ŞİŞMAN DERYA!
Geçtiğimiz günlerde, İstanbul’da yayın yapan radyoların birinde, Darüşşafaka Lisesi -ya da onun vakfı- yetkililerinden birisi olduğu anlaşılan bir kişi ile söyleşi yapılıyordu. Yetkili, büyük bir ısrarla okullarının donanım açısından diğer okullara göre önde olduğunu anlatıyor, kaç adet basketbol sahası, kaç tane fen laboratuvarı, kaç bilgisayar dersliği olduğunu büyük bir övünçle anlatıyordu. Anlattıklarından anlaşılan iki şeyden birisi gerçekten de bunların var olduğu, ikincisi ise okul denilince aklına bundan başka bir şeyin gelmediği idi. Söyleşiyi yapan radyo ilgilisi de okul denilince benzer şeyleri anladığı için, program böyle bir karşılıklı anlayış havası içinde bitti.
Bir kişi ya da kurum eleştirildiğinde genellikle yapılan savunma, o kişi ve kurumun evvelce yapmış ve belki halen yapmakta olduğu iyi şeyleri sıralamaya dayanır. Daha da güçlü bir savunma aracı, kişi ya da kurumun kaç yıllık olduğunu ileri sürüp, “eğer bir yanlışımız olsaydı bunca yıl ortaya çıkmaz mıydı” demeye getirmektir.
Şimdi bu kurumla ilgili olarak yapılacak eleştirilere karşı da benzer argümanlar geliştirilebilir ve yüz bilmem kaç yıllık geçmişi olan -Kızılay’ımız gibi- bu kurumun ne kadar büyük olduğu ve dolayısıyla eleştirinin haksız olduğu -kurum yaşıyla eleştirinin ne gibi bir ilgisi varsa- ileri sürülebilir.
Geçtiğimiz hafta içinde, medyadan öğrenildiği kadarıyla, bu kurumun açtığı sınavı kazanıp okumaya hak kazanan Derya adlı bir kız, kilosu standartların dışında olduğu için okula kabul edilmemiş.
Polis akademileri ve askeri okullar ile mankenlik okullarına girişte de benzeri standartlar uygulandığı bilinmektedir. Bunda bir tuhaflık da yoktur. Çünkü, bu okullar fizik yapının belirli sınırlar içinde olmasını gerektirebilecek beceriler kazandırmaktadır.
İlk, orta ve yüksek öğrenim kurumları ise, Milli Eğitim Temel Yasası’nda emredildiği şekilde çocuk ve gençlerin, bedeni, ruhi, akli ve ahlaki becerilerle donatılması için mevcuttur. 1739 sayılı yasanın 1nci maddesinin 2nci bendi aynen böyle demektedir ve dikkat edilirse bedeni yetiştirmeyi de birinci önceliğe almıştır.
Hal böyle iken, okul yönetimi, kendi hazırladığı ve temel yasanın en can alıcı maddesine ve ayrıca akıl ve sağduyuya aykırı olarak kilosu, kendi koydukları sınırların dışında olan bir çocuğun okuma hakkını gaspetmekte, bunu da çıkıp TV ekranlarında bir marifetmiş gibi hala savunmaya devam edebilmektedir.
Kendine belletilme yoluyla ezberletilenleri sorgulamadan diploma toplaya toplaya belirli yerlere gelmiş bu insanlar, “şefkat kapısı” adlı okulda şefkatsizliğin örneğini vermişlerdir.
Sağduyulu okul yöneticilerinin yapacağı, çocuğu okula kabul etmek ve bir organik bozukluğa dayanmıyor ise, uygulayacakları bir rehberlik programı ile Derya’yı normal kilosuna indirmek, ama bir yandan da bu abuk maddeyi içeren yönetmeliği derhal değiştirmekti. Bunu yapıp yapmayacakları bilinmez.
Ama, bu yazımı bir suç duyurusu olarak Cumhuriyet Savcısı’nın dikkatine sunuyor ve ayrıca da postalayacağımı belirtiyorum. Okul yöneticilerinin, 1739 sayılı yasanın amir hükmünü çiğnemeleri nedeniyle haklarında kovuşturma yapılmalarını saygılarımla arz ediyorum.