FEVKALADE DİNAMİK BİR TOPLUMUZ AMA..!

Türkiye’nin sorunları ve geleceği konusundaki tezlerin değişmeyen argümanı bu, “fevkalade ” ve dinamik bir toplumumuz var ama…” dır.

“Fevkalade ” ve dinamik” sözcüklerinin ikisi de Türkçe olmadığı için gelişigüzel kullanıma pek uygundurlar.

“Olağandan daha fazla” demek olan “fevkalade” ile “yaşam dolu, eylem yaratma etkisi içeren” anlamını taşıyan “dinamik” sözcükleri bir araya gelince, toplumumuzun genç nüfusunun diğer toplumlara oranla daha yüksek olduğu iması anlaşılıyor. Deyimin ardından gelen “ama” herhalde, böyle bir bileşime sahip bir toplumun nasıl olup da iyi işler üretemediğinin pek anlaşılamadığına işaret ediyor olsa gerek.

Genç insanların, yaşlılara göre farklı bir enerji dengesine sahip oldukları, bu dengenin daima enerji fazlası içerdiği ve bu yüzden de onlara “delikanlı” dendiği herkesçe bilinen bir gerçektir.

Ama, yanılınan nokta, bu enerjinin durup dururken gencin kendi çevresi için yararlı ürünler üretmesi olasılığının çok düşük olduğu gerçeğinin gözardı edilmesidir.

Toplumumuzun olağandan daha yüksek (fevkalade) hareket yaratma kuvveti (dinamizm), enerjinin sakınımı ilkesi uyarınca her an için bazı eylemlere dönüşmektedir ve de dönüşmek zorundadır.

Toplum yaşamının çeşitli kesitlerindeki kargaşa bu dönüşümün sürekli olarak meydana geldiğini gösteren işaretlerdir.

Yanılgı, bu dinamizmin yararlı yönlerde olacağı beklentisindedir.

Fizikteki “kararsız denge” konumuna örnek olarak bir tepenin tam üzerinde duran bilya gösterilir. Bilyaya uygulanacak küçücük bir kuvvet onun dengesini bozar ve ya bir ya da öteki yönde hareket etmesine yol açar.

Bunun aksine, “kararlı denge” konumu ise bir çukurun dibindeki bilyaya benzetilir. Bilyayı bu konumdan ayırıp ne kadar çukurun kenarlarına çıkarsanız, bırakınca tekrar eski konumunu alır.

Genç ve yaşlı insanlar ile bu “kararsız” ve “kararlı” denge konumları arasında biraz benzerlik vardır.

Doğuşunda, iyi-doğru-güzel yönünde yuvarlanmaya eğilimli bir konumda olan insanoğlu , önce aile, sonra da çevrenin etkisiyle bu eğilimini kaybedip tam aksi yöne yuvarlanıp kötü-yanlış-çirkin tarafa düşebilir. Yaş ilerledikçe ise kararlı denge durumuna doğru ilerlenir ve konumu her ne ise onu korumaya eğilimlenir.

İşte, yaşlı nüfusa sahip toplumların bir yandan yeniliklere kapalı (tutucu), ama eğer faydalı bir yaşam biçimi kurabildilerse onu korumak için de daha şanslı olmalarının nedeni budur.

Genç nüfuslu toplumlar ise her an mvcut konumlarını-iyi yada kötü- bozmaya eğilmlidirler.

Yaşlı toplumların kolay, genç nüfusların daha güç yönetilebilir olmaları da yine bu şekilde açıklanabilir.

“Fevkalade dinamik” ya da “fevkalade durağan” toplum yapısı, tek başına bir avantaj ya da dezavantaj değildir.

Onu avantaj ya da dezavantaj haline getiren, içinde bulunulan “koşullar kümesi”dir. Bu küme ise bizzat o toplumun kendisince oluşturulmaktadır.

Eğer toplum, o koşul kümesini daha doğru, daha iyi ve daha güzele varılabilecek şekilde kurmuşsa dinamizm bir avantaj, aksi halde toplumu yok olmaya götürebilecek bir dezavantaj olabilir.

Sabahtan akşama kadar bilimle uğraşan bir kişinin enerjik olması ne denli büyük bir şanssa, ne yapıp yapıp birilerini öldürmeyi kafasına koymuş bir insanın çabuk yorulur, bitkin olması da o denlik büyük bir şanstır. Yani şans ya da şanssızlık dinamizde değil, kişinin niteliğinde ve tutmuş olduğu yoldadır.

Bu değerlendirmeden çıkarılması gereken somut sonuç, “fevkalade dinamik” toplum yapısının koşulsuz bir üstünlük kaynağı sanılmasının yanlış olduğu, Tanrı’nın herhangi bir topluma torpil yapmayacağıdır.

Pazartesi, 12 Haziran 1995

Yorum Gönder