MİLLETVEKİLLERİ İÇİN ETİK GÜVENCE

1995 yılında, İstanbul Heybeliada Halki Palasta 2 tam gün süren bir arama konferansı yapıldı. Arama konferansının konusu, bir süre sonra yapılacak olan genel seçimlerde, milletvekillerinin seçmenlerine taahhüt edecekleri az sayıda ve denetlenebilir somutlukta etik güvence ilkesi belirleyebilmekti.

Milletvekili yemini her ne kadar benzer amaca yönelik ise de denetlenmesi mümkün olamayacak ifadeler içermesi nedeniyle, böyle bir girişime gerek duyulmuştu.

Arama toplantısının katılımcıları arasında, halen parlamento üyesi olan Sn. Ahmet Tan ve Sn. Sema Pişkinsüt’ü hatırlıyorum. Meclisteki tüm partilerden en az birer kişi katılımcılar arasındaydı. Ayrıca medyadan, bürokrasiden ve sokaktaki insandan oluşan yaklaşık 30 katılımcı ile yapılan bu çalışma sonunda, aşağıdaki etik güvenceler belirlendi. Bunlar üzerinde çok küçük redaksiyon çalışması yapılmış olup orijinaline uygun sayılabilir. Her maddenin altına, birer ikişer cümle ile konulan açıklamalar ise orijinal metinde olmayıp tarafımdan eklenmiştir.

Bu metin, hemen konferanstan sonra tüm partilere dağıtıldı ve bir kısmı tarafından da seçimlerde kullanıldı. Belki zamanın kısalığı, belki medyanın yeterince üzerinde durmayışı nedenleriyle o tarihte kamuoyunda pek de yankı uyandırmadı.

Seçilmişlerin başka dünyalardan geldiklerine, toplumun genel kabul görmüş değer yargılarını temsil etmediklerine, onları seçenlerin sütten çıkma ak kaşık olduklarına ve her nasıl oluyorsa yıllardır hep eğri insanların bulunup bulunup da meclise yollandığına ilişkin bir genel inanç vardır. Bu inanç, kendi düşüncelerinden hiç kuşkulanmamaya, her aklına geleni doğru sanmaya koşullandırılmış -eğitim bu demektir- insanımıza pek uygun gelmiştir.

Bugün geldiğimiz noktada, böylesine bir etik güvencenin daha önem taşıdığını ve de daha ilgi ile karşılanacağını umuyorum. Yapılabilecek ilk genel ve yerel seçimlerde, halkın karşısına binlerce aday çıkacak. Bunlardan, kendi belirleyebilecekleri ve denetlenebilir olduğu konusunda tereddüt olmayan üç-beş etik güvence vermelerini isteyelim. Eminim ki bu adayların bir bölümü açılıştan vazgeçeceklerdir.

Bir bölümü ise bu güvenceyi “nasıl olsa bozarım” düşüncesiyle verecektir. İşte o noktada yurttaş olarak demokrasinin hakkını verip veremediğimiz, daha da doğrusu demokrasiye ne ölçüde layık olduğumuz ortaya çıkacaktır.

Ama esas kazanç, güvence veren ve ona uyabilen az sayıda da olsa seçilmişin yaratacağı ahlaki değer tabanı olacaktır.

Bu tabanı inşa etmeden siyaseti, kurumlarını, o kurumlarda görev alanları eleştirebiliriz. Bunun bir yararı olmadığını, yarar sağlamak bir yana, toplumun düzgün insanlarının siyasetten bucak bucak kaçarak siyasetin gerçekten kirli bir iş olarak tescil edilmesine yol açtığını görebilmeliyiz.

Siyasetin ahlaki tabanını inşa etmeye istekli olanlar için bu konferansın bulgularını bilgilerinize sunuyorum.

Saygılarımla,

M.Tınaz Titiz

Kasım 19, 2001

  1. MECLİSLERİ DEVRE DIŞI BIRAKACAK HER TÜRLÜ GİRİŞİME BİZZAT DİRENECEĞİMİ,

(Rusya’da Yeltsin’in bizzat tankların üzerine çıkarak parlamentonun işgaline karşı çıktığı hatırlanmalıdır)

  1. HER YIL AKÇALI İŞLERİMİ BAĞIMSIZ BİR DENETLEME KURUMUNA DENETLETTİRECEĞİME VE KAMU OYUNA AÇIKLAYACAĞIMI,

(Böylelikle, siyaset, başka işi olmayan, işsiz olduğu için siyasete giren insanların işi olmaktan çıkacak, çıkar çelişkisi -conflict of interest- yaratmayacak şekilde namusuyla işini yapanların ve de yaşamını siyasetten değil işinden kazananların uğraş alanı olacaktır)

  1. ÇIKAR ÇELİŞKİSİNE NEDEN OLABİLECEK İKİNCİ BİR İŞ YAPMAYACAĞIMI,

(Yukarıdaki ilke ile bağlantılı olarak yorumlanmalıdır. Sık sık milletvekillerinin başka iş yapmaması gerektiği savunulur. Bunun iki anlamı olabilir: (1) Milletvekilleri iş yapmaya gerek olmayacak derecede zenginler arasından seçilsin, (2) Milletvekili, sokakta yaşayan, ailesi olmayan berduşlar arasından seçilsin. İkinci bir iş yapmadan yaşayan birileri varsa onların durumları sorgulanmalı, bunu nasıl yapabildiklerini herkese öğretmeleri istenmelidir. Aslolan ikinci ya da üçüncü iş yapmaları değil, yaptıkları işlerle milletvekilliği arasında çıkar çelişkisi bulunmamasıdır. Bunun için ise, toplumumuzun kavram dağarcığına bu kavramın -çıkar çelişkisi- yerleşmesi gerekir. )

