SEÇİM SONUÇLARI ÜZERİNE DÜŞÜNCELER !
27 Mart ’94 genel yerel seçim sonuçları üzerine çok şey yazılıp söylenecek, her yorum ve açıklama olayların çeşitli yanlarına değinecektir.
Her seçim sonucunun değişmez kuralı, her parti ya da adayının, ya karlı çıktığını iddia etmesi ya da kaybettiyse bazı mazaretler ileri sürmesi ve”… olsaydı kazanırdım” demesidir.
Bütün bunların dışında, bu seçimlerin tek net galibi RP’dir. RP’nin geçmiş seçimlerdeki oylarındaki değişim trendi, bu net galebeyi açıklayamamaktadır. O halde olaya yalnızca, “iyi propaganda yapmak”, “kurana el bastırıp yemin ettirmek” gibi sığ nedenlerle yaklaşmak safdillik olur.
“RP amblemine bürünmüş bu oy patlamasına yol açan nedenler nelerdir?” şeklindeki bir soruya verilebilecek yanıtlar, toplumun kendine çeki düzen vermesi (eğer istiyorsa) açısından önemli olmak gerekir: Kanımızca bu nedenler şöylece sıralanabilir:
-
Geleneksel siyaset anlayışının reddi isteği -ki buna yol açan nedenler:
-
Bu red’in kristalize olabileceği başkaca siyasi parti bulunmayışı ya da bu iddiada bulunan partilerin (örneğin İşçi Partisi gibi), toplumun geleneksel değerlerine (islamiyet gibi) oturmamış oluşu.
RP, düzen değişikliği gibi aslında değişim sosyolojisi açısından toplum yapısına ters olan bir “macerayı”, en az riskle gerçekleştirebilecek bir parti olarak görünmüştür. Kuvvetli islami söylem, şeriat yanlısı olmayanlara bile -bu korkulan ama arzulanan değişim yanında- bir sığınak gibi görünmüştür.
-
İletişim devrimi yoluyla tüm ülkelerdeki “kirlilik” şöylemlerinin herkesin yakınına gelmiş olması ve bunun geleneksel siyaset anlayışının gözden düşmesine yol açışı
-
Bir bölümü çıkar çatışmaları nedeniyle de olsa geleneksel siyasetin kirli çamaşırlarının medya kanalıyla ortaya dökülmüş olması
-
Kronik enflasyon ve diğer nedenlerden doğan ve medyanın pompaladığı beklentilerle etkisi iyiden açığa çıkan gelir yetmezliğinin nedeni olarak geleneksel siyasi kurumların görülüşü
-
Laikliğin, ihtiyaçlar hiyerarşisinde daha üst basamaklarda kalışı ve kaybının önemsenmeyişi -ki nedenleri;
-
Laiklik kavramının tanımlanmamış oluşu (diğer çoğu kavramlarda olduğu gibi)
-
Kendini laik olarak tanımlayan bir kısım kişinin yaşam tarzının iticiliği (o laikse ben değilim sendromu)
-
Kendini laik olarak tanıtan partilerin geçekte laik olmayışları
-
İSKİ ve İLKSAN olaylarına duyulan tepki nedeniyle düzen partilerinin cezalandırılma isteği
-
Şeriat yanlısı olmayan, inançlı kesimin genelde ahlaksızlık özelde ise medya aracılığıyla sergilenen utandırıcı davranışlara duyduğu tepki (ki bu kesimin gerçekte neye hizmet etmiş olduğu şimdi daha iyi ortaya çıkmıştır)
-
Kürt oylarının, büyük oranda RP’ye kaymış oluşu.
Aslında dört ayrı başlık altında toplanmasına karşın, bu nedenlerin hepsi aslında “geleneksel siyaset anlayışına tepki” olarak adlanabilir.
Bunların dışında önemli bir faktör de, kendini kamuoyu araştırma kuruluşu olarak adlandıran bir kısım kişi ve kuruluşların, gerçekler yerine manipüle edilmiş ya da sipariş edilmiş sonuçlarla kamuoyunu yanıltmaları, bir kısım medyanın da buna alet olmasıdır.
Durum böylece yorumlandığı takdirde buradan önemli bir sonuç çıkmaktadır: Bu da, bir “Alternatif Siyaset Anlayışı” na olan gereksinimdir.
Bu anlayışı bir yeni siyasal söyleme çevirebilen, Türkiye’yi yeni yüzyıla taşıyabilecek bir araç geliştirmiş olacaktır. Aksi halde incir çekirdeğini doldurmayan ama tüm ülkenin gündemini sürekli dolduran konularla uğraşılıp durulacaktır