde durulması gerekenler ise üçüncülerdir. Değişim hareketlerine katılmaya, şikayetlere konu olan yanlışların nedenlerini araştırmaya ve böylece toplumları yüceltmeye yatkın olan bu kişilere, bu özelliklerinin farkına varma ve şikayetlerini bu yola kanalize etme imkanları verilirse çok yararlı bir iş yapılmış olacak, toplumumuzun iyiye, doğruya ve güzele doğru değişmesini hızlandıracak “değişim ajanları”nın sayısı artmış olacaktır.»

27 Kasım 1994 (Ekim 2000)

 

Yorum Gönder