ELBİSELER TAMAM YA İÇİ N’OLACAK?

Polisimiz de dahil olmak üzere resmi kıyafet sahibi kamu görevlilerinin kıyafetlerindeki “akıl eksiği”nin, biraz gözlemci nitelikteki herkes farkındadır. Yumurta topuklu ayakkabısı ile birisinin peşinden koşan, uzun ceketinin altından silahını çıkarmaya çalışan ve o sırada da ceketinin cebinden düşebilecek eşyalarını tutmaya çalışan bir polis düşünebiliyor musunuz?

Aynı akıl eksiği istisnasız tüm kamu görevlilerinin kıyafetlerinde vardır. Son zamanda polis kıyafetlerinde yapılan değişiklikle bu akıl eksiği “az birazcık” düzeltildi.

Pekiyi, elbiselerin içinde yapılması gereken değişiklikler, en az kıyafetlerdeki akıl eksiği kadar önemli değil midir? Şüphesiz önemlidir, hatta çok daha önemlidir.

Sivas olaylarını TV’lerden görenler hatırlayacaklardır. Kendisi gibi düşünmeyenleri yakmayı kafasına koymuş bir kalabalık karşısında, bu tür konularda en küçük bir eğitimi bulunmadığı hemen belli olan polis “memurları”..

Ankara’da coplu memur yürüyüşünde ise, iki uç noktadan başka bir nokta bilmeyen -eğitilmediği için- polisin kıyasıya (ama yine de acemice) cop kullanışı..

İstanbul’daki Bosna ayaklanmasında anıt çevresinde çember olmuş bekleyen polisler ve yüzlerce kişinin önünde kollarını açıp sağından solundan geçenleri durdurmaya çalışan zavallı güvenlik (!) görevlilerimiz..

Bütün bunlar, karakol jargonunun, bu işleri yönetmeye gerek ve yeter koşul sayılmasından ve eğitimin ne demek olduğunun bilinmeyişinden kaynaklanmaktadır.

Bugün Türkiye’nin en önemli ihtiyacı IMF’nin yakacağı yeşil ışık değildir (hatta hiç değildir). En önemli sorunu laik-şeriatçı çatışması da değildir, ayrılıkçı hareket de değildir.

Ülkemizin en önemli ihtiyacı, toplum olayları ile nasıl başedileceği konusunda iyi eğitilmiş, ne yaptığını bilen, eğitimiyle, kıyafetiyle, davranışıyla saygı ve caydırıcılık karışımı bir his uyandıran güvenlik gücüdür.

Karşısında aciz durumda bir polis gören bir saldırgan, hiç kimsenin bulunmaması haline göre daha da cesaret sahibi olur.

Kızgın toplulukları manipüle etmek çok kolaydır. Hele içlerine bu konularda eğitilmiş birkaç provakatör girince daha da kolaydır. Hayat pahalılığı veya sendika hakkı gibi bir konuda toplanmış bir kalabalığı bir anda kışkırtıp kravat takanların (ya da takmayanların) üzerine saldırtmak işten bile değildir.

Bu bir kehanet sayılmasın. Yarın öbürgün, bu denli az eğitilmiş ve özellikle de toplum olayları ile baş etmek konusunda çok eğitimsiz bir polis gücü, örneğin TBMM’ni koruyamayacaktır.

Sefaretleri koruma konusunda son Ankara olayları küçük bir örnektir. Ama iyi yorumlanırsa altın değerinde bir musibettir.

Bütün bunlardan için için şikayetçi olan birçok üst düzey yetkili olduğundan adım gibi eminim. Ama ne yapılacağı konusunda berrak olmadıkları, eğitim konusunda tam bilinçli olmadıkları da bir gerçektir.

1984 yılında, bu işlere meraklı birisinin ABD ve İngiltere’deki polis derneklerinden getirtmiş olduğu ve o zaman meraklı bir eğitimci tarafından birleştirilerek karakollara kadar dağıtılan ve toplum olaylarıyla başetmek tekniklerini gösteren video filmleri, bu işin Dünya’da ne denli önemsendiğinin bir küçük kanıtıdır.

Yapılması gereken, iki-üç kişilik bir çalışma grubu ile -katiyen uzun ünvanlı eğitim daireleri değil- bir hızlı eğitim programı yapmak ve kısa süre içinde tüm polisleri -evet yanlış okumadınız tüm polisleri- hiç eğitim görmemişler gibi yeni baştan eğitmektir.

Devletimizin yumuşak karnı burasıdır. Sonra demedi demeyin!

Yorum Gönder