TEMİZ TOPLUM

Kirli işlerin, yapanlara bir çıkar sağladığı doğrudur. Ama, bu çıkarın ne kadar süre ve/ya toplumun ne kadarlık bir bölümü için geçerli olduğuna dikkat edilirse, bir kişi ya da gruba çıkar sağlayan bir kirliliğin, toplumun bütününe zarar verdiği ya da bir süre için sağlanan çıkarın sürekli olamadığı görülecektir.

Bu gerçeğe karşın insanların kirli tutum ve davranışlara bu denli eğilimli olmalarının nedeni, toplumun bütünü ya da uzun vade yerine yalnızca kendini (veya küçük bir grubu) ve kısa vadeyi tercih edebilmesinden kaynaklanmaktadır.

Toplum çıkarlarını zedelemek pahasına kendine çıkar sağlamak, ancak çıkarlarını -gerçek anlamda çıkar- gözetmesini bilmeyen toplumlarda mümkün olabilmektedir. Bu tür toplumlarda akıl değil bir çeşit orman kanunu egemenliği geçerlidir ve er ya da geç akıl egemenliği altındaki toplumlar tarafından topluca yutulmaktadırlar.

Toplu çıkarlarını gözetmesini bilen, akılcılığı rehber edinmiş toplumlarda ise böyle bir çıkar çatışması’na (conflict of interest) izin verilmez. Çünkü oralarda kısa vadeli çıkarların uzun vadeli çıkarlara tercih edilmesinin akılcılıkla bağdaşmadığı öğrenilmiştir.

Buna göre kirliliği, akılcılıktan uzaklaşma, temizliği de akılcılık olarak tanımlamak mümkündür. Temiz Toplum ise, akılcılığı egemen kılabilmiş toplum demektir.

Pekiyi, toplumumuzu bu denli olumsuz etkileyen, onu maddi ve manevi olarak yozlaştıran kirliliklere yol açan akıldışılık nere(ler)den kaynaklanmaktadır?

Sorunların büyük bir çoğunluğunun değişmez nedeni olan “dün de öyle olduğu için”, toplumumuzun akıldışı yaşam biçiminin bir nedenidir. Birey ve toplum davranışları da aynen mekanik sistemlerde olduğu gibi eylemsizlik (inertia) yani eski konumunu koruma içgüdüsüne sahiptir. Birşeyleri dün nasıl yapıyorsak -eğer güçlü bir değiştirici etki yoksa- bugün de aynı biçimde yaparız.

Toplumumuz dün akıl yerine akıldışılığın etkisindeydi. Bugün, değişmesi için bir etken yoktur, dolayısıyla yine akıldışılık egemendir.

Bir diğer neden, okul-aile-toplum üçlüsünce bireylere kazandırılan formasyonun, akılcılığı değil akıldışılığı yaratmakta oluşudur. Ancak bu üçlüden en etkin durumda olan okul’un, ilk ve orta öğretimde benimsemiş olduğu felsefe akıl yoluyla oluşturulmuş olmayıp, her dönemde ayrı fakat hepsi de yetersiz görüşteki siyasi kadroların egemenlik savaşı verdiği Milli Eğitim Bakanlığınca çizilir.

Yüksek öğretimde ise artık iş işten geçmiş, temel formasyonunu akıldışı bir müfredatla almış olan öğrenciler, akıldışı ön eğitimli öğretmenler tarafından yine akıldışı bir müfredata zorlanırlar.

Bireylerin formasyonlarını oluşturan üçlünün aile ayağı ise, bebeklikten itibaren yaratıcılığı törpüleyen, aklısıra çocuğu tehlikelerden koruyan ve kişiliğini geliştirmesine en büyük yardımcı olabilecek olan oyun’u aşağılayıp mümkün olan hallerde de yasaklayan bir tutum içindedir.

Okul ve ailenin bu tutumu, ancak başkalarını taklid edebilen, kişiliği baskılanmış, daima korunma bekleyen (toplulumuzun hemen her kesiminin histerik korunma taleplerinin kaynağı budur), girişimciliği narkoz altında bir üçüncü ayak yani toplum yaratmış, o da ilk iki ayağı destekleyen kurumlar oluşturmuştur.

Bu yapıdaki bir toplum, kendini yüceltebilecek sistemleri kuramamış ve halen de kuramamakta, önüne çıkan ya da çıkarılan sorunları kurcalama yoluyla çözmeye çalışmakta ve çözemeyip yüzüne gözüne bulaştırmaktadır.

Doğal yaradılışı nedeniyle tehlikelerden sakınmak isteyen, tutunacak bir dal arayan bireyler ve onlardan oluşan toplum ise sürekli kurtarıcı arayışında, baba’lar, ana’lar ve bacı’ların eline düşmektedir.

Akıldışılık, tanımı gereği büyük bir vakum yaratmıştır. Uzaydaki karadelik’lere benzer biçimdeki bu akılcılık vakumu, çevresinde her ne varsa yutmakta ve yutmagücü daha da artmaktadır.

Bu karadelik içinde birşey hariç herşeye yer vardır: o da, akılcılık’tır !

Şimdi bir kısım insanın “Refah geliyor!” yaygarası, sorunun kaynağının hala anlaşılmamış olduğunu gösteriyor.

Gerçek tehlike, bu karadelik içinde örgütlenen etnik veya köktenci akımlar değil, akılcılığın gerçek anlamını kavrayamamış, dini de bütünüyle akıldışılık vakumuna itmiş olan, kravatlı, okumuş, çağdaş görünümlü ama kafasının içi gerçek örümcek ağlarıyla kaplı aydın bozuntularıdır.

Temiz Toplum ancak bu acı gerçeğe korkmadan bakabildiğimiz gün yapılanmaya başlayabilir. Yoksa, evrenin büyük gücü, minicik Dünya’nın minicik bir coğrafyasında oluşmuş bulunan bu akıldışılığı, onu yok ederek temizleyecektir.

İlahi gücün kirliliğe yani akıldışılığa tahammülü yoktur, olamaz.

Yorum Gönder