Ajanın mektubu!
Aziz dostum John,
İstihbarat göreviyle Türkiye’ye geleli neredeyse bir yıl oluyor. Sana bu süre içinde yazamayışımın nedeni, Türkiye’yi ve Türkler’i tanımak ve de Türkçe’mi ilerletmek için oldukça yoğun çalışmak zorunluğumdu. Neyse artık daha rahatım, kendime ayırabilecek daha çok zamanım olacak.
Sevgili John, sanırım ki en çok merak ettiğin nokta, Türkiye hakkındaki gözlemlerimdir. Sana bunu kısaca özetleyeceğim, lütfen sen de bunları bizim merkeze iletiver.
Öncelikle kaydetmeliyim ki, bizimkiler buraları karıştırmak için ayırdıkları bütçeyi başka ülkelere kaydırabilirler. Çünkü burayı karıştırmak için para harcamaya, özel kurgular filan üretmeye ihtiyaç yok.
Bilirsin bu güne kadar gezmediğim, karıştırmadığım ülke kalmadı. Hiçbirisinde bu kadar iyi niyetli, fakat o denli de kolay dolduruşa gelen bir toplum görmedim.
Geçenlerde ne olduğu pek belli olmayan bir adam ortaya çıktı. Hatta ben biraz da alındım. Bizimkiler bana güvenmeyip bir kişi daha mı yolladılar diye.. Sonra öğrendim ki bizden değilmiş.
Bu adam, modern Türkiye’nin kurucusu M. Kemal için abuk subuk bazı laflar söyledi. Bütün Türkiye işini gücünü bırakıp bununla uğraşmaya başladı.
Sana bu işin daha da ilginç yanını söyleyeyim: Burada “aydın” tanımı bizdekinden çok farklı. Anlamı üzerinde uzlaşmadıkları bir takım lafları peşpeşe dizip çok bilmiş görüntüsü veren herkese aydın diyorlar.
İşte o aydınlar, hemen harekete geçip olayı kınadılar ve sonra hepsi, görevini yapmış olmanın huzuruyla M. Kemal’in yerleştirmek için çok uğraş verdiği, “bilimin yani akılcılığın yol göstericiliğinde yaşamak” ilkesine taban tabana zıt yaşamlarına döndüler. Çoğu kimse, bu denli tepki gösterdikleri fanatik akımların, bu akıldışılık ortamının bir yan ürünü olduğunun, yani esas sorunlarının bu aydın dedikleri insanların kurdukları sistemin ana ögesinin akıldışılık olduğunun farkında değil. İnanması güç ama buranın aydınları bir alem!
Neyse çok vaktini aldım. Dediklerimi patrona ilet. Bana güvenmeye devam etsinler. Ben tatil yapıyorum. Bunlar kendi kendilerini bitirecekler. Öptüm.
6 Mart 1994