İŞKENCENİN KÖK NEDENİ !

30 Ocak 1999 tarihli SABAH Gazetesinden bir haber başlığı ve kısaca içeriği şöyle:

“HASSAS DOMUZUN KALBİNİ KIRDILAR!

Bulgaristan’ın bir yöresinde, üzerine bıçakla gelen kasabı gören bir domuz kesileceğini anlayınca kalp krizinden öldü..”

Haberin komikliğini(!) daha da vurgulamak için bir de küçük karikatür eklenmiş ve ölüm korkusundan terler döken bir domuzun korkusu resmedilmeye çalışılmış.

Satır-sütün hesabıyla “küçük” görünen, ama aslında bir büyük trajediyi -kendi dışındakileri işkencecilikle suçlayan insanlardan oluşan bir toplum olma trajedisi- sergileyen bu haberi bu denli alaya alarak haber yapan muhabiri, bu muhabiri hala işinde tutanları, bunu gazeteye yazmakta bir sakınca görmeyen yayın kurulunu ve kimler ise diğer ilgililerini protesto ediyorum.

Polisin copladığı ya da karakolda sorgulandığında işkence gören insanlar söz konusu olduğunda birinci sınıf hümanist kesilen, ama kendi türü dışındakilere yapılan işkenceyi, gladyatör ya da hayvan dövüşlerindekine benzer bir kayıtsızlık ve zevkle seyredenlerin bizatihi işkenceci olduğunu, ama bunun farkında olamayacak kadar da kendini bilemez durumda olduklarını üzüntüyle görüyoruz.

Bu tür haberler o denli yaygındır ki, hemen her gün televizyonlarda, hayvanlara yapılan bir eziyetin haberi, cinayet haberlerinden bunalan insanları ferahlatmak için birer eğlendirici haber olarak verilmektedir.

İstanbul Sarıyer’de, belediye zabıtası kılığına girmiş iki yaratık tarafından denize atılan bir at arabasının can çekişerek boğulan atını görüntüleyen TV kanalı, işin sonunda eline birkaç kuruş sıkıştırılan araba sahibinin gülen yüzünü göstererek, “acı başladı ama tatlı bitti” demektedir.

TV kanallarının birisinde, insanları horoz gibi çatıştırmayı bir iş olarak yapan bir kişi, hayvan haklarını savunan kişiye, “bakın hayvanları koruma dernekleri var. Hiç insanları koruma derneği var mı?” gibisinden tam bir salaklık örneği verirken, mevcut tüm kurumların insanlar için kurulduğunu dahi akıl edemiyor.

Onlarca gazetenin yüzlerce köşesinde, onlarca TV ve radyo kanalının yorumcularının saatlerinde, devletin ve onun erklerini kullanan politikacıların, bütün eğrilik, kötü muamele ve işkencelerin nedeni olduğu, onların dışında kalan aydın ve mazlum vatandaşların ise, çağdaşlığın bütün özelliklerine sahip oldukları vurgulanır durur.

Muhtemelen, “hassas domuz” haberinin müsebbipleri de, “boğulan at” görüntülerinin sahipleri de, dostlarıyla sohbet ederken ne denli çağdaş olduklarını birbirlerine anlatıyor, kendi dışlarındaki işkencecilerden toplu olarak nefret ediyorlardır.

Gerçek işkencecileri görebiliyor musunuz? Ne kadar çok olduğumuzu farkedebiliyor muyuz? Canlı türlerinin -hatta diğer bütün varlıkların- birini diğerine üstün tutan, insanları, diğer türlere eziyet etmeye hak sahibi gören anlayışın gerçek anlamda işkencenin ta kendisi olduğunu görebilmeli, gösterebilmeleyiz.

İşkence yaptığının farkında olanlar kötü insanlardır, ama bir gün nedamet hissedebilirler.

Ama bu ikinciler, kendi türü dışındakilere eziyet etmeyi bir hak görenler, buna göz yumanlar, ses çıkarmayanlar, aydınlatma görevini bilerek savsaklayanlar, evrenin, sistemin, yaradanın -ya da neye inanıyorlarsa onun- tüm gazabı üstlerine olacaktır.

Yorum Gönder