“Asıl Olay”
Müteşebbisler Klübü’nün Kasım Bülteni GİRİŞİM’de, kamu alımlarıyla ilgili, “başınıza gelenleri yazın” çağrısına uyarak yazılan bir “vaka” yayımlandı. Değerli kardeşimiz Vedat Baydede’nin başına gelen olayın özeti şudur:
Dikiş makinasi alımı için ihaleye çıkan, ama alımı nereden yapacağına peşinen karar vermiş bir kamu kuruluşu, istediği sonuca ulaşıp niyetlendiği firmaya ihale veremeyince ihaleyi iptal edip tekrarlıyor ve sonunda özlediği marka makineye kavuşuyor !
Sayın Baydede bu olaydan şu sonuca varıyor;
“Şeffaf olalım deniyor. Bu olayda kapalı bir yan yok ki. “Asıl Olay” karar verme yeteneğini, yetkisini gereği şekilde kullanabilme olgusu. Geresi boş !”
Toplumumuzda, sorun çözmede çok kullanılan yöntem, herkesin kendince doğru olan bir “esas mesele” saptayıp, onun dışındaki “neden”lere sırtını dönmesi, onları boş olarak değerlendirmesidir.
Hal böyle olunca, kişi sayısı kadar “esas mesele” oluşmakta, ama hiçbir “esas mesele” çevresinde de uzlaşılamamaktadır.
Yukarıda özetlenen Kamu Alımı vakasında net olarak
görünen şudur;
-
“Ne”lerin alınacağını tanımlayan, “kimden” alınacağını belirtmeyen bir şartname yerine bunun aksi yapılmıştır,
-
Haksızlığa uğrayan girişimcinin, bu durumu şikayet edebileceği bir “Kamu Alımları Şikayet Merkezi” (ombudsman) bulunmamaktadır,
-
İhaleyi kaybeden Firma(lar)a, niçin kaybettikleri, ilgili şartname maddelerine rücu edilerek ve yazılı olarak açıklanmamıştır.
Bu 3 nokta, Müteşebbisler Klübü tarafından hazırlanan Kamu Alımlarının Ekonomik Etkilerinin İyileştirilmesi adlı raporun 2.11, 1.2 ve 2.4 bölümlerinde dile getirilmiş ve bu rapora dayalı olarak TBMM’ne sunulan aynı adlı bir Yasa Teklifinde de 3 madde olarak yer almıştır.
Şu çok açıktır ki;
-
“nasıl” yerine “ne” alınacağını tarifleyeni şartname hazırlama zorunluğu olsa,
-
haksızlığa uğrayan girişimcinin, bu durumunu anlatabileceği bir şikayet makamı bulunsa ve
-
Kaybeden firmaya, net ve yazılı bir biçimde kaybetme nedenini açıklama zorunluğu bulunsa,
yani bunlar birer yasa hükmü ile düzenlenmiş olsa, bu vaka ya hiç olmayacak ya da en azından bu denli “kör kör parmağım gözüne” olmayacaktı.
Bu nedenle “esas” mesele olarak sunulan “karar verme yetkisini gereği gibi kullanmama” olgusu sorunun nedeni değil, yalnızca sonuçlarından birisidir.
Geliniz, lütfen, “esas mesele” arayışlarından vazgeçelim ve sorunlara hangi nedenlerin yol açtığını, kızmadan, ilk aklımıza gelen “buğulu sebebler” e kaynak neden olarak sarılmadan düşünüp, önlemleri öylece geliştirelim.
Salı, 27 Aralık 1994