  1. TALEPLERİMİ YAZILI VE İMZALI OLARAK YAPACAĞIMI,

(Milletvekillerinin, icra makamlarına -bürokrasi, bakanlar vbg- yapılan taleplerin çoğu sözlüdür. Bunların yazılı yapılmasının istendiği hallerde çoğu talebin geri alındığı deneyimlenmiştir. Son Kemal derviş olayındaki taleplerin yazılı yapılması istenseydi ortaya çıkan olumsuzluklar büyük olasılıkla olmayacaktı)

  1. KİMSEYE SÖZLÜ VEYA FİZİKİ TACİZDE BULUNMAYACAĞIMI,

(Parlamento içinde düşünceyi ifade etme özgürlüğü açısından son derece önemlidir. Bunu taahhüt etmiş kimselerin sayısının artması bir yana, tacizin kamuoyunda ayıplanır hale gelmesi, bir diğer deyişle bir yeni değer yargısının yerleşmesi gerekmektedir. Çünkü halen bu tür şeyler toplum arasında da pek yadırganmıyor)

  1. BAŞKASI YERİNE OY KULLANMAYACAĞIMI,

(Bugün yüksek teknoloji yardımıyla yapılmaya çalışılan birbirinin yerine oy kullanmama konusu, Millet Meclisinin ilk inşa edildiği yıllarda mekanik olarak yapılmıştı. Birbirine hiçbir şekilde uymayan 600 adet anatar yardımı ile herkes kendi oyunu kullanmaya mecburdu. Ama o zamanlar, birbirine anahtarını verip oy kullandıran kişiler nedeniyle sistem yıllardır kullanılmadı)

  1. ŞAHSIMLA İLGİLİ ÖZLÜK HAKLARI DEĞİŞİKLİĞİ VE SEÇİM KANUNUNDAKİ DEĞİŞİKLİKLERİN BİR DÖNEM SONRA YÜRÜRLÜĞE GİRMESİ YÖNÜNDE TEKLİF GETİRİP OY VERECEĞİMİ,

(Kamuoyunda tartışma yaratan maaş ve emeklilik konusunda düzenleme tabii ki yapılabilir. Sadece ufak bir ön koşulla: o da, yapılacak düzenlemeden, düzenlemeyi yapanların yararlanmaması.. Yine çıkar çelişkisi ilkesine geliniyor. Yani kavram dağarcığımzdaki eksik bir elemana!)

  1. HAKKIMDA YAPILABİLECEK ARAŞTIRMALARI ETKİLEYECEK KONUM VE DURUMDA BULUNDUĞUM TAKDİRDE YÜRÜTME GÖREVİMDEN İSTİFA EDECEĞİMİ,

(Batı demokrasilerinin bu vazgeçilmez ilkesini açıklamaya gerek yoktur. Bu noktada da, toplumumuzun kavram dağarcığına girmesi gereken bu değer yargısına dikkat edilmelidir)

  1. İMAR İHLALLERİ VE ARAZİ İŞGALLERİNE YOL AÇABİLECEK AF KANUNLARINA KARŞI OY KULLANACAĞIMI,

(Kendini açıklar niteliktedir.)

  1. TÜM YOLSUZLUK ARAŞTIRMALARINA KABUL OYU VERECEĞİMİ,

(Bunun bir değer yargısı olarak toplumumuzun kavram dağarcığına yerleşmesi, bugün mevcut olan gurup kararı ile -gayrı resmi gurup kararlını kastediyorum- red oyu kullanılması geleneği ortadan kalkacak, gurup disiplininin anlamının, yolsuzluk soruşturmalarını engellemek olmadığı bir genel anlayış olarak yerleşecektir)

  1. SİYASİ FAALİYETLER DIŞINDAKİ DOKUNULMAZLIK OLANAKLARINDAN YARARLANMAYACAĞIMI, BU OLANAKLARIN YASAL OLARAK SINIRLANMASI İÇİN ÖNERİ GETİRİP OY VERECEĞİMİ, KENDİMLE İLGİLİ OLARAK BÖYLE BİR TALEP OLMASI HALİNDE BU YÖNDE OY KULLANACAĞIMI,

(Kendini açıklar niteliktedir)

  1. ŞEFFAF OLMAYAN SATIN ALMA, SATMA, DEVRETME, İMTİYAZ VEYA İŞLETME HAKKI VERME İŞLERİNE DOĞRUDAN VEYA DOLAYLI OLARAK KATILMAYACAĞIMI,

(Kendini açıklar niteliktedir)

  1. ŞANTAJ VEYA ÇIKAR AMACIYLA DOSYA VE BİLGİ SAKLAMAYACAĞIMI,

(Kendini açıklar niteliktedir. Durup durup da ortaya bir bilgi çıkarana sorulması gereken ilk soru budur: şimdiye kadar çıkarmadın ise, başkasının elinde de seninle ilgili bir bilgi mi var, yoksa pazarlıkta mı anlaşamadın?)

  1. GÖREVİM DOLAYISIYLA SAHİP OLDUĞUM OLANAKLARI, TOPLUM ÇIKARLARI ALEYHİNE KULLANMAYACAĞIMI VE KULLANDIRTMAYACAĞIMI,

(İlgili yazımda açıklıyorum.)

TAAHHÜT EDİYORUM.

One Comment

  1. Tınaz bey merhaba,
    Etik güvenceye bir ek madde önerim: “Siyasetime din, etnik köken vbg değerleri alet etmeyeceğim. Bugün ve gelecekte, hiç bir söylemimde bu konuları kullanarak siyaset asla yapmayacağım, yapanların da teşhir edilmesine destek olacağım.”
    Saygılarımla..

Yorum Gönder