Takdim tehir!
Genellikle eskilerin kullandığı bu deyim “ilk yapılması gerekenin ertelenmesi” anlamına geliyor. Normal olarak bir öncelik yanlışı olsa da, kimi hallerde bilinçli olarak seçilebilir. Öncelikle yapılması halinde daha büyük zarar doğacağı tahminlenen durumlarda erteleme, oransal olarak daha az zarar doğmasını sağlayabilir.
Örneğin, sokakta yürürken durup dururken sizi bir anda iten bir kişiye “öncelikle” verilmesi gereken eylemsel yanıtı biraz erteleyip sağına-soluna bakınmak, durumu kavramamıza ve mesela bir aracın çarpmasından koruma amacı taşıdığını anlamamıza yol açabilir. Böylelikle eylem cevabı yön değiştirip bir teşekküre dönüşebilir.
Ama bu erteleme bir huy haline getirilir ve dahası başkaları tarafından da öğrenilirse o durumda sürekli olarak itilip kakılmak kaçınılmaz olabilir.
Türkiye’mizin böyle bir “huy”u var. Arzu edilmeyen bir durumla karşılaştığında, o durumu ortadan kaldırmak yerine bağırmaya başlıyor. Bu bağırtı, o istenmeyen durumu yaratanların kolayca tahmin ettiği, ayrıca da arzuladığı bir durumdur. Çünkü bilinmektedir ki Türkiye bağırdığı, tehdit ettiği sürece daha ileri gitmez. Yapacak bir şeyi olsaydı önce bağırmaz yapar, sonra da yaptığının haklılığını göstermek için konuşurdu.
Bağırmayıp yapmanın söylendiği kadar kolay olmadığı bellidir; zaten, o nedenle tercih edilmektedir. Yapmak ise tek koşula bağlıdır: “yeteri çeşitlilikte ve etkililikte kozlara sahip olmaya”. Bu ise, toplumsal kavram dağarcığımızda “koz” kavramının bulunmasına bağlıdır.
Türkiye köşeye sıkışıyor. Niçin ve nasıl?
- Niçin?
Ekonomi, diplomasi ya da diğer bütün alanlarda uluslararası ilişkiler tarih boyunca “köşeye sıkıştır-kaynaklarını sömür” ilkesine göre yürüdü. Ekonomi “nedret”e dayandıkça bu değişmeyecek.
Bunun, “dünya bize düşman” fobisiyle ilgisi yok. Fırsatını bulsa herkes -biz dahil- birbirine aynı şeyi yapar, yapıyor.
Eğer yap(a)mıyorsa mutlaka elindeki “koz”ları yeterli değildir ya da kozlarını “yönetmeyi” bilmiyordur.
- Nasıl?
Bu bir “kozlar savaşı”. Varlığını sürdürebilmek bu savaşta güçlü olmaya bağlı. Türkiye’nin kozlarıyla ilgili sorunları var. Sıkıştırılabilmesinin nedeni, kozlarının yönetimiyle ilgili zafiyet.
Osmanlı İmparatorluğu kozları yetersiz olduğu ve olanları da iyi yönetemediği için yıkıldı. Türkiye de kozlarını iyi yönetemediği için köşeye sıkışıyor, sıkışacak.
Türkiye’nin kozlarıyla ilgili sorunu ne?
Başlıca 4 grup sorunu var:
- “Koz” konseptini tam kavramamış; dolayısıyla kozlarını eksik tanımlıyor.
- Mevcut dar kapsamlı koz anlayışı “doğrudan kozlar” ile sınırlı. Çok daha geniş bir alan oluşturan “dolaylı kozlar”ın değerini farketmemiş.
- Var olan kozları dağınık kişi ve kurumlarda; bunlar arasında bilgileşim yetersiz. Konsolide bir kozlar veri-tabanına sahip değil (unconsolidateness).
- Nihayet, mevcut sınırlı ve dağıtık (distributed anlamında) koz bilgileri içinde belirli ihtiyaçlara göre arama yapabilecek bir algoritmaya sahip değil.
Yapılması gereken nedir?
Çeşitli kurumlarımızın elindeki bilgiler koz kavramına göre sınıflandırılıp konsolide edilmediği ve de sürekli güncellenmediği takdirde pek az işe yarardır. Aynen tasnif edilmemiş bir kitaplık gibi içinde ne olduğu pek bilinmez, ancak birkaç sık kullanılan kitabın yeri bilinir.
Koz kavramının uluslararası ilişkiler yönetimi dağarcığımıza girmesiyle birlikte, adına koz AR-GE’si denilebilecek bir süreç de başlamalıdır. Büyük “ilişkiler resmi” durağan olmadığı sürece koz tablosu da durağan olamaz. Ayrıca düne kadar koz olmayan bir olgu bugünün koşullarında koz olabilirken (örneğin su veya kirlenmemiş toprak), aksine koz olagelmiş bir başka olgu bugünün koşullarında koz özelliğini kaybedebilir.
AR-GE konusundaki geleneksel zafiyetimizin hiç olmazsa bu alanda aşılabilmesi, hatta diğer alanlara ışık tutması bile beklenebilir.
Bu defa ilanen duyurulur.
Ekim 28, 2007
Yazıyı beğendiyseniz, Beyaz Nokta® Gelişim Vakfı’na bağış yapabilirsiniz: http://www.beyaznokta.org.tr Teşekkür ederim :-))